| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
|||
![]() "Wer denkt das die Trauben mit den Erberen reifen, der hat die Liebe nicht verstanden"
Wer nicht lieben kann, kann auch kein wahrer Moslem werden... so denke ich... Nobody ist perfekt.. gegenseitiges verständniss kann das problem lösen |
|
|||
![]() yada bir Barnabas Bibele inaniyormusun...
Olacak sey degil... eli olan Internette iste yazilar yaziyor.. sende gercek zannediyorsun... Her denilene inanirsak HZ. Muhammed hem sübyanci hemde 9 karili Coban olmasi lagzim... Alles fasa fiso |
|
|||
![]() dostumKuranin dilindeki Arapcayi anlamadan bilemden sen nasil anlayacaksin Kurani....
Haaa dolapta duruyor Kuran söyle yaziyor böyle yaziyor.. ama keine Ahnung wo lanmi hayat süreceksin.... Beni yasaklayacaklarmis.... sen dfaha iyi biliyorsan benim Cehaletimi giderde bizde adam olalim bar... Saaadece faydali ve sachlich gegen bilgi üretemediginizden bir cogulariniz Forumda karsi cikiyorsunuz.. bumu sizin Forum sohbet anlayisiniz ???? |
|
|||
![]() ohne Text
|
|
||||
![]() Arkadaslar birakin namazi, zekati, orucu, hacci.. Ne ugrasiyorsunuz yahu.. Bakin Enis ne diyor..
Sadece ahirete inanmak ve salih amel islemek yeterlidir diyor.. Eeeeee?? Biz niye bu kadar ibadet ediyoruz arkadaslar?? Neden zekat neden namaz. Bakin Eniskaya ne diyor: Zitat "Hayir Kuran öyle demiyor Allaha inanmak Ahiret gününe inanmak ve Salih AMel islemek..... Resüllerin ismi bile gecmiyor... " Yani Resuller önemli degilmis, iman icin.. Allah Allah... bu nasil mantik??? Bide ona iman etmenin, Allah a, peygamberlere, meleklere, kitaplara, ahiret gününe imandan gectigini söyledigimde bana ne diyor biliyormusunuz??? Zitat: "Sen bana su an kara Hocalarin lafini saydin.... ich musste ehrlich lachen darüber... cünkü dahlen onlarin etkisi sende sürüyor..... yapacak bir sey yok.. belki ölünceye kadar onlarin etkisinde kalacaksin...... " Yani Bakara Suresinin 285. ayetine ragmen bu kara hocalarin lafidir diyor gülüyor geciyor. Bakara 285: Peygamber, Rabbi"nden kendisine ne indirildiyse ona iman etti. Müminlerin de hepsi Allah"a, meleklerine, kitaplarina ve peygamberlerine iman ettiler. "Biz Allah"in peygamberleri arasinda ayirim yapmayiz, duyduk ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bagislamani dileriz, dönüs ancak sanadir." dediler. Eniskaya kardes kisisel olarak seni tanimiyorum ve sana karsi hicbir garezim olamaz ![]() Bak ben ne kara hocalara nede medya hocalarina tabiyim. Okurum, arastiririm ve dogruyu alirim, uygularim... ___________________ Allah birdir, tekdir, onun esi benzeri yoktur, malda O nundur mülkde, O hic kimseye muhtac degildir, herkes ve hersey O na muhtacdir. Dönüs O nadir. |
|
|||
![]() Din ahlakının yaşanmaması bir toplum için olabilecek en önemli tehlikelerden biridir. Zira, din ahlakının yaşanmadığı toplumlarda,
hızla ahlaki çöküntü yaşanır, toplum huzuru ve düzeni bozulur. Üstelik bundan toplumun hemen hemen tüm bireyleri zarar görür. Yakın geçmişte dünyanın çeşitli ülkelerinde bu durumun ibret verici örneklerine rastlanmıştır. Böyle bir tehlikeyle karşı karşıya gelmemek için dinsizliğe karşı fikri mücadele içinde olmak son derece önemlidir. Ancak, bu fikri mücadeleyi yürütürken dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Bunların en önemlilerinden biri ise, dinsizlik tehlikesinin her zaman organize bir hareket olarak ortaya çıkmayabileceğidir. .... inkar edenler ise tağut (şeytan) yolunda mücadele ederler. Hiç şüphesiz şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır. (Nisa Suresi, 76) Organize Olmayan Dinsizlik Allah’ın varlığı ve birliğinin binlerce apaçık delili olmasına rağmen bazı insanlar inkarlarında direnirler ve Allah’ın tüm insanlara emri olan din ahlakını yaşamaktan sürekli olarak kaçınırlar. Şüphesiz, bu çok cahilce bir tutumdur. Çünkü insanın hayatı boyunca arayışında olup istediği gerçek huzuru, mutluluğu ve güveni bulabilmesinin tek yolu yaratılışına, diğer bir deyişle Allah’ın emrettiği din ahlakına göre yaşamasıdır. Din ahlakını yaşamayan bir insanın, imkanları ne kadar geniş olursa olsun, gerçek mutluluğu yaşamasına imkan yoktur. Gün içinde yaşanan ve mutluluk gibi görünen anlar ise hem çok kısa ve geçicidir hem de çoğunlukla bu insanlar, gerçekte mutlu değildirler, sadece mutluluk taklidi yapmaktadırlar. Din ahlakı insanların sabırlı, merhametli, hoşgörülü, itidalli, vicdanlı kısaca güzel huylu bir hayat yaşamalarını sağlar. Herkesin din ahlakına uygun olarak yaşadığı bir toplumda ise, huzur ve itidal toplumun geneline hakim olur. Bireyler her zaman sevgiyle, merhametle ve anlayışla karşılık görürler. Buna rağmen bu açık gerçeği inkar eden insanlar, din ahlakının yaşanmaması için büyük bir mücadele yürütürler. Çünkü çoğunlukla menfaatleri, din ahlakına uygun olmayan kötülükler üzerine kuruludur. Ancak bu mücadeleyi çoğu zaman organize olmadan gerçekleştirirler. Din ahlakına karşı bir durum geliştiğinde, birbirini hiç tanımayan, daha önce hiç aynı ortamda bulunmamış kişiler aynı amaçla biraraya gelebilirler. Sokakta daha önce birbirini hiç görmemiş kişilere sorular sorulduğunda benzer cevaplar verirler, farklı mekanlarda birbirine benzer mantıklarla neredeyse aynı konuşmaları yaparlar, farklı yerlerde hemen hemen aynı sloganları atarlar. Ve genellikle bunlar tek bir merkezden organize edilmezler, ama şeytani bir etkiyle aynı mantığa sahiptirler. Bu mantık, dinsizliğin mantığıdır. Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar... (Enam Suresi, 121) Dinsizliğin mantığını belirleyen ve yönlendiren ise şeytandır. Şeytanın telkinleri ve yönlendirmesiyle bu insanlar inkar eder, din ahlakına karşı mücadele yürütür. Bu mücadelede dünyanın hemen her köşesinde aynı çarpık mantıkları öne sürer, aynı konuşmaları yapar, aynı hilelere başvurur, aynı tepkileri verir, aynı şekilde davranırlar. Bir ayette Allah, inkar edenlerin şeytanın yolunda mücadele ettiklerini şu şekilde bildirmiştir: .... inkar edenler ise tağut (şeytan) yolunda mücadele ederler. Hiç şüphesiz şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır. (Nisa Suresi, 76) Bir başka ayette ise, şeytanın din ahlakıyla ve samimi olarak iman edenlerle mücadelesi şu şekilde haber verilmiştir: ... Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar... (Enam Suresi, 121) Ayette de bildirildiği gibi, inkar edenlerin dinsizliğin propagandasını yapmaları ve din ahlakına karşı mücadele etmeleri için onları asıl yönlendiren güç şeytandır. Yani, şeytanın çağırmasıyla organize olmasalar da ortak hareket edebilirler. Şeytan, farklı dillerden ve farklı ırklardan insanlara din ahlakına karşı olmaları için aynı telkinleri verir. Onlar da şeytani yönlendirmeyle aynı şekilde hareket ederler. Gerekli bir durum oluştuğunda, şeytanın ilhamıyla, taraftarları ne yapmaları gerektiğini hemen anlarlar, hangi cümleleri söyleyeceklerini, hangi mantıkları kuracaklarını, hangi yolları izleyeceklerini bilirler. Bunun neticesinde de organize olmamış bir dinsizlik hareketi ortaya çıkar. İman Edenlerin Sorumluluğu Allah’ın iman edenlere bildirdiği en büyük sorumluluklardan biri, iyiliği emretmek ve kötülüğü menetmektir. Bir Kuran ayetinde şu şekilde buyrulmuştur: Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslam uğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar ve Allah’ın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) mü’minleri müjdele. (Tevbe Suresi, 112) Müminlerin bu sorumluluğu yeryüzünde kötülüğü yaygınlaştırmak için çaba yürütenlere karşı da ciddi bir fikri mücadele içinde olmalarını gerektirir. Bu önemli sorumluluğu yerine getirirken, hedefin doğru belirlenmesi -Allah’ın izniyle- sonuca çok daha çabuk ulaşılmasına vesile olacaktır. Bunun için müminlerin karşılarındaki asıl tehlikenin organize olmamış dinsizlik yani şeytanın telkiniyle büyüyüp gelişen dinsizlik olduğunun bilincinde olmaları gerekir. Allah Kuran’da şeytanın insanlara çok farklı yönlerden yaklaşıp, onları şaşırtacağını haber vermiştir: Dedi ki: ’Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka Senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım. Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın.’ (Araf Suresi, 16-17) Bu nedenle şeytanın telkinleri ve hileleri farklılıklar gösterebilir, ama özünde mantığı aynıdır. Bu tehlikeyi etkisiz hale getirmenin yolu ise açıktır: Din ahlakının yaygınlaşması için sürekli çaba içinde olmak. Bunun için de, Allah’ın varlığının ve birliğinin apaçık delillerinin sürekli anlatılması, insanları din ahlakından uzaklaştıran felsefe ve akımların çarpıklıklarının ortaya çıkarılması, din ahlakının insanlara kazandıracağı güzelliklerin gündemde tutulması son derece önemlidir. Geniş çapta yürütülecek bu fikri mücadele, şeytanın kimi insanlar üzerindeki etkisini kıracak ve insanların din ahlakına ısınmalarına vesile olacak hayati bir yoldur. Ve, Allah’ın izniyle, Allah bu yolda mücadele edecek kullarına başarı ve zafer müjdelemiştir: Andolsun, (peygamber olarak) gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz geçmiştir: Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer) bulacaklardır. (Saffat Suresi, 171-172) <a href="redirect.jsp?url=http://mercek.org/MOC/index.php?secim=makale&m_id=1494" target="_blank">http://mercek.org/MOC/index.php?secim=makale&m_id=1494</a> |
|
|||
![]() Hoca vaaz vermek istedigi salona girmis. Salon, on sirada oturan
seyis disinda bosmus. Konusup konusmama konusunda dusunen hoca sonunda seyise sormus: "Buradaki tek kisi sensin. Sana gore konusmali mi, yoksa konusmamalimiyim?" Seyis cevap vermis: "Hoca ben basit bir insanim, bu konulardan anlamam. Fakat ahira gelseydim ve butun atlarin kacip bir tanesinin kaldigini gorseydim, yine de onu beslerdim." Bu sozlere hak veren hoca duaya baslamis iki saatin uzerinde konusmus durmus, duadan sonra kendini mutlu hissetmis, dinleyicisinin de vaazin cok iyi oldugunu onaylanmasini isteyerek sormus: "Vaazimi nasil buldun?" Seyis cevap vermis: "Sana daha once basit bir adam oldugumu ve bu konulardan pek anlamadigimi soylemistim. Gene de eger ahira gelip biri disinda tum atlarin kactigini gorseydim, onu beslerdim dedim ama elimdeki tum yemi ona verip hayvani catlatmazdim." |
|
||||
![]() TEROR, ÇETE, SUİKAST
Abdi İpekçi Adnan Hoca Beyaz Enerji Operasyonu Gaffar Okkan Suikastı Gazi Mahallesi Mavi Çarşı Öcalan ve PKK Satanist Gençler Titan Sabancı Suikastı Susurluk Davası Telekulak ADNAN HOCA Yakışıklı erkekler güzel kadınlar cemaati Bilim Araştırma Vakfı (BAV) adı altında tarikat hayatı yaşayan zengin ailelerin çocukları, 1980"li yılların ortalarında boy göstermeye başladı. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi"nde okuyan bir genç olarak 1985 yılında basın tarafından keşfedilen Adnan Oktar, kısa sürede "Adnan Hoca" adını alarak etrafında genç ve güzel insanları topladı. Müritlerini yalnızca zengin aile çocuklarından seçen Oktar, onların "gayri İslami" bulduğu isimlerini Abdullah, Zeynep, Talip, Emine diye değiştirdi. Bazı velilerin şikayetiyle tutuklanan Oktar, "akıl hastası, kokainman, Atatürk düşmanı, şeriatçı" olmakla suçlandı. Cezaevinden çıkınca İslamcılarla bağını koparıp Atatürkçü olduğunu ilan etti. Müritlerine kurdurduğu Bilim Araştırma Vakfı, lüks otellerde Atatürkçülük üzerine konferanslar düzenleyip ünlü profesörleri, sanatçıları ve emekli subayları konuşturdu. Şantaj mekanizması Adnan Hoca 1990 başlarında ortalıktan kayboldu. Ancak grup üyeleri sık sık eğlence yerlerinde görülür oldu. Gruba katılmayı kabul etmeyen eğlence dünyasının bazı isimleriyle grup aleyhine konuşan, yazan birçok gazeteci hakkında şantaj faksları çekildi. 1992 yılında Adnan Hoca"nın müritlerinden olan Serhan Çevik, aynı yıl tarikattan ayrılıp "Kızıl İmam" adını aldı ve kendi grubunu kurdu. Çevik, cemaatten ayrıldıktan sonra Adnan Oktar ve müritleri hakkında yaptığı açıklamalarla gündeme geldi. Vakıf yöneticileri bu faksların kendileriyle ilgili olmadığını söylediler. Zamanla grup içinde ayrılıklar çıktı. Taraflar birbirlerini polise ihbar etti. Bu arada vakıf yöneticilerinden Serkan Ciminli öldürüldü. Adnan Hoca bir ara parti kuracağını açıkladı. Ardından 1994 yerel seçimlerinde grup üyeleri Refah Partisi"ni " Necmettin Erbakan" destekledi. Mankenliği bırakıp gruba giren Gülay Pınarbaşı törenle RP"ye katıldı. Refah"a destek Recep Tayyip Erdoğan"ın seçildikten sonraki ilk basın toplantısında grup üyeleri hemen arkasında poz verdi. Yine grup 1995 Aralık seçimlerinde RP için çalıştı. Grup, 1999 yılı sonlarında ise DYP kongresi için Tansu Çiller"in yanında mücadeleye başladı. Doktor Oktar Babuna için düzenlenen kampanyayı perde arkasından yürüttüğü iddia edilen grup asıl çalışma alanı olarak yayıncılığı seçti. Grup üyeleri evrim teorisi, Masonluk ve Yahudiliğe karşı bir dizi araştırma yürüttü ve bunlar "Harun Yahya" imzasıyla kitaplaştı. Bu yazılar sağ basın organlarında da yayımlandı. Otelde kavga 11 Eylül 1999"da DYP İstanbul Milletvekili Celal Adan ve adamlarıyla Adnan Hoca"nın müritleri arasında Ceylan Otel"de kavga çıktı. Karakolda biten olayda, BAV üyesi Bahadır Güven ile arkadaşları Fırat Devlioğlu, Erol Şimşem, Ersin Alacadağ ve Ersel Alacadağ otele giderek lobide Adan ve adamları olduğu öne sürülen 20 kişilik bir grupla kavga etmeye başladı. Gözaltına alınan BAV üyelerinden Güven, "Adan, bir süre önce hakkında bir takım yerlere çekilen fakslarla ilgili bizi konuşmak için çağırdı. Otele gittik. Adan, silahını çekip üzerimize doğrulttu. Adamları da silah çekip saldırdı. Ruhsatlı tabancalarımızı, cep telefonlarımızı aldılar. Adan, otelden Mehmet Ağar"ın otomobiliyle ayrıldı" iddiasında bulundu. Gece yarısı Adnan Hoca avı 12 Kasım 1999"da sabaha karşı Üsküdar Kuleli Askeri Lisesi arkasındaki evine baskın düzenlenen Oktar, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlar ve Kaçakçılık Şube Müdürlüğü tarafından gözaltına alındı. Polis, aynı saatlerde, Etiler başta olmak üzere, değişik semtlerdeki vakıf üyelerinin evleriyle vakfın Fatih"teki merkezine de baskınlar düzenledi. Operasyonlarda aralarında kadınların da bulunduğu 70 kişi gözaltına alındı. DYP kongresi öncesinde Tansu Çiller"in rakiplerine savaş açan Oktar"ın da gözaltına alındığı operasyonda ikisi ruhsatsız yedi tabanca, çok sayıda bilgisayar disketi, dosya ve kasete el konuldu. İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir"in "çete" olarak adlandırdığı Bilim Araştırma Vakfı (BAV) fahri başkanı da olan Adnan Oktar ve vakıf üyelerine yönelik gerçekleştirilen ve yaklaşık 2 bin polisin katıldığı operasyonlarda Adnan Hoca"nın evlerinin ihtişamları dikkat çekti. Tantan"ın açıklaması Operasyonların gece yarısı aniden yapıldığı gerekçesiyle eleştirilen İçişleri Bakanı Sadettin Tantan, "Adnan Hoca olayı Apo"nun yakalanması kadar ciddi bir olay. Siyasi boyutu var. Riskli bir durum vardı. Operasyon gerekliydi. Tehlike arz ediyordu" açıklamasını yaptı. 11 Ocak 2000"de Oktar ve beyin takımında bulunan 35 adamı hakkında, çıkar amaçlı örgüt kurmak, tehditle menfaat sağlamak, çıkar amaçlı örgüte yardım ve yataklık etmek suçlarından 16 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. İddianamede, Oktar"ın kayıt ve verilerinin incelendiği, bu nedenle malvarlığının mercek altına alındığı açıklanırken, mali finansörünün Fırat Devlioğlu olduğu ve en önemli adamları arasında yer aldığı belirtildi. Oktar"ın en güvenilir adamlarının Emre Nil, Mustafa Kemal Gül, Halil Hilmi Müftüoğlu, Hasan Basri Güner olduğu ve mali işlerini yürüttüğü iddia edildi. Çarpık ilişkiler yumağı Bu süreçten sonra Adnan Hoca"nın eski müritlerinin anlattıkları Türkiye"nin gündemine bomba gibi düştü. Bazı müritleri, Adnan Hoca"nın, 3 yıl önce kendilerine bir fetva vererek normal seksi yasakladığını ve "Oral ve anal seks yapın" talimatı verdiğini, sapık ilişki sırasında, bir kişinin de gözcülük yaptığını ileri sürdü. Cemaatinin çarpık ilişkilerini emniyette verdiği ifadeyle doğrulayan Oktar"ın anlatımına göre örgütlenme şemasında "baş imam" olarak kendisi yer alıyor. Oktar"ın imamları ise Bahadır Güven, Halil Hilmi Müftüoğlu ve Emre Nil. Cemaatin halkla ilişkiler kolunu oluşturan erkek müritler ise kitapların basılması, şantaj kasetlerinin, karalama metinlerinin hazırlanması, dağıtılması, toplantıların düzenlenmesi göreviyle uğraşıyor. Bacılar, cariyeler Kadın müritlerden oluşan "bacılar" kolunda cemaat içinde kıdem alan, eğitimini tamamlayan, Adnan Hoca tarafından imana ulaştıkları kabul edilen kadınlar bulunuyor. Eski mankenlerden Gülay Pınarbaşı"nın da yer aldığı bu kolda Bacılar, partnerlerini seçme haklarına sahip oluyorlar. Örgütlenmede yer alan "cariyeler" kolunda Adnan Hoca tarafından sınanıp, hiçbir zaman bacı olamayacaklarına karar verilen kadınlar yer alıyor. Cemaat içinde yatak odası partnerlerini seçme şansları bulunmayan cariyeler, kardeşlerin ve bacıların verdiği görevleri yerine getiriyor. Cemaat içinde en alt kademede "motorlar" yer alıyor. Kıdemsiz kadınlardan oluşan bu kolda, imamlar ve kardeşler, istedikleri zaman onlarla ilişkiye girebiliyor. Motorların reddetme hakkı yok, cariyeliğe ya da bacılığa yükselebiliyorlar. Oktar"dan itiraf Oktar, birçok kişi hakkında şantaj kasetleri hazırladıklarını itiraf ettiği ifadesinde, 1997 yılında avukatlarının uyarısıyla bu işten vazgeçtiklerini söyledi. Oktar, "Avukatımız, bunun cezasının çok ağır olduğunu söyledi. Tüm eski kasetleri imha ettik. Porno kaset ve dergilerden aldığımız görüntüler üzerine, köşeye sıkıştırmak istediğimiz kişilerin yüzlerini monte ediyorduk. İşimiz bittikten sonra elimizdeki görüntüleri yok ediyorduk" dedi. Adnan Hoca ve müritlerinin lösemili olduğu gerekçesiyle kendisine uygun ilik bulmak amacıyla kampanya başlatan Dr. Oktar Babuna"yı da destekle- dikleri ortaya çıktı. Adnan Oktar"a hayranlığını her fırsatta dile getiren ve iki kızkardeşi de hocanın müritleri arasında yer alan Babuna, cemaatle ilişkisini reddetti. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede de Oktar ve müritlerinin ağlarına düşürdükleri zengin gençlerin malvarlıklarının yanı sıra müritlerinin kurdukları şirketler üzerinden trilyonluk servet yaptıkları belirtildi. İddianamede, yedi kardeş imama bağlı 200"e yakın erkek müritle üç bacı imama bağlı, 100"e yakın kadın müridin 40 ev ve villada ayrı ayrı oturdukları ve birbirleriyle görüşmedikleri belirtildi. Tüm yaşamlarının "Ecir Felsefesi" tarafından belirlendiğine işaret edilen iddianamede, bu felsefe "Dünyada kardeşine iyilik yaparsan, karşılığında iyilik bulursun" olarak tanımlandı. "Ben Hoca değilim" Oktar, 8 Nisan 2000"de İstanbul 1 No"lu DGM"de ilk kez hakim karşısına çıktı. Kimlik tespiti sırasında mesleğini "yazar" olarak belirten Oktar, kendi el yazısıyla yazdığı emniyet ifadelerini kabul etmedi. Açıklamasında, "Ben hoca değilim, mürşit değilim. Dinine bağlı sade bir vatandaşım. Örgüt ve gizli çekim iddialarını kabul etmiyorum. Hiçbir şey için talimat vermedim ve hiç kimseyi tehdit etmedim" dedi. Oktar, devlet için her türlü fedakarlığı yapacağını söyleyerek, "Dünyanın her tarafında benim gibi ilmi ve fikri mücadele veren herkese bu tür oyunlar yapılır. Şerefli Türk adliyesinin bunların oyununa gelmeyeceğine inanıyorum" dedi. Mankenler kurtardı Adnan Oktar ile elebaşısı olduğu öne sürülen grubun üyelerinden Fırat Develioğlu, 8.5 aydır tutuklu bulundukları "Tehditle menfaat sağlamak", "Çıkar amaçlı örgüt kurmak ve örgüte üye olmak" suçundan yargılandıkları davada 3 Ağustos 2000"de tahliye edildiler. Duruşmada, hocanın müritleri arasında oldukları ileri sürülen manken Seçkin Piriler ve Tuğçe Doras, emniyette Oktar aleyhine verdikleri ifadeleri reddederek, "şikayetçi olmadıklarını" söylediler. İki manken, duruşmaya beyaz kıyafetler içinde elele gelerek gövde gösterisi yaptı. <a href="redirect.jsp?url=http://www.netbul.com/superstar/ozeldosyalar/sicakhaber/teror/adnan.asp" target="_blank">http://www.netbul.com/superstar/ozeldosyalar/sicakhaber/teror/adnan.asp</a> |