| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
|
||||
Sen uzun zamandır burada değilmisin.?
Burada ne küfürler, ne hakaretler, ne aşağılamalara maruz kaldık, en sonunda fıttırdık bizlerde bir kaç küfür savurduk. Ben bu sayfalarda beş yılın üzerinde küfüre karşı mücadele veren bir kişiyim. Ve en büyük küfürbazların dinci kesim ve ırkçı milliyetçi kesim olduğunu yediğim sayısız küfürlerden biliyorum. Enis gibi bu kadar ılımlı olan bir insana bile o dinci, kara beyinli, simsiyah karekterli insanlar olmadık küfürleri yaptığına ben az şahit olmadım.
Önce dürüst olalım. Bu güne kadar bu dinci tayfaya içinizden ben dürüst ve demokrat dindarım deyipte karşı çıkan tek bir tane isim yaz bu sayfaya. O isim yoktur. Olsa idi insan ilk önce kendi ismini yazardı.... Sizler bu sayfayı hem din olsun, hem politika olsun bir cephe, bir mescit, bir propaganda yeri olarak görüp, düşünmektesiniz. Burada İslamcılardan başkası olmamalı, burada İslama en küçük bir eleştiri gelmemeli, burada İslamın dışında her din hem tartışılmalı, hem aşağılanmalı, hem de bu tür görüşlere karşı çıkanlarda aşağılanmalı mantığı ile buradasınız. Ne bilgiye sahipsiniz, ne tahammüle.!!! Bu politik forum içinde aynısı. Gidin dolaşın ne kadar Hıristiyan ve Musevi din forumları varsa bu tür ne bir mantığa, ne bir saygısızlığa, ne bir hoşgörüsüzlüğe rastlarsınız. Sorunun özü demokrasiden hiç bir şey anlamanız olduğu kadar DEMOKRASİYE karşı olmanızi düşman olmanızdır. Eğer tersi olabilseydi cemaatlerden, dinlerden önce insana saygı duymayı öğrenirdiniz, hem uslubunuzu, hem zihniyetinizi değiştirir, her canlıyı kendinize düşman görmekten vaz geçerdiniz. İslam toplululklar cahil topluluklar, okur, yazarlığın dünya ortalamasında en düşük olanıdır. Bu tür topluluklar daha fazlasını hem üretemiyorlar, sanırım hem de istemiyorlar. Güzel kardeşim dünya bir bütün, o islami ülkeler uzayda falan bulunmuyorlar. O ülkeler dokunulmazlığı olan ülkeler değildir, hem de öyle bir dokunurlar ki bir daha doğrulamazlar. İçlerinde hürriyet olan, insanın temel hakkı olan yaşam hakkına saygı duyan tek bir İslam ülkesi ve cemaati göster yok. Bak iki gündür yazılarımız kırmızıya boyanmaz oldu neden acaba. Rebelyelin burada insana yaptığı tüm hakaretlerin karşısındayım. Ama yazılarının içinde pek çok doğrularda bulunmakta. Sanki onun ile başladı burada hakaretler dünyası, ne alaka burada hakaretleri dindar demiyorum, dinci, ırkçı, radikal milliyetçi kesim yarattı. Önce insan. Ona verilen saygı ve sevgidir inancının ölçüsü. |
|
||||
Bak biraz daha aktariyorum, bu günden.
Diyanet Vakfı fuarında şaşırtan kitaplar!
ANKA AJANSI Diyanet Vakfı’nın Kocatepe Camii içerisinde düzenlediği “Kitap ve Kültür Fuarı"nda İslam’da Cinsellik adı altında yer yer İslamiyet’e ve bilime aykırı bilgilerin yer aldığı, yer yer ise anlatımı pornografiye kaçan kitaplar sergileniyor. Bu kitapların bazılarında kadınla adet döneminde cinsel ilişkiye girilebileceği, gebe kadınlarla ilişkide ideal pozisyonlar anlatılırken, bakirelerle evlenilmesine öncelik tanınması, erkeğin kıskanç olması gerektiği gibi çeşitli yorumlara yer veriliyor. Fuarda sergilenen ve satışa sunulan bir kitapta, “Ailesinin başı açık tesettürsüz olarak sokak ve caddelerde vücudunu teşhir etmesine ve uygunsuz biçimde gezmesine göz yuman erkekler, Allah’ın gazabına ve ateşine müstehak olabilirler. Bunun için haramlardan kadınları men etmek vazifesi erkeklerin görevidir" deniliyor İÇİNDE CİNSELLİK GEÇEN BAZI KİTAPLAR Diyanet Vakfı’nın düzenlediği ve Kocatepe Camii içerisinde kurulan “Kitap ve Kültür Fuarıönda pek çok konuda kitap ve CD satılıyor. Bunlardan öDamat ve Gelin Adayları’na Evlilik Öncesi Cinsel Bilgiler",“Gençliğin Cinsel İmtihanı",“Erkeğin Eşine Sevgisini Artıran 57 İlke",“Gelin Kaynana İlişkileri",“Evliliğimi Nasıl Mutlu Bir Hale Getirebilirim",“Cinsel Mutluluk Rehberi" gibi kitaplar büyük ilgi görüyor. Özellikle, “Erkeğin Eşine Sevgisini Artıran 57 ilke" isimli kitapta sadece bayanlara “Eşinin sevdiği şeyleri yapmalısın",“Eşinin güzel yanlarını ön plana çıkar",“Endişelenmeyi bırak ki genç kalasın",“Evet kelimesini çok söyle",“Eleştiriden uzak durmalısın",“’Seni hoşnut edinceye kadar uykuya dalmayacağım’ sloganını prensip edinmelisin",“Sesin kocanın sesinden daha çok çıkmasın",“Uysal tabiatlı olmalısın",“Kocanın kusurlarıyla fazla ilgilenmemelisin",“Bir şeyi emrederek istememelisin",“Baba bağımlılığından kurtulmalısın",“Size yardımcı olması konusunda eşinize ısrarcı olmamalısınız",“Uysal ve uyumlu taraf sen olmalısın" gibi öğütler veriliyor. “KADINI ÇOK ACI VERMEDEN DÖVÜN" "Damat ve Gelin Adayları’na Evlilik Öncesi Cinsel Bilgiler" kitabında eşe yardım konusunda erkeklere de görev düşüğü belirtilirken, yine aynı kitapta kadının "şirretlik etmesi" durumunda, erkeğin eşini çok acı vermeden dövebileceği belirtiliyor. Kitapta ayrıca, "alimlerin çoğunun, evlenecek erkeğin, evleneceği kızın sadece ellerine ve yüzüne bakması" gerektiği ifadesi yer alırken, "cinsel yolla bulaşan hastalıkların birer ilahi ceza olduğuna" işaret ediliyor. "GENÇLİĞİN CİNSEL İMTİHANI" “Gençliğin Cinsel İmtihanı" kitabında ise, çıplaklık eleştirilerek öÇıplaklık İslam’dan evvel cahiliye devrinde yaşanan şeylerdi. Açık saçık dolaşmak, şayet medeniyet ise, ormanlarda yamyamlar, tamtamlar göğüslerini de açarak gezmektedirler" denildi. Kitapta, “Medeni insan açık gezer sözü çok anlamsızdır" denilerek, tesettürün zamanla bir ilgisi olmadığını da kaydediliyor. Kitapta flört eden insanlar eleştirilerek, “Bekarken çok kimseyle görüşen, çok kimseyle eğlenen erkek ve kızda, evlendikten sonra da çok kimseyle görüşme arzusu devam eder. Bir kişiye bağlı kalmak zamanla onu sıkmaya başlar, değişiklik arayışına girer. Bunun sonucunda da her gün gazetelerde boy boy resimlerini gördüğümüz aldatmalar, kavga gürültüler ve cinayetler meydana gelir" deniyor. “TOKALAŞMAK KİŞİYİ ZİNAYA GÖTÜRÜR" “Cinsel Mutluluk Rehberi" adlı kitapda ise dullarla da evlenilebileceği ancak bakirelerle evlenilmesine öncelik tanınması, erkeğin kıskanç olması gerektiği belirtilerek, “Ailesinin başı açık tesettürsüz olarak sokak ve caddelerde vücudunu teşhir etmesine ve uygunsuz biçimde gezmesine göz yuman erkekler Allah’ın gazabına ve ateşine müstehak olabilirler. Bunun için haramlardan kadınları men etmek vazifesi erkeklerin görevidir" denildi. Kitapta, adet döneminde cinsel ilişkiye girilebileceği, gebe kadınlarla ilişkide ideal pozisyonlar anlatılırken, kişiyi zinaya götüren unsurlar arasında tokalaşmak ve başkaları için koku sürmek olduğu da iddia edildi. Türkiye’deki durum ise şu ifadelerle anlatıldı: “Yarım asırdan beri cinsel özgürlük sloganı toplum yapısını vurmak için silah haline getirilmiştir. Cinsel özgürlük adına zinanın suç olmaması için kampanyalar başlatılmıştır. Porno yayınları, kız erkek karma eğitiminin ve genelde mahremiyetsiz bir hayatın sevk edilmesi evlilik yaşının sürekli yükseltilmesi, genç yaşta insanların cinsel şuura sahip olması, flörtün teşvik edilmesi gibi etkenler, cinsi sapmaları ülkemizde Avrupa’daki boyutlara yaklaştırmıştırö. “GELİN KAYINPEDERİNİN ELİNİ ÖPMEMELİ" “Gelin Kaynana İlişkileri" kitabında da kocaya itaatin kayınpeder ve kayınvalideye hizmeti gerektirdiği anlatılıyor. Kitapta, “Bir kadın kayınvalidesi ve kayınpederine bakarak hem kocasının hem de kendisinin cennete girmesine yardımcı olmuş olur. Kayınvalideyle iyi geçim kocanın sevgisini kazanmak demektir. Kayınvalideler gelinleri kıskanmamalıdırlar" deniyor.(ANKA) |
|
||||
Keşke Malezya olsak
Keşke Malezya olsak
Uzay çalışmalarından ekonomik gelişmişliğe kadar birçok konuda dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alan Malezya, refah düzeyi açısından da Türkiye’ye fark atıyor. Türkiye’nin gündeminde Malezya, Malezya’nın gündeminde ise uzay çalışmaları var. Sadece bu gündem farkı bile Türkiye ile Malezya arasındaki farkı ortaya koymaya yetiyor. Türkiye bir kısım medyanın başlattığı anlamsız bir tartışmanın peşinde sürüklenirken, Türk medyasının geri kalmış irticai bir ülke gibi göstermeye çalıştığı Malezya’da ise gündemin en önemli konusu, uzaya gönderecekleri astronot. 35 yaşındaki Malezyalı Astronot Sheikh Muszaphar Shukor gelecek ay uzaya çıkacak Malezya dünyanın en büyük bilgisayar hard diski üreticisi arasında yer alıyor. İşsizlik oranları, enflasyon, milli gelir gibi temel ekonomik göstergelerde de yine Malezya Türkiye’ye açık ara fark atmış durumda. Örneğin resmi rakamlara göre işsiz oranı Malezya’da yüzde 2.8 iken, Türkiye’de yüzde 9.6 civarında. Kişi başına düşen Milli Gelir Malezya da 13 bin dolar iken Türkiye’de milli gelir 5 bin 200 dolar. MUSTAFA YILMAZ / ANKARA |
|
||||
2-
Şeriat şakası gerçek oldu
Malezya"daki laik hareketin başını çeken avukat Malik İmtiaz ülkenin nasıl bugünlere geldiğini şu sözlerle anlatıyor: Başlangıçta olup bitenleri ciddiye almıyorduk, "Malezya, Afganistan mı, İran mı olacak yani?" diye şakalaşıyorduk... İşte Malezya / 2 - Ece Temelkuran FOTOĞRAFLAR: Yurttaş Tümer "Ama burası Malezya!" Ulusal Cami"nin önünde ayakkabıları bekleyen kadın güvenlik görevlisi övünerek söylüyor bunu. Başörtülü üniformasındaki Malezya bayrağı armasını gösteriyor: "Burası Afganistan değil!" Ne tuhaf. Korkularımızı sadece bizler değil galiba herkes uzağa, uzak ülkelere gönderiyor. Oysa, babasının namazdan çıkmasını caminin merdivenlerinde beklerken kaç yaşında olduğunu ancak eliyle söyleyebilen Fahaman yaşını saymayı öğrenmeden örtünmeyi, kadın olmayı, kadın olmanın saklanmak demek olduğunu öğreniyor. Bu çok yakınımızda olur. Schopenhauer mıydı "(Dinin üstünlüğünün kaynağı) doktrinlerini çocukluğun körpe çağında zihne kazıma, dolayısıyla neredeyse doğuştan gelen fikirler gibi görünmelerini sağlama şeklindeki paha biçilmez ayrıcalıktır" diyen? Fahaman muhtemelen bunu öğrenemeyecek. Onun öğreneceği şey tıpkı güvenlik görevlisi kadın gibi Afganistan"da yaşamıyor olmakla övünmek olacak. Ya da belki de o büyüdüğünde böyle bir şey kalmayacak. Çünkü... Ayarlama enstitüsü! "Yani böyle giyinmeyenler kötü Müslüman mı?" sorusuna bulutların üstüne çıkıp inanmayan insanlara tepeden bakan o misyoner gülümsemesiyle cevap veriyor Azmilim: "No comment!" (Yorum yok) On sekiz yıl önce Müslüman olan Azmilim, Çin kökenli bir Kuran hocası. "İslam Dini Dairesi"nde (JAIWP) çalışıyor. Bundan yirmi yıl önce şaka gözüyle bakılan ama şimdi giderek daha fazla özel hayatının içine giren kurum, daha üst düzeydeki "İslami Gelişme Dairesi"nin (JAKİM) alt kolu. (Her iki kurum da insana "Saatleri Ayarlama Enstitüsü" kitabını hatırlatıyor.) Azmilim"le önünde durup konuştuğumuz afişte ise "Bir Müslüman kadının nasıl giyinmesi, nasıl görünmesi gerektiği" resmedilmiş. Son derece açık bir biçimde! Parayla Müslüman Açık olmayan ise Azilim"in bizi götürdüğü Halkla İlişkiler Bölümü Şefi İdris bin Hüseyin"in anlattıkları: "Biz Müslümanların nasıl davranması gerektiğini düzenliyoruz ve kontrol ediyoruz. İnsanlara İslam dinini tanıtıyoruz." Bu ne demek şimdi? Bu yuvarlak lafların gündelik hayata tercümesine neredeyse deşerek ulaşıyorum. İdris bin Hüseyin nihayet açıkça söylüyor: "Kadınlara kapanmaları gerektiğini ve nasıl kapanacaklarını öğretiyoruz. Yoksul insanları buluyoruz ve onlara küçük fonlar veriyoruz. Karşılığında özel eğitim merkezlerimizde İslami eğitim alıyorlar. Camiye gitmeleri mecburi değil ama fonu almaya devam etmek için o eğitimi almaları şart. Biz, onlara yaşama şansı veriyoruz." Yasa eski ama ceza yeni Bu kurum ve benzeri İslami kurumlar ile yasalar aslında Malezya"nın kuruluşundan beri var. Hatta oruç tutmayan Müslümanların 1 ay hapis veya 2000 ringin (yaklaşık 70 dolar) ile cezalandırılması yasası da eski. Yeni olan, bu yasaların, bu kurumların son yirmi yılda "çalıştırılmaya" başlanması. İdris bin Hüseyin övünerek anlatıyor bu değişimin başaktörünün sivil toplum kuruluşları olduğunu. Müslüman Gençlik Örgütü"nün nasıl aktif çalıştığını, hükümetin bu çalışmaları nasıl desteklediğini, nasıl giderek olması gerektiği gibi İslami bir toplum olduklarını. Caminin merdivenlerinde gördüğüm Fahaman"dan ve onun okulda oruç tutma zorunluluğundan söz ediyorum. İdris bin Hüseyin yine gururla söylüyor: "Çocuklarımızı mümkün olduğunca erken yaşta..." Schopenhauer boşuna konuşmuyor! Azıcık günah olabilir! "İslam Dini Dairesi"nin muazzam binası ile Ulusal Cami"nin tam arasındaki yolda Malay bir kadın oturmuş, sokakta resim yapıp satıyor. "20 ringin" diyor, "İndirim de yaparım." Daha fiyatı söyler söylemez indirime başlamasına gülünce açıklıyor: "Bu oruç fena yapıyor beni. Eve gitmek istiyorum hemen." "Bu sıcakta zor oluyordur" gibi bir şeyler söyleyince derhal dökülüyor: "Sorma, dayanabilmek için sabah ağzıma biraz pilav ve biraz su attım." Resimlerde insan yüzleri dikkatimi çekiyor, "günahkâr resim" üzerine bildiğim bir kaç şeyi soruyorum: "Haklısın" diyor "Yüz çizmek günah, ama zaten ben de azıcık yapıyorum." Gülüyor. İkimiz de sıcaktan gevşediğimiz için bir süre manasızca bu duruma gülüyoruz. Azıcık oruç tutma, azıcık günah işleme haline karşılıklı çoğalan bir gülme içindeyiz. Ama, Malezya"nın bu şakaya daha ne kadar gülebileceği sorusu somurtmuş, tam tepemizde, arkamızdaki dev binadan bize bakıyor. Din özgürlüğünü savunan avukat için "ölüm" afişi "Olup bitenlere gülmekle çok zaman harcadık." Malezya"daki laik hareketin başını çeken avukat Malik İmtiaz kusursuz bir mantık içinde ülkenin nasıl bugünlere geldiğini anlatıyor. İmtiaz, Malezya için kilometre taşı olan "Lina Joy" (din değiştirmek isteyen Müslüman bir kadının hapse mahkûm edilmesi) davasının ve daha bir çok problemli davanın da avukatı. Medeni hukuk davalarına bakan Şeriat Mahkemeleri"nin giderek sertleşen kararlarının en güçlü "Müslüman" eleştirmeni. Ülkenin kuruluşundan beri var olan ikili hukuk sistemi içinde şeri kararların laik hukukun dışına ve hatta üstüne çıkışına karşı arkadaşlarıyla birlikte direniyor. Ama, direnmekte geç kaldıklarını da itiraf ediyor: "Ciddiye almıyorduk" "Yargıçlar Müslüman oldukları için artık şeriata aykırı bir karar alamıyorlar. Oysa başlangıçta olup bitenleri ciddiye almıyorduk. "Malezya, Afganistan mı, İran mı olacak yani?" diye şakalaşıyorduk. Ama şimdi anayasal din özgürlüğünü savunduğum için şehirde benim resimlerimi "Ölü olarak aranıyor" afişi yapıp dağıtıyorlar. Binlercesini..." Ve geçen gün İmtiaz"ın annesi şöyle sormuş: "Ne dersin oğlum? Sence ben de kapanayım mı?" İmtiaz, "Hiçbirimiz bu kadar yakında olduklarını göremedik. Ilımlı İslam diye bir şey olmayacağını, isteklerini hep ileri götüreceklerini yeni anlıyoruz" diyor. Ve biz tam bunları konuşurken Şeriat Mahkemesi"nin hâkimleri hep birlikte öğle namazından dönüyor... Müslüman, Malay, travesti! "Ama benim hakkımda kötü bir şey yazma!" Maya, akşamın erken saatlerinde, onlarca arkadaşıyla birlikte otelimizin (her nasılsa hep tuhaf muhitlerde kalmayı beceriyoruz Yurttaş"la) hemen önündeki caddede müşteri bekliyor. "Evet Müslümanım" diyor sorunca. Bence onun da fikri önemli olduğu için (ki sonuna kadar savunurum bunu) "siyasal İslam" konusunu soruyorum: "Ben konuşmayayım o konuda" diyor ve dudaklarını "kilitliyor!" Siyasal İslamı yükselten sloganlardan biri "ahlaklı Malaylar" olduğu için geceyi dolaşıyoruz Kuala Lumpur"da. Küçücük bedenleriyle Malay kızları hemen her barda, kocaman gövdeleriyle kendi ülkelerinde asla olamayacakları kadar rahat olan Batılı erkeklerin önünde dans ediyor. Marka taklidinin cenneti olan Malezya"da sahte Gucci"ler, Armani"lerle, fiyatlarını artırmak için hiç tanımadıkları Amerikan tarzı gülümsemenin taklidini yapıyorlar. Dev alışveriş merkezlerinde tezgâhtar olarak çalışan Müslüman Malay travestiler, oruç yiyen ressam kadın, altı yaşındaki Fahaman, "hard-rock" kafelere "takılan" başörtülü Müslüman kızlar, İslam Dairesi, hakkında ölüm fermanı çıkan ilerici avukat... Bugünlerde Kuala Lumpur"da "Malezya"da yaşamanın 50 yolu" adlı bir resim sergisi sürüyor! Şeriat mahkemesine girmek kaleye girmek gibi Malezya anayasasının inanç özgürlüğünü düzenleyen 11. maddesi "modern bir çiçek" gibi dururken Malezya yargısı üzerindeki "mahalle baskısı" tam gaz ilerliyor. Bu ilerleyişin kalesi ise Şeriat Mahkemeleri. Bu kaleye giriş hiç kolay değil: "Üzgünüz, önce bize bir mektup yazmalısınız!" Kalem odasındaki tesettürlü kızlar olabildiğince sevimli. Hatta neredeyse sıcak bir ortam var diyebilirim. Ama mahkemenin son yıllarda verdiği kararlar bu genç kızlar kadar neşeli değil. Kararlardan en çarpıcısı kocasından boşanan Hindu bir kadının Müslüman olmadığı gerekçesiyle çocuklarının velayeti üzerinde hak bile iddia edemeyeceğine dair. Bir başkası, Hindu bir kadının Müslüman kocası öldükten sonra mahkemenin kocayı sahipsiz ilan edip ölüyü alıp götürmesi. Kadın "Kocamı gömmek istiyorum" dese de alamıyor. Din değiştirme meselesi zaten iyice berbat. İslamdan çıkmak isterseniz Şeriat Mahkemesi"nden izin almanız gerekiyor(!). Bu durumda "rehabilitasyon amaçlı" olarak hapse atılıyorsunuz. Ve kimseyle görüşemeden çıktığımız, zaten fotoğraf çekmenin söz konusu olmadığı Şeriat Mahkemeleri bu "ılımlı İslam" resminin ardında böyle gerçekleri gizliyor. YARIN Malezyalı laiklerin başlarına gelenler!.. "Siyasal İslam"ın ılımlısı nasıl olur? |
|
||||
Halkımız bağnaz mıdır, değil midir?
Halkımız bağnaz mıdır, değil midir?
Türker Alkan. 26/09/2007 "Türkiye"de taassup (aşırı tutuculuk, bağnazlık) olmaz" dedi geçenlerde Diyanet İşleri Başkanı. Kendisi saygıdeğer bir kişidir, bu konuları da elbette bilir. Ama gene de bu konuda yanılıyor olamaz mı, diye düşünmeden edemedim. Diyanet İşleri Başkanı"nın bu çıkışı elbette "mahalle baskısı", "Malezya mı oluruz, yoksa İran mı?" tartışmalarıyla ilgiliydi. Şu anda ülkemizde iki tez çatışıyor: "Pekâlâ Malezya olabiliriz" diyenler bir tarafta, "Hayır olmayız diyenler" karşı safta. Her iki tarafın da kendince haklı argümanları var. Önce "Türkiye"de bağnazlık egemen olamaz" diyenlere sormalıyız: Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz? Hrant Dink cinayeti, rahip cinayeti, misyoner cinayetleri bizim ülkemizde işlenmedi mi? Kahramanmaraş, Sivas, Çorum.. kırımlarına bu ülkede tanıklık etmedik mi? Uğur Mumcu"dan Ahmet Taner"e uzanan bir dizi adın cinayetini bağnazlar işlemedi mi? Aczmendiler, El Kaide militanları bu topraklarda yeşermedi mi? Hizbullah"ın mezar evlerini ne çabuk unuttuk? "İyi de, bunlar tekil olaylardı" demeyin. Bu olayların bazıları kitleseldi. Sivas"ta adam yakarken otelin karşısından manzarayı izleyenler, Maraş"ta komşularının gırtlağını kesenler... "Onlar eskidendi" diyenler olabilir. Ama öyle değil işte. Eskide kalmadı. Hrant Dink cinayetine bakın. İzmir ve Erzurum Baro Başkanları, bu cinayeti öven Türüt"ün şarkısına destek verdiler! Binlerce avukat adına konuşarak! Ne zaman Dink cinayetinin duruşması olsa, mahkeme kapısı sanıkları destekleyenlerin gösterisine sahne oluyor. Ne zaman 2 Temmuz gelse, dinci gazeteler Sivas yangınına kılıf arıyor. Güzel vatanımızda bağnazların sağlam bir dayanağı var. Bundan kuşku duymuyorum. Fakat bu durum bağnazların başarıya ulaşacağı, Türkiye"yi İran"a veya Malezya"ya çevirebileceği anlamına gelir mi? İç ve dış faktörlerin rol oynadığı böyle bir konuda kesin konuşmak doğru olmaz. Fakat, Türkiye"yi Malezya veya İran"a çevirmek isteyenlerin karşılaşacağı çetin engeller var. Her şeyden önce Türkiye"nin 100 yıla yaklaşan laiklik deneyimi ve bu deneyim içinde oluşmuş kurumları ve kitleleri var. AB ile yakın ilişkileri var. Ben, "Türk halkı bağnaz olmaz" diyenlerin de, "Türkler bağnazdır, demokrasiyi hazmedemez" diyenlerin de yanılmış olabileceklerini düşünüyorum. Halkımız içinde bağnaz olanlar da vardır, özgür ve demokratik olanlar da. Her iki taraf için de örnek göstermek, farklı iddialar ileri sürmek kabil. "Türkiye, İran mı olur, Malezya mı" diye tartışıp durmanın da pek fazla bir yararı olmaz. Türkiye"de dincilerin eline geçse de Malezya veya İran gibi değil, kendisi gibi dinci bir devlet olacaktır. Bu da yeteri kadar kötü olur sanırım. |
|
||||
Arap seriatindan bir kesit.
Makyajlı kadınlardan Suudi giyim kuşam polisine biber gazı.
Suudi Arabistan’da yaşanan iki ilginç olay, internette yayın yapan Arab News’a konu oldu. Alkhobar Kenti’nde sokakta yürümekte olan iki kadın, din polisi tarafından durdurularak, kıyafetlerinin İslami giyim kurallarına uygun olmadığı yolunda uyarıldı. Bir şekilde tacize uğradıklarını düşünen kadınlar, aşırı tepki gösterdi. Bir kadın, çantasından çıkardığı biber spreyini küfürler ederek polislere sıkarken, diğer kadın da cep telefonuyla olayı filme aldı. Ancak derdest edilen kadınlar, polis merkezine götürüldü. Din polisinin bölge şefi Muhammad ibn Marşud el Marşud, kadınların polislerden özür dilediğini ve ifadelerini imzaladıktan sonra salıverildiklerini söyledi. El Marşud, "Kadınlar makyajlı oldukları için durdurulup uyarıldılar. Saldırganlaşan kadınlar, devriyenin yetişmesiyle kontrol altına alındılar" dedi. ERKEK SANDALYESİ İkinci olay, Cidde’de yaşandı ve El Vatan gazetesine haber oldu. Kadın dükkancıların yakındaki bir lokantada iftar yapmaları yasaklandı. Din polisi yasağa gerekçe olarak, lokantada kadınlardan önce erkeklerin iftar yapmasını ve aynı sandalyeye sonradan kadının oturmasının dinen caiz olmamasını gösterdi. İftara gelen ailelerin erkek üyelerinin oturup iftar yapmasına izin verilirken, her yaştan hanımlar, ayakta yemek yemek zorunda bırakıldılar. Hürriyetten. |
|
|||
o.T.
Sen şimdi demokrasiyi anlamışsın ya...vay halimize
|
|
|||
:))
Sence, uni lerde de senin düşüncenden neden gıtmiyorlar.. nicin imtan olunuyor? Demokrasi bir anlayış mı sence yoksa baska düsünce oldugu zaman elekte kalma amacı mı ?
|
|
|||
:)
Hayir Roman, ben anlayacagimi cok iyi anladim.Benim sadece anlatmak istedigim o kadardi.Daha fazla hirs yapmalimiyim acaba burada...hmmm söyle bir düsünmeliyim. Yani sonucta eften püften bir platform degil mi burasi..herseyi bu kadar da ciddiye almamak lazim burada.Umarim baska alanlarda da bu kreatifligini gösteriyorsundur. Bir tek sen degil, baska forum kullanicilarinin da cesitli alanlarda görüslerini anlatmalarini tavsiye ve temenni ederim.
Her koyun kendi bacagindan asilmayacak mi?!, o zaman o bahsettigin kitaplardakine göre yasamayi göze alan ya da kabul eden insanlara ben ne diyeyim.Isterse gitsin taharat suyunu icsin ufku o kadar ise.Bu gelisen Sinerji ile arada kaynayacaklar, kaybolacaklar,yasaklanacaklar, degisecekler var. Ve bakalim daha neler gelecek. Ben sadece ataerkil cerceve icerisinde pek sanssiz sayilanlara yanarim. Aslanin gegirme sesini de o yöne cekenlere de sirada beklemek giris parasi ödemek ve aval aval bir aslana bakmak Müstehaktir! Ben hep derim..konforun arttigi yerden ilk eksilen sey mantiktir. |