Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Lifestyle


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #61  
Alt 22.08.2010, 20:45
Benutzerbild von Ribelle
Ribelle Ribelle ist offline
Benutzer
 
Registriert seit: 29.06.2010
Beiträge: 56
Standard Evlâdiyelik Öğütler…

Evlât!

Nasıl kurtulmaksa bu, sanırım, kurtarmış oluyorsun kendini! Belki de yakınlarından çok daha sağlıklı, pratik ve çağdaş düşünebilmektesin, kim bilir!

Ömür kısadır, derler. Hayatta tek başına kalmak da var günün birinde! Elbet herkes Allah’ın takdir buyurduğu bir ömrü yaşar, rızkı yer içer yani kendi kaderini yaşar!

İçimizde hiç kimsenin senin mutluluğunda zerre gözü yok, olamaz da, bunu bilesin. Tek sıkıntı, elverişli ekonomik koşullara sahip olmadan, uygun zamanı kollamadan hareket geçmen ve daha önemlisi içimize hiç sinmeyen bir kimlik için şansını fazla zorlamış olmandır.

İnsanız madem, emin olmamız gereken husus, hiç kimsenin mutsuzluğunun başkalarını mutlu etmediği gibi hiç kimsenin mutsuzluğunun başkalarını mutsuz da kılmamasıdır. Bu, ne denli bencil olduğumuzla yakından alâkalıdır.

Dileğimiz odur ki madden ve manen yeni bir düzene geçmiş olmanın yüreğinde ve beyninde yaratmış olduğu heyecan, çalkantı ve coşku seni daha fazla yıpratmasın. Üstlenmiş olduğun riskli sorumluluk ruhunu karartmasın. Eskiden var olan güçlü yaşama sevincin hiçbir zaman eksilmesin.

Geçmişte yaptığımız yanlışlardan, ettiğimiz hatalardan, yaşadığımız olumsuzluklardan muhakkak dersler çıkarmalıyız. Zamanımızı, enerjimizi ve umutlarımızı boşa harcamaktan kaçınmalıyız. Var isek, mutlak işe yaramalıyız.

Beşeri zevkler geçicidir, hepimiz iyi biliriz. Nefse yenik düşmemek, boşa nefes tüketmemek, özümüzü yitirmemek elzemdir. İlle kalıcı bir şeyler bırakabilmek uğruna helâk olmamız yüce Yaradan’ın gücüne gider.

Anılar yaratılmaz, kendiliğinden oluşur ve yaşanır. Umutlar ise, duygu ve düşüncelerimiz ekseninde dış etkenlere de bağlı olarak olgunlaşır, çıkış yolu arar ve bizi kamçılar. Dileğimiz, yüreklerimizde umutların her daim var olmasıdır.

Umutsuz, amaçsız ve rotasız yaşamak öyle kolay olmasa gerek! Ne emeksiz yemek, duasız dilek, nedensiz sonuç, ne de dertsiz baş, kusursuz kumaş, çözümsüz sorun düşünemiyorum. Elbet büyük düşünmek ve bazen düşlemek ferahlık verir!

Gerçek manada kusursuzluğu yakalayabilmek bir ideal olmalı! Buna ne oranda ulaşabildiğimiz iman gücümüz ve inançlarımızın yanı sıra hayata, insanlara ve olaylara bakış açımızla da yakından alâkalıdır.

Görebildiklerimiz, duyabildiklerimiz ve idrak edebildiklerimiz kadar güçlü değil miyiz? Sakın ola ki en güçlü olmaya çalışmak için hırslanmayalım zira hırs insanı huzursuz, mutsuz ve karamsar kılar. Bir an gelir yediğin ekmekten ve içtiğin sudan tat bile alamazsın.

Kendimize yetmesini, elimizdekilerle yetinmesini ve haddimizi her dem bilmeliyiz. Üniversite diplomaları, kariyer, unvan, makam, maddi zenginlik, fiziksel güzellik, kişisel özellik bizi şımartmamalı, şaşırtmamalı ve zafiyet yaratmamalı.

Şunu da hep aklımızda tutalım, derim: Her yaşın kendine özgü özellikleri ve güzellikleri vardır. Hayatı dolu yaşamalı, yaşadığının farkına varmalı ve bize bahşedilmiş olan kutsal emanetleri her halükârda korumalıyız.

Sayısız olumsuz dış etkenlere karşı her zaman uyanık, uyarılı ve hazırlıklı olmalıyız. Herkesle dost olmamız gerekmez ancak birilerini karşımıza alarak kendimizi, yakınlarımızı ve muhatabımızı huzursuz etmemeliyiz. Esasen hiç kimse mutsuzluğu hak etmiyor ki…

Dara, zora, sıkıntıya düştüğünde hiç kimse senden daha güçlü olamaz, bunu hep aklında tut! Hemen pes etmeyip çözüm yolları araman gerekir.

İçinde yaşanılan koşulların acımasızlaştırdığı hayatta insanlardan eskisi kadar büyük ve güçlü dürüstlük, acıma duygusu ve paylaşma hevesi bekleyemeyiz.

Sabrın bir erdem olduğunu her zaman hatırla ve iyimserliği, hoşgörüyü ve insan sevgisini bir çırpıda terk etme. Değil mi ki tüm yaratılanları severiz Yaradan’dan ötürü…

Saygı, sevgi, anlayış, hoşgörü, paylaşım tek taraflı olmaz, hiç kuşkusuz. Her şeye rağmen selâmı bile önce karşımızdakinden beklememiz gerekmez.

Allah’ın selâmı üzerine olsun!
  #62  
Alt 22.08.2010, 22:16
Essenz
 
Beiträge: n/a
Standard

Zitat:
Zitat von Ribelle Beitrag anzeigen
Hepimiz hatırlarız böyle bir şarkı vardı, hemen nakaratı dilimize dolandı bile değil mi?
Kafamız bozuldu depresyondayız, paramız yetişmedi depresyondayız, istediğimiz bir şey olmadı depresyondayız, sınava gireceğiz depresyondayız, iş stresi ona keza depresyondayız. Var mı bunun sonu her şeye için depresyondayız işte.
Gerek görsel basın, gerekse yazılı basın onlar yetmedi şarkılar derken hafızamıza yerleştirildi bu kelime. Hani birine kırk kez deli dersen deli olurmuş ya aynen böyle işte. Depresyondayız derken hakikaten depresyona girdik hepimiz.
Etrafınıza bir bakın anneniz, babanız sizin çocukluğunuzda hiç sıkıldık diyorlar mıydı, şimdi ise sıkıntıları çenelerine vurmuş. Eskiden diyerek başlıyorlar söze.
Bu kez kendinize bakın, şu yaşınıza kadar çocukluk döneminde karpuz kabuklarıyla araba yaparken, lastik ayakkabıyla kum taşırken sıkılmıyordunuz. Elinize son model cep telefonu, Internet vermişler ve sıkıldık diyorsunuz.
Bir de çocuklarınıza bakın, daha parmak kadar çocuk lunaparka gitmediği gün anne, baba ben sıkıldım yapacak bir şey yok diyor değil mi? Elinin altında Internet, kitap ve son model cep telefonu olduğu halde.
Günümüzde yaşam sitilimiz değişti artık diyenlerini duyar gibi oluyorum. Tabii değişti uzay çağındayız artık, milletin kağnı ile yolculuk yaptığı devirler çoktan geçti bunu hepimiz biliyoruz.
Lakin insanoğlu değişmedi, beynimiz değişmedi, düşüncelerimize engeller yok hala daha. Ve teknoloji ardından bunca kaynak, düşünce yapımızı geliştirdi bile. Olumlu bunca şey varken biz olumsuzlukları örnek alıyoruz. Önceden bu kadar okunabilecek kaynak mı vardı, her aklımıza geleni bu kadar rahat bulabiliyor muyduk. Ders alabileceğimiz onca kaynak var ki elimizin altında biz depresyona girmeyi tercih ediyoruz.
Kısa bir hikaye ile son vereceğim köşeme:
Ergenlik dönemine giren delikanlıya ailesi ergen eğitimi içerikli bir kitap hediye eder. Delikanlı kitabı okur ve o kadar etkilenir ki, kitabın içerisinde yazılı olan anne, babaya bağırmayı, agresif hareketler yapmayı benimser.
--- Baba : Oğlum bu kitabı okudun ama sen çok kötü hareketler yapıyorsun.
--- Oğul : Ama baba kitapta ergenliğe girenler bu hareketleri yapabilir diye yazıyor.
--- Baba : Yapabilir yazıyor değil mi? Yapar demiyor. Oysaki bu kitapta yanlış hareket en fazla 10 (on) tane var sen bunların hepsini aldın ve uyguluyorsun. Bu kitapta belki 50 (Elli) tane olumlu hareket var hiç birini uygulamıyorsun. Der.
Olaydan da anlaşılacağı üzere hep işimize geldiği gibi, en basit hareketleri ve düşünceleri sergiliyoruz hayatımızda. Mantıklı ve biraz yorucu olanlar uzak kalıyor nefsimize. İşte ondan sonra da hoş geldin Depresyon diyoruz.
Saygılarımla.
Sonu gelmez, dibi görünmeyen karanlik kuyu gibi, depresyondayim deyip kendini daha cok depresyona vermek birsey getirmez. Demesi kolay, icindeyken positif düsünmek cok zor olabilir. Ama böyle sözlerle kendi kendine eziyet vermek de anlamsiz. Bazilari yanlis bir eglemden dolayi kendilerini yikmaya calisiyorlar.
Daha cok sosyal yasama atilip etrafindaki insanlarla beraber olmak bu tür düsünceleri dagitir. Bu kendinden kacmak degil, bir süre sonra yeniden bastan baslamak gibi. Yoksa sonu bitmeyen bir aliskanlik olur. Neyi düsünürsen o sun, ve kaderini ona göre cizersin. Positif düsünmeye calismakta zekanin bir bölümü. Bir sefer yaparsin, iki sefer, sonra farkina varirsin ki, birsey getirmiyor, ve derhal düsüncelerini degistirmeye calisirsin. Karamsarlik insani ileri götürmez, yerinde birakir. Herseyi olumsuz görmek, birseye caba harcamamak demek.

Geändert von Essenz (22.08.2010 um 22:18 Uhr).
  #63  
Alt 01.09.2010, 12:39
Essenz
 
Beiträge: n/a
Standard

Zitat:
Zitat von Ribelle Beitrag anzeigen
Gerçekten göründüğümüz gibi miyiz?..

Yani iki kere iki dört eder gibi gerçek miyiz? Yani doğrularımızdan sapmaz mıyız? Yani su gibi aziz ve toprak gibi sadık mıyız kendimize? Yani neysek, her yerde aynı söylem ve aynı eylem miyiz?..



Gerçekten olduğumuz gibi miyiz?..

Hiç mi ötekileşmiyor muyuz? Hiç mi farklılaşmıyor muyuz? Hiç mi heterojen karışımlara katılmıyor muyuz? Hiç mi bir başka özneye bürünmüyor muyuz? Hiç mi yalan konuşmuyor muyuz? Hiç mi hatalara düşmüyor muyuz? Hiç mi anlamsızlığa doğru sürüklenmiyor muyuz? Hiç mi duvarları yıkmıyor muyuz?..



Gerçekten göründüğümüz ve olduğumuz gibi miyiz?..

Davranışlarımız hiç mi değişiyor mu? Duygularımız yıllarca sabit fikirli mi kalıyor? Hislerimiz aynı heyecanları mı tekrarlıyor hep? Düşlerimiz genişlemiyor mu? Çevremiz genişlemiyor mu? Dünyamız aynı randımanda mı yürüyor? Hareketlerimiz birbirine mi hep benziyor?..
Her zaman göründügümüz gibi olmayiz. Cogu zaman maskeyle gezeriz, incinmemek yada incitmemek icin. Yanliz güvenebilecegimiz kisiye karsi acik oluruz, ama güven gidince kimseye güvenmemeye karar verip icimize cekiliriz. Bazi kisiler maskemizin arkadasindaki kisiligimizi farkeder, ama bu cok nadir.
Her yasanan bir duygu veya cevremizdeki olaylar muhakkek insani degistirir, bu hem negatif hem positif olabilir. Ayni kalmayiz. Zaman gectikte bu inciltmeleri unutup öz güvenimizi yeniden saglamak hedefimiz olmali. Her zaman röl almak yipratici.
Maskeli balosunda karsimiza muhakkek bizim gibi maskeli birisi cikacaktir. Cogunlukla öyle sanip bazen önemize gelen kisileri elestirir maskelerin arkalarindaki kisiliklerini arastirmaya kalkariz. Korku ve dürüst olmamamak yanlis anlasilmalara yol acar. Ama bu normaldir kimse tam tamina kendi icini ortaya koymak istemez bazi konularda. Cünkü insanlar cogu zaman zayif noktalirini arayip seni yikmaya calisirlar.

Türkcem fazla iyi degil, unuttum...

Geändert von Essenz (01.09.2010 um 12:55 Uhr).
  #64  
Alt 05.09.2010, 04:24
Benutzerbild von antimedya
antimedya antimedya ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 10.07.2010
Beiträge: 25
Standard

4 harfli. hayatda, o ortalama 67 sene süren, evrenin zamanin asiminda hicbirsey ifade etmeyen zaman sürecinde, kisacik ömrümüzde en cok düsündügümüz nesne. Daha fazla birseyi düsünmüyoruz.
Insan zekasinin ürettigi kagit parcasi...
Insanlarin taptigi asil olay: para. Neler yapmiyoruzki para icin: sabah 6da uyaniyoruz, insanlara türlü oyunlar tasarliyoruz, uyguluyoruz, basaramayinca sinir küpü oluyoruz.
En cok para icin kavga ediyoruz. Para icin tuslara basiyoruz, ihtilaflara giriyoruz, küfür ediyoruz, hemde en asirisindan, en ucuk hayallere daliyoruz para icin.
Insan ömründe en cok ne icin sinirlenir, ömründe en cok ne icin mücadele eder? Seref icinmi, haysiyet icinmi, gurur icinmi??
Yanlis: para icin.
Insan mantikli düsündügü zaman neyi görür??-Neticede hersey para.
Insani en cok sevindiren peki nedir? Bir cocugununmu dogmasi? Sevdiginemi kavusmasi? Gercek dostlami yüzlesmesi? Yoksa piyangodan zenginmi olmasi??
Nedir insani en cok sevindiren???

-Piyangodan kazanirsa, ne cocuk tanir, ne sevgili, ne dost- bilmem nereye toz olur insan
(Hawai olabilir).

Sevindirende, aglatanda paradir.
Ha, birde böyle bir söz var: ne gelirse mala gelsin.- 100 bin Euro kaybetde bu cümleyi samimiyetle söyle bakalim.
Isin asli, parana mukayyet ol.

Para icin ne yapmayizki? Neler yaptigimiz ortada. Yalakalik yapariz, stres yaratiriz, yalan konusuruz (hemde daniskanisdan). Yeterince filmide var: para icin karisini baskasina peydahliyanlar. Bazisi para icin kendisinide satiyor. Bazisi para icin cocugunuda satiyor. Bazisi para icin yerini yurdunu terkediyor. Kimisi para icin milliyetci oluyor, sosyalist oluyor, tarikatci oluyor, Pkk ci oluyor, siyasi yelpazede dolasiyor. "Hersey menfaatdir" yaklasiminin onayi olabilecek davranis bicimi.

Bir söz daha var: paranin acamiyacagi kapi yoktur. Isabetli bir söz. Gercek ask olmadigina göre, para herseyi satin aliyor, cenaze namazindaki cemaati bile.

Geriye ne kaliyor? Bu sözler olabilir:

"Erst wenn der letzte Baum gerodet, der letzte Fluss vergiftet, der letzte Fisch gefangen ist, werden die Menschen feststellen, dass man Geld nicht essen kann"

Bu cümleye siritanlarinizida görmek mümkün su anda. "Banane, en son agacda ölsün balikda, yeterki ben ac kalmayayim. Cocugumda olsa, ac kalsin, umrumda degil."
Para ve egoizmin döngüsü.

Egoizmin dünya üzerindeki gücüne nekadar tepki göstersende, egoizm fitillerini atar.
"ekmek yedigin kapiya tükürme" sadece bir misali. Fakat o kapinin yedigi havyari sormaya hakkin yoktur. Ac biraktigi milyarlarida. Cünkü egoizm ve korku bilesenini secmek hesap sormakdan daha basitdir.
Parayi sevmek insanligi sevmekten daha kolaydir. <insan kolay olana kacar> kolay olan ise paraya tapmaktir.

Bizler, paraya ibadet edenler, ölümle karsilassakda ölümden fazla elimizde kalan parayi harciyamamakdan korkariz. "Simdi o paralarim kime kalacak?"

Sizce paranin satin alamayacagi bir sey geriye kaldimi hayalleriniz, korkulariniz, tereddütleriniz, süpheleriniz, heyecaniniz haricinde??
Belki gördügünüz ve yasadiginiz mucizeler olabilirmi?
Cevabi: paraniz olmasaydi, o mucizeleride göremezdiniz, o mekana gidip o mucizenin olusmasinida sagliyamazdiniz.

Para icin yapmak istemediginiz hangi faaliyetler var? Bu konuda herkes bir form hazirlasin, baksin kac paragraf cikacak ortaya. parmakla sayilacak kadar faaliyet cikar ortaya.

Geändert von antimedya (05.09.2010 um 13:51 Uhr). Grund: ..
  #65  
Alt 03.10.2010, 14:37
Herodias
 
Beiträge: n/a
Standard

Kendisine değer verilmemiş bir insan bir başkasına değer veremez. Bunu sonradan öğrenebilmesi de ancak kendisine değer verebilmeye başladıktan sonra işleyebilen iki yönlü bir süreçtir. Bir başka deyişle, insan kendine değer verebildiği oranda başkalarına da değer verir; diğer insanlara gerçek anlamda değer verdiğini hissettikçe kendisini de değerli bulur. Yoksa bir diğer insanı yücelterek kendimizi küçültmek, ne ona ne de kendimize değer vermektir. Üstelik böyle bir durum, değersizlik duygularının gerisinde yatan düşmanca eğilimlerin ve suçluluk duygularının daha da pekiştirilmesine neden olur.

Değersizlik duyguları yaşayan biri için diğer insanlar ya kendinden üstündür ya da aşağı; eşiti yoktur. Bazı insanları küçümser, çünkü onlarda kendisine benzeyen bazı özellikler görür ve bu insanları, hoşlanmadığı benliğini kendisine yansıtan bir ayna gibi algılar. Ama bunun bilincinde olmadığı için onları kendisinden daha değersiz bulur. Aslında, başkalarını küçümseyen insan, kendisini de küçümseyen, dolayısıyla küçümsenmekten korkan biridir. Bir başkasının onu küçümsemesi, aslında kendinin de kendisini küçümsemekte olduğu gerçeği ile yüzleşmesine neden olur.

Değersizlik duyguları yaşayan bir kişinin bazı insanları yüceltmesi, geliştirmiş olduğu gerçekdışı senaryoların bir sonucudur; bu insanların kendisinin ulaşmak istediği görkeme sahip olduğu yanılgısından kaynaklanır. Öte yandan bu insanlara karşı bilinçdışı bir düşmanlık da yaşar; çünkü varlıkları ona kendi yetersizliğini hatırlatır. Tersine işleyen bir süreçle bilinçdışındaki düşmanlık duyguları yoğunlaştıkça, bu insanlara karşı duyulan hayranlık da artar. Bu, biriken düşmanlık duygularını bilinçdışında tutmak güçleştiğinde kullanılan bir denetim mekânizmasıdır. Ancak bazen yüceltilen kişinin yadsınamayacak bir açığı farkedildiğinde, biriken düşmanca eğilimler birden bilince ulaşabilir. Ve kişi kendi yarattığı tanrıyı yine kendisi yok eder. Bir insanı önce yüceltip daha sonra onu devirmeye çalışmak toplumumuz bireylerinde oldukça sık gözlemlenen bir olgudur.

Görkeme ulaşma çabası içinde olan kişi, birbiriyle çelişkili durumları birlikte yaşar. Bir yandan benliğine egemen olan amaca ulaşmaya çalışırken, öte yandan bu amacı gerçekleştirmiş olduğuna inanır. Örneğin, insanların hayranlığını kazanmayı amaç edinmiş biri, bir yandan diğer insanlann kendisine hayran olmaları için çaba gösterirken, öte yandan kendisini herkesin hayranlığını kazanmış biri olarak görür. Bir yandan herkesin kendisine hayran olduğuna inanırken, öte yandan bunun çevresindeki insanlar tarafından da sürekli doğrulanmasını ister. Beklediği övgüyü bulamadığı zamanlarda çevresini buna
zorlayıcı davranışlara girişir. Kendisine göre bu onun hakkıdır.

Değersizlik duygularına karşı böylesine mantıkdışı bir gurur sistemi geliştirmiş olan kişi, kusursuz saydığı benliğine uygun düşmeyen davranışlarda bulunduğunu farkettiğinde, kusurunu kesinlikle hoşgörmez. Neden öyle davrandığmı anlamaya çalışacağı yerde kendisini yargılar ve eleştirir. Kendisine karşı hoşgörüsüzlüğü, gerçek dünyasını anlayabilmesini ve yaşadığı olaylardan ders alabilmesini engeller. Gerçek kişiliğinin olmak istediği kişinin özelliklerine sahip olmaması, bocalamasına neden olur. Kendisini her an başkalarıyla kıyaslamak ve onlardan daha üstün olduğunu hissetmek zorundadır. Bundan ötürü gerçek benliğiyle yüzleşme olasılığının tehdidi altında yaşar.

Kendisini üstün bir varlık olarak algılayan kişi, çevresinden gelen en küçük bir eleştiriye bile katlanamaz. Gerçek benliğiyle yüzleşmesine neden olan durumları dünyanın sonu gelmişçesine yaşar. Bu nedenle gururunu incitebilecek bir durumla karşılaştığında ya da karşılaşmak üzere olduğunu hissettiğinde o durumdan kaçmaya çalışır. Kaçamadığı durumlarda ise değersizlik duygularının gerisindeki düşmanca eğilimler denetiminden çıkar ve gururuna darbe indirenlerden öç almaya çalışır.

Böylesi bir gurur insanı kendisine yabancılaştırır ve kişilik bütünlüğünün bozulmasma neden olur. Gerçek benliğine karşı geliştirdiği nefret sonucu görkemli bir kişiliği benimsemeye çalışan insan bu uğurda sürekli ödün verir. Kendisi için daha önemli olan pek çok konuyu bir yana bırakarak tüm çabasını ve enerjisini ülküleştirdiği görüntüsünü sürdürebilmek için yaptığı gereksiz yatırımlarda kullanır. Verilen ödünlerse, kendine yönelik nefret duygularını pekiştirir ve bir kısırdöngünün yerleşmesine yol açar. Kişiliğini bütünleştirebilme çabası içinde, bazen olmak istediği kişiyle, bazen de hoşlanmadığı benliğiyle özdeşleşir. Ancak, hangi yöne giderse gitsin, ikisi arasındaki çatışmadan kurtulamaz ve bu durum ona acı verir.


http://www.msxlabs.org/forum/psikolo...k-duygusu.html

Geändert von Herodias (03.10.2010 um 14:44 Uhr).
  #66  
Alt 05.10.2010, 22:09
Isis_
 
Beiträge: n/a
Standard

Zitat:
Zitat von Ribelle Beitrag anzeigen
Biz ney’mişiz de haberimiz yokmuş!
Kim bilir kim’mişiz…

Tüket’mişiz koca bir kutu sevdayı da
Sev’mişiz hüznü, ağlamayı.
Eyle’mişiz gönlü hoş bir sohbetle
Benimse’mişiz rakıya meze olmayı.
Deliklere gir’mişiz her biri aydınlığa açılan,
Kapılardan geç’mişiz hep bir umut barındıran.
Kendimize gel’mişiz avucumuzdaki yaşları yüzümüze vurunca,
Öğren’mişiz kurulamayı ıslanmamışcasına.
Terk edil’mişiz belki o şehrin bir köşesinde,
Yine de vaz geçme’mişiz dik durmaktan bir tebessümle

Biz ney’mişiz de haberimiz yokmuş!
Kim bilir kim’mişiz…

Seven miy’mişiz yoksa sevilen mi dersiniz?
Üzen miy’mişiz yoksa üzülen mi?
Öğren’mişiz cevaplarını da bu soruların,
Sonunda geriye kalan hala “biz’mişiz” diyebilir misiniz?

yazilarinizin devamini merakla bekliyoruz
  #67  
Alt 07.04.2011, 11:03
mysummer
 
Beiträge: n/a
Standard

Belki baska birisi devam eder.
  #68  
Alt 07.04.2011, 11:13
over
 
Beiträge: n/a
Standard

Ribelle ist aber schreibwütig....
  #69  
Alt 07.04.2011, 11:16
mysummer
 
Beiträge: n/a
Standard

Finde ich gut. Es sind meistens linkseiten, die er uns freundlicherweise gepostet hat, damit wir was anständiges lesen.
  #70  
Alt 08.10.2011, 00:57
21esma21
 
Beiträge: n/a
Standard

Zitat:
Zitat von Ribelle Beitrag anzeigen
Ruhu olgunlasmamıs bir kul tanrıya hep "ver bana" ile biten dualar eder,
olgunlasmıs bir ruh ise "vermemi sagla" diye bitirir dualarını...
Cok düsündürücü....
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu