Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Wissenschaften & Weltansichten


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #1  
Alt 01.11.2013, 09:50
Benutzerbild von benekalice
benekalice benekalice ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 1.595
Standard Iranli felsefecinin Türk kadinina ve halkina uyari mektubu

http://ticaretliseliyiz.blogcu.com/i...ektubu/3238774

Facebook'da videosu da var.

Halen Kanada’da yaşayan İranlı Mohsen Yazd'ın mektubu:

Sevgili Türkiye’ deki dostlarım ve kardeşlerim,

Devrim sırasında "Devrim Muhafızları" tarafından önce tecavüz edilip, daha sonrada ipe gönderilen çok sevgili kız kardeşim Mehtab'ın anısına...
İran İslam devriminden 1 hafta kadar önce Türkiye’ye gelen, uzun bir süre burada yasayan ve daha sonra Kanada'ya iltica eden ve halen bu ülkede felsefe öğretmenliği yapan bir İranlıyım. Atatürk’ün aydınlık Türkiye'sini çok seviyorum ve yüreğim kan ağlayarak İran’da "O gün" gelmeden önceki olayların sanki bir tekrarını sinemada izliyor gibi, Türkiye’de görüyorum. Yobaz karanlığında hunharca katledilen kız kardeşim anısına sizlere yalvarıyorum ki, “sakın olmaz demeyin!”. Sakın, Türk Ordusu olduğu sürece olamaz demeyin, çünkü aşağıda anlatacağım gibi, o gün geldiğinde tüm orduların eli kolu bağlanabilir. Bizim ailemiz İran’da laik, sol görüşlü ve aydın bir aile idi. Devrimden 1 ay önce bize bile söyleselerdi ki; 1 ay sonra durum bu olacak diye, biz bile güler geçerdik, "deli misin?" diye sorardık belki de. Belki de derdik ki; "Şah’ın bu güçlü ordusunu nasıl yeneceklerde, şeriat karanlığını getirecekler?"

Sizlere önce İran İslam devriminin nasıl geliştiğini kısaca anlatmak istiyorum, çünkü Türkiye’deki gelişmelerle çok büyük benzerlikler mevcut…

İran İslam Devrimini başarıya götüren nedenler:

1-Büyük kesimi fakirleşen halk, dincilerin pençesine düştü. Bu halk yiyecek, giyecek gibi ufak yardımlarla onların safına çekildi. Beyinleri yıkandı ve fakirliklerinin temelinde “kirli ve dinsiz rejim” olduğu benliklerine yazıldı. Açlıkla boğuşan halk bu cehaletin pençesine kolaylıkla düştü ve rejime düşmanlaştı. (Türk halkının şu anda ki hali çok farklı sayılmaz…)

2-Hep demokrasi ve özgürlük dendi. Humeyni devrimi yapana kadar, hep demokrasi ve özgürlük vaat etti. Bu şekilde birçok sol görüşlü insanları da kendi saflarına çekti. Bu insanlar devrim akabinde ipe giden ilk insanlar oldu.

(Türkiye’de de iktidar, son zamanlarda ne kadar demokrasi ve açılım yanlısı oldu!..)

3-Emir komuta zincirinde yapılanmış olan din adamları halkı kontrol altına aldı. (Türkiye’nin örgütlü en önemli cemaatının başı, şu anda ABD’nin himayesinde ve cemaatini ABD’den yönetmektedir. Ayrıca, iktidarda olmadığı halde, AKP sayesinde iktidarın tüm olanaklarını, sonuna kadar kullanabilmektedir…Ayni zamanda bu örgütte, emir-komuta zinciri içinde bir “abi” yapılanması zaten vardır ve hücre evlerinde çeşitli eğitimler verilip, müritler yetiştirildiği bilinmektedir. Bu "emir-komuta" yapılanması devrimin halk ordusu gibidir; devrim sırasında bu ordu kısa sürede çok büyük kitlelere egemen olabilir…)

4-Kargaşa ve kaos ortamında Askeri Kışlalar basıldı. Ellerinde Kur'an ile kışlalar ele geçirildi. (Bu maddeye de çok dikkat edelim. Çünkü, Devrim sırasında Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ele geçirmenin bir önemli “anahtarı”da budur.)

Türk Silahlı Kuvvetleri bildiğim kadariyle, (600-800.000) kişiden oluşan bir kuvvettir. Yalnız unutulmaması gereken çok önemli bir gerçek; bu ordunun ancak %0, 1(Binde Bir) lik bir bölümü rejimin muhafızıdır. Yani Harp okullarında eğitim görmüş subaylar, ancak bu kadardır. Geri kalan %99.99 er rejim muhafızı değildir. Onlar emirlere göre hareket eden vücut parçalarıdır. Beyin olan ise az sayıdaki subaylardır. İran devriminde kargaşa ve kaos ortamında kışlaları basan yobazların ellerinde “Kur'an” ile erleri hareketsiz bırakıp, direnen subay ve komutanları katlettiler. Burada kilit nokta, ellerinde “Kur'an” ile harekete geçen büyük halk kitlelerine karşı erlerin silah kullanmakta zorlanacağı gerçeğidir. Zaten kullansalar bile cahil ve beyni yıkanmış halk öyle bir kudretle kışlalara saldırmıştır ki; sonunda kışlalar teslim alınmıştır. O askerin açtığı ateş sonucu halktan çok ölen olmuştur ama, sonuçta bir noktada erler silah bırakmak zorunda kalmışlardır. Erin kendi başına alacağı savaş insiyatifi düşmana karşıdır. Ama büyük kitleler halinde ve ellerinde kur’anlarla üzerine gelen kendi halkına karşı bu kararlılığı göstermesi mümkün olamaz!.. Yani erler, buna bir noktadan sonra direnmez ya da direnemez. Çünkü o er, karşısındakinin karanlık bir devrim yapacak olan insanlar olduğunu bilebilecek duyarlılıkta olmadığı gibi, kaybedeceği aydınlığın ne olduğunu da o anda kavrayamaz... Bunu bilecek olan sadece subaylardır. Ve kanlarının son damlasına kadar savaşacak olanlarda bu konuda aydınlanmış Türk subaylarıdır. Ama yukarda bahsettiğim üzere onlar ordunun sadece ve sadece en fazla binde birini teşkil ederler. Yani devrimin asıl savunucusu Türk ordusunun tümü değildir, sadece subay kademesidir ve erlerin durduğu ve etkisizleştirildiği noktada, o subay kademesinin yok edilmesi kolay olacaktır. İran’da ordu bu şekilde etkisiz hale getirilmiştir. "Er, düşman işgali karşısında durmaz ve etkisizleştirilemez, sonuna kadar da savaşır; ama büyük bir kudretle gelen kendi halkı karşısında durabilir."

Şu aşamada aldıkları bu büyük ivme ve arkalarındaki çok büyük güçler ile onları normal yollardan durdurmak çok zor olacaktır. Ve bunların durdurulmadan hareket edeceği her gün ivme ve güçlerini artıracak ve işi zorlaştıracaktır. Silahlı kuvvetler ne kadar erken hareket ederse o kadar iyi olur. Sonra geç olabilir. Silahlı kuvvetlerin şu veya bu neden ile eli kolu bağlı ise ki öyle görünüyor bu durumda silahlı kuvvetler "O Gün" geldiğinde kışlarını nasıl muhafaza edeceğinin planını çok iyi yapmalıdır. Çünkü kilit bu noktadır. Silahlı kuvvetler etkisiz hale getirilemediği sürece, devrim başarıya ulaşamaz.

Sevgili dostlar ve kardeşler, elimden geldiğince sizleri bilgilendirmeye çalıştım, çünkü aydınlığı savunmak durumunda olan sizler, İran’ın geçtiği bu karanlık tüneli anlamak durumundasınız. İran’ın bu acı tecrübesi, sizlerin uyanık olması için bir şans olur umarım.

Benim çok sevgili kız kardeşim Mehtab’ın anısına yapabileceğim bu kadar. Elimden geldiğince sizleri bilgilendirmeye çalıştım. Ama sizin geride kalan, aydınlık yarınlar bekleyen kızlarınız, kardeşleriniz, çocuklarınız ve Mehtab'larınız için yapabileceğiniz çok şeyler var; karanlık "O Gün" çökmeden önce Atatürk Turkiye’sine...Yapabileceğiniz ilk şey bu, mektubu bildiğiniz, tanıdığınız insanlara ulaştırarak daha fazla insanı uyandırmak olabilir. O acı, çok büyük acı sevgili kardeşler, anlatmak istemiyorum içinizi karartmamak için, ama sevgili kardeşim Mehtab keşke bu dünyaya gelmemiş olsa idi de "O gün" o acı sonu yaşamamış olsa idi; o karanlık ve pis yobaz şehvetinin pençesinde...

Allah sizleri ve Atatürk Türkiye’sini korusun, o yobaz karanlığının sevgili kardeşim Mehtab'a gösterdiği acı sondan… Anlatamıyorum onu yobazların nasıl katlettiğini, elim varmıyor yazmaya, dilim gitmiyor anlatmaya...

Geändert von benekalice (01.11.2013 um 11:53 Uhr).
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu