| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
#21
|
|||
|
|||
serefsizleri desifre edin
kürdüm diyerek bazi türkler, pislik yaparak kürtleri lekelemek istiyorlar.
türküm diyerek bazi kürtler, pislik yaparak türkleri lekelemek istiyorlar. aleviyim diyerek bazi sünniler, pislik yaparak alevileri lekelemek istiyorlar. sünniyim diyerek bazi aleviler, pislik yaparak sünnileri lekelemek istiyorlar. arkadaslar burada bu tür mahluklardan uzak durun. bunlarin amaci sizin kafanizi karistirmaktir. misal olarak bir üyey burada sünni olarak kendisini tanitip, müslümanlikta basörtüsü yoktur. namaz kilinmaz ve siz yanlis kiliyorsunuz demektedir. hadisleri yalan yanlis olarak gösterip, hz. Muhammed sav yi arap olarak hitap eder. bu serefsizler genelde kasar nuri öztürkü referans olarak gösterirler. ama sizin bilginize sunu sunmak istiyorum. o serefsiz bir alevi ailesinden gelme. ama kendisinin alevilikle hicbir alakasi olmadigini düsünüyorum. cünkü gercek alevi böyle bir serefsizligi yapmaz. mahalle agziyla böyle insanlara orospucocugu derim ama benim terbiyem buna müsade etmiyor. dikkatli olun arkadaslar, kafanizi karistirmak isteyen bu serefsizlere kanmayin |
#22
|
||||
|
||||
En igrenc duydugum tür ıpnelerdir. Sen kendini nasıl tanıtırsan tanıt.. İpne oldugun her halinden belli. Teyzesinin kızına tecavuez eden ipne senii..
|
#23
|
|||
|
|||
Zitat:
sen istedigin kadar bu serefsiz oyununu oynamaya calis. desifre etmek benim hosuma gidiyor |
#24
|
||||
|
||||
Zitat:
Ich bin gross und stark diyorsun ama gercek hicte öyle degil, cobut boylu, bebek omuzlu, pörtlek kurbagi gözlü, Theo Waigl ka$li teyzesinin kizindan haric baska kimseyle duygusal iliskisi olmamis ki oda Stockholm sendromudur :-D bir yavsak cikiyor karsimiza :-D Hadi dis görünümden gectim ama icinde de bi bok yok, ancak ipnelik hayallari ve gernegross söylemler.. Wach mal auf kleiner mann, in welcher Realitität lebst du eigentlich? |
#25
|
|||
|
|||
"Tanrım, uzun zamandır kapını çalmadım, biliyorum. Açıkçası beni hala dinler misin, emin değilim. Ama halimi görüyorsun. Bunalıyorum. Bana ya hakiki bir aşk ver -ver ki kurtulayım bu sıkıntıdan, sıkışmışlıktan- ya da beni öyle duyarsız yap ki hayatımda aşk olmayışını umursamayayım."
Elif Şafak, Aşk |
#26
|
|||
|
|||
Zira aşk iktidarı sever. Bu sebeptendir ki başkalarına ölümüne âşık olabiliriz ama bize ölümüne âşık olanları içten içe küçümser, öteleriz.
Elif Şafak, Baba ve Piç |
#27
|
|||
|
|||
"şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum! bu eksik sana değil, bana ait...bende inanmak noksanmış...beni bu kadar çok sevdiğine bir türlü inanamadığım için, sana aşık olmadığımı zannediyormuşum..bunu şimdi anlıyorum.demek ki insanlar benden inanmak kabiliyetini almışlar...ama şimdi inanıyorum...sen beni inandırdın...seni seviyorum..."
Kürk mantolu Madonna , Sebahattin Ali |
#28
|
|||
|
|||
“Die Sprache ist die Quelle aller Missverständnisse”
Der kleine Prinz |
#29
|
|||
|
|||
Sürmelibey ile Telli Senem'nin hikayelerini cok severdim cocuklugumda hala da seviyorum..
Acikli da olsa gercek oldugu icin güzel bir hikaye... Sanki bize tanimadigimiz yasamadagimiz anilarimizi anlatiyormus gibi..... Benim okudugum kitapta Sürmelibey'in nerde oldugu belli olmuyordu, yani mechule karisiyordu ama bu da güzel bir hikaye.. Malesef okudugum kitabin internette alintisini bulamadim. Ama bu da güzel.... ALDI SÜRMELİBEY: Yücesinde yavru şahan beslenir, Engininde arap atlar seslenir, Sen ağlama sülüflerin ıslanır, Gel dola boynuma kolun, düş ile. ALDI TELLİ SENEM: Nasıl ağlamayım ağam sözüne, Doğrulup da bakmadın bir yüzüme; Ben de gidem düşürürsen izine, Bir işim yok yaren ile, eş ile. ALDI SÜRMELİBEY: Yârden ayrılanın hiç sönmez nârı, Göklere erişir ah ile zarı, Küstüm, gidiyorum, hiç gelmem gayrı, Gözle selamımı uçan kuş ile. ALDI TELLİ SENEM: Solsun al yeşilim, sandıkta basmam, Sen bana küssen de ben sana küsmem, Yolunu gözlerim, umudum kesmem, Tez gel ağam tez gel, yazla, kış ile. ALDI SÜRMELİBEY: Giderim sevdiğim, gözleme yolum, İstedim Mevla'dan vermiyor ölüm, Kırıldı kanadım, tutmuyor kolum, Gayrı gecelerim dolar düş ile. Sürmelibey, böyle deyip kesti. O böyle deyip kesti ya, Telli Senem, Sürmeli'nin atının yularından tutmuştu. Sürmeli, atını sürmek istedi, ama Telli Senem, koyvermiyordu atın başını. Bunun üzerine, aldı Sürmelibey, bakalım ne dedi: Koyver zalım koyver atın gemini, Bana sürdürmedin dünya demini, Gelmem gayrı sana, ettim yemini, Eğlen artık yaren ile, eş ile. Sürmelibey, böyle deyip, bu kez, atını kamçıladı. At bir şahlandı, bir kişnedi, o vakit, Telli Senem'in elinden kurtardı başını. Telli Senem, bağrı başlı gözü yaşlı, oracıkta kalakaldı. "Kalakaldı..." demem sözün gelişi... Sürmelibey, gözden yiter yitmez, Telli Senem, bayılıp olduğu yere düştü. Aldılar, konağa getirdiler. Getirdiler ya, taşta soluk var, Senem'de soluk yok. Öldü sandılar. Aman yaman... Sonuda, güç hal ile kendine getirdiler. Telli Senem kendine geldi ya, artık bu Senem, o Telli Senem değildi. Bir anda çökmüştü. Göz yaşları da pınar olmuş, akar dururdu. O böyle ağlayıp sızlayadursun, biz gelelim Sürmelibey'e: Sürmelibey, Toroslardan, Menemenci'den atını sürünce, durup dinlenmeden, soluğu Çukurova'da aldı. Çukurova, nice gurbetçileri bağrına basmıştı. Sürmelibey'i de bastı. Sürmelibey, Çukurova denizinde yitip gitti, imi timi belirsiz oldu. Uzun, çok uzun bir süre, nerdedir, ne yapar, bilen eden olmadı. Ben diyeyim beş yıl, siz deyin on beş yıl... Böyle uzun bir süre. Bu arada Telli Senem'in anasıyla babası öldü. Kimi kimsesi kalmayınca, Senem, kalktı Sıvas'a, ablası Akbilek'in yanına gitti. Hızır Ağa, Telli Senem'in de babası sayılırdı bir bakıma. Onun kanadının altına sığındı Senem. Hızır Ağa, Sürmelibey gitti gideli, uykuyu düneği yitirmişti. Dört bir yanda, Sürmeli'yi aratıyordu. Aratmadığı yer yoktu. Ama, Sürmelibey'i koydunsa bul! Ama, günün birinde, Sıvas'a uğrayan bir kervandan, Sürmelibey'in Çukurova'da olduğu haberi alınınca, dünyalar Hızır Ağa'nın oldu. Hızır Ağa'nın evi bir anda dirildi, Telli Senem'in de yüzüne kan geldi. Hızır Ağa, haberi alır almaz, oğlu Arif Bey'i yola çıkardı. Arif Bey, günlerce at sürdükten sonra, Çukurova'ya geldi. Geldi ya, nerde bulacaktı Sürmelibey'i? Mersin'in, Tarsus'un hanlarını gezdi, sormadık kimse bırakmadı. Ama, bir bilen çıkmadı Sürmelibey'i. Arif Bey, Adana'ya at sürdü. Adana, o zamanlarda da kocaman bir kentti. Adam yiten sokakları, sayısı bilinmeyen hanları vardı. Arif Bey, günlerce, o han senin, bu han benim, gezdi durdu. Sürmeli'ye benzeyen birini gördü mü, yüreği cızz.. ediyordu. Acep kardeşini nasıl bulacaktı? Adana'da Kâhyaoğlu Hanı'nda rastladığı bir adam, sonunda, Arif Bey'e bir umut ışığı yaktı. Anavarza'ya yakın bir köy vardı, Hacılar köyü derlerdi. Orada, Sürmeli adında birine rastlamıştı bu adam. Ama bu Sürmeli, sayrı düşmüş, ölümsek biriydi. Arif Bey, bu kez de Hacılar köyüne doğru at sürdü. Yine günlerce gitti. Sora sora Hacılar köyünü buldu. Sürmeyi'nin yattığı evi hemen gösterdiler ona. Arif Bey, Sürmeli'nin evine geldi ki, ne göre? Sürmeli mi, değil mi, bir adam yatmakta, sararıp solmuş, bir deri bir kemik kalmış. Onu, sesinden tanıdı ancak. Sürmeli, Arif Bey'i tanımıştı. Kalkıp boynuna sarılmak istedi ya, kendinde güç bulamadı. Arif Bey kardeşinin halini görünce, başladı gözlerinden siyim siyim yaş akıtmaya. Ve de aldı Arif Bey, bakalım Sürmelibey'e ne dedi, o ne yanıt verdi, oradakiler ne dinlediler, biz ne okuyalım: ALDI ARİF BEY: Kardaş ne yatarsın Çukurova'da? Kalk kardaş gidelim sılaya doğru, Anan baban seni bekler sılada, Kalk kardaş gidelim sılaya doğru. ALDI SÜRMELİBEY: Gitmem kardaş gitmem sıla şen olsun, Bastığım topraklar teberik kalsın, Öyle memlekete düşmanım varsın, Sıla da bir, gurbet il de bir bana. ALDI ARİF BEY: Kalk kardaş gidelim dağlar başından, Av edelim kekliğinden kuşundan, Zamantı Irmağı’ndan, Pınarbaşı'ndan, Kalk kardaş gidelim sılaya doğru. ALDI SÜRMELİBEY Kardaş o dağlarda dağlarım mı var? Al yeşil çubuklu bağlarım mı var? Ah çekip ardımdan ağlarım mı var? Sıla da bir, gurbet il de bir bana. ALDI ARİF BEY: Dertli babam dövünürken, sızlarken, Oğlum nerde diye anan ağlarken, Telli Senem evde seni beklerken, Kalk kardaş gidelim sılaya doğru. ALDI SÜRMELİBEY: Gitmem kardaş gitmem sıla düzüne, Huri kızı olsa bakmam yüzüne, Benden selam söyle zalım kızına, Sıla da bir, gurbet il de bir bana. ALDI ARİF BEY: Çukurova yana yana örd'olur, Her sineği bir alıcı kurt olur, Sen gitmezsen yüreğime dert olur, Kalk kardaş gidelim sılaya doğru. ALDI SÜRMELİBEY: Kimse sormaz imiş garip halini, Saramadım ak duvaklı gelini, Varınca öp anam babam elini, Sıla da bir, gurbet il de bir bana. Sürmelibey, bu sözleri de söyledikten sonra, artık konuşacak güç bulamaz oldu kendinde. Soluğu hırıldamaya başladı. Çok geçmeden de, bir daha açmamak üzere, gözlerini yumdu. Sürmelibey'in öldüğünü gören Arif Bey'in ağıdı figanı gökleri tuttu ya, gitmişten gelmiş mi olur? Ne demişler? "Az yaşa çok yaşa, sonunda gelecek bu başa" demişler. Eninde sonunda ölüm var ya, şu yeryüzünde sağlıklı, mutlu yaşamak da var. Ama, Sürmelibey ile Telli Senem, bir karayürekli yüzünden mutlu olmadılar. Karayürekliler utansın! Her ne hal ise... Arif Bey, Sürmeli'yi o köyde toprağa verdi. Eli boş, gözü yaş olarak da Sıvas'a döndü. Döndü ya, artık ondan sonrasını ne ben deyim, ne siz dinleyin... Yol tozar, söz uzar derler. Sözü uzatmak neye yarar? N'olsa ki hey n'olsa, şu yeryüzünde herkes mutlu olsa ne var? Olsun demekle olmuyor yazık ki! Ama yine de biz, bunu dileyelim, sevgili okurlar. Geändert von the_last_time (15.07.2013 um 14:19 Uhr). |
#30
|
||||
|
||||
Hayat, dağınık tutkulardan ibarettir… Sen onları toplamak için uğraşırken, an olur, biraz daha dağıttığını hissedersin. Elbette bulmak istediklerin ayağına gelmez, sen ona sahip olmak istiyorsan mutlaka emek vereceksin. Tutkuları vardır insanın, hepsini yaşamaya ömür yetmez. Onun için de akıllı olan insan, pişman olmayacakları hayat tarzını arayıp bulurlar yaşamak için… Bırak, ulaşmaya güç yetiremediklerin yerinde kalsınlar. Onları da yitik sevdalarının arasında bırak.
BABAMDAN SONRA- Ahmet Günbay Yıldız Alinti |