Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Liebe, Flirt & Partnerschaft


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #1  
Alt 12.07.2014, 17:32
Caka_Bey
 
Beiträge: n/a
Standard Bir aşk hikâyesi

Klasik doğu edebiyatlarının romantik hikâyelerinden birinin adı Veyse vü Ramin'dir. Ünlü şair Fahreddin Esad Cürcanî tarafından XI. yüzyılda ilk defa kaleme alınan hikâyeyi Türk diliyle yazan tek şair Lamii Çelebi (ö.1532) olmuştur. Bu kitabın yazılış hikâyesi kitap kadar ilginçtir.

Feridüddin Attar'dan naklen (bk. Aşkname, r's, 85 vd.) anlatalım:

Vaktiyle Gürgan'da, Behram Şah adlı iyi huylu, cömert ve sanatçıyı himaye eden bir hükümdar yaşardı. Kadir kıymet bilir biriydi ve ünlü şair Fahreddin Es'ad Cürcanî'ye itibar ederdi. Fahreddin ona medhiyeler yazar, o da şairi nimetlere boğardı.

Behram Şah'ın hizmetinde bulunan, güzelliği Zeliha'dan aşkın bir nedimesi vardı. Yanaklarına sarkıttığı misk ve sümbülden saçlarıyla herkesin gönlünü çelen bu dilberin yüzü ay gibi parlar, kaşını gören kaş gibi eğrilir, dudakları ikiz nar tanesine, gözleri nergise benzerdi. Behram Şah sarayının geniş salonunda eğlenmeyi severdi. Bir bahar akşamında, şiirlerin okunduğu, hanendelerin söylediği, sazendelerin makamlar dolaştığı bir meclis kurmuş, oraya Fahreddin'i de davet etmiş, o da coştukça coşmuş, medhiyelerin mübalağalarını ayyuka çıkarmıştı. İşte o sırada olanlar oldu. O ay yüzlü güzel, elinde meyve tepsisiyle meclise giriverdi. Tatlılığı bütün aleme şeker saçıyordu. Gamzesinden fırlayan kirpik oklarıyla meclisteki hemen herkesi vurmuş, avlamıştı. Ama en ziyade kanattığı yürek, en ziyade yaktığı can Fahreddin'in canı olmuştu. Meclistekiler bunu Fahreddin'in söylemeye devam ettiği şiirlerin yakıcı kelimelerinden anladılar. Elbette bunu Behram Şah da anladı, lakin belli etmedi. Sultanlar elbette herkes gibi davranmamalıydılar, o da kendine düşeni yaptı, göz yumarak olacakları bekledi. Meclistekiler şarapla sarhoş olur mestlik gösterirken Fahreddin aşk ile serhoş oluyor, kendinden geçiyor, canı ateş deryasında dalgalanıyordu. Şah içkiyi artırdıkça artırdı, ikram çoğaldıkça çoğaldı, kendisi de kâfi miktarda içip mestlik gösterdi. Yine de gözleri yanmış, mum gibi eriyen Fahreddin'deydi. Sevdiği şairin gönlünü aşk ile ateş arasında görünce dayanamadı, merhameti coştu ve nedimesini ona bağışlayıverdi. Fahreddin sultana teşekkür ederken olanlara inanamıyordu. Sultan yine "İşte sana bağışladım, cariyen oldu say, elinden tut götür!" dedi. O da içkiden başı dönen kızın elinden tutup salondan çıktı. Fahreddin aşk ile sarhoştu ama aklı henüz başındaydı. Olup bitenin akıbetini düşünüp bir plan kurdu. Padişahın meclisinden çıkan birkaç yüksek rütbeli zatı durdurdu. Hepsi iyiyi kötüyü bilir, doğruyu yanlışı ayırır vezirlerden idiler. Onlara dedi ki:

"Behram Şah bu gece sarhoş. Bu nedime de haylice içti, neredeyse yıkıldı yıkılacak. Şimdi bunu evime götürüp orada sabahlarsak, padişah yarın ayıldığında belki yaptığına pişman olur, belki kıskançlıktan kanı kaynar, onu geri isteyiverir. Eğer bu kızcağız benim evimde sabahlamış olursa ne kadar özür dilesem de beni bağışlamayabilir. Gerçi ben bu güzel için can korkusu çekmem, onun için feda olurum, illa ki benim yüzümden ona bir zarar erişir diye korkarım. Bu yüzden şimdi bana onu gizleyebileceğim bir yer söyleyin!"

Vezirlerin hepsi bu tedbiri uygun buldular ve onunla kızı salonun arka duvarına doğru götürdüler. Meğer padişahın tahtının altında taştan yapılma karanlık bir mahzen varmış. Fahreddin gizli kapıdan girince, mahzenin ortasında on kat ipek kumaşla örtülü, ceviz ağacından yekpare ve murassa bir taht gördü. Kendinden geçmek üzere olan kızı herkesin gözü önünde o tahta yatırdı. Yanına da birkaç mum yakıp herkesle birlikte dışarı çıkarken kendisi de bu mumlar gibi yanıyordu. Kapının anahtarını baş vezire teslim edip eşikte sabahladı.

Ertesi gün sultan olup biteni öğrenince pek sevindi, "Edebe riayet etmişsin, yine de nedimem senindir!" diyerek kızı ona yeniden bağışladı. O da gönlü yalımlanarak mahzene koştu. Canı vuslat arzusundaydı, ama gönül sultanı, oturduğu taht ile birlikte baştan ayağa kömür olmuştu. Meğer mumdan bir ateş sıçramış, ipek kumaşları tutuşturup güzel nedimeyi taht ile birlikte yakmıştı.

Sevgilisi ateşe yanan Fahreddin de o günden sonra ateşlere düştü ve aşk hadden aşkın olunca gezip tozduğu yerlerde, dolanıp düştüğü çöllerde Veyse vü Ramin öyküsünü yazdı. Zahirde anlattığı Veyse ile Ramin'in hikâyesi idiyse de hakikatte kalbindeki aşk ateşini dile getirmişti

İskender Pala
  #2  
Alt 12.07.2014, 21:27
Ask_Sehidi
 
Beiträge: n/a
Standard

Yitik bir aşk hikayesi

Yüzyıl geçti galiba
Gözlerimi gözlerine hapsedip
Soluk almayı unutarak
Seyrettiğim seni...

Aynı ağacın aynı dalında
Kucak kucağa açan çiçeklerdik
Oysa şimdi
Yıldızlar kadar uzağız birbirimizden
Anımsıyor musun?
Her sabah demli çayıma
Seni katıp içerdim
O günden sonra çaya şeker atmıyorum
Nasıl burulduysa yüreğim
Öyle buruklaşsın diye dilim.
Ama acı çaya da alıştım
Sensiz sabahlara da...

Hangi tende izi var şimdi
Parmaklarındaki şehvetinin.
Küflendi artık senlı hatıralar
Kafatasımın kilerinde
Sadece sevginin tortuları kaldı...
Bulaşıcı bir hastalık gibi
Kefensiz
Kireçleyerek gömdüm seni kurşun bir tabutla
Üstünü toprakla, betonla değil
Çelikle örttüm
Uğramayasın diye muhitime...
(Eylül 2002)

Geändert von Ask_Sehidi (12.07.2014 um 21:52 Uhr).
  #3  
Alt 14.07.2014, 19:49
Ask_Sehidi
 
Beiträge: n/a
Standard

Vazgeçtim Artık !!!
"Senden"! "Sen" diye başlayan her bir cümleden!
O öldüresi siyah gözlerinden!
Pişmanlığa sürükleyen her bir anıdan,
Git, züm düşlerimden...
Ah'larımdan, vah'larımdan ve de tüm izlerinden vazgeçtim!
Sabah olunca yanımda göreceğim umudundan,
Gece olunca Seni özlemekten vazgeçtim,
Vazgeçtim tüm masallarından..
  #4  
Alt 14.07.2014, 22:14
Ask_Sehidi
 
Beiträge: n/a
Standard

Iki cümlelik bir ask hikayesi

Bir görsen halimi,görecek ne kaldiysa...
Bana bakinca göremediklerin,seninle kaybolanlardır....
  #5  
Alt 14.07.2014, 22:19
feyzade
 
Beiträge: n/a
Standard Bir ask hikayesi :D

Zitat:
Zitat von manbee Beitrag anzeigen
zurück zum thema

angenommen ein mann ist verheiratet und treibt sich hier rum um naive frauen abzuschleppen. dies tut er nicht seit 1 oder 2 jahren sondern seit 10 jahren.

dann kommt ein schwert mit 2 spitzen und klärt die leute auf.

angenommen dieser mann leugnet alles und sagt das schwert mit den 2 spitzen lügt.

dann stellt sich doch die frage weshalb dieser mann nicht konkret sagen kann ob er seit jahrzehnten verheiratet ist und sich hier nur versucht zu vergnügen.


wären wir nun so dumm wie dieser mann würden wir behaupten er sei so ein fieser und hinterhältiger lügner weil er ein ungläubiger agnostiker ist.

gut das wir nicht so dumm sind und auch nicht mit solchen dämlichen behauptungen alle agnostiker schlechtreden.
Diese Frage über die Liebe geht an Timeraiser

Geändert von feyzade (14.07.2014 um 22:24 Uhr).
  #6  
Alt 26.07.2014, 12:17
Caka_Bey
 
Beiträge: n/a
Standard

hikayeyi nasil buldunuz, günümüz aski ile örtüsüyor mu?

hangisi gercek ask?
  #7  
Alt 26.07.2014, 12:29
Ask_Sehidi
 
Beiträge: n/a
Standard

Herkese aşık olduğunu söyleyen biri aşkın ne olduğunu bilmeyendir.
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu