Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Wissenschaften & Weltansichten


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #1  
Alt 30.05.2013, 23:13
Cakabeyy
 
Beiträge: n/a
Standard En Çok Yatırım Yapmamız Gereken Yer Beynimizdir / Selahattin Yaylamaz

Okuma okulunda insanlara ne eğitimi veriyorsunuz?

Okuma okulu eğitim akademisinde aslında kişilik gelişim temelli, kişisel gelişim temelli, insani gelişim temelli eğitimler veriyoruz. Böylece konumuza girecek olursak ‘hitimiz’ en çok tutulan eğitimimiz kuşkusuz ki okuma zekası eğitimimiz. Okuma zekası eğitimi nedir derseniz; okuma zekası eğitimi Türkiye’deki en üst düzey okuma eğitimidir. Okuma zekası eğitimi içinde hızlı okuma ve algılama tekniği var. Türkiye’de okuma alışkanlığı konusunda ciddi bir sorun olduğunu görüyoruz. Halkımız genel anlamda bu bilgiye sahip. Bu bakımdan ben de bu yola çıktığımda okuma alışkanlığının ne kadar önemli olduğunu fark ettikten sonra bu işe kendimi adadım.

Okuma zekasından biraz bahseder misiniz?

Okuma yoluyla elde ettiğiniz kelimeler var. Yani kelimeler dağarcığı zenginleştirmiş oluyor. Bu kelime dağarcığının sonunda da beynimizdeki nöronlar aktif hale geliyor. Ne kadar çok kelime bilirsek o kadar daha çok nöronlarımız çalışır demektir. Ne kadar çok nöron kullanırsak da o kadar çok beynimizin daha fazla kısmını kullanmış oluyoruz. Okuma yoluyla elde ettiğimiz sözcük dağarcığımızla daha üst düzeyde düşünme becerisine sahip olma, ‘bilgi bankamız’ aslında okuma zekasını oluşturuyor. Okuma zekası, zihnimize yatırım yapmaktır. Yaşamımızda ne gibi sorunlarımız varsa hepsinin çözümlerini kafamızda kurguluyoruz. Çözemiyorsak bile kafamızda kurguluyoruz. Bu çok önemli…Yaptığımız iyi ya da kötü her şeyin kurgusunun meydana geldiği yer katiyetle beynimizdir. O halde en çok emek vermemiz gereken en çok yatırım yapmamız gereken yer beynimizdir. Mesela yeni doğan bir bebekte 100 milyar nöron var ama hepsi pasif. Sözcük sayısı arttıkça nöronları aktif hale getiriyor. İnsan gerçekten muhteşem bir potansiyele sahip ve bu potansiyelin ana kumanda masası hiç su götürmez bir gerçek ki kafamızdır. İnsan, kafasındaki soru işaretlerine yanıt buldukça gelişir. Peki cevap bulamazsanız ne olur; işte psikiyatrik sorunlar buradan çıkıyor. Zihninizdeki soruların cevabını bulduğunuzda bir aşama katediyorsunuz. Başka soru işaretleri geliyor ama daha nitelikli sorular… Öyleyse zihnimizdeki sözcük sayısınca sorularımıza yanıt bulabiliriz. Bilim adamlarının söylediğine göre beynimizin yüzde yedisi kadarını kullanabiliyormuşuz. Hani alimler ve filozofların yüzde onunu, on birini kullandıkları geçiyor bazı kaynaklarda. Fakat bu dünyada beyninin yüzde yüzünü kullanan kim var? Böyle bir araştırma yok, belki peygamberler kullanmıştır. Bilgisayarcılar beni çok iyi anlar. İnsanın fiziksel donanımları var ya o fiziksel kimyasal donanımların içerisinde yazılımlar var. Mesela mide bir donanımdır midenin yediklerimizin mideye gitmesi, midede öğütülmesi kana ulaştırması bir yazılım sonucu. Bu yazılım ve donanımları en üst seviyede kullanabilmek için kesinlikle birinci yapacağımız iş okuma eylemidir.

Peki, okuma zekasıyla hızlı okuma arasında bir ilişki var mı?

İnsanlar okumak istiyorlar, bunda bir sıkıntı yok. Bu millet okumak istiyor. Bu milletin aslı bu zaten. Anadolu olarak, İslam coğrafyası olarak nasıl kalkındık yıllarca, çok büyük medeniyetler kurdu Selçuklu, Osmanlı. Bu nasıl oldu? Bilime ve kültüre verdiğimiz değerle. Peki sonra ne oldu? Çanakkale savaşında eli kalem tutan alim şehit oldu ve ilim ehli zatlar azaldı. Şimdi tekrardan ülkemiz kendisine geliyor. Bu kendine gelme sürecinde okuma kültürü de ıskalanmamalı. Aslında herkes okumak istiyor, anneler babalar “Biz okumasak da çocuklarımız okusun.” diyorlar. Ellerine kitap alıyorlar, on sayfa gitmeden bırakıyorlar, sonra kendilerine baskı yapıyorlar, üzülüyor, sıkıntı yapıyorlar bu meseleyi.
Zor şey okumak… Peki hızlı okumayla nasıl bir ilişkisi var derseniz. Kesinlikle çok ilişkisi var. Yavaş okuyan insan okuduğunu çok net olarak algılayamıyor, algılayamayınca da lezzet almıyor. Okuma zekası eğitimi verdiğimiz kişi sayısı 10 bini geçti. Bunun içerisinde ilkokul mezunu da var, ev hanımı da var, profesör de var… Ortalama bir dakikada insanların okuduğu kelime sayısı 150 kelime; bu eğitimi almamış herkes 150 kelime okuyor. Beynimiz yaklaşık 1000 kelime okuyabilecek hızda çalışıyor ama 150 kelime okuyunca 850 kelimelik boşluk oluşuyor beyinde. 850 kelimelik boşluk boş kalmıyor, hayallerle doluyor, bir takım duygusal konularla doluyor. Ya geçmişimize gidiyoruz, hüzünleniyoruz ya da gelecekle ilgili kaygılanıyoruz bir an… şu anda duramıyoruz. Her normal insan dakikada 1000 kelime okuyabilir. 1000 kelime okuyan birisi de kesinlikle ve kesinlikle okuduğunu çok iyi anlıyor ve anladığı için okumaktan zevk alıyor ve kitapları daha hızlı deviriyor. Mesela 300 sayfalık bir kitabı hızlı okuma eğitimi almamış, ancak 150 kelime okuyan birisi yaklaşık 15-17 saat arasında okuyabiliyor. Zulüm bu… Bir insan 15 saat dayanamaz. Bu süre bir aya yayılınca okumaya sıkılıyor, konu bütünlüğü dağıldığı için kitabın başını kaybediyor. Şimdi hızlı okuma ve algılama eğitimi alan birisi yaklaşık 1000 kelimeye çıktığında dakikada 850 kelimelik boşluğu kapattığında artık o kadar hızlı gidiyor ki, beyin tam konsantre oluyor, okuduğunuz metne odaklanıyor ve dış etkilerden etkilenmiyorsunuz. İç dünyanıza kilitleniyor, okuduğunuz metnin içine giriyor ve böylece de siz hayallerinizin başka yerlere gitmesini engelliyorsunuz. Tamamen tüm duygularınızla her şeyinizle okuduğunuz metne odaklandığınız için yaklaşık yüzde yüz bir anlamayla karşılaşıyorsunuz. İlk baştaki %30-35’lik anlama seviyenizi % 100’e çıkarıyorsunuz. İşte okuma zekasıyla, hızlı okumanın böyle bir ilişkisi var.

Okumayı sevdirmek için önce hızlı okumayı mı öğretmek gerekiyor?

Dünyanın en zor işi eğitimdir. Neden? Çünkü soyuttur. Eğitim içerisindeki en zor iş de okuma eğitimidir. Neden? Okuma eğitimi daha da soyuttur. Şimdi hızlı okumasını öğrenince, okumanın önündeki birinci engel kalkıyor. Çünkü yavaş okumak insana zulüm gibi geliyor. Hızlı okumakla bundan kurtuluyor ve okuduğundan keyif almaya başlıyor. İkincisi de ağır okuma dilleri konusu. Her insan her şeyi okuyamaz, her insan her şeyi okumamalı, okuma diline uygun eserlerle buluşmalı. Yani içinden geçen, canının istediğini okuyabilmeli, olay bu aslında. Yani ‘şu kitap okunmalı’ fikri yanlıştır. İstemediğin kitabı okumak insanın hoşuna gitmez ya da dili ağır olan kitabı okumak insanın hoşuna gitmez. Siz sevdiğiniz eserlerden seçin. Bir de zamanla üst düzey kitaplar okuyabilmek için bir zihinsel seviye gerekiyor. Bu gün mesela İslam kültüründe çok dehşet eserler var, çok derin… Burada tabi tefekkür giriyor işin içine.
Ülkemizdeki insanların okuma düzeyi arttıkça ekonomik anlamda, demokrasi anlamında, kültürel anlamda, siyasi anlamda her alanda kalite artacaktır. Ülkemizdeki okuma kalitesi arttıkça siyasetçilerin de manipülasyonları azalacak ve böylece onlar da kendilerine çeki düzen verecektir. Çünkü halka göre siyaset yapılır. Siz halka bir yalan söylerdiniz ki eskiden daha kolaydı biz de yutuyorduk… Çünkü zihinsel seviyemiz onu götürüyordu. Artık şimdi daha üst düzey yalanlar söylemek durumundalar ki onu da yutmuyoruz artık, toplumsal gelişme bu işte. Bu durumda söylemek istediğim okuma zekası hem yaşamı anlamak hem yaşamı doya doya yaşamak için hem dinimizi anlayabilmek için hem de çocuklarımızın sınavlarda başarılı olması için çok elzemdir.

2011’de dünya hızlı okuma rekortmeni çıkartmışsınız. Bu arkadaşımız kimdir, nasıl oldu, biraz bahseder misiniz?

Tarık Yiğit şu an ilköğretim dördüncü sınıfa giden bir öğrenci, Hatay ‘da yaşıyor. 2011’de bir eğitim programım vardı. Okuma zekası programı için gitmiştik Hatay’a, Tarık Yiğit’in annesi ve babası eğitime katıldı. Tarık Yiğit o zaman üçüncü sınıfa gidiyordu. Üçüncü sınıfları eğitime almadığımız için o sadece babasıyla gelip yanında oturuyordu. Fakat çocukta çok ciddi bir yetenek vardı ki çok dikkatimizi çekti. Daha sonra çocuk dördüncü sınıfa geçince de bu çocuğu eğitime aldık ve yaklaşık üç ayda bir yaptığımız eğitimlere de 3-4 defa babasıyla birlikte katıldı. İlk başta çocuk 125 sözcük falan okuyordu, sonra çok yükseldi 750‘ye çıktı, ikincide 1500‘e, üçüncüde 3000, dördüncüde 5000 falan derken, çok ilginç… Böyle bir şey olabilir mi ilk defa karşılaşıyoruz, tabi ki eğitimlerimize katılan öğrencilerimizin tamamı çok başarılı, ortalamada herkes bunu yapıyor. Ama ortalamada herkes 10 bin yapmıyor. Yani 2 bin, 3 bin yapan da olmuştu ama 10 bin yapan olmamıştı. Bir gün deneme yaptım Hatay’da, 18 bin okudu… “Anlat yavrum” dediğimizde tamamını anlatıyor, anlatırken de yorumlar yapıyor, yorum yapması da çok çok iyi anladığını gösteriyor. Sonra Ekim ayında bir program yapmak için gitmiştim Gaziantep’e… Hatay’a da yakın olduğu için rica ettim “Bir gelin bizi ziyarete hem de burada bir noter çağıralım.” dedim. Geldiler, noter huzurunda, basın da gelmişti, bir deneme yapalım dedik. 18 bin çıkacak mı? 11725 çıktı, yani yaklaşık 12 bin diyelim. 12 bin kelime okudu çocuk, dakikada normalde çocuk 18 bin okuyor fakat orada heyecanlandı noter çok zorladı, çok sert durdu, kitapların seçimi konusunda çok sert davrandı… Haliyle tabi ki profesyonel bir noterdi. Daha sonra basın gelince çocuk birde ondan heyecanlandı, ama çocuk ona rağmen 12 bin okumayı başardı. Fakat çok önemli bir şey var, o aşamaya gelmeden önce babasına dedim ki; “bu okuduğu kelime sayısı sınava yansıyacak, seviye tespit sınavına girsin, ondan sonra bana belge getirin…” Bir sınava girdi önce Hatay bölgesinde, 60 soruyu 20 dakikada yapmış, tamamı doğru, ikinci bir sınav yine 60 soruyu 20 dakikada yine tamamı doğru… “Büyük bir sınava girsin” dedim. 16 bin öğrencinin katıldığı 100 soruluk bir sınavda birinci oluyor, 100 soruyu yine 15-20 dakikada bitiriyor. Getirin belgesini diyoruz, getiriyorlar, Hatay birincisi, tam doğru. Çocuğun okuduğu okuldaki öğretmenlerin tamamı kursumuza geldi sonra. Daha sonra 12 bin sözcükle dünya birincisi oldu.

Geändert von Cakabeyy (30.05.2013 um 23:15 Uhr).
  #2  
Alt 30.05.2013, 23:14
Cakabeyy
 
Beiträge: n/a
Standard Kendi tarihimizde, okuma usulleriyle ilgili elimizde bir bilgi var mı?

Kendi tarihimizde, okuma usulleriyle ilgili elimizde bir bilgi var mı?

İslam tarihi “okumakla” meşhur. İslam tarihinde bilim hep ön planda olmuştur. Bakın mesela alimler bilime ne kadar önem veriyor ki halk da onların peşinden gidiyor ve toplum kalkınmış, her zaman için mutlu mesut yaşamışlar. Bizim temelimizde öz kültürümüzde okumak vardır çünkü farzdır. Şu an günümüzde yaşayan binlerce kitap okumuş insanlar var, yazarlarımızdan ya da halen yaşayan alimlerden çok kitap okuyanlar ve çok hızlı okuyanlar var.
Okuma zekası eğitimi bir haftalık bir eğitimdir. 6 gün 30 saat sürer. İstanbul’da 5 günde verdiğimiz oluyor. Hani kurumların 5 gün mesaisi olduğu için ama bunun ideali altı gündür. Ama bu altı günü de iki şekilde ya bir hafta üstüste altı gün ya da arasına boşluk koyarak yapıyoruz. Evet bu 30 saatte ne oluyor? Hızlı okumanın tamamını alıyor insanlar, 150 kelimeden 1000 kelimeye çıkıyorlar. Yeniden kendini formatlamış yeni bir ben şeklinde hayata yeni bir merhaba demiş oluyorlar. Yani artık okumayı seven, daha hızlı okuyan ve yaşama daha pozitif bakan, kendisini daha çok seven daha barışık bir birey oluyor. Zaten eğitimlerimize katılanlar da son derece büyük bir memnuniyet içerisindeler.
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu