Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #1  
Alt 18.12.2012, 13:33
SUNGUROGLU
 
Beiträge: n/a
Standard Arkadaş” gibi değil, “baba” gibi baba

“Çok yoğun” babaların en büyük mazereti “Az görsem de çocuklarımı, yine de yeterince ilgileniyorum, onlarla zaten arkadaş gibiyim” sözüdür. Babanın görevi çocuğuna arkadaş gibi olmak değil, çocuğunu çevresi ile arkadaşlık kurabilecek kabiliyetleri geliştirmektir. Çocuklar babalarını baba gibi hissettikleri zaman rahatlar, arkadaş gibi değil. Babanın varlığı çocuk için sekine kaynağıdır, huzur ve güven atmosferinin soluklandığı anlardır.

Çok değil, bundan bir iki nesil önceki baba profili ile bugünkü babalar arasındaki farkı siz de hissediyorsunuz değil mi? Dünkü babalar ile bugünkü babalar arasındaki fark, siyah ile beyaz arasındaki fark kadar dikkat çekiyor… Biri “klasik” baba, diğeri “modern (!)” baba… Biri “baba gibi baba”, diğeri “arkadaş gibi baba”… Biri evde “otorite” temsilcisi, diğeri “eşitlik” yanlısı… Biri “ben senin ölene kadar babanım” babası, diğeri “hayatını kurtar da başka bir şey istemiyorum” babası…
Düşünsenize bir iki nesil önceki babaları, yürüyüşleri bile heybetli idi, değil mi? Ve o heybetin ardındaki muhabbet ne de yakışıyordu bir erkeğe. Resmiyetteki muhabbetleri ne kadar da serinlik veriyordu herkese.
Hatırlar mısınız siz de, eskiler çok defa ceplerinde şekerlemeler taşır, yanlarına gelen çocukların saçlarını okşayarak şekerler dağıtırlardı… Ben çok iyi hatırlıyorum. Örneğin, bizim cami ile evimizin arasındaki yolda, rastladığım her bir amcadan şeker alırdım ve o şekerler bana camiye kadar sevinçle yolculuk yaptırırdı. Cami avlusunun ayrı bir muhabbeti vardı… Dilleri tatlı, gönülleri sıcacık eski babalar peygamber kıssaları anlatır, çocuklar can kulağı ile dinlerlerdi…
Ya da siz de hatırlar mısınız; parklarda, yaşlılar oturur kendi aralarında (hâlâ daha ne konuştuklarını bilemediğim) tatlı bir muhabbetin demini yudumlarlardı. Uzaklardan koşarak yanlarına gelen çocukların ceplerine (nereden çıkartırlar ceplerinden hâlâ bilmem) kayısı ve iğdeleri doldururlardı…
Hatırlıyorum da, babam (Allah mekânını cennet etsin) çok çalışırdı, ama yokluğunu hiç hissettirmezdi… “Anne babam nerede?” diye bir soruyu sorduğumu hatırlamam.
Yaşam sosyaldi… Baba işe gittiğinde komşu amca vardı, baba gibi sıcak ve serin… Ya da, mahallenin hocası vardı, herkese güven veren samimiyeti ile… Eş dost çoktu, babanın rolü sosyal yaşam içinde yokluğunu asla hissettirmiyordu… Sokakta yanlış bir davranış içine girince, karşıdan tebessümle size bakan mahalle bakkalı vardı; “Hayırdır?” diyerek…
Şimdilerde ise, ne ev ile cami arasında şeker dağıtan amcalar ne cami avlusunda peygamber kıssası anlatan hocalar ne de parklarda taze iğde dalını koklayarak çocukların cebine koyan yetişkinler ne de “Hayırdır?” diye seslenen mahalle bakkalları var ortada.
Sadece sosyal hayatta kaybetmedik bu amcaları, dedeleri, hocaları, mahalle bakkallarını, aile içinde de komediye dönüştü “erkek”lerin rolleri…
Hangi baba ile oturup sohbet etsem, “Ah hocam hiç sormayın, öyle yoğun öyle yoğun geçiyor ki günler, çocuklar yattıktan sonra eve gidiyor, sabah onlar kalkmadan evden çıkıyorum…” diye iç çekiyor çoğunluğu…
Ya anneler, “Baş edemiyorum, beceremiyorum, hem kendime hem de çocuklara yazık ediyorum. Tek başıma kalakaldım çocuklarla.” feryatları yabancı değildir sanırım sizlerin de kulaklarına.
Belki gündelik hayatın telaşı babaları, hem annelerden hem de çocuklardan ayırdı diyeceğim ama diyemiyorum… Dünkü babaların da vardı yaşama telaşı, ama vakit aralarında, cami avlusunda anlatacak kıssaları da vardı.

Peki, artık neredeler?
Babalar çok meşgul. Hem de öylesine meşgul ki, çocukları ile meşgul olamayacak kadar önemli işlerle meşgul.
Bunca meşguliyet arasında tek çözüm, “Az ama öz göreceksin çocuğunu. Arkadaş gibi olacaksın, hatta dar vakitte gazete okurken bile konuşabileceksin çocuğunla” bahanesi. Arada bir gezmeye götürüp (aslında kendini) gezdirip vicdanını rahatlatacaksın. Çocuk dönüp “Baba hiç benimle vakit geçirmiyorsun, sıkılıyorum sen yokken” dediğinde, gayet rahat bir vicdanla “Eee kızım/oğlum daha iki hafta önce gittik ya parka, her zaman her zaman gidemeyiz ki! Bir sürü yapılacak iş var” diyeceksin.
Yok öyle babalık! Hiç kimse alınmasın, gücenmesin ama öyle babalık yok. İki hafta önceki parka gittiği dakikaları çocuğuna hatırlatan bir baba gelecekten korkmalı, hem de çok korkmalı. Mademki sen, çocuğunla iki haftada bir parka gidecek kadar dakikaları dolu dolu bir babasın, o halde hazırlıklı olman gerek ki, yarın, seni huzurevinde, iki haftada bir elinde bir buket çiçekle (birkaç dakikalığına) ziyaretine gelen çocuğuna sitem etmeyesin. Hatta ziyaret süresi biterken, “Kızım/oğlum, benimle hiç vakit geçirmiyorsunuz, burada sıkılıyorum tek başıma” diye sitem ettiğinizde, “Yani baba âlemsin sen de. Daha iki hafta önce buradaydık. Her zaman her zaman gelemeyiz ki, bizim de yapacak bir sürü işimiz var ama!” cevabına gücenmemelisin.

Pedagog Adem Günes

Geändert von SUNGUROGLU (18.12.2012 um 13:42 Uhr).
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu