| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
|||
![]() Dinin elden cikisi SÜNNETin terkiyle baslar. Halat nasil lif lif kopup parcalanirsa, DINDE SÜNNETin birer birer terkiyle ortadan kalkar. (Darimi, Mukaddime 16)
ISLAM tarihinde cesitli dönemlerde cesitli sapmalar yasandi. Farkli mezhepler, ISLAM"in özünden uzaklasarak cesitli sapkin itikatlara sahip oldular, sapkın uygulamalara giristiler. Hariciler"den Batiniler"e, Fatımiler"den Mutezile"ye kadar ceşitli fırkalar, ceşitli sapkınlık dereceleriyle, Kuran"ın ve Allah Resulü"nün (s.a.v.) yolundan saptılar. Son dönemlerde bu sapmalara bir yenisi daha eklenmiş bulunuyor. Bazı insanlar, Resulullah"ın (s.a.v.) sünnetini reddediyorlar. "Kuran"ı okuruz, Resulullah"tan (s.a.v.) gelen bir acıklamaya muhtac olmadan onu kendi başımıza anlarız" diyorlar. "Yalnızca Kuran" diyerek, Kuran"ın hayata gecirilmesi ve uygulanması anlamına gelen sünnete yüz ceviriyorlar. Oysa "yalnızca Kuran" sloganı ile ortaya cıkan bu "sünnet"i terketmiş ISLAM" akımı, bizzat Kuran"ın hükümlerini göz ardı etmektedir. cünkü sünnet, Kuran"ın bir acıklamasıdır ve daha da önemlisi, Kuran"da bizzat emredilmiştir. Allah (c.c.), ümmeti yalnızca Kitap"a itaatle yükümlü kılmamış, aynı zamanda Resulullah"a (s.a.v.) itaati de farz olarak emretmiştir. Bu nedenle, ISLAM ancak sünnetle birlikte gercek ISLAM olur. Kuran, ancak sünnetin yardımıyla ümmet tarafından anlaşılıp uygulanabilir. Sünnet ise, Resulullah"ın (s.a.v.) sahih hadislerinin toplanması ve sonra da büyük alimler tarafından yorumlanması oluşan Ehl-i SÜNNET itikadıdır. Iste bu kitapcık, "SÜNNETi terketmis ISLAM" tehlikesine karsı, Ehl-i SÜNNET itikadının temellerini genc nesl aktarmak ve bu itikadın önemini vurgulamak icin yazılmıştır. Kuran"ın Emrettiği SÜNNET Kitaba başlamadan önce, "SÜNNETi terketmiş ISLAM" tehlikesine cevap vermek gerekir. Öncelikle bilinmelidir ki, SÜNNET, Kuran"dan ayrı değildir. SÜNNET son ilahi kitap Kuran"ın -Kuran"ın ifadeleriyle - son peygamber, alemlere rahmet, büyük ahlak sahibi, müminlere pek düşkün, onların sıkıntıya düşmesi kendisine cok ağır gelen, onların ağır yüklerini üzerlerindeki taassup zincirlerini indiren Allah (c.c.) elcisi Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından ortaya konmuş evrensel yorumudur. Bu yorum olmadan Kuran"ın anlaşılması ve hayata gecirilmesi mümkün olmaz. Örneğin, Kuran müminlere; diğer müminlere karşı şefkatli olmayı, güzel söz söylemeyi, tevazulu davranmayı emretmiştir. Kafirlere karşı ise, sert ve caydırıcı olmayı farz kılmıştır. Temizliği şart koşmuştur. Ancak bunların nasıl gercekleştirileceği Kuran"da detaylandırılmaz. Nasıl şefkat gösterileceği ya da "sert ve caydırıcı" davranılacağı, bunların ölcüsü bildirilmemiştir. Peki mümin, bunların nasıl ve ne ölcüde uygulanacağını nereden öğrenecektir. Kuran şu hükmü verir: "Andolsun, sizin icin, Allah"ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah"ı cokca zikredenler icin Allah"ın Resûlü"nde güzel bir örnek vardır." (Ahzap suresi, 21) Resulullah (s.a.v.) örnektir. Mümin, Resulullah"ın (s.a.v.) SÜNNETine bakar ve uygulamaları oradan öğrenir. Nitekim SÜNNETe bakıldıgında hemen görülür ki, Resulullah (s.a.v.) ümmetine her konuyu öğretmiş, onların izzet ve serefine yarasır davranislari göstermistir. Bunda kücük işlerle meşguliyet gibi bir basitlik değil, en kücük ayrıntıyı bile ihmal etmeme derecesinde bir ciddiyet, sorumluluk ve hassasiyet yatmaktadır. Bu durum, Resulullah (s.a.v.)"ın ümmetine Kuran ile birlikte bir de "hikmet"i öğretmekte oluşunun bir sonucudur. Bir ayet, bu konuyu şöyle acıklar: "Andolsun ki Allah, mü"minlere, iclerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apacık bir sapıklık icindeydiler." (Ali imran suresi, 164) RESULLAH A ITAAT Resulullah"ın (s.a.v.) müminler icin taşıdığı hayati önem, ona hitap eden ayetlerde şöyle vurgulanır: "Şüphesiz, biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ki Allah"a ve Resûlü"ne iman etmeniz, O"nu savunup-desteklemeniz, O"nu en icten bir saygıyla-yüceltmeniz ve sabah akşam O"nu (Allah"ı) tesbih etmeniz icin. Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah"a biat etmişlerdir. Allah"ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah"a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir." (Fetih suresi, 8-10) Resulullah"a biat eden, Allah"a biat etmiştir. Bu ilahi kural, bir başka ayette şöyle acıklanır: "Kim Resulullah"a itaat ederse, gercekte Allah"a itaat etmiş olur..."(Nisa suresi, 80) Dikkat edilirse, ayette "Resulullah"a itaat"kavramı üzerinde durulmaktadır. işte bu kavram, Resulullah"ın (s.a.v.) az önce değindiğimiz "örnek olma" vasfının yanında, ikinci bir vasfını, "hüküm koyucu"özelliğinden kaynaklanmaktadır. Kuran göstermektedir ki, Resulullah"ın (s.a.v.) emirlerine ve koyduğu kullara uymak, aynı Allah"ın (c.c.) kitabındaki ayetlere uymak gibi farzdır. Nitekim bir başka ayet, Resulullah"ın (s.a.v.) sözkonusu yasaklama ve emretme yetkilerini şöyle acıklar: "Onlar ki, yanlarındaki Tevrat"ta ve incil"de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elciye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır." (Araf suresi, 157) Bir diğer ayette ise şöyle denir: "... Resul size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah"tan korkun..." (Haşr suresi, 7) Bu ayetler, peygamberin, Kuran"da haram kılınmış olan şeylerin dışında da bazı şeyleri ümmetine yasaklayabileceğini göstermektedir. Bu nedenledir ki, peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurur: "Sizi bir şeyden men ettiğim zaman ondan kesinlikle kacının. Bir şey emrettiğimde ise, onu gücünüz yettiğince yerine getirin." (Buhari, i"tisam 2) Başka ayetlerde de peygamberin sözkonusu "hüküm koyucu" özelliği haber verilir. Müminlerin anlaşamadığı herhangi bir konu, Resulullah"a (s.a.v.) götürülecek ve o karar verecektir: "Ey iman edenler, Allah"a itaat edin; elciye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah"a ve elcisine döndürün. Şayet Allah"a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuc bakımından daha güzeldir." (Nisa suresi, 59) Resulullah"ın (s.a.v.) sözkonusu hüküm verici özelliği o denli kesindir ki, buna itaat etmeyen, hem de kalbinde bir sıkıntı duymadan, seve seve itaat etmeyenler mümin sayılmazlar: "Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında cekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, iclerinde hic bir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkca, iman etmiş olmazlar." (Nisa suresi, 65) Bir başka ayet, Resulullah"ın (s.a.v.) hükmünün kesinliğini şöyle vurgular: "Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü"min bir erkek ve mü"min bir kadın icin o işte kendi isteklerine göre secme hakkı yoktur. Kim Allah"a ve Resûlü"ne isyan ederse, artık gercekten o, apacık bir sapıklıkla sapmıştır." (Ahzab suresi, 36) Resulullah"ın (s.a.v.) bu "hüküm verici"vasfına karşı cıkmak, onun verdiği hükme karşı gelmek ise küfürdür ve cehennemle cezalandırılır: "Kim kendisine "dosdoğru yol" apacık belli olduktan sonra, elciye muhalefet ederse ve mü"minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir yataktır o!..." (Nisa suresi, 115) Peygamberin hüküm koyuculuğu ve örnek olma vasfı, Kuran"da bu denli muhkem bir bicimde acıklanmışken, Resulullah"ı (s.a.v.) SÜNNETinden yüz cevirmeyi savunmak, kuşkusuz Kuran"a aykırı bir düşüncedir. Muhammed Esed"in de veciz bir şekilde ifade ettiği gibi "her yaptığı işte ve her emrinde ona ittiba etmek, islam"a ittiba etmenin kendisidir. Onun SÜNNETinden uzaklaşmak ise islam"ın hakikatinden uzaklaşmaktır."(Muhammed Esed, el-islam ala Mufterakit-Turuk, s. 110) Nitekim Ashab-ı kiram da öyle yapmış, her işlerinde Kuran"la birlikte Kuran"ın hayata gecmiş hali olan Resulullah"a (s.a.v.) uymuşlardır. Bir sahabeden şu söz aktarılır: Tirmizi, Menakıb 7/147 "Biz hic bir şey bilmezken Allah bize Muhammed"i (sAV) peygamber olarak gönderdi. Biz, Muhammed"i neyi, nasıl yaparken görmüşsek, onu öylece yaparız. " (Nesai, Taksir 1) Nuh"un Gemisi Şu halde, "Kur"an"a dönelim, fakat SÜNNETe ihtiyacımız yok" düşüncesinin ISLAM"a uygun bir düşünce olmadığı ve ISLAM"ı bilmemekten kaynaklandığı ortadadır. Bu görüşün sahipleri, muhtedi Profesör Muhammed Esed"in örneği ile, bir köşke girmek isteyen fakat, kapısını acabilecekleri anahtarı kullanmayı istemeyen kimselere benzemektedirler. SÜNNETin kendisine sarılanları kurtardığı kesindir. Dahhak şöyle der: "Cennet ile SÜNNET aynı konumdadır. Zira ahirette cennete giren, dünyada SÜNNETe sarılan kurtulur." (Tefsiru Kurtubi, xıı, 365) imam Malik de SÜNNETi Nuh aleyhisselamın gemisine benzetmiş ve "kim ona binerse, kurtulur, kim binmezse boğulur"demiştir. (süyuti, Miftahu"l Cenne, s. 53-54) SÜNNET o denli büyük bir kurtuluş yoludur ki, Kuran, Resulullah"ın (s.a.v.) emir ve yasaklarını <<hayat verecek şeyler>> olarak tanımlar: "Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi cağırdığı zaman, Allah"a ve Resûlü"ne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gercekten O"na götürülüp toplanacaksınız." (Enfal suresi, 24) Tüm bu ayetler, "SÜNNET"i terketmiş ISLAM" kavramının, Kuran"a aykırı bir batıl inanc olduğunu göstermektedir. Din, kitap ve Resulullah"la (s.a.v.) birlikte bir bütündür. Birinin eksilmesi sözkonusu olamaz. Resulullah"ın (s.a.v.) örnek davranışlarını, öğrettiği hikmetleri ve verdiği hükümleri bize ulaştıran kaynak ise SÜNNET"tir, Ehli-SÜNNET itikadıdır. Şu halde, bu itikad, "Nuh"un gemisi"dir. BINMEKTE GEC KALMAYIN ARKADASLAR :-) özellikle ENISKAYA cigim !! |
|
|||
![]() SÜNNET"i Terketme Tehlikesi
Dinin elden cikisi SÜNNETin terkiyle baslar. Halat nasil lif lif kopup parcalanirsa, DINDE SÜNNETin birer birer terkiyle ortadan kalkar. (Darimi, Mukaddime 16) ISLAM tarihinde cesitli dönemlerde cesitli sapmalar yasandi. Farkli mezhepler, ISLAM"in özünden uzaklasarak cesitli sapkin itikatlara sahip oldular, sapkın uygulamalara giristiler. Hariciler"den Batiniler"e, Fatımiler"den Mutezile"ye kadar ceşitli fırkalar, ceşitli sapkınlık dereceleriyle, Kuran"ın ve Allah Resulü"nün (s.a.v.) yolundan saptılar. Son dönemlerde bu sapmalara bir yenisi daha eklenmiş bulunuyor. Bazı insanlar, Resulullah"ın (s.a.v.) sünnetini reddediyorlar. "Kuran"ı okuruz, Resulullah"tan (s.a.v.) gelen bir acıklamaya muhtac olmadan onu kendi başımıza anlarız" diyorlar. "Yalnızca Kuran" diyerek, Kuran"ın hayata gecirilmesi ve uygulanması anlamına gelen sünnete yüz ceviriyorlar. Oysa "yalnızca Kuran" sloganı ile ortaya cıkan bu "sünnet"i terketmiş ISLAM" akımı, bizzat Kuran"ın hükümlerini göz ardı etmektedir. cünkü sünnet, Kuran"ın bir acıklamasıdır ve daha da önemlisi, Kuran"da bizzat emredilmiştir. Allah (c.c.), ümmeti yalnızca Kitap"a itaatle yükümlü kılmamış, aynı zamanda Resulullah"a (s.a.v.) itaati de farz olarak emretmiştir. Bu nedenle, ISLAM ancak sünnetle birlikte gercek ISLAM olur. Kuran, ancak sünnetin yardımıyla ümmet tarafından anlaşılıp uygulanabilir. Sünnet ise, Resulullah"ın (s.a.v.) sahih hadislerinin toplanması ve sonra da büyük alimler tarafından yorumlanması oluşan Ehl-i SÜNNET itikadıdır. Iste bu kitapcık, "SÜNNETi terketmis ISLAM" tehlikesine karsı, Ehl-i SÜNNET itikadının temellerini genc nesl aktarmak ve bu itikadın önemini vurgulamak icin yazılmıştır. Kuran"ın Emrettiği SÜNNET Kitaba başlamadan önce, "SÜNNETi terketmiş ISLAM" tehlikesine cevap vermek gerekir. Öncelikle bilinmelidir ki, SÜNNET, Kuran"dan ayrı değildir. SÜNNET son ilahi kitap Kuran"ın -Kuran"ın ifadeleriyle - son peygamber, alemlere rahmet, büyük ahlak sahibi, müminlere pek düşkün, onların sıkıntıya düşmesi kendisine cok ağır gelen, onların ağır yüklerini üzerlerindeki taassup zincirlerini indiren Allah (c.c.) elcisi Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından ortaya konmuş evrensel yorumudur. Bu yorum olmadan Kuran"ın anlaşılması ve hayata gecirilmesi mümkün olmaz. Örneğin, Kuran müminlere; diğer müminlere karşı şefkatli olmayı, güzel söz söylemeyi, tevazulu davranmayı emretmiştir. Kafirlere karşı ise, sert ve caydırıcı olmayı farz kılmıştır. Temizliği şart koşmuştur. Ancak bunların nasıl gercekleştirileceği Kuran"da detaylandırılmaz. Nasıl şefkat gösterileceği ya da "sert ve caydırıcı" davranılacağı, bunların ölcüsü bildirilmemiştir. Peki mümin, bunların nasıl ve ne ölcüde uygulanacağını nereden öğrenecektir. Kuran şu hükmü verir: "Andolsun, sizin icin, Allah"ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah"ı cokca zikredenler icin Allah"ın Resûlü"nde güzel bir örnek vardır." (Ahzap suresi, 21) Resulullah (s.a.v.) örnektir. Mümin, Resulullah"ın (s.a.v.) SÜNNETine bakar ve uygulamaları oradan öğrenir. Nitekim SÜNNETe bakıldıgında hemen görülür ki, Resulullah (s.a.v.) ümmetine her konuyu öğretmiş, onların izzet ve serefine yarasır davranislari göstermistir. Bunda kücük işlerle meşguliyet gibi bir basitlik değil, en kücük ayrıntıyı bile ihmal etmeme derecesinde bir ciddiyet, sorumluluk ve hassasiyet yatmaktadır. Bu durum, Resulullah (s.a.v.)"ın ümmetine Kuran ile birlikte bir de "hikmet"i öğretmekte oluşunun bir sonucudur. Bir ayet, bu konuyu şöyle acıklar: "Andolsun ki Allah, mü"minlere, iclerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara Kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apacık bir sapıklık icindeydiler." (Ali imran suresi, 164) RESULLAH A ITAAT Resulullah"ın (s.a.v.) müminler icin taşıdığı hayati önem, ona hitap eden ayetlerde şöyle vurgulanır: "Şüphesiz, biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ki Allah"a ve Resûlü"ne iman etmeniz, O"nu savunup-desteklemeniz, O"nu en icten bir saygıyla-yüceltmeniz ve sabah akşam O"nu (Allah"ı) tesbih etmeniz icin. Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah"a biat etmişlerdir. Allah"ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah"a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir." (Fetih suresi, 8-10) Resulullah"a biat eden, Allah"a biat etmiştir. Bu ilahi kural, bir başka ayette şöyle acıklanır: "Kim Resulullah"a itaat ederse, gercekte Allah"a itaat etmiş olur..."(Nisa suresi, 80) Dikkat edilirse, ayette "Resulullah"a itaat"kavramı üzerinde durulmaktadır. işte bu kavram, Resulullah"ın (s.a.v.) az önce değindiğimiz "örnek olma" vasfının yanında, ikinci bir vasfını, "hüküm koyucu"özelliğinden kaynaklanmaktadır. Kuran göstermektedir ki, Resulullah"ın (s.a.v.) emirlerine ve koyduğu kullara uymak, aynı Allah"ın (c.c.) kitabındaki ayetlere uymak gibi farzdır. Nitekim bir başka ayet, Resulullah"ın (s.a.v.) sözkonusu yasaklama ve emretme yetkilerini şöyle acıklar: "Onlar ki, yanlarındaki Tevrat"ta ve incil"de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elciye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır." (Araf suresi, 157) Bir diğer ayette ise şöyle denir: "... Resul size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah"tan korkun..." (Haşr suresi, 7) Bu ayetler, peygamberin, Kuran"da haram kılınmış olan şeylerin dışında da bazı şeyleri ümmetine yasaklayabileceğini göstermektedir. Bu nedenledir ki, peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurur: "Sizi bir şeyden men ettiğim zaman ondan kesinlikle kacının. Bir şey emrettiğimde ise, onu gücünüz yettiğince yerine getirin." (Buhari, i"tisam 2) Başka ayetlerde de peygamberin sözkonusu "hüküm koyucu" özelliği haber verilir. Müminlerin anlaşamadığı herhangi bir konu, Resulullah"a (s.a.v.) götürülecek ve o karar verecektir: "Ey iman edenler, Allah"a itaat edin; elciye itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, artık onu Allah"a ve elcisine döndürün. Şayet Allah"a ve ahiret gününe iman ediyorsanız. Bu, hayırlı ve sonuc bakımından daha güzeldir." (Nisa suresi, 59) Resulullah"ın (s.a.v.) sözkonusu hüküm verici özelliği o denli kesindir ki, buna itaat etmeyen, hem de kalbinde bir sıkıntı duymadan, seve seve itaat etmeyenler mümin sayılmazlar: "Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında cekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, iclerinde hic bir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkca, iman etmiş olmazlar." (Nisa suresi, 65) Bir başka ayet, Resulullah"ın (s.a.v.) hükmünün kesinliğini şöyle vurgular: "Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü"min bir erkek ve mü"min bir kadın icin o işte kendi isteklerine göre secme hakkı yoktur. Kim Allah"a ve Resûlü"ne isyan ederse, artık gercekten o, apacık bir sapıklıkla sapmıştır." (Ahzab suresi, 36) Resulullah"ın (s.a.v.) bu "hüküm verici"vasfına karşı cıkmak, onun verdiği hükme karşı gelmek ise küfürdür ve cehennemle cezalandırılır: "Kim kendisine "dosdoğru yol" apacık belli olduktan sonra, elciye muhalefet ederse ve mü"minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir yataktır o!..." (Nisa suresi, 115) Peygamberin hüküm koyuculuğu ve örnek olma vasfı, Kuran"da bu denli muhkem bir bicimde acıklanmışken, Resulullah"ı (s.a.v.) SÜNNETinden yüz cevirmeyi savunmak, kuşkusuz Kuran"a aykırı bir düşüncedir. Muhammed Esed"in de veciz bir şekilde ifade ettiği gibi "her yaptığı işte ve her emrinde ona ittiba etmek, islam"a ittiba etmenin kendisidir. Onun SÜNNETinden uzaklaşmak ise islam"ın hakikatinden uzaklaşmaktır."(Muhammed Esed, el-islam ala Mufterakit-Turuk, s. 110) Nitekim Ashab-ı kiram da öyle yapmış, her işlerinde Kuran"la birlikte Kuran"ın hayata gecmiş hali olan Resulullah"a (s.a.v.) uymuşlardır. Bir sahabeden şu söz aktarılır: Tirmizi, Menakıb 7/147 "Biz hic bir şey bilmezken Allah bize Muhammed"i (sAV) peygamber olarak gönderdi. Biz, Muhammed"i neyi, nasıl yaparken görmüşsek, onu öylece yaparız. " (Nesai, Taksir 1) Nuh"un Gemisi Şu halde, "Kur"an"a dönelim, fakat SÜNNETe ihtiyacımız yok" düşüncesinin ISLAM"a uygun bir düşünce olmadığı ve ISLAM"ı bilmemekten kaynaklandığı ortadadır. Bu görüşün sahipleri, muhtedi Profesör Muhammed Esed"in örneği ile, bir köşke girmek isteyen fakat, kapısını acabilecekleri anahtarı kullanmayı istemeyen kimselere benzemektedirler. SÜNNETin kendisine sarılanları kurtardığı kesindir. Dahhak şöyle der: "Cennet ile SÜNNET aynı konumdadır. Zira ahirette cennete giren, dünyada SÜNNETe sarılan kurtulur." (Tefsiru Kurtubi, xıı, 365) imam Malik de SÜNNETi Nuh aleyhisselamın gemisine benzetmiş ve "kim ona binerse, kurtulur, kim binmezse boğulur"demiştir. (süyuti, Miftahu"l Cenne, s. 53-54) SÜNNET o denli büyük bir kurtuluş yoludur ki, Kuran, Resulullah"ın (s.a.v.) emir ve yasaklarını <<hayat verecek şeyler>> olarak tanımlar: "Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi cağırdığı zaman, Allah"a ve Resûlü"ne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gercekten O"na götürülüp toplanacaksınız." (Enfal suresi, 24) Tüm bu ayetler, "SÜNNET"i terketmiş ISLAM" kavramının, Kuran"a aykırı bir batıl inanc olduğunu göstermektedir. Din, kitap ve Resulullah"la (s.a.v.) birlikte bir bütündür. Birinin eksilmesi sözkonusu olamaz. Resulullah"ın (s.a.v.) örnek davranışlarını, öğrettiği hikmetleri ve verdiği hükümleri bize ulaştıran kaynak ise SÜNNET"tir, Ehli-SÜNNET itikadıdır. Şu halde, bu itikad, "Nuh"un gemisi"dir. BINMEKTE GEC KALMAYIN ARKADASLAR :-) özellikle ENISKAYA cigim !! |
|
|||
![]() o yüzden sen bana su senin Kurandaki kaynagi bir göstersene.......
Ben göremedim... veya übersehen ettim... Sen bana Ayet Numaralarini vertirimisin... ben bakmak istioyorum |
|
|||
![]() Medeni, Demokrat ve herkese esit davranan Türkiye Cumhuriyeti....
|
|
|||
![]() Ehlisi belli olmayan su sünnet ve sünnetciler kim idi kimler icaat etmisti? Yoksa peygamber düsmani YEZIDI MERVAN OLMASIN? ;-))))
Ehli sünnet ise niye dört tane varda ondört tane degil? Sorular ve sorunlar.... Kuran isigin rehberi, uydurulmus hadisleriniz ve sünnetleriniz ATESIN rehberidir.. Sayi yine de icime bir süphe düstü ama arastirmadan da edemeyecegim. Peygamberin handy numarasini verinde bir arayim gercekten böyle mi söyledi bazi seyleri. E-mail adresi de verseniz kafidir ;-)) |
|
|||
![]() Sünnette ibadet yada Hadislere inanirmiydi... yada onun zamaninda varmiydi.... heeeeeee
Eeeeeee yoktuysa ne icin millet Imami Azamnin yada baska birisinin pesinden kosuyor...???? Cahillik.... kimse bilmiyorki Imami Azam icki icmeyi sarhos etmeyecek kadar mesrudur degigini...... Oysa kathi haramdir.... Eger Mezhepci, Hadisci, Süpnnetciyseniz.. o zaman sarhos etmeyecek kadar icki icin bari..... Cünkü Sünneti düüzenleyen Imami Azam öyle söylüyor.... Yahu siz Imami Zamandan daha iyimi bileceksiniz..... aklima Kemal Sunal cgeldi...onun Filminde "Susu be kafir sen Sihtan daha iyimi bileceksin" Sihta elinde tezbih... tövbe töveb der durur...... ohhh ne güzel.... sarabida ictik |
|
|||
![]() zamaninda Statline, Leninden Vahyyi inerdi... bunlarda ayni olmuslar.... sanki HZ Muhammed yukaridan söylüyor....
Hey ahali... ben 5 vakit dedim... siz 50 yapin..... ben Farz dedim... siz Sünnet ekleyin ve sadece yatin kalkin..... Of anam offf... nereis düzelecek bu milletin.... ne Politikalari var, neden dinden gercek anlamda haberleri var..... Birde gelmis Sünnet hurafeti diye bagiriyorlar...... HZ ALI ve HAMZA SÜNNETCIMIYDILER...... Hey Cooles Wort... Sünnetcilik..... demek dinede girdi... hahahaha |
|
|||
![]() das solltest du doch Wissen...
![]() |