| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
||||
![]() Dilde anarşi çıkarmak.
Asırlardır kullandığımız bu kelimeleri atmak, (Bu topraklar, mesela İstanbul daha önce yabancıların olduğu için istemeyiz) demeye benzer. İstanbul, bizim vatanımız olmuştur. Hak, adalet, ilim gibi kelimeler de bizim malımızdır. Sebepsiz yere malımızın atılmasına razı olamayız. Din ve dilin önemini bilen düşmanlar, dini ve dilimizi bozmak, milli kültürümüzü çökertmek için dinde ve dilde anarşi meydana getirmeye çalışmışlardır. Her işte, her meslekte, her ilimde özel deyimler vardır. Mesela sporla ilgilenen, ofsayt, aut, korner gibi futbol deyimlerini bilir. Bilmezse, seyrettiği maçtan zevk almaz. Hakemler, spikerler bunların Türkçesini söylemez. Sporda olduğu gibi, hukukta, tıpta, ekonomide ve her ilim dalında o ilimle ilgili deyimler bulunur. Mesela bir doktor, (Hastaya anestezi yaptık) derse, tıpla ilgilenen, bunun narkoz, eter gibi bir madde ile hastanın bayıltıldığı veya uyuşturulduğunu anlar. Ekonomide kullanılan deyimleri de ancak ekonomistler ve bu işle ilgilenenler bilir. Mesela açığı kapatmak için hükümetçe yapılan para yardımına Sübvansiyon, para arzına Emisyon, yabancı paralara göre, paranın değerini düşürmeye Devalüasyon deniyor. Böyle kelimelerin Türkçesi olmaz. Namaz kılanın da, farz, vacip, secde-i sehv, ihlas, riya gibi deyimleri bilmesi gerekir. Bilmezse dinini öğrenmesi mümkün olmaz. Bunların Türkçesi olmaz. Sporcunun, sporla ilgili deyimleri bildiği gibi, namaz kılanın da, namazla ilgili deyimleri bilmesi gerekir. Bununla beraber, biz, zaman zaman bu kelimeleri açıklıyoruz. Fakat her yazıda açıklanması uygun olmuyor. Birkaç ay devamlı okunursa, bu kelimelere alışılır, yabancılık çekilmez. Biz yine de, açıklama yapmaya çalışacağız. Kelimelerin imlasına gelince, kar ile kâr, hala ile hâlâ, yar ile yâr, hal ile hâl kelimeleri, inceltme işareti kullanmadan yazılırsa, birbirine karışır, anlaşılması güç olur. Bir de ince okunan kâfir, Kâzım gibi kelimeler vardır. Bunlar inceltmesiz olarak okununca çok tuhaf oluyor. Bir de kesme işareti vardır. Mesela Kur"an ile kuran farklı iki kelimedir. Kesme işareti olmadan yazılınca yanlışlığa yol açar. Arapça asıllı kelimelerdeki elif ve ayın harfini göstermek için kesme işareti kullanmak zorunda kalıyoruz. Yanlışlığa sebep olmayanları kullanmamaya dikkat ediyoruz. <a href="redirect.jsp?url=http://www.dinibilgiler.org/birbilenesoralim/merakedilenkonular/09-dinitabirlervedilikorumak/01-dilikorumak.htm" target="_blank">http://www.dinibilgiler.org/birbilenesoralim/merakedilenkonular/09-dinitabirlervedilikorumak/01-dilikorumak.htm</a> |
|
||||
![]() Salman Rüschtü nün yapamadigini kel mahmutlar ve mesebsizler yapmaya calisiyor?
Bu Ayetleri inkarmi ediyorsunuz Bas Örtüsü neden inkar ediyorsunuz. 1400 senedir Islam yoktuda sizmi Islami aydinlatiyorsunuz Sizi Serefsiz Ingiliz ajanlari siz töbestafurullah Peygamberlik Görevinimi üstlendiniz? Kuranin neresinde isminiz geciyor breeee Zindiklarrr........???????? Dinimizde tesettürün önemi Kur?ana inanmadıkları halde, (Yalnız Kur?an) diyen zındıklarla, On dokuzculuk bâtıl dinine sarılanlar, tesettürü inkâr ediyorlar. Halbuki Kur?an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Mümin kadınlara söyle, gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, görünen kısmı hariç, ziynetlerini göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar örtsünler!) [Nur 31] Bu âyette bazı hususlar açık değil. Mesela kadın, gözünü neden sakınacak, ırzını nasıl koruyacak, ziynetten maksat ne? Kına, sürme mi, altın, gümüş mü, küpe, kolye, bilezik mi? Bu hususlar tam açık değildir, bunlar hadis-i şerifle açıklanarak bildirilmiştir. Allahü teâlâ, (Resule itaat Allah itaattir) ve (Sana indirdiğim Kur?anı, anlamaları için insanlara açıkla) buyuruyor. (Nahl 44) Resulullahın açıklamaları ile âyetin manası şöyle oluyor: (Mümin kadınlara söyle, gözlerini [yabancı erkeklere bakmaktan] sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, [el, yüz gibi] görünen kısmı hariç, [Kolye, küpe, bilezik, kına, sürme gibi] ziynetlerini [ve ziynet taktıkları baş, kulak, kol ve ayaklarını] göstermesinler, başörtülerini yakalarına kadar [saç, kulak ve gerdanlarını] örtsünler!) [Nur 31] (Celaleyn, Medarik) Mecmaul-enhür?deki, (Kadının [yüz ve iki eli hariç] bütün bedeni avrettir) hadis-i şerifi de tesettürü açıklıyor. Hz. Esma, ince elbise ile gelince, Resulullah baldızına bakmadı. Mübarek yüzünü çevirip (Ya Esma, bir kız, namaz kılacak yaşa gelince, yüz ve iki eli hariç, vücudunu erkeklere gösteremez) buyurdu. (Ebu Davud) Hz. Âişe de bildiriyor ki: (İlk muhacir kadınlara Allah rahmet etsin! Tesettür âyeti gelince, emri geciktirmemek için hemen peştamallarını yırtıp başlarını örttüler) buyurdu. (Buhari, Nesai) [Hz. İbrahim de, sünnet ol emrini geciktirmemek için, bıçak, doktor aramadan, hemen hazırdaki balta ile kendini sünnet etmişti.] Dinimizde iki çeşit kadın kıyafeti vardır. Hür ve cariye [köle] kıyafeti. Cariyeler başlarını örtmezlerdi, örtmek zorunda da değillerdi. Kapanma mecburiyeti hür kadınlara idi. Tesettür âyeti gelmeden önce hür kadınlar da başları açık gezerdi. Münafıklar, cariyelere sarkıntılık ederdi. Bu arada açık olan hür kadınlara da sataşırlardı. Olay duyulunca, (Biz bunu cariye sandık) derlerdi. Allahü teâlâ, (Hür kadınlar cariyeler gibi giyinmesinler, vücutlarını tamamen örtsünler, böylece cariye olmadıkları da meydana çıksın ve münafık erkekler tarafından da sarkıntıya maruz kalmasınlar) buyurdu. Bu âyetin meali şöyledir: (Ey Nebi, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına [dışarı çıkarken] dış elbiselerini giymelerini söyle! Bu, onların tanınıp, eza görmemeleri için en uygun kıyafettir.) [Ahzab 59] Bazı mezhepsizler, ?[Hayzdan kesilmiş, yaşlı kadınların saçlarını göstermeleri günah olmaz? diyorlar. Ama Kur?anda buyuruluyor ki: (Evlenme arzusu bile kalmayan ihtiyar kadınların ziynetlerini [ziynet yerlerini, baş, kulak, boyun, kol ve ayaklarını] göstermemek şartı ile, dışa giydikleri [manto gibi] elbiselerini çıkarmalarında bir vebal yoktur. Ama sakınmaları daha iyi olur.) [Nur 60] Dikkat edilirse, kuyumcuda teşhiri, satılması serbest olan ziynetlerin bile kadında olunca, gösterilmesi yasaklanıyor. Müminlerin anneleri için bile, (Siz diğer kadınlar gibi değilsiniz, [yabancılarla] yumuşak konuşmayın, kalbinde fesat bulunanlar, kötü ümide kapılır. Evlerinizde oturun, eski cahiliye kadınları gibi açılıp saçılmayın) buyuruluyor. (Ahzab 32-33) Bu delillerden sonra, ?İslamiyette tesettür yok? diyenlerin art niyetli olduklarında şüphe kalmaz. Yakayı örtmek ne demek Yalnız Kur?an diyenlerle 19?culuk batıl dininde olanlar, Nur suresinin, (Mümin kadınlar, ziynetlerini göstermesinler, başörtülerini yakalarına örtsünler!) mealindeki 31. âyetinin yalnız ziynet takmayı yasakladığını, bir de sadece yaka kısmını örtmeyi emrettiğini söylüyorlar. Yukarıda yeteri kadar açıklamıştık ama bir hususa daha değinmek istiyoruz. Nasreddin Hocanın kabri için, dört tarafı açık, ancak kapısında koca bir kilit var derler. O zaman kilidin ne kıymeti var. Deve kuşunun başını kuma sokarak saklandığını sanmasına benzemez mi? Bu zındıklara göre de, kadın her tarafını açacak, sadece yakasını kapatacak, böylece tesettür emrine uyacak, bu kadar gülünç, saçma iddia olur mu? İsra suresinin (Ana-babana öf deme) mealindeki 23. âyetini okuyan kimse, ana-babasına öf demese, fakat gözlerini çıkarsa, kulaklarını kesse, sopa ile dövse, sonra da (Ben öf demedim, Kur?anın emrine uydum) dese, bu zalim, Kur?ana uymuş mu olur? Kur?an-ı kerimde en hafif husus söyleniyor, daha ağırları elbette yasaktır. (Sana indirdiğim Kur?anı insanlara açıkla) emrine uyarak Resulullah efendimiz âyetleri açıklamıştır. Bu âyetin manası, (Ana-babanı üzme, hatta öf bile deme) demektir. (Beydavi) İsra suresinin, (Zinaya yaklaşmayın) mealindeki 32. âyeti de aynı anlamdadır. Kötü bir kimse, kötü bir kadınla aynı yatakta yatsa, zina hariç her şey yapsa, sonra da, (Kur?an zinaya yaklaşmayın) diyor, ben zina etmedim dese, günah işlememiş mi olur? Bu âyetin manası da açıklanmıştır. Zinaya yaklaşmayın demek, (Zinaya götürecek sebep, hareket ve işlerden sakının, yabancı kadınları düşünmeyin, onlarla konuşmayın, onlara bakmayın, onlarla tokalaşmayın, onları kucaklamayın, öpmeyin) demektir. Yabancı kadına bakmak zinaya götüren yollardan birisidir. Bunun için hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki: (Yabancı kadını görüp, başını ondan çevirene Allah ibadetin tadını duyurur.) [Hakim] (Harama bakmayan gözler, Cehennem ateşi görmez.) [İsfehani] (Kadına şehvetle bakanın, gözlerine erimiş kurşun dökülüp Cehenneme atılacaktır.) [M. Enhür] (Avret yerini açana, başkasının avret yerine bakana Allah lanet etsin!) [Beyheki] (Kadının yüz ve iki eli hariç bütün bedeni avrettir.) [Ebu Davud] Resulullahın bu açıklamasından sonra, (Başörtülerini yakalarına örtsünler) âyeti, vücudun tamamını örtsünler, boyun, yaka ve gerdan kısmını da kapatsınlar demektir. Bazı kadınlar eşarp taktıkları halde bu kısımları açık kalıyor. Hiçbir yer açık kalmasın demektir. Hz. Âişe de bildiriyor ki: (Tesettür âyeti gelince, muhacir kadınlar hemen peştamallarını yırtıp başlarını örttüler.) [Buhari] Herkes Kur?an-ı kerimden hüküm çıkarabilseydi, (Kur?anı insanlara açıkla) buyurulmaz ve hadis-i şerifler lüzumsuz olurdu. Kur?an-ı kerimin 17 yerinde Resulullaha (De ki, bana tâbi olun) buyuruluyor. Allahü teâlânın Resulüne tâbi olup Onun bildirdiği şekilde tesettüre riayet etmelidir! Bir kadın açık gezse kâfir olmaz. Fakat kapanmanın lüzumsuz olduğunu söylerse kâfir olur. Günah ile küfür farklıdır. Herkesin bir tıp kitabı okuyarak, ilaç yapmaya, ameliyat etmeye kalkması cinâyettir. Yalnız Kur?an diyerek Kur?andan hüküm çıkarmaya çalışmak da bundan daha büyük cinâyettir. Yanlış ilaç kullanan sakat kalabilir, ölebilir. Fakat yanlış hüküm çıkaran imanını kaybedip, sonsuz azaba düşebilir. Hadis-i şerifleri bir tarafa atıp, Kur?ana herkes el uzatınca dinin yıkılacağını, insan sayısınca din zuhur edeceğini zındıklar çok iyi bildiği için (Yalnız Kur?an) diyerek dini yıkmaya çalışıyorlar. Bu oyuna dikkat etmeliyiz. Kadınların kıyafet şekli Yalnız Kur?an diyen zındıklar, ?Kadının kapanması gerekmez? diyor. ?Kadına çarşaf farzdır? diyenler olduğu gibi, ?Çarşaf Hıristiyan rahibe kıyafetidir, giyilmez. Nitekim Abdülhamid Han çarşafı yasaklamıştı? diyenler de vardır. Dinimizdeki hükme bakalım: Kadınların vücut hatlarının belli olmayacak herhangi bir elbise ile örtünmesi farzdır. İslam dini, kapanmayı emretmiş, ama belli bir örtü şekli bildirmemiştir. (Dürer-ül-mültekıte) Ahzab suresinde bildirilen cilbab, erkeğin de, kadının da giydiği bir elbise, bir gömlektir. Zevacir ve Berika?daki (Haya cilbabını [örtüsünü] çıkaranın [aleyhinde] söz etmek gıybet olmaz.) [Beyheki] ve (Cilbabı [gömleği] haram olan erkeğin namazı kabul olmaz.) [Bezzar] mealindeki hadis-i şeriflerde cilbabın bir örtü olduğu açıkça görülmektedir. Cilbabın dış elbise olduğu tefsirlerde de yazılıdır: Cilbab, hımarın [tülbentin] üstüne örtülen ve göğse kadar inerek gömleğin ceybini [yakasını] boynu örten baş örtüsü. (Ebüssüud tefsiri) Cilbab, tek parça örtü. (Celaleyn) Cilbab, göğse kadar inen baş örtüsü. (Ruh-ul-beyan) Cilbab, milhafedir. (Beydavi) Cilbab, hımardan büyük örtü veya vücudunu örten dış elbise. (Kurtubi) Cilbab, bedeni baştan aşağı örten çarşaf, ferace, çar gibi dış giysi. (Elmalılı) Cilbab, dışa giyilen örtü. (Tibyan, A.Fikri Yavuz ve Hasan Basri Çantay?ın meali) Cilbab, milhafe, entari veya hımar. (El-Envar) [Milhafe= dış örtü ki buna ferace de denir.] Cilbab, feracedir. (Ö. Nasuhi Bilmen tefsiri) Nur suresinde, (Kadınlar, hımarlarını [başörtülerini] yakalarına örtsünler) buyuruluyor. Eğer cilbab çarşaf demek olsaydı, hımar denmezdi. Fıkıh kitapları cilbabın dış örtü olduğunu bildiriyor. Bir örnek: Hanıma verilmesi vacip olan nafaka, yemek, kisve ve meskendir. Kisve, hımar ve milhafedir. (Bahr) Tefsir, hadis ve fıkıhta cilbab dış örtüdür. Çarşafa bid?at denmez; çünkü âdetteki değişiklik bid?at olmaz. Şalvar ve pantolon da böyledir. Çarşaf kelimesi, Farsça çader-şebden [gece örtüsü] bozularak Türkçe?ye girmiştir; tesettür için ev dışında giyilen üstlüktür. Tanzimatta hacca giden İranlılardan alınan çarşaf, önceleri bid?at sayılıp pek tutulmamışsa da, 1870?ten sonra yaygınlaştı. Daha sonra II. Abdülhamid Han, 4 Ramazan 1309 (2 Nisan 1892) tarihli bir emirle çarşafı yasakladı. (Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi) Yaşmak ile ferace giyilirken, 1872?de Subhi Paşanın Suriye valiliğinden dönüşünde ailesi Suriye?den getirdikleri çarşafla görününce, İstanbul?da çarşaf moda oldu. (Musahibzade Celal, Eski İstanbul Yaşayışı ) 1889?dan sonra açık feraceli iki paşa kızına birkaç külhanbeyi laf atıp feracelerini yırtınca, bu defa çarşafa rağbet arttı. Bid?at diyenler de giydi. (Sermed Muhtar Alus, Aylık Ansiklopedisi sayı 36) 1913?te yüz binlerce Balkan muhacirleri İstanbul?a Ortodoks kadınlarının giydiği siyah çarşafı ile gelmişti. Zamanla bu da İstanbul?a yayıldı. Hükümetin zaten uğraşacak hali yoktu, çarşafa mani olamadı. (M. Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimler sözlüğü) 3 Ekim 1883?te Şeyhülislamın teklifi ve padişahın emriyle ferace dışında bir şey giymek yasaklandı. Daha sonra çarşaf da giyildi. O zamanki çarşaflar farklı idi. (Vakit. 4.10.1883) <a href="redirect.jsp?url=http://www.dinibilgiler.org/birbilenesoralim/sapikfirkalar/06-resathalifeciler19cular/08-dinimizdetesetturunonemi.htm" target="_blank">http://www.dinibilgiler.org/birbilenesoralim/sapikfirkalar/06-resathalifeciler19cular/08-dinimizdetesetturunonemi.htm</a> |
|
||||
![]() sadece peygamberin es-kadinlarina hitap eder..tüm müminlere degil..zaten komsularin haz.muhammetin evine gelip peygamberin eslerine bakmalari ve onlari melül melül süzmeleri(onlarda senin gibi abazaymis anlayacagin) üzerine bu ayet inmistir..
|
|
||||
![]() Müslümanlığı, ticaret meta imiş gibi kullanan,
kendi çalışmayıp asalaklar gibi başkalarının sırtından geçinen, kendinden olmayan herkese "dinsiz, gavur, komünist" diyen, din düşmanı, iman avcısı, Müslümanlık vurguncusu, komünist yardakçısı softa! Padişahlarm dalkavuğu, halifelerin kölesi, medreselerin gediklisi, yosun kafalı, baykuş suratlı, şom ağızlı softa! Kuvvet görünce sinen, meydan bulunca baş kaldıran, inkılap çağlarının yaltak köpeği, bunalma çağlarının bozguncuların ardından giden, leş yiyen softa! Türk"ü Türk olarak, ayrı ve ulu bir ulus olarak tanımayan, Türk"ü Araptan aşağı görüp, Araplaştırmak isteyen, Türk"ü ve Türkçe"yi aşağılayan, her yerde Türkçe yerine Arapça koyan, Türkçe"yi Arapça gibi söylemek için ağzını burnunu çarpıtan, Türklükten çıkıp Araplaşarak soysuzlaşan, Türk ve Türklük düşmanı, soysuz softa! Softa! Sen aşağılık bir ruh değilsin, hem de aşağılık bir soysun! Bilmez olduğun zaman da, bilir olduğun zaman da softasın, dinli olduğun zaman da softasın, dinsiz olduğun zaman da softasın! Ey gerilik ve kulluk tarihin tek başına kahramanı olan yobaz! Ey bilgisizliğin, görgüsüzlüğün, cansızlığın ve ölülüğün en büyük timsali! Ey yobaz oğlu yobaz! Başkalarının sırtından geçinmek için yaratıldın. Başkalarının derisine yapış ve derisini em! Softa em, şiş, patla! Yalnız ulu Atatürk"e, Türk ulusunun kutsallaşmış hatıralarına dil uzatma, inkılap tarihine karşı köpek gibi uluma! Dinlilerin arıklığı ve açıklığı vardır. Sende arıklık da açıklık da yoktur. Sen de yalnız ikiyüzlülük ve sinsilik vardır. Ey halk düşmanı, hürlük düşmanı softa! Hala yüzün kızarmadıysa al başını, git Anıtkabirin taşlarına çarpa çarpa parçala! |
|
||||
![]() Gavurun kicini yaliyor onlarin sabkasini giyiyor ve ickisini iciyorsun?
öyle Türkklügüne edeyim ben? Teknolojin nerde kültürün nerde bir betona tabmaklan CEm evlerinde dans etmeklende birsey olunmuyor? Sizler ingiliz fransiz ajanlarinin yapmak isteyip yapamadiklarini yapiyorsunuz? |