| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
![]() |
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum |
Hilfe | Kalender | Heutige Beiträge | Suchen |
![]() |
|
Themen-Optionen | Thema durchsuchen |
|
|||
![]() sen merak etme... TR her seysini yavas yavas kendisi yapiyor ve yapmakta... artik Musilman Teröristlere ihtiyac yok.... hatta dün TV de haberde gördüm... Iraktaki direnisciler kendilerini direkmen cennetlik görüyorlar... yok efendim en iyi Müslüman Terörist Müslümanmis...
Ihr habt einen Dachschaden... ganz im Ernst |
|
|||
![]() yukarada senin sandigin istedigini istedigine veren Allah falan yok.... sizlker ilk önce Allahin ne oldugunu bir kavrayin ondan sonra gelip benimle DINI tartisin
|
|
|||
![]() Keferiler ve bu Forumda yüksek destekcisi bulunan Iran keferiler diyarindan coooooook medenice bir adim.... en iyisi tüm dünyayi yakip yikmak veya kesmek... en güzelde Müslümanlik bu olsa gerek... ne dersiniz... würde euch gefallen nicht Wahr... ???
İran"da bir mahkeme, göz oyma cezası verdi... İran"da 12 yıl önce bir kavgada bir kişiyi yüzüne asit atarak kör eden gence, gözlerinin ameliyatla oyulması cezası verildi (29 Haziran 2005 Çarşamba) İran"da muhafazakâr Mahmud Ahmedinecad"ın cumhurbaşkanlıyla aşırılığın hâkim olacağı kaygısı yaşanırken, 12 yıl önce işlenmiş bir suçla ilgili davada mahkemenin kısas hükmünü işletip, suçlunun gözlerinin çıkarılmasına karar vermesi tartışma yarattı. Vahid adlı 28 yaşındaki genç, 12 yıl önce bir markette kavga ettiği kişinin yüzüne asit atıp kör olmasına yol açtı. Mahkeme "göze göz" kısas hükmüyle Vahid"in yüzüne de asit atılmasına hükmetti. Ama karar, temyiz mahkemesinde, asit atılınca yüzün başka yerleri de zarar görür diye Vahid"in gözlerinin cerrahi operasyonla çıkarılması cezasına dönüştürüldü. İran"daki insan hakları örgütleri ve hukukçular, bu tür kararların nadiren mahkemelerden çıktığını ancak neredeyse hiç uygulanmadığını ve genelde tazminatla sonuçlandığını belirtti. Bu davada ise mağdurun istediği tazminatın yüksekliği sorun. Vahid"in istenilen 382 bin doları ödeyebilmesinin mümkün olmadığını söylemesi üzerine devreye giren tahkim heyetinin, mağduru kısas talebinden vazgeçirmeye ve tazminat miktarını düşürmeye çalıştığı belirtildi. Davanın nasıl sonuçlanacağı bilinmezken Uluslararası Af örgütü, "Acımasızca, insanlık dışı ve işkence kadar onur kırıcı" diyerek kararın değiştirilmesini istedi. Ahmedinecad, "Hoşgörü hükümetimizin ana çizgileri olacaktır" diyerek kaygıları gidermeye çalışsa da İran"ın AB ile "insan hakları diyaloğu" çerçevesinde yaptığı anlaşmayla askıya alınan recm gibi cezaların yeniden yaygınlaşacağı korkularının önüne geçilemiyor. Tahran"da önde gelen insan hakları savunucusu avukat Şadi Sadr da, reformcular döneminde mahkemelere bu konuda müdahale edilmediğini ve Ahmedinecad"la da adli işleyişin değişmeyeceğini söyledi. <a href="redirect.jsp?url=http://www.nethaber.com/?h=19924" target="_blank">http://www.nethaber.com/?h=19924</a> |
|
||||
![]() Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Baykal, eğitimin içyüzünü görmek için ilk ve ortaöğretimde okutulan yüz doksan kitaptaki 829 bin 259 cümle ve altı milyon 885 bin 725 sözcüğü bilgisayar desteğiyle incelemiş.
Önceki gün, Ali Baykal"ın bulgularını Şule Çizmeci"nin kaleminden manşete çıkaran Radikal gazetesi, sonuçları şöyle özetliyordu: "Kitapların hedefi, itaatkar, sormayan, coşkusuz nesiller"...... "Kitaplar unvan ve rütbe dolu. Sultan 3505, imparator 2836, sanatçı 1698, çiftçi 517, hekim 353, proleter 5, kimyager 2 defa geçiyor, 463 tarihçiye karşı 543 polis, 68 fizikçiye karşı 85 albay, 171 matematikçiye karşı ise 204 general var." "Baykal şöyle diyor: Kazanılmış savaşta kendi kuvvetini öven, yitirilende rakibin gücünü zulüm aracı sayan sözcükler seçiliyor. Onlar "katletti", biz "katletmedik". Savaş barışın dört katı. İnanç önderleri ortalama 390, mucit ve kaşif isimleriyse 145 defa geçiyor." Haberin içinde bu spotların daha geniş detayları var. Örneğin, Hazreti Muhammed"in adı 1710 kez geçerken Darwin"inki 19 kez, Hz. Adem"in adı 68 kez geçerken Koch"unki 14 kez geçiyormuş. Prof. Dr. Baykal şunu soruyor: "Antibiyotiği keşfeden Fleming, hastalıkların kökünü kazıyan Pasteur, Koch bu kadar mı anılmalı? Edison, Mozart, Picasso, Laplace yok sayılırsa gençlere örnek olabilir mi? Gütenberg"in adı her kitapta geçse bunu hak etmez mi?" Dün Liselere Yerleştirme Sınavı vardı. Kısa bir süre sonra ise üniversitelere giriş sınavı yapılacak. Anne ve babalar çocukların geleceklerini güvence altına alabilmek için çırpınıp duruyorlar. Ama bizdeki eğitimin felsefesi çocuklara güvenli bir geleceğin teminatını veriyor mu? Ali Baykal"ın incelemesinden çıkardığı sonuç asla böyle bir şeyin olmadığı... Türk eğitim sistemi "itaatkar", "sormayan" insanlar yetiştiriyor... Bu tespitin ne kadar doğru olduğunu da etrafa bakınca görüyorsunuz... Farklı hiçbir düşünceye tahammülü olmayan, ilkokulda ya da çevreden duyduğunu ömrünün sonuna kadar tekrar edecek düzeyde bir meraksızlıkla yetinen, güce tapan, gücü ele geçirince şahin, ezilince tavşan olan, sorgulama yerine milliyetçiliği yeğleyen bir zihniyet de buralardan doğmakta... Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı bürokratları tarafından kuruldu... Bizans"ta da, Osmanlı"da da burjuvazinin nüvesini oluşturmaya izin yoktu...Tabii bu toplumsal sakatlık Cumhuriyet"e de taşındı. Bürokrasinin kurduğu bir devletin biçimlediği eğitim "devlete" adam yetiştirir oldu... Çünkü zaten piyasa hiç olmadı. Devlet bürokrasisi kendine itaat edecek, emri yerine getirecek derin ve değişmez bir anlayışı eğitime enjekte etti. Sorgulayan bir beynin devlet bürokrasisinin hiyerarşisi içinde yeri yoktu. O nedenle kendine okullarda okutulanı tekrarlayan ve bir adım bile ötesine geçmeyen, söyleneni yapan vatandaş en makbul vatandaş sayıldı. Piyasa zaten olmadığından girişimci, sorgulayan, düşünen, mesleğinde iddialı kuşaklara da ihtiyaç duyulmadı. Fizikçiden çok albayın, matematikçiden çok generalin, bilimciden çok inanç önderlerinin adının geçmesi de bu yüzden... Her şeyi devletin belirlediği bir toplumda, doğanın sırlarını çözenler değil, devlette güç sahibi olanlar önemlidir. Bu, bugün de böyle, kamunun maaş çizelgeleri durumun hiçbir zaman değişmediğini gösteriyor. Osmanlı, zenginliğini üretimden değil, fütuhattan sağlardı. Hazine sıkıştıkça fetihlere gidilirdi. Ele geçirilen yerlerde herkes vergiye bağlanır, ekonomik durum geçici olarak rahatlatılırdı. Mali imparatorluğun tabii ki generallere ihtiyacı olur, evrenin işleyişini çözen fizikçilere değil... İşin vahim tarafı, 2005 yılı itibariyle, dünya çok daha başka bir noktadayken, bizlerin hala İkinci Dünya Savaşı"nda ormana sığınmış Japon askerlerine benzer çocuklar yetiştirmemiz...Anneler ve babalar eğitim sistemine çocuklarının başarıyla dahil edilmesi için çırpınmasa belki de daha hayırlı olur. Çünkü çocukların gelecekteki başarısı, belki de buralarda beyinlerinin, hünsalaştırılmasından kurtarmaktan geçiyor. |
|
||||
![]() yazilmis sarlatanligin müthis sizofrenik hafifiligi diye makaleyi istersen buraya asip incele...
demek yildizlardan dalga yiyorsun..dalgayi yerken yildiza yüzünümü cevirmen mi lazim yoksa yildiza sadece dombaliyormusun ...huahuahaihauauaau hadi burccu geldiiiii hanimmmm burccu...dombalana dalga yayar ![]() not: dombalmak has türkcede egilmek anlamindadir cok masum bir kelimedir..tüm pornocu ici pis arkadaslara duyrulur.. |
|
||||
![]() ve insan haklari icin, demokratiye layik olan bilgi sayar ve internet Konrad Zuse`siz gercek olamazdi, buyrun gecen yillarin sessiz bulus kahramni....
Prof. Dr. Konrad Zuse - Erfinder, Bauingenieur und Maler Konrad Zuse ist der Erfinder und Konstrukteur des ersten funktionsfähigen, freiprogrammierbaren Rechners der Welt - der Zuse Z 3 - der im Mai 1941 fertiggestellt wurde. 1910 geboren am 22. Juni in Berlin- Wilmersdorf als Sohn des Postbeamten Emil Zuse und dessen Ehefrau Maria, geb. Crohn 1928 Abitur am Reform- Realgymnasium in Hoyerswerda 1935 Diplom- Hauptexamen als Bauingenieur an der Technischen Hochschule Berlin- Charlottenburg; nach dem Studium Statiker bei den Henschel- Flugzeugwerken in Berlin- Schönefeld 1941 Gründung der ZUSE- Apparatebau in Berlin (20 Mitarbeiter) 1947 Gründung des ZUSE- Ingenieurbüros in Hopferau i. Allgäu 1949 Gründung der ZUSE KG in Neukirchen (damals Kreis Hünfeld- 8 Mitarbeiter) 1958 Verlegung des Betriebes nach Bad Hersfeld (Jahresumsatz 3,44 Mio. DM - 180 Mitarbeiter) 1967 Ausscheiden aus der ZUSE KG als aktiver Teilhaber. Die Firma wurde von Siemens übernommen. In der ZUSE KG wurden ca. 250 Computer im Wert von 100 Mio. DM gebaut. Ab 1969 Beschäftigung mit theoretischen Grundlagen der Computertechnik und wissenschaftlichen Arbeiten, u.a. Entwicklung von Programmiersprachen der "Rechnende Raum" das sich selbst reproduzierende Gerät der sich selbst bewegende Turm 1995 verstorben am 18.12. in Hünfeld |
|
||||
![]() ve insan haklari icin, demokratiye layik olan bilgi sayar ve internet Konrad Zuse`siz gercek olamazdi, buyrun gecen yillarin sessiz bulus kahramni....
Prof. Dr. Konrad Zuse - Erfinder, Bauingenieur und Maler Konrad Zuse ist der Erfinder und Konstrukteur des ersten funktionsfähigen, freiprogrammierbaren Rechners der Welt - der Zuse Z 3 - der im Mai 1941 fertiggestellt wurde. 1910 geboren am 22. Juni in Berlin- Wilmersdorf als Sohn des Postbeamten Emil Zuse und dessen Ehefrau Maria, geb. Crohn 1928 Abitur am Reform- Realgymnasium in Hoyerswerda 1935 Diplom- Hauptexamen als Bauingenieur an der Technischen Hochschule Berlin- Charlottenburg; nach dem Studium Statiker bei den Henschel- Flugzeugwerken in Berlin- Schönefeld 1941 Gründung der ZUSE- Apparatebau in Berlin (20 Mitarbeiter) 1947 Gründung des ZUSE- Ingenieurbüros in Hopferau i. Allgäu 1949 Gründung der ZUSE KG in Neukirchen (damals Kreis Hünfeld- 8 Mitarbeiter) 1958 Verlegung des Betriebes nach Bad Hersfeld (Jahresumsatz 3,44 Mio. DM - 180 Mitarbeiter) 1967 Ausscheiden aus der ZUSE KG als aktiver Teilhaber. Die Firma wurde von Siemens übernommen. In der ZUSE KG wurden ca. 250 Computer im Wert von 100 Mio. DM gebaut. Ab 1969 Beschäftigung mit theoretischen Grundlagen der Computertechnik und wissenschaftlichen Arbeiten, u.a. Entwicklung von Programmiersprachen der "Rechnende Raum" das sich selbst reproduzierende Gerät der sich selbst bewegende Turm 1995 verstorben am 18.12. in Hünfeld |