[roman]

Bir kaç sayfa arkada var bir yazın bana karşı, ben cevaplamayı uygun bulmadım. Ve aslında şaşırdım da neden böyle bir yazı yazdın diye.

Her neyse geçelim onu.

Evet arada sırada, cinlerin tümü tepeme çıkınca ve yeryüzünde insanın gözünün içine baka, baka; bağıra, bağıra hem yalan, hem iftira, hem küfür edebilmek için binbir şekle girenlere karşı bazen kendimi frenleyemiyorum.

Fakat, bu durum çok nadirdir bende.

Lakin, sende süreklilik halinde.

Aşağıda Halilin çok olumlu bir yazısına karşıda senden beklenilmeyen ve sana asla yakışmaması gereken bir sıçraman bulunmakta.

İslam üzerine çıkardığın çelişkiler ve eleştirisel yazılarının çoğunda hem fikirim.

Ama, yöntem, metot ve kendini ifade edebilme ilişkisinde hem fikir değilim senin ile.

Bir buçuk milyara yakın İslam ortamı, geleneği ve kültürü ile yaşayan bir nüfüs bulunmakta, ne yapmamız gerekir bu insanları.

Asalım mı, küfür mü edelim, aşağılayalım mı, yok mu sayalım, yoksa tümünü birden yok mu edelim???

Bahsettiğim şiddet mantığı bu.

Adam edelim !

Ya inandiklari dinin kitabini adam gibi okusunlar, inlerini kitablari kurandan ögrensinler, gercekden müslüman gibi yasasinlar ve yarun yahya, gibi fetullah gülen gibi tayyip dinci serefsizlere kanmasinlar !

Sana hakaret veya küfür eden benmiyim yoksa sahte CyberAngeI mi !?

[roman]

Pek umurumda değil benim sahtesi veya orjinali veya her ikisi, yada teki, çifti falan. Eğer varsa böyle bir şey yine umurumda değil.

Sevmemde bu tür ilişkileri. Daha doğrusu gıcık kaparım.

Diyelim ki sana göre Kurandan öğrenmeyen Müsülmanlar bulunmakta, peki Kurana göre bunları nasıl eğitecek ve Mümin yapacaksın???

Bir türlü İslam yorumu yok. Bir ayet yenisine başlamadan içinde pek çok çelişkiler ile bir arada vs. Yenisin de daha sonra gelen ayette daha fazla karışıklık vs.

Yeryüzünde İslam olupta dini Demokrasi ile yönetilebilen bir tane ülke bulunmuyor.

Tekrar başa dönelim Kurana göre eğitilenlerin durumu diğerlerinden çok daha mı farklı?

Kuranın bir de İslami günü birlik yaşanan toplum kültürü, örf ve adetleri var. Ve Arap kültürünün tüm özelliği bütün İslami ülkelerde belirleyici.

Bu sayfalarda bu tür tartışmaların tipik karekter özelliğidir Arap kültürü.

İslam artı Araplaşma.

Bu özelliği yenebilen Anadolu İslamı vardı bir kaç yüzyıl önce. Hoşgörülü, ilerici, değişken, gelişken, düşünen, yazan. O zümrenin kafasını kopardılar, 1826 da en son dergahları kapatıldı. O dönemden itibaren vahşi, saldırgan, şiddet olan Arap islamının ve kültürünün, ve ırkçılığının ve Milliyetçiliğinin ilkelliği doldu Anadolu halklarına zorla, baskıyla, sanma ki sadece Araplar Türkleri zorla islamlaştırdılar.

Türklerde aynısını Anadoluda yüzyıllardır yaşayan diğer Osmanlı halklarına yaptılar ve halen yapmaktalar.

Eğerki bir dinin özü şiddet olursa, bir devletin özü şiddet olursa ektiğini biçer, bir gün daha büyüğü onu yok edesiye kadar yaşar, ama bu tür zorbalar hep daha büyük zorbalar tarafından yok edilmiştirler...

Şiddet, şiddeti yaratır.

bu sekilde senin lafini kimse dinlemez... ilk önce efendice davran ondan sonra

nicht und im übrigen mag mich Vaybee nicht bzw. die betreiber.... es sind komische Leute und ich finde die haben wicklich keien Vizionen und weitsicht

dinlerini dogru dürüst bilseler hic degilse toplumu ve devleti ivir zivirla huzurusz etmezler !

Ve daha önemlisi kuranin islamiyla günümüzde müslüman olmanin imkansiz oldugunu, yani islamin 1400 sene evveline endekslendigini görür anlarlar !

Akli basinda olan insan zaten kurani okudukdan sonra islami red eder, cünki islam insanlikd üsmani ve siddet yanlisi bir din oldugunu kendiside böylece okumus ve ögrenmis olur !

kurani okuyan her akli basinda bir insan kuranin olagan üstü bir varlik tarafindan yazilmadigini anlar !


Ben iddia ediyorum, kurani anladigi dilde okuyanlarin en az yarisi islami red eder !

Hangi medeni, akli basinda bir insan insanlik düsmani irkci ve siddet yanlisi bir tanriya inanir !?
Sonucda ha allaha inanmis ha seytana !? ;-)

[1insanol]

YERYÜZÜNÜ FESADA VERENLER

“İnsanlardan öylesi var ki, bu dünya hayatı hakkındaki görüşleri senin hoşuna gider; (dahası) kalbindekilere Allah’ı şahit tutar, üstelik tartışmada son derece ustadır.

Ancak hakimiyeti eline alır almaz yeryüzünde fesat çıkarmaya (insanın) harsı(nı) ve nesli(ni) yok etmeye çalışır. Allah fesadı sevmez.

Kendisine ne zaman “Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde ol!” dense, yersiz gururu onu günaha sevk eder. Böylelerinin payına cehennem düşecektir. Ne kötü bir konaklama yeridir orası!

Ama insanlar arasında öylesi de var ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendisini fedâ eder. Allah ise kullarına karşı daima şefkatlidir”.

(Bakara 204-207, Meal: Kur"an Mesajı, M. Esed)

Temelinde ahiret inancı bulunmayan, sadece bu dünyayı düşünen pozitivist, seküler batı uygarlığı insanlara çok parlak şeyler söylüyor.

Batılılar yaklaşık 250 yıldır tüm insanlığa, güya kurtarıcı fikirlerini empoze etmeye çalışıyorlar. Konuştukları sözler, savundukları fikirleri insanlara cazip geliyor. Çok güçlü deliller de getiriyorlar. Delilleri güçlü değilse bile silahla güçlendiriyorlar.

Rönesansla birlikte aydınlanma dediler. Fransız ihtilali ile eşitlik, özgürlük, kardeşlik; Marks’la eşit paylaşım fikirlerini ortaya attılar. 20. yüzyılda modernizm, demokrasi, hümanizm revaç buldu.

Şimdilerde tüm dünyaya özgürlük, refah, demokrasi vaat ediyorlar.

Bütün söylediklerinde de samimi olduklarını söylüyorlar. İyi yetiştirilmiş düşünürleri var. Bunlar güçlü deliller de getiriyorlar. Bu fikirleri neredeyse tartışılmaz doğrular olarak sunuyorlar. Bunları savunmak, yanında olmak ilericilik; bunlara karşı olmak hatta eleştirmek gericilik.

Fikirlerinden, ideolojilerinden öyle eminler ki, uyarıları kabul etmiyorlar. Kendilerinin karşısına farklı bir fikirle çıkılmasına tahammül edemiyorlar. Hatta kendi içlerinden çıkan, aslında mantalite itibariyle çok da farklı olmayan kişilerin uyarılarını bile dikkate almıyorlar.

Peki, bunca üstün(!) ve harika(!) fikirlerine rağmen iktidara geçince, yani insanların idaresini, yeryüzünün hakimiyetini ele geçirince ne yaptılar, ne yapıyorlar?

Yaptıkları yeryüzünü fesada vermek, harsı ve nesli bozup, helak etmek.


İslam dünyasının talebesi olan batı dünyası, müslümanların yanından ayrılıp, dönünce önce kendi ülkelerinde yıkıma neden olmuş, sonra da İslam dünyasına galebe çalıp yeryüzüne hakim olmaya başlayınca âlemi fesada vermiştir.

Ahirete inanmayan, Allah korkusu olmayan her kim olursa olsun, isterse çok parlak fikirleri bulunsun, eğer iktidar olursa yeryüzünde fesat çıkarır. Bu gibiler bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek harsı ve nesli bozarlar, yok ederler. Batı dünyasının insan neslini helak etmede ne kadar mahir olduğu aşikardır. Eğer onların yaptıkları katliamlar, soykırımlar, madde uğruna çıkardıkları savaşlar sadece alt alta yazılsa bile bu yazının hacmini çok fazla aşacak bir yekun tutar. Burada sadece belli başlılarını hatırlayalım:

dem zitat hier sehr ähnlich
"Denn,Du bist Deutschland" Hitler

[1insanol]

-Birinci Dünya savaşında ölen insan sayısı 8,5 milyon, yaralanan sivil insan 21 milyon, savaş sebebiyle dünyanın çeşitli yerlerinde çıkan salgın hastalıklar ve kıtlık sebebiyle ölen insan sayısı 20 milyon.

-İkinci Dünya savaşında ölen insan sayısı 35 milyon, sakat kalan 45 milyon.

-Kuzey Amerika’da yaşayan milyonlarca Kızılderili’den şu anda kalan 100 bin civarındadır.

-İnka ve Aztek medeniyeti yok edilmiştir.

-Bosna da öldürülen insan sayısı 500 binin üzerindedir.

-Çeçenistan’da katledilen insan sayısı 250-300 bin arasıdır. Bir milyon kişi evinden olmuştur.

-Vietnam’da Amerika yüz binlerce insan öldürmüştür.

-Irak’ta öldürülenler

-Israilin yaptigi katliamlar

Bu katliamlarda batı dünyasının dışında kalan İslam düşmanları, Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlar çok farklı değildir:

-Çin’in katlettiği insan sayısı milyonlarcadır. Yıllardır Doğu Türkistan’da soykırım uygulamaktadır.

-Suriye, Hama’da 60 bin insanı, kendi vatandaşını katletmiştir.(GAYRI ISLAMI KOMÜNIST ZIHNIYET)

-Saddam Halepçe’nin tamamını kimyasal silahlarla yok etmiştir.(GAYRI ISLAM`I BAASCI ZIHNIYET)

-Şili de Pinochet binlerce insanı katletmiştir.

-PKK ülkemizde 30 bin insanın katilidir.

Bu liste uzar gider. Bunlar batı uygarlığının yol açtığı insan nesli helakinin sadece bir bölümüdür ve doğrudan öldürmeyle alakalıdır. Bir de insan neslini bozmaya yönelik faaliyetleri vardır ki bu yaptıkları katliamlardan da daha vahimdir. Doğrudan insan fıtratını değiştirmeye yönelik bu saldırılar her geçen gün şiddetini artırarak devam etmektedir. Homoseksüellerin, lezbiyenlerin, kadınlaşan erkeklerle, erkekleşen kadınların sayıları gün geçtikçe artmakta, erkeklerin erkeklerle, kadınların kadınlarla evlenmesi yaygınlaşmaktadır. Aile kurumu dağılmakta, ensest ilişkiler çoğalmaktadır. İnsanlar gittikçe daha fazla sürü haline getirilmektedir.

Harsa yapılan müdahale insan nesline yapılmış demektir. Çünkü insan büyüdüğü çevreye, beslendiği gıdalara, iklimine ve yaşadığı coğrafyaya göre şekillenir.

Bitmek tükenmek bilmeyen dünya hırsı batı uygarlığını esir almış durumdadır. “Her şey bu dünyadadır ve bu dünya içindir. Bu dünyaya bir kere gelinmiştir ve burada da en iyi şekilde yaşanılmalıdır.” düşünceleri ile hareket eden batılı, kendi refahı ve iktidarı için yeryüzü kaynaklarını hızla tüketmekte, çevresini ve çevremizi kirletmekte, ekolojik dengeyi bozmaktadır.

Daha fazla ürün alacağım diye, bitkilere, sebzelere, meyvelere tabii olmayan müdahalelerde bulunmakta; daha çabuk sürede daha ucuz şekilde et elde edeyim diye otçul danalara hayvansal atık yedirmektedir.

Bunların karşılığı ise felaketlerdir. Küresel ısınma sebebiyle dünyanın bazı bölgeleri çölleşirken bazı bölgeleri sel baskınlarına uğramakta, ozon tabakası delinmesi veya incelmesi sebebiyle insanlar daha fazla zararlı güneş ışını ile muhatap olmakta, sular zehirlenmekte, toprak kirlenmekte, depremler, kasırgalar, seller, kısacası bilumum tabii afetler birbirini takip etmektedir.

Gıdalara ve fıtrata müdahalenin sonucu ise daha ağırdır ve ağır olacaktır. Önceden bilinmeyen hastalıklar (aids gibi), deli dana hastalığı, değişik değişik ölümcül gripler, erken yaşta kalp krizleri, ani ölümler ve fıtratı bozulmuş insanlar da bunların sonucudur.



SONUÇ

İnsanların idaresinin Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlara verilmemesi gerektiği ilahî bir beyandır. Bu tipler insanlara çok güzel gelen fikirler serdetseler, çok iyi konuşsalar da inançlarına ve amellerine bakılması gerekir.

Yeryüzünün fesada uğramaması için idare ve hakimiyet, kendisini Allah rızası için feda edecek, Allah’ın kullarına şefkatli, kibirlenmeyen, hakkı kabul eden insanlara verilmelidir.

Bu da biz müslümanların görevidir. Müslümanlar batı uygarlığının insanlığa nasıl bir felaket getirdiğini artık iyice anlamalıdır.

Zamanında (b)il(i)mi öğrettiğimiz gibi şimdi de batıya insanlığı öğretmemiz gerekmektedir. Müslümanlar olarak yer yüzünün idaresine talip olmalıyız. Ama bunun için önce zihnimizi batının tahrifinden kurtarmamız gerekir.

Mesela; teknoloji aslı itibariyle iyidir amma yanlış kullanılıyor, safsatasından bir kurtulalım. “Biz batıyı teknolojide, ekonomide geçmemiz lazım” “İlerlememiz gerekir” “Daha çok üretip dünya sistemine entegre olalım” gibi düşünceleri bir kenara bırakalım.

Kendi özümüzden ve kültürümüzden kaynaklanan fikirlerin sahibi olalım. Bu fikirler belki kısa dönemde bizim mağlup görünmemize yol açacak ama uzun vadede asıl kazanan biz olacağız.

_ALINTI_