| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
#2081
|
||||
|
||||
![]() drauf, kein nationalist zu sein!!! und ja ich habe kein vaterland und hab sowas auch nicht nötig besonders nicht eins wie die Türkei. ich will nicht falsch verstanden werden, ich liebe die türkei aber hasse das dortige system und die weltanschauung dort. du bist der beste beispiel dafür, dass nunmal das denken der türken generell unterentwickelt ist, ich will damit nicht dumm sagen, sondern dass sich euer denken einfach nicht weiterentwickelt. ihr geht immernoch mit pferdeklappen durch das leben und im gegensatz zu dir, der anders denkende nicht tolleriert, toleriere ich alle weltanschauungen.
|
#2082
|
||||
|
||||
![]() Hrant"sız günlerin notları... 10/02/07
Onun öldürülmesi kadar, ardından su yüzüne çıkan ırkçı edebsizliğin ve pişkinliğin utancını hep birlikte yaşamak çok acı geliyor. Ateş düştüğü yeri yakar lafı eksik kalıyor, bazen ateş bütün bozkırı tutuşturuyor. Hrant"a bir televizyon kanalı, "Türkiye"de bir Ermeni olarak yaşamak nasıl?" diye sorunca, "Çok güzel bir şey, herkese tavsiye ederim," deyip gülümsemişti. Tıpkı faşizmin baskısı yüzünden Freud ülkesini terk etmek zorunda kalınca, kendisinden, hiçbir baskı görmediğine dair bir yazı isteyen Gestapo"ya, "Gestapo"yu herkese tavsiye ederim," diye bir not bırakması gibi. Bugün, "Devlet neden Hrant"ı korumadı?" sorusu hızla eskiyerek, yerini "Devlet neden Hrant"ın katledilmesine ortak oldu?" kaygısına bıraktı. Siz bugüne değin bir devlet ya da hükümet yetkilisinden, Hrant"ın son yazısında belirttiği gibi, onun son basın toplantısındaki ifadeleri bir çok yayın organında yer almasına rağmen, neden sadece Agos"a dava açıldığına ilişkin tek bir anlamlı açıklama dinlediniz mi? Daha bu ayrımcı rezaletin açıklamasını yapmaktan aciz olanlar, cinayetin açıklamasını nasıl yapacaklar? Irkçılar, ırkçılığa sonuna kadar karşı bir güzel insanı, "Hayır, sen de bizim gibi ırkçısın," diye hedef gösterdiler. Genel seçimlerde birçok partiden adaylık önerisi almasına karşın, "hayır benim bir partim var," diyen bu insanın, zaten her şey bir yana, siyasi kimliği, bu tür iddiaların saçmalığını ortaya koyuyordu. ÖDPgibi ırkçı millliyetçi-liğe karşı "birarada yaşamı savunalım" şiarını benimseyen bir kişiye söylenen bu söz, olsa olsa karşısındakini algılama düzeyini gösterirdi. Bazılarının sandığı gibi, milliyetçilik, milletini sevmek, sanki rakı sevenin rakısını sevmesi gibi bir şey değil. Benzetmeyi sürdürürsek, bir tür alkolizm gibi, sevdiği nesnesinin kurbanı olup, onun dışındaki herşeye kapalı kalması, gönül tutulmasından çok akıl tutulması ve biçare bir ruh halinin, milletine sevgiden çok, başka milletlere nefrete bürünmesi gibi bir şey. İsrail saldırganlığı karşısında, "Hepimiz Filistinliyiz" mitingini yaptığımızda, tek bir kişiden itiraz gelmeyip, söz konusu sloganda, bu sefer Ermeni sözcüğünü kullanmak tepkiye yol açınca, ırkçı bir suçüstü hali nasıl da ortaya çıktı. Peki hakikaten merak ediyorum, Solingen"de, ırkçı Nazilerin saldırıları karşısında "Hepimiz Türküz" denildiğinde, neden tek bir sivri akıllı bile çıkmadı; "Bu da nereden çıktı, ben Türk değilim ki" diyen. Trabzon"da bir siyasi parti liderinin, etrafındakilere çekilen fotoğraftaki azmettiricinin koruma mı olup olmadığı konusunu bir an için unutun ve o fotoğrafdaki yüz ifadelerine şöyle bir yakından bakın, o gözlerdeki ifadeleri izleyin ve derler ya, nur yüzlü, ışıltılı bir ifade yakalamaya çalışın, bakalım kaç tane bulacaksınız? Hrant, yüzünü Ermeni milliyetçilerine dönerek, "Varsayalım ki kirli olduğunu varsaydığınız kanın yerine temizini koysak, ne olacak" gibisinden ırkçı bir yaklaşımın açmazını ve saçmalığını anlatırken, toplumdaki, Aziz Nesin"in hep vurguladığı, algılama sorunlarını belki de farketmedi. Siz bir alegori yapıyorsunuz ve bu inanılmaz bir biçimde bir cinayete neden oluyor. Adeta sokakta bir insana "aslanım" diyorsunuz ve "Vay demek bana hayvan dedin" diye birisi çıkıp sizi vuruyor. O yüzden hukukçulara soruyorum, acaba yargıdaki ilgili bazı hukukçular hakkında, "İnsan aklını aşağılamaktan" dava açmamız mümkün müdür? Ya da 301. madde ile ilgili, bizatihi bu maddenin "Türklüğü aşağıladığı" gerekçesiyle iptalini istemek söz konusu olabilir mi? Başbakandan rica ediyorum, AİHM"de Hrant"la ilgili karar bozulur ve bir tazminat söz konusu olursa, ilgili Yargıtay üyelerinin maaşlarından rücu etmek mümkün olabilir mi? Anayasanın size verdiği şu "rücu hakkını" şimdi kullanmayacaksınız da ne zaman kullanacaksınız? • • • Hrant"ı uğurlarken, sevgili eşi Rakel"in isteğine uyularak sessiz bir protesto gerçekleştirilmesi karşısında, çeşitli kesimlerin eleştirilerine muhatap olduk. Ne diyelim, Hrant gibi arkadaşlarımızı liberal solcu ve AB"ci bulup, dediklerini ardına koymayanların siyasi fırsatçılıklarına asla meydan vermememizi, artık kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Bugün aktüel siyasette, ırkçı milliyetçiliğe karşı en geniş gökkuşağını inşa etmek gerekiyor. Faşistlerin sürekli tehdidi altındaki bir avuç "liberal sol" aydını temel mesele gibi gören bir siyasi okumanın nasıl bir entelektüel snobluğa dayandığını ve o kişileri milliyetçi cephenin bir parçası yaptığını, hayat bize maalesef çok acı bir bedel ödeterek gösterdi. Hrant, son yazısında kendini "yalnız" hissettiğini anlattığında, davalarında onu bir avuç insanla başbaşa bırakan siyasi zihniyetlerin yaşamlarında bu vicdani ağırlığı beraberlerinde nasıl taşıyacaklarını bilemiyorum. Bir televizyonda Ahmet Kaya"ya, ""Ne mutlu Türküm" diyebilir misiniz?" diye sorduklarında, o da "Ben mutlu bir Türk değilim ki" demişti. Sanırım bizim gibi Türkleri mutlu kılacak olan, insanlığa, sanata, bilime, edebiyata olan katkımızdır. Kimimizi de belli ki katillerimizin, alçakların sayısının artması çok mutlu ediyor. Katilin azmettiricisi Nobel ödüllü yazarımıza, "Akıllı ol" diyor. "Akıl" sözcüğünü bir tehdit olarak kullanıyor. Ne akla ziyan bir durum. Hepimiz akıllı olalım, ama bu katillerin, namertlerin aklı olmasın. Vicdanın, doğrunun, iyinin, güzelin, kamil insanın erdemi, ışıltısı olsun. Geleceğimizi bu ışık aydınlatsın. Ufuk Uras. |
#2083
|
||||
|
||||
![]() 10/02/2007
SUSURLUK ÜZERİNE TİTİZLİKLE ÇALIŞAN VE "DERİN DEVLET OLDU DEVLET" KİTABININ DA YAZARI, GAZETECİ BELMA AKÇURA ![]() GİZEM DOĞRU Türkiye"deki derin ilişkileri insanlar, olaylar ve tarihler üzerinden bir laborant titizliğiyle araştıran gazeteci Belma Akçura, Hrant Dink cinayetinin hemen ardından Trabzon"a gitti. Gözlem ve izlenimlerini Birgün Pazarla paylaşan Milliyet Gazetesi muhabiri Belma Akçura "Derin devlet olmaya özenen bir grup var" diyor. » Trabzon son on yılda n provokasyon, iki cinayet, bir bombalama olayına sahne oldu. Dink cinayetinden sonra yine gözler Trabzon"a çevrildi. Sizce Trabzon"un görünen yüzü ne? Nereden baktığınıza bağlı. Başlangıçta insana; şehrin en işlek saatinde, çay bahçesini, kahvehaneleri tıka basa dolduran, birbirleriyle konuşmadan oturan ve etrafı izleyen erkekleriyle sanki her türlü tehlikeye "açık" bir kent görüntüsü veriyor. Ancak bu görüntünün ne kadar yanıltıcı olduğunu, Trabzon"daki kahvelerden birine oturduğunuzda anlıyorsunuz. Kahvedeki adamlardan biri bana önce yolun başını gösterdi; "Bak" dedi; "Trabzon deyip geçme; geçmişte, 15 ülkenin konsolosluğu, belediye meclisinde azınlıkların temsilcileri, opera binaları, 20"ye yakın hıristiyan mahallesi olan bir şehirdi burası. Ama..." Sanki dilinin ucuna kötü bir anı gelsin istemedi, duraksayınca, kenar masadan yaşlı bir bey onun sözünü tamamladı; "O adama (Hrant Dink) hepimiz çok üzüldük, üzülmez olur muyuz?" Evet, Trabzon"da "halk" bu. Trabzon, dünya çapında sanatçılar da yetiştirmiş. Bugün Kafkaslar"a açılan bir kapısı var ama iş yok, 50 bin üniversiteliyi şehrin göbeğinde barındırıyor ama sosyal, kültürel altyapısı yok. Ama bu görünen yüz yaşanan olayları açıklamaya yetmiyor. Trabzon üzerinden yola çıkarak olayları yorumlayamazsınız. Ama şu var; bu olaylardan sonra, sizi kalben kazanmak isteyen bir Trabzon halkı var; yüzünüzü güldürmek için size Temel ile Agop"un fıkrasını anlatmak isteyen bir halk bu. » Demokratik sivil toplum kuruluşları ve aydınları bu olaylara nasıl bakıyor? Trabzon "Derin devlet"i nasıl yorumluyor? Yorumlamıyor. Trabzon"da "derin devlet"e pek inanan yok. Doğrusu da bu bana kalırsa; orada devletin içinden çıkmış bir derin devlet yapılanması yok ama belli ki onaylanmış ya da göz yumulan emekli asker, polis, işadamı, akademisyen ve bir grup bürokratın bir araya gelmesiyle varlık bulan benzer bir oluşum var. Nasıl bir oluşum olduğu konusunda ise Trabzon"da sola yakın duran demokrat kesimden hemen herkes aynı şeyi söylüyor; AB karşıtı, Türk- İslam sentezini benimsiyorlar. Milliyetçiler, misyonerlik faaliyetleri yapıldığı iddiasıyla azınlıklara karşı aşırı "duyarlılar"... » Ama AB karşıtı, Türk-İslam sentezini benimseyen, milliyetçi akımlar her yerde var. Türkiye geneline yayılmış bu zihniyet Trabzon"da nasıl şekilleniyor? Doğru bu zihniyeti ve bunun yol açtığı olayları her yerde bulmak mümkün. Sadece Trabzon"da değil, bütün Doğu Karadeniz"de şekilleniyorlar. Azınlıkların varlığını, misyonerlik faaliyetlerini bölgenin temel korkusu haline getirenler Trabzon"u "üs" olarak kullanılıyor. Azerbaycan"da "moral" buluyorlar. Bunun için de çalışıyorlar. Örneğin müdürlere yazılı bir belge gönderiliyor, müdürler öğretmenleri öğretmenler de öğrencileri uyarıyor; Niye? Bölgedeki yabancılara, misyonerlere karşı duyarlı olmaları için. Emekli olan bazı tuğgeneraller misyonerlik faaliyetinde bulunanları ihbar etmesi için halka ihbar hattı numarası veriyorlar. Turistler korkutuluyor, yabancı öğretim üyeleri misyonerlik faaliyetleri yapıyor diye üniversiteden atılıyor. KTÜ, Türk Ocağı kanalıyla toplantılar ve seminerler düzenliyorlar. Halkı provoke ederek, bölgede demokratik eğilimlerin, eylemlerin, taleplerin önüne geçmeye çalışıyorlar. Seminerlerin konusu ise neredeyse hep ayni: Kıbrıs, azınlıklar, misyoner faaliyetleri... » Yargı, emniyet, jandarmanın Santoro ve Dink cinayetlerine ilişkin tutumları sorgulanıyor. Sizce bu adı konmayan oluşumun mevcut kurumlar içerisindeki gücü nedir? Trabzon"a gittiğim gün; Dink"in faili Ogün Samast"ın yaşadığı Pelitli beldesinde jandarmanın isteği üzerine belediye mahalle aralarında "yabancılara sivillere konuşmayacaksınız, bilgi vermeyeceksiniz" şeklinde anons geçti. Bölgeye gelen bazı yabancılar çocukları alıp "Ogün ve Yasin nerede silah eğitimi yapıyordu diye götürülünce bölge halkı şikâyetçi olmuş. Açıklama bu. Şehrin göbeğine bomba koyan Yasin Hayal cinayet planları yapıyor bundan kimsenin haberi olmuyor ama bölgeye gelen yabancılardan hemen haberdar olmuşlar. Üniversitesi 8 yıl orada yaşayan bir Alman hocayı misyonerlik faaliyetleri yapıyor diye okuldan atan bir üniversite. Parmakları kırılan öğrencilerin şikayetini dikkate almadığı iddia edilen jandarma, linç olaylarında "halkın" gereken dersi verdiğini söyleyen bir valilik, bombalama olayında aranan bir faili mahkemeye götürmeyen bir emniyet... Artık bu gücün nasıl kullanıldığına siz karar verin. Sol eğilimli olduğu için 3 kez mahkûm olan 10 kez gözaltına alınan, iki kez linç edilmek istenen iki kez üniversiteden uzaklaştırılan bir genç kıza karşı, herkesin "sevgilisi" bir bombacı. » Trabzon"da yaşananları sadece "güvenlik zaafı" olarak değerlendirmek mümkün değil diyorsunuz... Kesinlikle. Ama böyle değerlendirenler de var. Sadece emniyet müdürünün, valinin görevden alınmasını, tetikçilerin içeri girmesini, silahı kimin verdiğini önemsiyorlar. Ekonomisi çökmüş, işsizliği artmış, parasız, eğitimsiz gençleri, politize olmuş üniversitelilerin etkisinde kaldı diye düşünüyor ve şuna inanıyorlar; "Bunlar çözülürse sorun da çözülür" Ama bir grup da var ki; bütün bu olayların sadece vali ve emniyet müdürü değiştirmekle önlenecek olaylar olmadığına inanıyorlar. Adını koyamıyorlar ama "Geçmişte yaşanan olayların her birinde Trabzon"da vali ve emniyet müdürü farklıydı. Bu şehir son on yılda 7 emniyet müdürü, 7 vali gördü. Şimdi ne değişti?" diyorlar. » Tabi çok şey değişti diyenler de var... Onlara göre de; dışa açılmak, demokratikleşmek ve AB"ye üye olmak isteyen Türkiye"yi dünyadan koparmaya, içe kapamaya çalışanlar bugün burada yaşanan olaylardan yararlanıyor. Ben de öyle düşünenlerdenim. Şemdinli olayının gerçekleştiği tarihe dikkat çekenler var. 9 Kasım 2005... Şemdinli"de bombanın padadığı gün, AB Komisyonu"nun, Türkiye"ye yönelik İlerleme Raporu ve Katılım Ortaklığı Belgesi"ni açıkladığı gün. 5 Şubat 2006... Rahibin öldürüldüğü gün. Yani 5 Şubat 1919 tarihinde kurulan mütareke döneminin ilk gizli direniş grubu. İstanbul işgalinden sonra milli uyanışın başlamasıyla bir takım insanlar çeşitli örgütler kurdular. Bu örgütlerin birisi de kimilerine göre hâlâ yaşayan "karakol" örgütü. Ama bunlar hiçbir şeyi açıklamaz. Ama şu da bir gerçek; orada bir grup var ve bu grup o bölgeye hakim. » 28 Şubat 1997 sonrası sadece Trabzon"da değil, Doğu Karadeniz Bölgesi"nde farklı bir oluşum ve farklı aktörlere dikkat çekiyor. Örneğin bir gazete her taşın altından, Susurluk olaylarında adı geçen Veli Küçük"ün çıktığına işaret ediyor. Sizce kimdir bu aktörler? Veli Küçük"ün Dink"in davasına gidip adliye kapılarında bir gazetecinin suratına tüküren arkadaşlarıyla birlikte beklemesi, taraf olması Türkiye"de "derin devlet"in yapmayacağı birşeydir. Türkiye"de askerin bir ciddiyeti vardır. Dolayısıyla Veli Küçük"ün emekli bir tuğgeneral olarak bir ayağı Azerbaycan"da bir ayağı Trabzon"da bir ayağı Susurluk"ta olan bu ilişkiler ağı içerisinde neden bu kadar "dikkat çekmek" istediğini şimdilik sadece anlamaya çalışıyorum. Onun baş aktör olduğuna inanmıyorum ama çok fazla fotoğrafı var. Susurluk, Sedat Peker, Muzaffer Tekin, Alparslan Arslan var. Bu fotoğraflara bakınca "Misak-ı Milli sınırlarını kabul etmiyorum" derken ne demek istediğini, azınlıklara karşı "savaşan" Topal Osman"ın heykelini neden diktirmek istediğini, Cem Ersever"in koruması Trabzon eski Gümrükler Başmüdürü Ali Balkan Metel ve Trabzon"da Türk-İslam sentezini savunan "28 Şubat"ın en mağdur"kişisi olduğunu iddia eden Haydar Baş"in televizyonunda program yapan emekli albay Mümtaz Bayazıtoğlu"nun çıkarttığı dergide neden yazdığını, kurduğu güvenlik şirketinin bir şubesini neden Trabzon"da da açtığını, "devletim yap derse yine yaparım" derken neyi yapacağını, anlamak istiyorum. Bunları şimdilik yorumlayamasam da şunu biliyorum; emir komuta zincirinden kopan ve bu duygularını tatmin etmek için de hala bu savaş psikolojisiyle davrananlar bu ülkeye ciddi zarar veriyor. Çünkü bugün kendi içinde birleşemeyen, bölünen ülkeler yok oluyor. Dolayısıyla birilerinin bunlara dur demesi lazım. » Danıştay saldırısı, Santoro ve Dink cinayetlerinin de faili meçhul kalmasından korkuluyor. Bu ilişkiler ağı bizi nereye götürecek... Aşağıdakiler; tetikçiler, gözcüler, silah verenler vs o kadar çok ve kalabalıklar ki, diğer cinayetlerde olduğu gibi biz onlarla uğraşırken yukarıdakiler yine en görünmez adamlar olacaklar. Dolayısıyla bu kez daha akıllı olmamız lazım; Örneğin Erhan Tuncel"in halen İstihbarat Daire Başkanı ve eski Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek"i işaret ettiği iddia ediliyor. Biz burada "Akyürek"in bu ilişkilerdeki rolü ne?" sorusuna yanıt bulmadan önce bu iddiaları kim ortaya atıyor, kim yazıp çiziyor onlara bakmamız lazım. » Ramazan Akyürek"in 2001 yılında İstanbul Valisi Erol Çakır tarafından düzenlendiği öne sürülen sicil raporunda Fethullahçı olduğunun iddia edilmesi ve "Emniyetteki hizipleşmenin içinde" bulunduğunun öne sürülmesi bir iç hesaplaşma da olabilir mi? İşte soru bu. Niye olmasın. Sicil raporunu hazırlayan Erol Çakır kim? Hrant Dink davasında taraf olan Veli Küçük"ün iş ortağı. Veli Küçük kim? Susurluk, mafya ilişkileri, Danıştay, Dink davasında adını sık sık duyduğumuz Giresun"da Jandarma komutanlığını yapmış, Güvenlik şirketinin bir şubesini de Trabzon"a açmış, çıkarttığı dergide "Türk vatanının bölünmez bütünlüğünün yanındayız diyenler bir yerde toplanacaklar. Bunun adına biz Yeniden Kuvay-ı Milliye diyoruz." diyen tuğgeneral. O dergide başka kim var. Biri, bir ayağı Trabzon"da olan ve Haydar Baş"ın televizyonlarında program yapan ve "içimizdeki Ermenileri temizleyeceğiz" dediği iddia edilen emekli Albay Hüseyin Mümtaz Beyazıtoğlu. Diğeri Susurluk"ta adı gündeme gelen Jitem"in kurucusu öldürülen Cem Ersever"in koruması Trabzon Gümrük Başmüdürü Ali Balkan Metel... Trabzon"a açılan bu kapı böyle uzuyor. Beyazıtoğlu"nun televizyonunda program yaptığı Haydar Baş kim? 28 Şubat"ın mağduru olduğunu öne süren Azerbaycan"ın vazgeçemediği Trabzonlu siyasetçi... Ümit Özdağ"ın "20 yıldır bölgede çalışıyoruz" demesini dikkate alırsak; bu listeyi sayfalar dolusu uzatmak mümkün. Trabzon"da ekonomi kimin elinde ona da bakmak lazım. Ama sorun şu: Listenin başı böyle gelmez. Listeyi bu kez baştan tutmamız lazım ki sonuca varabilelim. Onun için de siyasi bir irade lazım. Polisin arananı bulamadığı bir şehir » Doğu Karadeniz"i esir alan bu "Pontus tehlikesi" nasıl ortaya çıktı? Üstünde durulması gereken bir husus bu... Emekli Tuğgeneral Baki Onurlubaş 2001"de Giresun Jandarma Bölge ve Garnizon Komutanı olarak görev yaptı. Pontusçuluk faaliyetlerinin tekrar hortlamaya başladığını öne sürenlerden biri olarak tanınıyor. Giresun"da bölge halkının Pontusculara karşı duyarlı olması için jandarmaya ihbar hattı açtırdı. Emekli Albay Hüseyin Mümtaz Bayazıtoğlu da bir yazısında Tuğgeneral Onurlubaş"ın Pontusçuluk faaliyetlerine karşı bölge halkını uyarmasının ne kadar yerinde olduğunu belirtip Giresun"dan aralarında bir papazın da bulunduğu 40 kişilik bir turist grubunun nasıl gönderildiğini hatırlattı ve "Giresunlu papaz olayında görevini yapmıştır efendiler. Darısı diğer illerimizin başına" dedi. » O illerden biri de Trabzon... Evet. Trabzon, sadece Santa Maria Katolik Kilisesi Rahibi Andrea Santoro cinayeti, TAYAD"lı gençlerin linç edilmek istenmesi, Doğulu işçilerin gittiği bir çay ocağı ile McDonalds"ın bombalanması, Hrant Dink suikasti ile gündeme yaratmadı. Trabzon bazılarının 1990"lı yıllardan bu yana gündeminde. KTÜ"de İshak Alaton"u ağlattılar, Rahmi Koç"u gemiden indirmediler. Gazi davasında mağdur yakınlarını yumrukladılar. Bugün KKTC"nin Cumhurbaşkanı olan Mehmet Ali Talat"ın Trabzon"a gitmesini engellediler. Doç. Dr Jurgen Friedrich ve Doç. Dr William Salwer"i misyonerlik çalışması yapıyorlar iddiasıyla Üniversiteden attılar... Tabi bunları alt alta toplayınca 2000 yılında ASAM"a bağlı olarak çalışan Ermeni Araştırmaları Enstitüsü"nü kuran Türkiye Azerbaycan Dostluk Derneği Genel Başkanı olan Ümit Özdağ"ın "Bu bölgede 20 yıldır çalışıyoruz. Bu bölge devletin güvenlik algılaması içine girmiştir" sözlerini iyi değerlendirmek lazım. Bu nasıl bir çalışma ise Trabzon zamanla halkının provoke edildiği, "öteki"nin yargılandığı, emniyet müdürlerinin tekme tokat savurduğu, valilerin "ders" verdiği, yargının "serbest" bıraktığı, bölgeye gelen yabancıların izlendiği, polisin arananı bulamadığı bir şehre dönüşmüş. |
#2084
|
||||
|
||||
![]() PKK li olan biri Ne Mutlu Türküm diye ifade verdigi nerde görülmüs acaba bunu merak ediyorum aciklarmisin ?
|
#2085
|
|||
|
|||
![]() Nun ja, man darf nicht vergessen, dass die Türkei ein relativ autoritärer Staat ist und dass es viele Machtzentren innerhalb und außerhalb des Staatsorgans gibt, die versuchen einige Diskussionen mit allen Mitteln zu verhindern versuchen. Die Morde gegen Journalisten, Akademiker, Intellektuelle belegen diesen Zustand.
Darüber hinaus gibt es andere effektive Druckmittel um die intellektuelle und elitäre Avantgarde zum Schweigen zu bringen. Worauf ich eigentlich hinaus möchte, dass es unglaublich schwer ist, innerhalb der Türkei ohne ein großes Machtpotential auch nur ansatzweise Machtzentren zu kritisieren, selbst dann muss man sich wahrscheinlich um sein Leben fürchten. Jede Reise beginnt mit dem ersten Schritt. Doch die Türkei muss endlich anfangen zu laufen, denn in der bipolaren Welt gibt es nur noch Gewinner oder Verlierer, Reich oder Arm. Vor 250. Jahren lag das Verhältnis zwischen dem reichsten und ärmsten Nation bei 5 zu 1. Jetzt liegt das Verhältnis etwa bei 400 zu 1. |
#2086
|
||||
|
||||
![]() ohne Text
|
#2087
|
||||
|
||||
![]() ben sana soruyorum, okadar ahkam kesip duruyosun burda kopyleri cekip ,cekip millete yutturmaya calisiyosun.
|
#2088
|
||||
|
||||
![]() diye, demişki nerem doğru.
bu şahısta böyle bir şey. Ben bilmiyorum. Çok meraklı isen gider PKK den öğrenirsin. Bu kadar Tımarhanelikleri toplaya çalışsan bir araya mümkünü yok başaramazsın. Ne tuhaf insanlar var, allah, allah kopkoyu birer karamizah her biri. Hani bir insanda karekter olur, kişilik olur, onur olur, ar denilen bir namus olur. Hiç olmazsa birazcık olsuk akıl olur. Hadi başka insanlara saygın yok hiç mi kendine saygın yok onun, bunun orta malı gibi ideal Kız olmaya ne demeli otuzbirci deyyuslar ile. Bir insanda insani ideallik yoksa SEX yada porno ideallaerinin içinde yer alırmış. İşte Türk nazileride böyle şeyler. Utanç verici... |
#2089
|
||||
|
||||
![]() ortaya çıkamayacak kadarda korkak, pısırık ve silikler.
Nedenini açıklayayım; çünkü daha önce yazdıklarında bu kadar aleni ve açıkça hem cinayeti, hem canileri, hem ırkçılığı ve faşistliği böylesine kerhaneci isimler ile savunamayacaklardılar. Her ne kadar eski nickleri ile yine devşirme döndürme türk olarak böylesine birer Nazi olarak savunamıyorlardılar. Şimdi eski tanıdığımız erkek olarak bildiğimiz isimler bile hem PORNOCU ve KERHANECİ isimler ile hemde takma KIZ isimleri ile NAZİZMİ savunabilmeye çalışmaktalar. Bu deyyuslar bunu elbet başbuğları TÜRKEŞTEN öğrendiler onun gerçek adıda Alparlan Türkeş değildir. Türkmen Türküde değildir Kıprıslı bir Rumdur aslı. Bu tür İnsanlığın lanetlediği insanlık düşmanı olan ideolojinin tüm mayası yalan, sahtekarlık, sadistlik, ırkçılık, şiddet ve DEMAGOJİDİR. Mel den rica ettim yaz bu deyyusların gerçek nicklerini ortaya diye yazmadı. Bir nevi göz yumdu bunlara. Alman anayasasında burada bu sapıklar tarafından yazılan yazıların büyük bir kısmı suç teşkil eder. |
#2090
|
|||
|
|||
![]() Abi farkindayim ki seni baya suurundan cikartmis buradaki seviyesini koruyaman bir iki "arkadasimiz".
Onlara bu düsüncelerinden dolayi sucu vermemek gerekir, malesef almanyada dogup yetisen bir cogunluk, aileden gelen bir "cahillik"´le yola cikarak türkiyelilerin dernek,kahve,spor kulübleri gibi mekanlarinda dini ve milli duygularla kiskirtilip bu vaziyete getiriliyorlar. Insanoglu arastirip sorgulamadigi sürece, iste bu "arkadaslar" gibi koyun olur cikarlar ve cok zor ayrilirlar bu sürüden. Benden sana tavsiye, lütfen onlarin seviyesine düsmeye gayret gösterme ve "yorumlarini" görmemezlikten gelip seviyeli bir sekilde tartisma kapasitesine sahip olan insanlarla muhatap ol. Gecenlerde burada genelde tartisdigimiz bir sag-görüslü arkadasimizla gayet seviyeli bir sekilde sohbet etme imkanim vardi. Herkesin görüsüne saygi duyulabilir, seviyeli tartisildigi sürece. O arkadasimiza burdan tekrar tsk. ediyorum. O kendisini bilir. ![]() Es geht auch anders! Man muss nur wissen wie! Ama su saksakci bayan bir umutsuz vaka. ![]() Saygilarimla |