Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #1751  
Alt 27.01.2007, 20:55
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard YORUMSUZ!

Kerinçsiz ifade verdi mi?! 26/01/07


Ogün Samast, günlerce emniyette sorgulandı. Daha sonra Savcılıktaki sorgulamasının ardından mahkemece tutuklandı..

Buraya kadar gelişmeler normal!..

Ancak, cezaevi kapısında üzeri bir kez daha arandığında iş, farklı bir noktaya gitti...

Yetkililerce yapılan üst aramasında, giysisinin astarında gizlenmiş "2 sim kartı" çıktı.

Şimdi polis, bu sim kartlarının peşine düşmüş...

Kartları kim ve ne zaman verdi? Kartlarla, kimlerle konuştu yada kimlerle konuşacaktı?..

Hemen akla bu soruların gelmesi doğal... Ve araştırmanın bu yönde gelişmesi de zorunlu!.

Ancak, unutulmaması gerek başka bir şey var!..

Suçüstü yakalanan ve eylemini itiraf eden bir katil, günlerdir emniyette sorgulanırken, nasıl olurda üzeri aranmaz?!. Ya da aranırda, üzerinden ki telefon kartları bulunamaz?!..

Bunu, bir ihmal ya da basit bir unutkanlık olarak görmemeliyiz!... Zaten, "ihmal" olarak değerlendirmek vahim hata olur, hatta "taraflı" olunduğunun göstergesi bile sayılabilir.

Çünkü sorgulamaya veya gözaltına alınan her kişi, emniyette "üst baş" aramasına tabii tutulur. Üstelik bu arama, "insan onurunu zedeleyecek" şekilde çok özensiz yapılır. Hatta vücutta darp izi var mı? diye "çırılçıplak" bile soyulur!.(en azından solculara böyle yapılırdı!) Emniyette, ayakkabı bağlarına kadar alınan zanlıların, elbiselerinin kontrol edilmemiş olması kabul edilemez. Bu durum, İstanbul Emniyeti için handikaptır. Kaldı ki.günümüz-de, "sim" kartı saklamayan "suçlu" olmadığı gibi, böyle bir eylem için gayret gösterileceğini bilmeyen, "poliste" de yok gibidir!..

İşin gerçeği, güvenlik güçleri asli görevlerini yapmamışlardır!..Ya da yapmaları engellenmiştir!.

Neden polis bu kartları bulamadı?!. Yoksa, bulmak mı istemedi?!.

İstanbul Emniyet müdürü Cerrah"ın olay sonrası; "örgüt bağlantısı yok. Zanlı.aşırı milliyetçilik duyguları ile cinayeti işlemiştir.." beyanatını hatırlarsak, bazı yorumları daha açık yapabiliriz. Türkiye"nin en büyük ilinin Emniyet Müdürü, işlenen alçakça bir cinayetin hemen sonrasında "toplumsal barışı" zedeleyecek bir açıklama yapması, "acemilikten" öte bir şey olmalı!...

****

Şimdi de iyi niyetle bakalım.

Polis çok sıkı aradı ve üzerinden hiçbir şey bulamadı. Sorgulamasını yaptı. Tutuklandı. Ve cezaevine gönderildi.

Tam o sırada bu kartlar bulundu!.

Şimdi, Polisle cezaevi arasındaki yolda, Ogün Samast bu kartları nasıl ele geçirdi? Polislerin arasında nasıl astarına kartları sakladı?.. Bunları yaparken kimse görmedi mi?!.. Ve kartları ona kim verdi?!.

Bu önemli "sırlar" açıklığa kavuşmazsa gerçek faillere ulaşamayız!.

HRANT DİNK CİNAYETİ ÇOK PROFESYONELCE DÜŞÜNÜLMÜŞTÜR
İlk günden beri, Hrant Dink suikastının çok iyi organize edildiğini söylüyoruz. "Sim kartlarının" bulunması bizim bu görüşümüzü destekliyor.

Samast"ın daha Trabzon" dan İstanbul"a eylem yapmaya gelmeden astarının içine "sim kartları" yerleştirilmiş olması, tıpkı, silahını ve beresini "saklamaması" söylendiği gibi "planlı" bir eylem olduğunu gösteriyor.Bu planın.Yusuf Hayal ya da Erhan Tuncel"i aşan kademelerde oluşturulduğu açık.

Şayet, Samast"a kartlar İstanbul da verilmişse, o zaman, bu suç örgütü, düşündüğümüzden daha da organize ve etkili olduğundan kimsenin kuşkusu olmasın!..

****

Görülen o ki, bu iş, "varoş psikopatlığının" sonucu değil.

Varoşlar suçu işlemeğe hazır tetikçileri yetiştiriyor. Ancak, onları yönlendirenler merkezlerde yaşıyor!.

Bu nedenle, Pamuk, Dink ve aydınların yargılanmaları sırasında, mahkeme kapılarının önüne yığılan," eli yumurtalı ya da sopalı" kişilerin kim oldukları ve kimler tarafından organize edildikleri soruşturulmalı!.. Bu konuda en yararlı bilgileri, bir hukukçu olan Av. Ke-rinçsiz"in verebileceğini düşünüyorum.

Yaklaşık 10 gündür, toplum infial içinde!..

Halkın Devletten beklediği, Orhan Pamuk"u açıktan tehdit eden Yusuf Hayal"lere kimlerin cesaret verdiği ve de daha başka Ogün"ler var olup olmadığı bilgisi!. Bunların araştırılmasını istiyor!.. Sıranın başkasına geldiğinde yetkililerden aynı beyanatları duymak istemiyor!.

Oysa.siyasiler bu olayların çözülmesine katkıda bulunacaklarına daha da körükleyen demeçler vermeğe devam ediyor.. Bahçeli"nin açıklaması "iç barışı" bozan üslup taşıyor.

Bilinmeli ki; "Silahı eline verdiğiniz kişi, bir gün namlusunu size de yöneltebilir!..."

Fikri Sağlar.
  #1752  
Alt 27.01.2007, 21:13
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard YORUMSUZ!

Milliyetçiliğin Doğası (26.01.2007)


Yazar Ömer Laçiner


19 Ocak günü Hrant Dink"i vuran tetikçi, kalabalık ve şaşkınlıktan yararlanarak kaçıp izini kaybettirmeye çalışırken, cinayetin sadece işleniş biçimini gören, öğrenen biri, kimin katledildiğini bilmese bile; katillerin sıfatını hemen tahmin edebilir, bulundukları adresleri de gösterebilirdi.



Çünkü, namertçe, sinsice, kurbanın en savunmasız olduğu an ve durum kollanarak işlenen bu cinayet, Türk milliyetçiliği, "milli hassasiyet-refleks" adına bundan önce işlenmiş pek çok siyasal cinayetle bu açıdan tıtatıp örtüşmektedir. Ve sadece Türk milliyetçiliğinin değil, hangi ad ve kılık altında ollursa olsun, bütün milliyetçiliklerin ortak doğasına oturan, o doğanın sırtlanlara özgü niteliğini yansıtan tarz tam da budur.



Ve bu tarz, 19 Ocak günü Hrant Dink"i ilk ve son defa vurmuş değildi. Bitmeyecek bir delikanlılığı taşıyan heybetli bedeni her an bir linç girişimiyle karşılaşma tehlikesiyle yaşarken, derin samimiyeti ile onu düşman sayanları bile bazen ketleyen yüreği milliyetçi muhataplarının sözleri ve hakim medyanın insafsız yayınlarının sürekli salvo atışlarına maruzken, mutlak insaniliğin ve mütevazi bir bilgeliğin sıcaklığını yüzüne yansıtan beyni, en "yetkili" mercilerin damgasıyla gelen tehdit ve cezalandırmalara direnirken defalarca aynı tarzda vurulmuş, birçoğunda ağır yaralanmış değil miydi? O gün 17 yaşında benliği buruşmuş, kararmış bir insan müsveddesi, Hrant Dink"in arkasından sinsice son kurşunu sıkmak için yaklaşırken, gazete ve televizyonlardan evlere, mahkeme ve bakanlık bürolarından sokaklara taşan ve birbirlerini besleyen o yara izlerinin mecrasında yürümüyor muydu?



Hrant Dink"in sözlerini evirip çevirerek bir mahkumiyet gerekçesi çıkarmayı "milliyetçiliğin gereği ve görevi" sayan savcılar hakimler onlara böyle malzemeler türetmeyi "milli refleks" haline getirmiş avukat cübbeli mahluklar, onu ve bir avuç kalmış Ermeni yurttaşlarımızı tahkir ve tezyif etmek, daha daha da sindirmek için hiçbir vesileyi kaçırmayan "milli" basın ve ekran kalemşorları, yetim Ermeni çocukların iaşesine tahsis edilmiş vakıf mülklerini akıl almaz bir hukuksuzlukla gasbetmeyi milli hak diye savunmakta ısrarlı bürokratlar, bu ağır haksızlığı gidermek için uğraşan Hrant Dink"i "Müslüman-Türk" düşmanlığı yapmakta suçlayabilen Mehmet Gül gibi "siyasetçi"ler "son kurşun"u atmadıkları için kanun nazarında katil sayılmayacaklardır. Ama bir de milliyetçiliklerin semtine uğramak bile istemediği, insanlığımızın hüküm kaynağı vicdanımızın, bizi herhangi bir mahluk olmaktan farklılaştıran, insanı insan yapan değer ve vasıflarımızın vereceği hüküm de vardır.
  #1753  
Alt 27.01.2007, 21:14
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard YORUMSUZ!

Hrant ve Türkler (26.01.2007)


Yazar Etyen Mahçupyan


Önceki gün, 19 Ocak 2007, yüreğimi kaybettiğim gün... Onunla nasıl tanıştığımı hatırlamıyorum. İşin garibi Hrant da hatırlamıyordu. İlk karşılaşmamızda birbirimiz hakkında ne hissetmiş, ne düşünmüştük bilmiyorum.
Birlikte epeyce çaba harcayıp, on yıl kadar öncesinin olaylarına döndüğümüzde de bulamamıştık o ilk izlenimlerin izini. Sanki bir anda yoğunlaşmış olan ve o yoğunluk içinde geçmişi silmiş bir bağımız vardı. Arkadaşlığımızı kendi irademizin dışında bize "verilmiş" bir lütuf gibi yaşadık ve tadını çıkardık. Gittiğimiz yerlerde ve dost sohbetlerinde aramızdaki karakter farklılığına karşın ilişkimizin yoğunluğu gündeme geldiğinde Hrant işin keyfini çıkararak konuşmayı durdurur ve, "O benim aklım, bense onun yüreğiyim." derdi.

Dün ben yüreğimi kaybettim... Hrant"ı tanıyanlar değil sadece, onu televizyonda bir kez izleyenler bile, o yüreğin çapını fark etmişlerdir. Hrant"ın gidişine bugün yürek dayanmıyorsa, onun yüreğinin hepimizi kucaklayacak kadar derin olmasındandır. Hrant"ın gücü böyle bir yüreği liderlik vasfıyla, cesaret ve ahlakla bütünleştirmesindeydi. Ama Hrant"ı asıl Hrant yapan şaşırtıcı, birçokları için yadırgatıcı samimiyetiydi. Bu toplumun çoktan kaybettiği, hatırlatıldığında gocunduğu, önüne çıktığında ürktüğü samimiyet... Hrant, bu özelliğiyle hepimize ahlaki bir duruşun ne olduğunu, insanın "kendisi" olmasının nasıl bir şey olduğunu gösterdi ve gerçekte bize kendi ezikliğimizi hatırlattı. Onu hazmetmek o yüzden kolay değildi. Sırf varlığıyla ve apaçık insani duruşuyla Türkiye"yi utandıran adamdı o...

Öte yandan Hrant"ı izledikçe, yanında oldukça gelen sağaltıcı etkiyi fark eden, insanlığını hatırlamaktan mutlu olan milyonlarla birlikte benim de yüreğim genişledi bu yıllar içinde. Aramızdaki birkaç yaş ve esas olarak karakter farklılığı nedeniyle "büyük kardeş" olan ben, ailelerdeki ilk çocuğun hafif içe kapanık, ketum, asosyal halinden çıkarak biraz "küçük kardeş"e benzemeye başladım. Onun kendinden emin, rahat ve en önemlisi haşarı dürüstlüğünden biraz nasibimi aldım. Ancak yüreğim tam genişlerken, şimdi kaybettim o yüreği...

Doğrusu kendimden pek emin değilim artık. Bu ülkeye, bu topluma, buradaki insanlara aynı geniş yürekle bakıp bakamayacağımdan emin değilim. Hrant"ı taşıyamayan, geçmişte her kimlikten isimli isimsiz Hrant"lara layık olamayan, bu toprakların kültürüne yabancı olmasına karşın toprağı isteyen, toprağı öylesine istediği için insanlığını unutan bir toplumda mı yaşıyorum sorusu artık kaçınabileceğim bir soru değil. Hrant, ürkek bir güvercin olmayı kabullenirken, bu topraklarda güvercine dokunulmadığına güvendiğini söylerdi. Ama bu toplum güvercinlere hep dokundu... Onları sürdü, kültürlerini ezdi, düpedüz öldürdü... Bunu en iyi bilenlerden biri de Hrant"tı elbet. Ama ah o yürek... Ah o yürek...

Bende Hrant"ın yüreği yok. Onun için kendimden pek emin değilim artık. Onun kanının yerde kalmadığını, kalamayacağını görüyorum... Çünkü şimdiden sıçradı herkesin üstüne... Hükümet, asker, yargı, emniyet ve benzerlerinden üniversitelere, medyaya ve iş dünyasına temiz kimse yok artık. Kendilerini "temiz" tuttuklarını sananlar ve susanlar üzerlerindeki kanla baş başalar. Hrant"ta olan ve bu toplumda olmayan şeyin, samimiyetin sınavı başlıyor şimdi. Türkiye"nin insanlık sınavı bu... Böbürlenme, hamaset ve kavrukluk içinde şekillenen bir kimlikten sıyrılmanın, onu yeniden yaratmanın, iyileşmenin fırsatı belki de... Bir ülkede çoğunluk kimliği şiddete meylediyorsa, o toprağın emanetçisi kendi bahçesindeki güvercini bile yaşatmak istemiyorsa, orada hastalık vardır. Türkiye de hasta... Yürek genişliği içinde iyileşme çabalarına baktım hep. Ama bugün sadece hastalık görüyorum. Elimde değil... Yüreğimi önceki gün, 19 Ocak 2007"de kaybettim çünkü...


Zaman, 21.01.2007

Hrant"la birlikte Avrupa"daki Ermeni diyasporasının karşısına epeyce çok çıkmıştık son dönemde. Tartışmalar döner dolaşır hep aynı noktada yoğunlaşırdı. Soru Türklerin değişebilip değişemeyeceğiydi...
Diyasporadakiler Türklerin değişemeyeceğini, uygarlığın getirdiği tüm yeniliklere karşın, onların ötekini kabullenemeyen özlerinin hep orada olduğunu söylerlerdi. Biz ise "Türkler" diye bir kategoriden söz etmenin yanlış olduğunu, son dönemde Türkiye"de her kesimde önemli bir değişim dinamiğinin yaşandığını, artık geçmişe ve ötekine farklı biçimlerde de bakıldığını, toplumun kandırılmaktan bıktığını örnekleriyle anlatırdık. Sonuçta karşımızdaki grubun büyük çoğunluğunun bizim fikrimize geldiğini, Türklerle ilişkide normalleşmenin bizzat Ermeni kimliğinde bir normalleşme ürettiğini gözlemler, kendimizden memnun otelimize dönerdik. Yolda hemen her zaman sevinçli, hatta coşkulu olduğumuzu hatırlıyorum. Sanki adım adım köhnemiş kilitleri açıyormuşuz, bir toplumu ve kültürü açık havaya, özgürlüğe taşıyormuşuz gibi bir duygumuz olurdu. İyimserliğimiz bir gün bile azalmadı... Sonunu gördüğümüz hayırlı bir yolda ilerlemekte olduğumuza ilişkin güçlü bir kanaatimiz vardı... Oysa Türklere ilişkin bu "değişmezlik" kanısı hiç de yabancı olduğumuz bir görüş sayılmazdı. Çocukluğumdan beri ve özellikle siyaset yazmaya başladığımdan bu yana babam sık sık geçmiş örneklere dönerek fazla kendimi yıpratmamamı, çünkü "bu Türklerin değişmeyeceğini" konuşmasının bir yerine iliştirirdi. Kendi babası da ona hep bunu söylemiş ve nihayette haklı çıkmıştı... Anlaşılan her Ermeni nesli geleceğin artık eskisi gibi olmayacağı kanaatiyle kendini bir süre avutuyor, sonra da Türklerin değişmeyen özüyle karşı karşıya geliyordu. Ama Hrant"la ben bu telkinlerin üzerinde durmaz, kendimizi ikna ettiğimiz bir umut çizgisi üzerinde yolumuza devam ederdik. Şimdi düşünüyorum da demek ki henüz gençmişiz... Babamın çoktan öğrenmiş olduğunu bilecek yaşta değilmişiz... Hrant"ın gidişi Türklerin bize "artık kendinizi kandırmayın" demesidir belki de. Bugün sokaklarda Hrant için biriken insanlara bakarak değişimi görsem, "benim Türklerim işte bunlar" desem de, acaba o Türk"ten içerü değişmeyen başka bir Türk mü var, diye sorgulamadan edemiyorum. Bu farkındalık içimi burkuyor... Benim "Türk" dediğim insanların hayatımı, günümü, fikirlerimi, iç dünyamı paylaştığım can yoldaşlarım olduğunu nasıl es geçebilirim? Ama eninde sonunda diğer "Türk"ün ortaya çıkıp her şeye damgasını vurduğu gerçeğini de nasıl görmezden gelebilirim? Bugün artık mesele "Ermeni sorunu", "soykırım" falan değil... Artık bu iki Türk"ün arasındaki esas meseleyi yaşıyoruz... Ermeniler olarak yarını hangi Türk"ün belirleyeceğini merak ediyoruz. Ve gönlümüz bir güvercin tedirginliği içinde bizim can yoldaşlarımızın bu insanlık sınavından yüz akıyla çıkmasını diliyor... Hrant"ı hazmedemeyen, onun varlığına bile tahammül edemeyen öteki Türk"ün cinayete uzanan elini tutacak, onu anlayacak halimiz yok. Katil henüz reşit değilmiş... Hrant olsa "tam da bu işte" derdi, "Türkler reşit mi ki?" Olgunlaşması engellenmiş bir toplumda yaşadığımızın farkındaydık zaten, ama belki şu soruyu da sorma zamanı geldi: Yoksa kendi kimlik sorununu ötekine yönelen bir şiddet eylemine dönüştürerek ayinleştiren, bu işler için "yaşı küçültülmüş" bir toplum mu bu? Benim Türklerimin önündeki mesele artık açık... Toplu patolojiye doğru hızla kaydırılmak istenen toplumun intiharını engellemek, herkesin kendisini "insan" hissedeceği bir var olma halini ortaya koymak... Türkler değişebilir tabii ama öteki Türkleri değiştirebilirler mi, gerçekten de söylemek zor. Ama niye olmasın?.. Hrant olsa benim bu kuşkuculuğuma karşı çıkar, "onlar da insan değil mi, hayret bişey" derdi...

Zaman, 22.1.2007
  #1754  
Alt 27.01.2007, 21:28
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard YORUMLU !!!

Bu sayfalara katılanların çok büyük bir kesimi için aktardığım ve yeri geldikçe aktarmaya devam edeceğim yazılar çoğunun hem bilgi, hem araştırma, hem öğrenebilme, hem dürüstlülük ve inan olabilmenin kapatasini aştığını bilmeme rağmen uzun bir dönemdir ısrarla girmediğim bu pısırıklaştırılmış, kişiliği iğdiş edilmiş, sanki küçücük sokak çocuklarının sidik yarıştırmasına dönüştürülmüş sayfaya tekrar girdim.

İnsan canının değerini, kutsallığını bilmeyen saygı duymayan ve ona sahip çıkamayan insanların insanlık olarak savunabilecekleri hiç bir değeri olamaz. Ve benim bu tür her türlü kişiler ile sorunum vardır.

Bir toplum okumuyorsa, araştırmıyorsa, bilgiye düşman ise, ne gelişir, ne kişiliği oluşur, ne kimliği olur.

Bir toplum doğayı, hayvanları, dünyada yaşayan insanları sevemiyorsa bu dünyada neden yaşadığını, neden burada bulunduğunuda anlayamaz. Ve o yaşam ömrünün ona neden verildiğini ve bunun neden kutsal olduğunu hiç bir zaman bilemez.

Önce ben kimim, neden varım ve neden yaşıyorum ve bu yaşam bana neden verildi sorularını sormak zorundadır.

Bu sorulaın tümünün tek bir cevabı vardır her insanınbir diğer insan kadar değerli ve kutsal olduğudur.

Çocuklardan katiller üretenlerin hepsinin bu tür sorularla sorunları vardır.

Çünkü daha halen insan olmanın ne olduğunu kavrayamadıkları gibi bu soruları henüz kısa yaşamlarında soramayan ve cevaplarını bulamayan çocuklalardan katiller yaratmışlardırlar, eğer dikkatli olunmaz ise daha da yaratacaklardırlar.
Önce insan...
  #1755  
Alt 27.01.2007, 21:54
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard kısa bir ek daha!

Eğer ki bu sayfalar insanları etnik kimliklerinden dolayı öldürülmelerini savunabilen yazılar üretiyor ise, şunu bilmelilerdir ki Almanya yasalarında hem bu site, hem de bu tür yazılar yazanlar hukuksal suç işlemektedirler.
  #1756  
Alt 27.01.2007, 22:18
Benutzerbild von henrymiller
henrymiller henrymiller ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Liebes Idealkizz (o kadar ideal misin?)

...sana yaparim cizz kizz! :-)

Mir ist die Religion und die Herkunft scheißegal! Önemli olan insan olmak"dir. O kadar! Weder habe ich Komplexe wegen meiner türkischen Herkunft oder meiner Religion, weder bin ich Atheist, Kommunist oder gar Faschist! Für mich gibt es nur einen Gott und die Religionen sind Opium für"s Volk!

Ich scheiße einen großen Haufen auf die Religion, wenn die Menschen damit nicht umgehen können und den wichtigsten Aspekt: die Menschlichkeit vermissen lassen!

Und die widersprüchlichsten, doppelzüngigsten, irrationalsten und komplexbehaftesten Menschen sind die Menschen, die der islamischen Konfession angehören! Weil 70 - 80% dieser Menschen Analphabeten und geistig unterentwickelt sind und mit keiner Silbe sich mit dem Koran konstruktiv auseinadergesetzt haben, geschweige ihn gelesen!- Im besten Fall wird der Koran mühlenartig rezitiert, aber in den wenigsten Fällen richtig interpretiert, weil der Koran auch viele widersprüchliche und brutale Teile enthält mit dem ich auch als nicht praktizierender Moslem absolut nicht konform gehe und indentifizieren kann und dieses auch kritisiere! Gerade der Koran müßte reformiert werden, weil kaum eine andere Religion mit so vielen Vorurteilen gegenüber andersartige Menschen und Religion und mit so viel Dogmen behaftet ist wie der Islam! Ich kann kein arabisch, ich lesen ihn auf türkisch und/oder auf deutsch. Aber dann kommen Idioten, die sehr gut arabisch können und behaupten, das z.B. die Übersetzungen nicht richtig wären oder irgendwelche anderen fadenscheinige Ausreden. Mir ist vollkommen klar, daß ich jetzt als Islamfeindlich betrachtet werde. Mir scheissegal, ich stehe zu der Kritik gegenüber dem Islam und den Türken! Denn als Türke und als nicht praktizierender Moslem erlaube ich mir diese Kritik! Besser ich als irgend ein europäischer Schwachkopf, der die ganze Thematik nur aus dem Kontext reissen würde, weil er unsere Kultur, die Traditionen, Religionen, Geschichte und alles was damit zusammen hängt nur Ansatzweise versteht! (Nicht einmal ich verstehe alles, aber wenigsten kann ich mich besser hinein versetzen als irgendein Aussenstehender)

Stehe ich jetzt auch auf der Abschussliste von fanatischen Arschlöchern?

Tabi böylesine yazmak hemen müslüman düsmanlik

Wie sagte schon einst Lenin an Anlehnung des Zitates von Karl Marx: "Opium für das Volk!"

"Die Religion ist eine Form des geistigen Jochs, das überall und allenthalben auf den durch ewige Arbeit für andere, durch ein Leben in Elend und Verlassenheit niedergedrückten Volksmassen lastet. Die Ohnmacht des Ausgebeuteten im Kampf gegen die Ausbeuter läßt ebenso unvermeidlich den Glauben an ein besseres Leben im Jenseits aufkommen, wie die Ohnmacht des Wilden im Kampf gegen die Naturgewalten den Götter-, Teufel-, Wunderglauben usw. aufkommen ließ. Wer sein Leben lang schafft und darbt, den lehrt die Religion Demut und Geduld im irdischen Leben und vertröstet ihn auf den himmlischen Lohn. Wer aber von fremder Hände Arbeit lebt, den lehrt die Religion Wohltätigkeit hienieden; sie bietet ihm eine wohlfeile Rechtfertigung für sein Ausbeuterdasein und verkauft zu billigen Preisen Eintrittskarten zur himmlischen Seligkeit. Die Religion ist das Opium für das Volk. Die Religion ist eine Art geistigen Fusels, in dem die Sklaven des Kapitals ihr Menschenantlitz, ihren Anspruch auf ein auch nur halbwegs menschenwürdiges Dasein ersäufen."
  #1757  
Alt 28.01.2007, 02:15
fredun
 
Beiträge: n/a
Standard viel lärm..

...um nichts.
ist doch allgemein bekannt, dass türken mit doppelmoral und minderwertigkeitskomplexen behaftet sind. du hättest dich auch etwas kürzer fassen können
gruss,
fred
  #1758  
Alt 28.01.2007, 03:44
Benutzerbild von themasturbator
themasturbator themasturbator ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard tja

letztens hat einer von der SZ im fernsehen gesagt, die türkei hat 6 türken aus guantanamo heruasgeholt..wenn ein land 6 mitbürger heausholt, dann hätte sie auch noch den siebten herausholen können..ich glaube der steinmeier und die rot-grüne regierung haben so richtig tief in die scheisse gegriffen wie es aussieht
  #1759  
Alt 28.01.2007, 03:46
Benutzerbild von themasturbator
themasturbator themasturbator ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard faschisten?

hast du gesehen was für typen vorne weg liefen..zum beispiel einer namens ferhat tunc..buray agelip pkk konserlerine cikan serefiszin biri..und 100000????alles klar..über den wolken muss die freiheit wohl grenzenlos sein
  #1760  
Alt 28.01.2007, 03:47
Benutzerbild von themasturbator
themasturbator themasturbator ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard mein gott

einige labbern hier einen scheiss das gibt es ja nicht
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu