Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
  #1  
Alt 10.09.2010, 15:12
tautou
 
Beiträge: n/a
Standard Ece Temelkuran: Ve işte bu yüzden... HAYIR!

Ve işte bu yüzden... HAYIR!



04 Eylül 2010

Halis Atış, çarşamba gecesi 23.00’te referandumla ilgili afiş asıyordu. Afiş 30 metre yüksekliğe asılabilsin diye vinç bekliyordu. Günde 16 saat çalıştığı için yorgundu ve İstanbul’da önceki gece kış gibi geçiyordu. Pankart bezine sarınıp yere kıvrıldı. Vinç geldi. Pankartın üzerinden geçti... Çaresizlikten referandum pankartına sarılmış yoksul bir adam ezilerek öldü. İki çocuğu vardı ve 8 kişiye bakıyordu.
Bir yoksul, başka bir yoksulun üzerinden geçti önceki gece, ezerek öldürdü. Muhtemelen biri bir taşeron, öteki başka bir taşeron için çalışıyordu. Muhtemelen ezen de yorgundu en az ezilen kadar. Muhtemelen o da açtı öteki kadar. “Kimse bakmıyor onlara, yoksullar sessizce birbirlerinin hikâyelerini izliyor şehirde” diye yazmıştım önceki günkü gazetede. Yetmezmiş meğer... Meğer “Yoksullar birbirinin katili yapılıyor sessizce” demek de gerekiyormuş, “Yorgun argın birbirlerinin üzerinden geçiyorlar”...

BIRAKMAM
Pankartın üzerinde “Evet” yazıyormuş, malum, AKP’nin referandum reklamları. “Hayır” da yazabilirdi. Yani, “‘Evet’ adam öldürüyor” makamını başkalarına bırakıyorum. Ama bu insanlık cinayetinin taşeronlaşmanın sonucu olduğunu, taşeronlaşmanın AKP’nin elinde bu kadar azgınlaştığı gerçeğini söylemeden bırakmam. Hele “teğet geçen” şu ekonomik krizin bedelinin günde 16 saat çalışan, yine de aç yaşayan Halis’lere ödetildiğini söylemeden hiç bırakmam. Kıdem tazminatı ödememek için her yıl iş akitleri sıfırlanan, buna direnince de Paşabahçe Devlet Hastanesi’nden atılan Türkan Hanım, üniversite harcını ödemek için çalıştığı inşaattan düşerek ölen Edebiyat Fakültesi öğrencisi Ömer... Onları bırakmam.
Ve işte bu yüzden sevgili kardeşim, ben referandumda “HAYIR” demeye karar verdim. Ben “HAYIR” diyorum, size de naçizane tavsiye ediyorum. Çünkü...

MADEM ÖYLE PİSLENELİM!
Boykot edecektim, bu pis kavgaya girmeyeyim dedim. Böyle oluşan bir siyasal zemine “Lanet olsun” dedim. İktidar ve iktidar karşıtları dışında hiçbir kesimin dahil edilmediği bu “darlanmaya” dahil olmayayım dedim. Sadece siyasal olarak değil ahlaken de reddettim bu saçmalığı. Genel seçim havasına sokulan Anayasa değişikliğini aptalca, saçma ve kirli buldum. Nitekim birkaç kanalda ve yazılarda anlattım bu durumu. Bakınız “Bıktık!” başlıklı yazı.
Gel gör ki geçtiğimiz günlerde AKP’nin MKYK üyesi Ayşe Böhürler ile bir canlı yayına katıldık Habertürk’te. Ayşe dedi ki mealen, “Boykotçuların kendilerine göre nedenleri var tabii”. Sonrasında “hayır” oyu verenlere karşı konuştu. Tartışmasına tartıştık. Referandumun 12 Eylül’le hesaplaşma olduğunu savunan biriyle kafa kafaya gelmemiz kaçınılmaz. Hatta bu değişiklikle daha sivil, daha demokratik bir Anayasa’ya kavuşacağımız söylendiğinde... Biz de bir yerde hukukçuyuz, okuma-yazmamız var vesaire, sinirleniyoruz elbette. Fakat tuhaf da bir hava vardı. Sanki boykotçuya “fasulyeden” muamelesi çekiliyor gibi geldi. Fazladan bir şefkat söz konusu. Hani düşman olarak bile adam yerine koymama durumu. Ayşe için söylemiyorum, genel olarak böyle bu.

ENAYİLİK MESELESİ
Sonradan düşündüm. Bu referandum seçim havasına sokuldu mu? Sokuldu. Boykot yaparak eteğimizden silkip kurtulabileceğimiz noktayı geçtik. Görüntü netleşti. İstediğin kadar lanetle, istediğin kadar silk eteğini, zemin bu, ya girersin kavgaya ya tribünden izlersin. Sonradan, “Ay ben tarafsızdım” deyip kurtulunamayacak bir ahlaki sorumluluk da var içinde. Çünkü görüyorsun:
Memleket bildiğin enayi yerine konuyor. 12 Eylül hesaplaşması martavalını alan yürüyor. Paketteki bütün maddeleri beraber referanduma sunmada da nereden baksan bir şantaj, bir tehdit havası var. “HSYK, Avrupa’da da böyle seçiliyor” diyenlerin doğruyu söylemediğini biliyorsun zaten ama bir de Erdal Eren’in hatırasını kullanmak var, mide bulandırıcı. Mideler bulanadursun ama bir de şu Halis’in astığı pankartlardan biri yok mu...
“Yoksulluğa ve işsizliğe karşı Evet” demiyor mu o reklam! Utanmadan, sıkılmadan, ar damarı çatlamış gibi. Sanki Halis’in ölmemesi için HSYK’nın yapısının iktidar partisi lehine değiştirilmesi mecburmuş gibi. Kafamıza silah dayayıp, “HSYK’ya adam sokmamıza izin vermezseniz Halis ölür!” der gibi. “Bizim işimiz HSYK ile, yoksa Ömer’i unutun!” der gibi. “Türkan Hanım elimizde! Gidip evet oyu atmazsanız gerisini siz bilirsiniz” der gibi...

AYAR ÇEKME MECBURİYETİ
Ben bu Allah’ın belası kavgaya girmezdim de onları bırakamam. Düşmanım olan politikalar tarafından düşman olarak ciddiye alınmıyorsam boykot ettiğim için, bırakırım bu temiz pozisyonu, kirlenirim. Kimse bana, “MHP ile aynı noktadasın” zırvasını sıkmasın. Ben de onlara, “Hrant’ın kanına girenlerle, cinayeti savunanlarla, ‘Teröristler sünnetsiz’ diyenlerle aynı yerdesiniz” derim. “Ömer’in, Halis’in kanına girenlerle aynı yerdesiniz” derim. Diyarbakır’da “Kadın çocuk, gereği neyse yapılacak” diyenlerle... Orada da durmam, “Enayi yerine konmaya evet denmez” derim.
Anayasa değişikliğinden sonra neyi ne yapacaklarını ayrıntılarıyla anlatanlar bir kerecik şu 12 Eylül faillerini nasıl yargılayacaklarını niye anlatmadılar? Bunu sorarım. Daha da bin tane cümle kurarım. “Boykotla bu işin içinden sıyrılamayacağımız ortaya çıktı arkadaş!” derim. Yoksulun, açın, işçinin, Kürt çocukların düşmanı beni düşmanı olarak görmüyorsa, onu yeterince sinir etmiyorsam duruşuma ayar çekmem gerekir diye düşünürüm. Hayır çıksa daha demokratik bir ülke olmayacak burası, evet çıksa da. Bari enayi yerine konmayalım derim! Hayır derim, size de tavsiye ederim...
  #2  
Alt 10.09.2010, 15:13
tautou
 
Beiträge: n/a
Standard

Ve işte bu yüzden HAYIR-2

06 Eylül 2010 Pazartesi,

ÖNCEKİ gün akşamüstü saatleri... Yer: Habertürk yazıişleri masası... Bir arkadaşımız “Ben bugünden sonra kesin karar verdim, ‘hayır’ vereceğim” diyor. Nedeni, Melih Gökçek‘in 70 bin kişilik iftarda dağıttığı, üzeri “Evet” yazılı kumanyalar değil. Benim önceki gün yazdığım gibi Türkan Hanım, Halis ya da Ömer de değil. “12 Eylül’ü yargılayacağız” yalanının iç bulandıran duygusal ajitasyonu da değil. Enayi yerine konmak değil. “AKP, HSYK’yı ele geçirecek” korkusu da değil. Başbakan Tayyip Erdoğan‘ın oturduğu villanın fotoğraflarını basmış Sözcü Gazetesi. “Normalde böyle günlerde böyle bir haber bütün internet sitelerinde dolaşırdı” dedi, “Bugün baktım bir sitede bile yok ve daha referandum yapılmadı bile. De ki ‘evet’ çıktı referandumda, demek kimse hiçbir şey konuşamayacak! Ben ‘hayır’ vereceğim arkadaş!”
Dün sabah saatleri... Yer: Kahvaltı masası. Bu laftan hiç haz etmiyorum ama “yandaş medyada” çalışan bir arkadaşım “haber sistemlerini” anlatıyor. Şöyle diyor:
“Trafik sıkıştı diye bile haber yapamıyoruz. Eğer oranın belediyesi AKP’li ise trafik haberi bile yapmak yasak. Belediye CHP’li ise yürü, kim tutar seni!”
Ekranın, muhalefet liderlerinin hiçbirine 2 dakikadan fazla tahammül etmediğini söylüyor, öyle bir panik. Öyle bir sessizleştirme, susturma, yok sayma, sesini kısma telaşı.
Dün öğle saatlerine yaklaşıyoruz... Bir başka sohbet. Sevdiğim dostum Koray Çalışkan ile konuşuyoruz. Bir yandan küçük kızına yumurta yediriyor, bir yandan “Demek hayır diyorsun ha?” diyor sitemle, “Boykot cephesini terk ettin.”

BOYKOTÇU DOSTLARA...
Birbirimize söyleyecek atla deve bir lafımız yok. Ben boykotun neden yapıldığını biliyor ve karşı çıkmıyorum. Nasıl karşı çıkayım? Boykot cephesinin ilk sözcülerinden biriyim. Demişim zaten “Bıktık!” diye, söylemişim “Boykot, siyaseti de aşan ahlaki bir tavırdır” diye. “Ben oynamıyorum” demişim. O benim neden hayır dediğimi önceki gün okumuş, pek karşı çıkacak bir şey yok. Birbirimize karşı “Vay nasıl yaparsın!” diye coşacak değiliz. Benim hayır deme nedenimle onun boykot etmesinin nedeni aynı:
Enayi yerine konmayı kaldıramıyoruz! Yok sayılmayı reddediyoruz...
Ayrıldığımız nokta, buna karşı koyma yöntemimiz. Referandum öncesi son düzlüğe girerken, bizi yok sayan taraf bizi yok olmuş sayıp bundan rahat bir nefes alıyorsa buna karşı bizim de yapacak bir şeyimiz olmalı. Trafik haberinin bile yapılamadığı bir memleketten söz ediyorum. Daha nasıl diyeyim!
“Arlı arından korkar, arsız sanır benden korkar!”
Biz ar’ımızdan korkuyoruz diye arsız keyfine bakıyorsa herhalde ve elbette bizim de elimizden bir şey gelir. Ve maalesef bunun “Hayır” demekten başka yolu kalmadı.

AMED’DEKİ DOSTLARA...
BDP’nin boykot için haklı bir gerekçesi var, amenna! Baştan beri de kararlı tavırlarını sürdürüyorlar. Blok halinde boykot çıkarsa oralardan, bunun bir anlamı olur. Ona da eyvallah! Ama Amed sadece Amed değildir. Amed, bugün bütün şehirlerin kıyılarıdır, dar sokakları, otobüs uğramayan semtleri, vazgeçilmiş çıkmaz sokaklarıdır... Oralarda “evet” verecek olanlar varsa...
Anlıyorum, anlamıyorum değil. Onca zaman beklenmiş Diyarbakır Cezaevi konuşulsun diye, ilk kez konuşuluyor. Onca zaman beklenmiş 4’lerin kendini neden yaktığı, kimlerin kimlerin nasıl yandığı anlatılsın diye. Anlatılıyor şimdi, evet. Evet, şimdi meşhur Joe’yu tanıyor Türkiye, nice yiğidin önünde selam durduğu it! Bunun için de “evet” oyu veriliyor olabilir, evet. Ama işte şunu sormak isterim: İnanıyor musunuz hakikaten?

12 EYLÜLGECESİ NEREDEYDİLER?
Erdal Eren‘i asmak için kemik yaşını büyütenleri, Uğur Kaymaz‘ın kemik yaşını büyütenlerin yargılayabileceğine? Hakikaten inanıyor musunuz?
Diyarbakır Cezaevi’nde o karanlık günlerde görüş günü nasıl koşturulurdunuz bahçe boyunca düdükle, hatırlıyor musunuz? Bütün bahçeyi koşarak geçerdiniz oğullarınızı görebilmek için, kadın, ihtiyar, Esat Oktay Yıldıran peleriniyle halinize gülerdi. Birkaç ay öncesine kadar aynı hızda koşmadınız mı küçücük çocuklarınızı görmek için demirler arkasında?
Hiç mi kendinize sormuyorsunuz arkadaş? “Ben 12 Eylül gecesi işkencedeydim. Bu ağlayan adamlar neredeydi o gece?” diye. Neredeydiler? Cemse görmüşlüğü var mıdır bu insanların askerlikten önce? Hakikaten... Hiç mi merak edilmiyor mesela? 90’larda yapılan işkencelerin 80’lerdekinden kalır yanı yoktu. 12 Eylül’ü yargılamaya bu kadar gönüllü görünenlerin şimdi sokaklarda dolaşan o işkencecileri neden yargılamadığı. Ve arkadaş, acı bu kadar ucuz değil. Sen daha iyi bilirsin de... Neyse...
  #3  
Alt 10.09.2010, 23:16
MOONMAN
 
Beiträge: n/a
Standard Hayir demek Vatana Ihanettir

Yillardir bu HSYK keyfi karalarla cok insanin hayati karartti. CHP ve yandaslari bu vatanin ekmegini yediler ve kalburüstü insanlarin sözü gecti. Sokaktaki insanlar ezildi sömürüldü.
Bu millet aciz diyerek sokaklara döküldügünü gaz ve ekmek kuyruklarinda cefa cekerken
vatandasin hakki yenildi.
Bugün kalkmis birkac capulcu 9 tane cani katil gebertildi diye yas tutarlar. O kadar genc Asker vurulurken yas filan yoktu.
Artik EVET oyu ile gercek insan haklari gelecek. Herkes hakkini arayacak. Tabi buna bdp denilen meclisteki teröristler karsi cikacak cünkü bu vatanin gercek evlatlari hakkini arayacak ve soracak.
VATANIMIZA HIYANET ETMEYELIM; YEDIGIMIZ EKMEK GÖZÜMÜZE DIZIMIZE DURMAMASI ICIN
EVET BINKERE EVET
Yeter artik bu Vatanin gercek sahibleri söz sahibi olmalidirlar
Antwort


Themen-Optionen Thema durchsuchen
Thema durchsuchen:

Erweiterte Suche

Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu