| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
|
|||
Fuhus böyle önleniliyor :-)) o.T.
ohne Text
|
|
|||
Fuhus böyle önleniliyor, mit Text :-))
Son 2-3 senedir yeni nesil DINCI SATANIST YOBAZ KAFIR müslümanciklarda görülen son numara...
Bu DINCI SATANIST YOBAZ KAFIRIN allahi bile kandirmak icin hile üstüne hile ortaya cikariyorlar. allahin yasaklattigi, ölümde cezalandirilmasini emir ettigi zinayi bile serbestlestiriyorlar ! Yani fuhusun bile günahini sifira indiriyorlar, kimbilir belkide sevaba bile giriyorlardir artik ! :-)) allahin düsünemedigini bu moderin iletisim cagi DINCI SATANIST YOBAZ KAFIRLER düsünüyorlar artik. Nedir bu zinayi helal eden yöntem !? :-)) Buna muta nikahi diyorlar. Ben bu muta nikahini bundan 2-3 sene evvel ilk defa duymusdum. Biliyorsunuz almanyada bu internet davasi ciktigindan beri bosanan bosanana.... Vatandasin gözünü boyamamk icin böyle günlük dini nikah yapiyorlar... Kendi aralarindan sevismeden önce nikah ve isleri bittikden sonra, bos ol, bos ol, bos ol ve yine bosaniyorlar ! :-)) Böylelikle zinada yapmamis oluyorlar ! :-)) Bu numarayi Türklere tanidan azmendi reisiydi... Simdi siradan vatandas bile muta yapiyor artik ! Zinaya paydos... :-)) |
|
|||
kopyaci ve chatci müslümanciklar okuyun
“İnternetten müzik indirmek günah mı? İnternetten film indirmek günah mı? Yani bunlar kul hakkına girer mi? Chat yapmak günah mı? Sorularıma beni tatmin edici cevaplar bulamıyorum bana yardım edebilir misiniz?”
Eser sahiplerinin yasal ve hukukî uyarılarını dinleyerek hareket etmek, indirilen veya sahip olunan eserin helâl olması için önemlidir. İndirilmesi serbest bırakılmış eserler indirilebilir. Eser sahibinin indirilmesi için belirli şartlar koyduğu, meselâ şifrelediği ve ücrete tabi tuttuğu eseri, eser sahibinin şartlarına uygun olarak indirmek lâzımdır. Chat yalana ve hileye açık bir sistemdir. Çünkü chat yapılan kişi o an huzurda olmayan bir kişidir. Bu bakımdan tanımadığımız kimselerle rast gele chat yapmak doğru değildir. Rast gelenle chat yaparak aldatılma ve zarar görme kapısını açık tutmak akıllı insanların işi değildir. |
|
||||
""DEHSETE HAZIR OLUN!""
Geceyarısı bildirisini kim yazdı? O sırada Org. Büyükanıt neredeydi ?
İşte ilk soru: Kamuoyuna “geceyarısı muhtırası” ya da “e-bildiri” olarak yansıyan, aslında “TSK’nın itibarı”nı zedeleyen “açıklama”nın asıl faili olan “general” kimdir?.. Bu açıklamanın yayınlanmasında, “generale yardımcı olan gazeteci” kimdir?.. Bu açıklamanın “internet sitesi”ne konulduğu saatte, sayın Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt neredeydi?.. “Karargâhta” mıydı, yoksa “dışarıda” mı?.. O açıklamayı internet sitesinde “yayınlatan” general, sayın Büyükanıt’ı “telefonla” arayıp da, “usûlen” mi bilgilendirmiştir?.. DURUMDAN VAZİFE, KAOSTAN MAKAM! Yine “geceyarısına yakın” saatte yapılan ve toplumu “kitlesel refleks” göstermeye davet eden “açıklama”yı yapan da “aynı general” midir?.. Bu general, bunları “emekli edilme endişesi”nden veya “kayan yıldızını kurtarma telâşı”ndan mı yapmaktadır?.. Bu general, “ne zaman emekli olacağını” bildiği halde; “durumdan vazife, kaostan makam çıkarma” girişimleriyle, emekliliğini erteletmeyi ve böylece yukarılara çıkıp “Genelkurmay Başkanı” olmayı filan mı hayâl etmektedir?.. Bu paşa, kendisini “kuvvet komutanı” olacağına inandırmış ve çevresine de bu “hava”yı mı yaymaktadır?.. Kendisini “Gölge Genelkurmay Başkanı”, ya da “Genç Subayların Sesi” olarak lânse eden bu “paşa” kimdir?.. Yanından eksik etmediği “albay” ile ilişkisi askeri hiyerarşideki teamüllere uygun mudur? Bu paşa, Amerika’da ve Türkiye’de, “sabıkalı kişi ve kurumlar”la, “sözde sivil toplum örgütleri”yle, “gazeteci” ve “bürokrat”larla yaptığı “gizli görüşmeler”de, “önemli plânlar” yapmakta mıdır?.. Kimdir bu paşa ve amacı nedir?.. “DEHŞET SENARYOSU”NU KİM YAZDI? Madem açtık, sormaya devam edelim: Malûm, geçen yılın sonunda, “Amerika’daki Neocon’ların Türkiye temsilcilerinden biri” olduğu iddia edilen ve kendisini tanıyanlar tarafından “çok hırslı biri” olduğu söylenen Zeyno Baran; şimdi, “O yazdıklarım haber değil, bir analiz ve yorumdu” dese de, Newsweek’teki yazısında; “2007 Nisan ayında Türkiye’de bir darbe yapılması ihtimali yüzde 50’dir” demişti!.. Zeyno Baran, bugünlerde “O yazı bir yorum ve analizdi” diyerek, yazdıklarını basite indirgemeye çalışsa da, o yazısında, “görüştüğü ve oldukça kararlı gördüğü bir askerî kaynak”tan söz ediyordu!.. Zeyno Baran’ın, “oldukça kararlı” gördüğü bu kaynak; o günlerde ABD’yi ziyaret eden ve Washington’daki “lüks bir otel”de, hem de “gecenin geç saatlerine kadar birebir sohbet ettiği” kaynak mıdır?.. Ve o kişi, yukarıda sözünü ettiğimiz “general” midir?.. Ve bu general, “Zeyno Baran’ı yalancı çıkarmamak” için mi yayınlamıştır o “geceyarısı muhtırası”nı?!? Böylece; “darbe” uyduramadık, “e-muhtıra” ile idare et mi demek istemiştir?.. WASHINGTON’DA “GİZLİ” ZİYARETLER! Bu paşa, ABD’ye yaptığı “son iki ziyaret”te; bırakın Türkiye Büyükelçisi’ni, Washington Silahlı Kuvvetler Ataşesi’ni bile yanına almadan, kimlerle “ikili gizli görüşmeler” yapmıştır?.. Bu görüşmelerde; “Türkiye’de gerilimi yükseltmek” ve böylece “mevcut dinci(!) hükümeti iktidardan uzaklaştırmak” stratejisi mi ele alınmıştır?.. Yoksa, “Neocon’ların desteği”ni yanına alarak, “makam sıçraması”na zemin hazırlamak mı?.. Bir soru daha: Bu “gizli görüşme”lerden, sayın Yaşar Büyükanıt’ın haberi var mıydı?.. Gazetecilerden “köşe bucak kaçılarak” yapılan bu görüşmeler “resmî kayıt” altına alınmış mıdır?.. Alınmamışsa neden?.. Bu paşa, Washington ziyaretleri esnasında, Zeyno Baran’dan başka ve yine “birebir” ve yine “gece yarılarına kadar” kimlerle görüştü?.. Görüştüğü kişilerden biri, “WINEP Türkiye uzmanı” mıdır?.. Zeyno Baran, bu “paşa” ile, Azerbaycan ve Ankara’da da “kayıt altına alınmayan” görüşmeler yapmış mıdır?.. Ankara’daki görüşmenin, “dehşet senaryoları”nın konuşulduğu Hudson Enstitüsü’ndeki “gizli toplantı”dan, “çok kısa bir süre önce” gerçekleşmesi, bir “tesadüf”(!) müdür?.. “Zeyno Baran-Paşa görüşmesi” esnasında; Milliyet muhabiri Yasemin Çongar tarafından “deşifre” edilen ve ayrıntıları bütün gazetelerde yer alan “Tülay Tuğcu’ya suikast!.. Beyoğlu’nda bir polis karakoluna saldırı ve 50 kişinin ölmesi!.. Bunlar gerekçe gösterilerek Türk ordusunun Kuzey Irak’a girmesi!” gibi senaryolar gündeme gelmiş midir?.. Zeyno Baran, ABD’ye döndükten sonra, “görüştükleri”ni bir kâğıda döküp, “gerçeklere oldukça yakın(!) bir senaryo” haline getirmiş ve bu “senaryo”yu da “Washington TSK Ataşeliği”ne iletip, “Hudson Enstitüsü’nde böyle bir beyin fırtınası plânladıklarını, buna Türk askerî yetkililerinin de katılmasının faydalı olacağını” ifade etmiş midir?.. Askerî Ataşelik, gayet doğal olarak, “Zeyno Baran’ın teklif ve senaryosu”nu, bir “kripto” ile Genelkurmay Karargâhı’na bildirmiş midir?.. Bu “kripto”ya, çok kısa süre içinde “olur” cevabı vererek, aslında “kendi senaryosunun tartışılmasını” sağlayan, acaba “aynı paşa” mıdır?.. AMERİKALILARI ŞAŞIRTAN İTİRAZ! Hudson Enstitüsü’ndeki toplantıda; “Paşa ile Zeyno Baran’ın hazırladığı senaryo”nun dışına çıkılarak, “Amerikalı katılımcılar” tarafından da “şaşırtıcı bir teklif”te bulunulmuş mudur?.. Bu teklif; Zeyno Baran’ın, “Hayır, o toplantıda böyle bir senaryo görüşülmedi” diyerek “inkâr” etmeye çalıştığı; “Amerika, Kuzey Irak’taki PKK liderlerinden bazılarını yakalayıp, Türkiye’ye teslim etse, ne dersiniz?” şeklindeki teklif midir?.. Bu teklife; “Hayır!.. PKK liderlerinin, tam da seçim arefesinde Türkiye’ye teslim edilmesi, Ecevit-Apo olayında olduğu gibi, mevcut iktidara ekstra oy kazandırır!” diyerek karşı çıkan kimdir?.. “PKK liderlerinin teslimi”ne karşı çıkan “3 kişiden biri” de; kimliği merak edilen “WINEP Türkiye uzmanı S.Ç.” midir?.. “Türk katılımcılar”dan bazılarının, “PKK liderlerinin teslim edilmesine karşı çıkmaları” üzerine, ABD’liler “şok” yaşamış mıdır?.. ¥ Kuzey Irak’taki “PKK liderleri”ne yönelik bir “operasyon” yaparak, onları Türkiye’ye “teslim” etmeyi ve aslında; “artan şehit cenazeleri”nden dolayı Türk kamuoyunda yükselen “ABD aleyhtarlığı”nın dozunu azaltmayı plânlayan ABD’li uzmanlar; “Bu nasıl iş?.. Hem şehit cenazelerinden yakınıyorsunuz, hem sınır ötesi operasyon düşünüyorsunuz, hem de PKK liderlerinin yakalanıp teslim edilmesine karşı çıkıyorsunuz!.. Bu bir tezat değil mi?” diyerek, “şaşkınlık”larını dile getirmişler midir?.. Zeyno Baran, bu gelişme, “istem dışı” yaşandığı için mi, “teslimat” teklifini “yalanlama” ihtiyacı hissetmiştir?.. MEDYADA “DOSYA”LAR UÇUŞACAK! Bunlar, “dün”e ait sorular... Şimdi de, “yarın”a ait sorulara geçelim... Kendisini “Genelkurmay’ın beyni” ve “Gölge Genelkurmay Başkanı” olarak tanıtan, ileride ise “Genelkurmay Başkanı” olmayı hayâl eden “general”imizin, yine Zeyno Baran’la, üzerinde çalıştıkları “yeni ve güncel dosya” var mıdır, varsa nedir?.. “Geceyarısı Bildirisi” ile TSK’nın itibarını tartışmaya açan, “Hudson Enstitüsü’ndeki toplantı” ile TSK’yı zor durumda bırakan, “kitlesel refleks” çağrıları ise “fiyasko gösteriler”le sonuçlanan “Paşa”mız; “işleme konulma tarihi Temmuz’un ilk haftaları” olan “dosya” ile, “mevcut hükümeti gözden düşürmeyi ve oy oranını azaltmayı” mı plânlamaktadır?.. Bu “dosyalar”da; “Başbakan, bazı bakanlar ve milletvekilleri”nin, yurtdışındaki bazı “kuruluş” ve “örgüt”lerle gizli ilişkileri(!) mi gündeme getirilecektir?.. Bu “iddia”lar, şu anda “yayınlama garantisi” alınmış “gazete” ve “televizyon”larda, bir “bombardıman” havası içinde peşpeşe mi yayınlatılacaktır?.. Bu konuda, “bazı ABD gazeteleri” de, aynı anda devreye girip, “bombardımana dış destek” sözü vermişler midir?.. NİYE TEMMUZ’UN İLK HAFTALARI? “Dosya sağanağı”nın başlatılma tarihi olarak, “Temmuz’un ilk haftaları” olmasının temelinde, “Hükümet, seçime kadarki kısa sürede nasıl olsa iddialara cevap verip, olayın aslını açıklamaya fırsat bulamaz!.. Bulsa da, bu kadar kısa sürede, atılan çamuru temizleyemez” hesapları mı yatmaktadır?.. “Hükümet’i şaibe altında bırakmayı” amaçlayan bu “plân”da, “Amerikalı Neocon’lar”ın yanısıra, “Amerika’daki silah ve petrol devlerinin Türkiye temsilcisi bir işadamı” da rol oynayacak mı?.. Ve son soru: “Yükselme tutkusu” uğruna, TSK’yı da zor duruma düşüren bu “paşa” kimdir?.. “Neocon’lar tarafından kullanıldığı”nın farkında değil midir?.. Bu paşa, “kendi önünde bulunan ve yükselmesini engelleyecek herkesi harcamayı” göze almış mıdır?.. “Embedded gazeteci”nin dilinin altında sakladığı ve “8-10 gün sonra olacak”ları sıraladığı gelişmelerin kaynağı bu “paşa” mıdır?.. “Soru”larım, şimdilik bu kadar!.. “Durum”ları ise, bekleyip göreceğiz!.. Yayına hazır “düzmece senaryo”lar azzz sonra!.. Habervakti |
|
||||
Kendini mi tanimladin, asure arayanla?
<a href="redirect.jsp?url=http://209.85.135.104/search?q=cache:ixglLPnjc30J:www.evkd.org/arsiv/MISYONERLIK/M%D0%ACSL%D0%ACM~1.DOC+m%C3%BCsl%C3%BCman+kadinla+ hiristiyan+erkegin+evlenmesi&hl=de&ct=clnk&cd=4
Müslümanın" target="_blank">http://209.85.135.104/search?q=cache:ixglLPnjc30J:www.evkd.org/arsiv/MISYONERLIK/M%D0%ACSL%D0%ACM~1.DOC+m%C3%BCsl%C3%BCman+kadinla+ hiristiyan+erkegin+evlenmesi&hl=de&ct=clnk&cd=4 Müslümanın</a> Hıristiyanla evlenmesi üzerine... Soru: Son devrelerde Avrupa’da çalışan işçilerimizle Hıristiyanlar arasında evlenme olayları yaşanmakta, hatta bu konudaki yakınlaşmalar ailenin istemediği boyutlara bile ulaşmaktadır. Müslüman bir erkeğin Hıristiyan kadınla evlenmesinin caiz oluşuna bakılarak, Müslüman kızların da Hıristiyan gençlerle evlenebileceği yolunda kıyaslar yapılıp uygulamaya bile konmaktadır. Aile ise çaresizlik içinde konunun dinî hükmünü merak etmektedir. Bu bakımdan şüphelerden kurtaracak bilgiye ihtiyaç vardır. Bu konuda bizi bilgilendirirseniz bilenlerin kararlılığını göstereceğiz elbette. Müslüman-Hıristiyan evliliğinde ölçü nedir? Hangisi caiz, hangisi değildir? Cevap: Konuyu, kolay anlaşılması için iki madde halinde özetlemeye çalışayım izin verirseniz. 1- En başta esas olan; Müslüman’ın kendisi gibi inanan Müslüman’la evlenmesidir. Aile ancak ortak inanca sahip eşlerle huzur bulur, inanmış nesil ancak böyle uyumlu yuvada kolay yetişebilir. Bu, tartışma götürmeyen bir gerçektir. Bununla beraber, Müslüman erkeğin kendi gibi inanmayan ehli kitap Hıristiyan bir kadınla (mecbur kaldığı yerde) evlenmesi de caiz görülmüştür. Yapılan nikah geçerlidir. Ancak, Müslüman aileye Hıristiyan bir gelin gelince halli zor sorunlar da ortaya çıkabilir ileride. Çünkü iki ayrı din mensubu eşlerin bir gün çocukları olacaktır. Bu çocukları, hangisinin dinini öne alacak, hangisini yanlışlıkla yorumlayacaktır? İkisi de yanlış diyemeyeceği gibi, ikisi de doğrudur da diyemeyecektir. Öyle ise bu çocukların ruh hali ne olacaktır; ayrı din mensubu ana baba karşısında? Burada miras konusunda da sorunlar aileyi beklemektedir. Aslında İslam’da doğan çocuklar, ana babanın hayırlısına tabidirler. Doğru din mensubuna verilmeli, onun terbiyesine terk edilmelidir. Ama buna ne ölçüde razı olur Hıristiyan ana? Bu gibi ileride çıkabilecek sorunları kendileri çözeceklerdir artık. Belki de Hıristiyan anne Müslüman ailenin gösterdiği güzel örneklerden etkilenerek Müslüman olacak, aileyi topyekun mutlu ve huzurlu kılacaktır. Öyle bir görevin bulunduğunu da unutmayalım. 2- Müslüman bir erkeğin Hıristiyan bir kadınla yaptığı bu evliliğinin caiz oluşundan hareketle, Müslüman bir kızın da Hıristiyan bir erkekle evlenebileceğinin caiz olacağını söylemek mümkün değildir. Çünkü bu anlayışta, ikisi arasındaki büyük farkı fark etmemek vardır. Şöyle ki: Hıristiyan bir kadının vardığı Müslüman erkek, Hıristiyan karısının kitabını, peygamberini inkar etmiyor, tam aksine tasdik ediyor, hürmet ve saygıda asla kusur göstermiyor. Böylece Hıristiyan kadın vardığı Müslüman erkekte din açısından bir aşağılanmaya ve saygısızlığa maruz kalmıyor. Bir kaybı da söz konusu olmuyor. Müslüman bir kızın varacağı Hıristiyan bir erkek ise, böyle bir tanıma ve saygıya sahip değildir. Hıristiyan erkek, alacağı Müslüman kadının inandığı Hazreti Muhammed’i (sas) de Kur’an-ı da tasdik etme yolunda bir yaklaşımı söz konusu olmuyor. Böylece Müslüman bir kız, Kitap’ını da Peygamber’ini de dinini de açıkça inkar eden bir erkeğin nikahı altına girme aşağılanmasına maruz kalıyor. Yapılacak evliliğin engeli de bu aşağılanma ile meydana geliyor. Böyle bir evliliğin tek çaresi, Hıristiyan erkeğin de Müslüman erkek gibi aldığı Müslüman kadının Kitap’ını ve Peygamber’ini tanıyarak şehadet kelimesiyle bu inancını açıklamasıdır. Böylece Müslüman kadın da Hıristiyan kadın gibi dinini inkar etmeyen biriyle evlenmiş olma eşitliğine kavuşmuş bulunacak, konu adil şekilde halledilmiş olacaktır. Demek oluyor ki; hiçbir kadın, Kitap’ını, Peygamber’ini inkar ederek kendisini aşağılamış olan bir erkekle evlilik yapmaya kendini mecbur duruma düşürmemeli, geçersiz bir evlilik yapmaya mahkum hale gelmemelidir. Bakara Suresi ayet 221 ile Maide Suresi’nin 5. ayetinin açıklamalarına bakılabilir. 16.08.2005 e-posta adresi:a.sahin@zaman.com.tr |