WASHİNGTON’da, ABD’nin Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) saldırısıyla gafil avlandığı yönünde yapılan konuşmalar doğru olsaydı; Obama’nın, istihbarat faaliyetleri gerçekleştiren ve küresel ölçekte gizli operasyonlar yürüten İstihbarat Topluluğu (CIA ve diğer federal ajan örgütlerinden meydana geliyor) yöneticilerini acilen görevden alması gerekirdi.
Aksine bu yöneticiler gizlice Başkan Obama’nın övgüsüne mazhar oldular. Gerçekte IŞİD, ABD’nin Irak Devleti’nin örtülü savaş yoluyla parçalanmasına dayanan stratejisi için kullanışlı bir araç. IŞİD’in çok sayıda liderinin kökeni, terörist ilan edilmelerinden önce, Kaddafi’yi devirmeleri için ABD istihbaratı tarafından silahlandırılan, eğitilen ve finanse edilen Libyalı oluşumlara uzanıyor.

Bu köken Libyalı iki liderini, Ebu Abdullah el Libi’yi (22 Eylül 2013 tarihinde Suriye’ de rakip bir grup tarafından öldürülmeden önce Libya’ da savaştı) ve Ebu Dujana’yı (18 Şubat 2014 tarihinde Suriye’ de el Kaide ile yaşanan çatışmada öldürülmeden önce Libya’ da savaştı) anan IŞİD tarafından da doğrulandı.
Beşar Esad’ı devirmek için savaş başladığında birçok militan Libya’dan Suriye’ye geçti ve çoğu Afganistan, Bosna, Çeçenistan ve diğer ülkelerden gelenlere katıldı. IŞİD gücünün büyük kısmını, “isyancıların” Türkiye ve Ürdün üzerinden sızdığı Suriye’de oluşturdu. IŞİD’e, varlığı 26 Mart 2013 tarihinde New York Times gazetesinde yayınlanan bir araştırmayla da belgelenen CIA yönetimindeki bir ağ vasıtasıyla , Hırvatistan’dan gelenler dahil, silah temin edildi.

İkinci Irak savaşında askeri operasyonlar için 800 milyar doların üzerinde (Sağlık dahil tüm harcamalar düşünüldüğünde 3 trilyon dolar) harcama yaptıktan sonra, ABD bugün Irak’ta giderek artan bir şekilde Çin varlığını görüyor. Irak’ta çıkarılan petrolün yaklaşık yarısını, bu oran hızla artıyor, Çin satın alıyor ve Çin Irak’ın madencilik endüstrisine büyük yatırımlar yapıyor.

Sadece bu değil. Şubat ayında, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin Bağdat’a ziyareti esnasında, iki ülke yönetimi Çin’in Irak’a askeri teçhizat satışını da içeren anlaşmalar imzaladılar. Mayıs ayında Irak Başbakanı Nuri el Maliki İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile birlikte Şangay’da düzenlenen Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı’na katıldı. Maliki hükümeti, Washington tarafından dayatılan ambargoya meydan okuyarak, İran ile geçtiğimiz kasım ayında aynı ülkeden 195 milyon dolar değerinde silah alımını içeren bir anlaşmaya imza attı.

Maliki’nin yürüttüğü politikaların keskinleştirdiği Şii-Sünni rekabetinde yanıcı maddeyi bularak Irak’ı yakan IŞİD’in saldırısı kendisine böyle bir arka planda yer ediniyor. Bu durum ABD’nin Irak’ın kontrolü konusundaki stratejisini yeniden devreye sokmasını mümkün kılıyor. Bu bağlamda, Mevcut Başkan Yardımcısı Joe Biden tarafından 2007 yılında Senato’dan geçirilen, Bağdat’ta yetkileri sınırlı bir merkezi hükümetle birlikte Irak’ın üç yarı özerk bölgeye (Kürt, Sünni ve Şii) ayrılmasını öngören planın gözden kaçırılmaması gerekiyor.
Başka bir deyişle Irak’ın parçalanması.

Islamist yazarlar; her zaman islamin bir teror araci oldugunu bastirmak icin, hayali seyler yayinlar, koyun mahiyetindeki kisilerde bunu savunur!
Iltihabin oldugu yerde, nasil ki curume varsa, islami ideologlarin cok oldugu yerde kesinlikle terrorist vardir! Bazen melek rolunu ustlenselerde, aslinda cehennem zabanileridir!

Cok bilimsel gercekten;acaipte katkisi oluyordur?Mesela Hitler almanyasinda,cesitli arastirmalar icin denek olarak,yahudiler kullaniliyordu ya,su anda da istlamist teröristler bu yöntemi izliyorlar!örnegin;Hz.Hüseyinin basini kesip,kafasiyla top oynamayi canlandiriyorlar önce,sonra kendinden olmayanlarin,kadin ve kizlarina fetva cikartiyorlar helal diye,kimbilir,kac insani amerikali yada avrupali ilac veya kimya firmalarina sattilar deneyler icin?Kesinlikle katiliyorum,simdi deney icin kesiyorlardir insanlari!

Bir ülkede dinden cok bahsediliyorsa,orda ya cana,yada mala kast vardir!