Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
  #31841  
Alt 08.02.2007, 19:22
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Senin gözünde ne olup, olmadığını

soran olmadı.

Hıristiyan dünyasında Paulusun yerinin ne olduğu açıklandı.

Ama, önce sana danışmalılar Hıristiyanlar kime elçi deyip diyemeyecekleri için değil mi ama!.

Allah, allah nelerle tartışıyoruz.

güzel kardeşim dindar olabilirsin, din okumuş olabilirsin İslamı tek doğru olarak bilebilir ve kabul edebilirsin, inançlı olabilirsin vs, vs. Lütfen bırak da insanların kendi bildikleri, inandıkları kutsal gördükleri değerlere ve kavramlara dünden bu güne kadar sevdikleri ve öğrendikleri gibi değer versinler.

Sana danışıp izinler almak zorunda kalmasınlar.

Yaşamda hiç bir yol yoktur ki mutlak temiz, doğrudur. Her yolda yanlışlıklar ve yalanlar olduğu gerçeklerde vardır.

Her yolu insanlar en hassas süzgeçlerden kendisi için geçirmelidir, bir başkası için değil.

Benim senin ile gerçekten yazışabilme ve dialog kurabilme yeteneklerim bitti. Yine ortamı germenin anlamı yok.

Lütfen yazışma benim ile.

Ben buraya canımın sıkılması için girmiyorum.
  #31842  
Alt 09.02.2007, 15:09
Benutzerbild von oezsu
oezsu oezsu ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Yaptiklarini bana mal etme lütfen..

Ortami geren sensin...ben sual yönetiyorum sen siddetli bi sekilde cevap veriyorsun..


Paulus sadece Romalilara mektup yazdi diye Peygamber etiketinimi hak ediyor???Ne alaka??

Ben hic bir zaman burada Ben Dindarim diye bi tez atmadim ortaya! Ortaligi karistirma...

Savunacaksan kendi fikirlerini savun.. Insanlara saldirma!!!Cünkü bu tarz davranis sadece aciz insana yakisir
  #31843  
Alt 09.02.2007, 15:09
Benutzerbild von oezsu
oezsu oezsu ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Eller var - Sami Hocaoğlu

Eller var…
Eller var. Karıştırıcıdır. Her şeyi karıştırır. Münasebetsiz ellerdir bu eller. Olur olmaz yere sokulur. Girmemesi gereken yerlere girer. Karıştırıcı eller, pislikten kurtulmaz. Çünkü karıştırma aşkı her şeyi kapsadığı için, bunlar arasına pislik de girer. Bu tür eller bulaştığı pisliğin faturasını kendi karıştırıcılığına kesmez. "Oralarda ne arıyordun?" diyene, "Öyle her şeyi ve her yeri karıştırırsan, boyuna kadar necasete batarsın" diyene söyleyecek bir sözü yoktur.

Eller var.

Düzenleyici ve düzelticidir. Çapak gördüğü göze yumruk olmaz. Kimseye hissettirmeden, bir ana şefkatiyle o çapağı alır. Yüzün ve gözün güzelliğini çapağa feda etmez. Değdiğini bozmaz, düzeltir. Düzelteceğim diye "düz" hatta "dümdüz" etmez. Çünkü bu eller, amuda kalkıp da dünyayı düzeltme iddiasına soyunan "ters"lerin elleri değildir.

Eller var.

Hiçbir taşın altına girmeye yanaşmaz. Nice taşlar, kayalar, dağlar kaldırılır. O pamuk eller arazi olmuş, ortalardan tüymüştür. Ara ki bulasın. Israrla o elleri arar gözleriniz, ama yok. Sıkıntıya gelemez pamuk eller. Fakat dağlar gibi taşları taşımaktan yorgun ve bitap düştüğü için ayağı sürçenleri, tökezleyenleri görmeye görsün bu eller. Hemen ovuşturma vaziyetine girerler. Utanmadan yakasına sarılır, tokatlamaya yeltenirler. Utanmaz eller. Taşın altına sokmaya gelince toz olan bu eller, yakaya sarılmaya gelince aslanpençesi kesilir. Kırılası eller o eller.

Eller var.

Pamuk değil, nasır tutmuştur. Neden olacak? Elbet, her yarım kalmış yükün altına girdiği için. Her hayırlı teşebbüsün ucundan tuttuğu için. Her yükü ağıra el atığı için. Her yolda kalmışın kolundan tutup kaldırdığı için. Her dermanı tükenmişe derman kattığı için. Öpülesi eller o eller.

Eller var.

Vuracağı yeri bilmez, duracağı yeri bilmez. Kabarmış bir koltuğun elleridir bunlar. Sürekli tokat halinde gezer. Hiçbir şey bulamazsa, havayı tokatlar, suya yumruk atar. El ele vermişler zincirine girip, diğer ellerle birleşmez bu eller. Aksine birleşmiş elleri çözüp ayırır, kırıp koparır. Kırıp koparacağı başkalarının eli tükenirse, bu kez kendi ikizine yönelir, onu kırar, ona vurur.

Eller var.

Vuracağı yeri de bilir, duracağı yeri de. Dostu da tanır, düşmanı da. Yalnız dosta değil, düşmana bile rahmettir o eller. Yara sarar, ayıp örter. Bir ananın elleri gibi, okşayacak yetim, yaşını silecek öksüz, sıvazlayacak kırık yürek arar. Yıkılmışları yapar, dağılmışları toplar, yarımı tamamlar, tamamı kucaklar, ayrılanı birleştirir, birleşeni sıklaştırır.

Eller var.

Her önüne gelenden bir şeyler ister. Hiç işe girişmez, hep beleşe girişir. Sürekli istemek için açılır. Almaya bayılır, vermekten nefret eder. Bu ellerin bildiği tek dua "Rabbena hep bana"dır. Böyle elleri bin kez de doldursanız, bin birinciyi ister. Hapsini de kendi cebine boşaltır. Başka elleri de görmek gibi bir derdi yoktur. Bencil eller bu eller.

Eller var.

Hep almaz, ama hep verir. İddialı değildir, fakat kararlıdır. O elleri herkes ortalarda görmez. Muhatabının gözüne sokulmaz. Alkışı hak edeni alkışlamaktan çekinmez, fakat kendisi alkış istemez. Verirken görünmemek için köşe bucak saklanır. O eller, bir Allah"tan ister, başkasından istemektense taş kesilmeyi tercih eder. Fedakâr eller o eller.

Eller var.

Sürekli bedduaya durur. Bedduaya duran, suizanna ayarlı, kara yüreklere bağlı eller bunlar. Armudun sapı der, beddua eder. Üzümün çöpü der, beddua eder. Kusursuz kadı kızı arar, fakat kendisi pür-taksirdir. Herkese beddua için açılan bu uğursuz eller, herkesin ellerinin kendisi için duaya kalkmasını bekler. Bunu bulamadığında da yumruk olur, sağa sola saldırır. Haddini bilmez, kadir bilmez eller.

Eller var.

Sürekli duaya durur. Peygamberlerin ellerinden bir hisse kapmıştır. Dostlarına değil sade, düşmanlarına bile duaya durur. Sevdiği güllerin dikenleri tarafından kanatılınca, gülü kökünden sökmeye kalkışmak gibi bir cinayet işlemez bu eller. Aksine, gülünü sevdiği için, kendini kanatsa da, dikenini de sever. İçinde hayır olan bir yüreğe bağlı eller bunlar. İçinde umut ve sevgi olan bir yüreğe bağlı eller…

Ellerinize bakın, kendinizi tanıyın! Zira onlar, sizin aynanızdır.

Allah"ım! Ellerimizi bırakma!
  #31844  
Alt 09.02.2007, 19:18
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard o.T.

pavlus-Kimdir?


Paulus=Pavlus, Tarsus’lu Saul

MS 10-67

Önce İsa’ya Karşı olduğu halde sonradan O’na inandığını söyleyen ve İsa a.ın Mesajını Evrensel bir Din olarak biçimlendiren-Dönüştüren Ferisi..

Filosofi Açısından İleri sürüldüğüne göre İsa ve Havarileri İnanç ve Özlemleri bakımından Yahudi kalmışlardı. Hristiyanlığı Bütün İnsanlığı kavrayacak bir Din olarak biçimlendiren Saint Pavlus’dur, denir.

Ünlü Mektupları’nda Hıristiyan Öğretisi’nin Bütün Dogmaları’nı saptadı. Adem’in Suçu’yla başlayan İlk Günah Kavramı, O’nun tarafından İleri sürüldü. İsa’nın Kutsallığı’nı taşıdığı Dogması O’nundur. Kıyamet Günü’nde İsa’nın Yeryüzü’ne inerek iyi Hiristiyanları dirilterek Sonsuz Mutluluğa kavuşturacağı İnancı O’nun tarafından düzenlendi. Hıristiyan Kiliseleri’ni biçimlendiren O’dur.

Roma’da Başı kesilerek öldürüldü.

Filosofi Tarihçisi Alfred Weber şöyle der:’ Tarsus’lu Pavlus bu Dini Ulusal Kabuğu’ndan kurtarınca, artık hiçbir Şey O’nun Grek-Roma Alemi’nde ilerlemesine Engel olamadı.’

Tarsus’da doğduğu sanılır. İsa’nın Ref’inden sonra onun Öğretisini benimseyen ve Hristiyanlığın bir Yahudi Mezhebi olmaktan çıkıp bir Roma Dini’ne dönüşmesine Belirleyici Katkı’da bulunan Kişi. Yeni Ahid’in yaklaşık 1/3 ünü oluşturan Mektuplar’ı Günümüze ulaşmış en Eski Hristiyan Metinleri’dir. Hristiyan İlahiyatı’nın Temellerini oluşturur. Yeni Ahid’deki Resullerin İşleri Kitabı’nın Yarıdan Çoğu Pavlus’un Etkinlikleri’ni aktarır.

Tarsus o Dönem’de Ünlü Stoacı Düşünürler’in Yurdu’ydu. Yöre’deki pek çok Yahudi gibi Pavlus’da Roma Yurttaşlığı’nı kazanmış bir Aile’den geliyordu. Bu nedenle hem Yahudi adı Saul’u hem de Romalı Adı Pavlus’u kullanıyordu. Yahudi Önderi I.Gamalyel Dönemi’nde Kudüs’de Hahamlık Öğrenimi gördü. Geçimini Çadır Ustalığı’yla sağladı. Bağnaz bir Ferisi olarak Hristiyanlığı Yahudilik Karşısında Büyük bir Tehdid saydığı için Kilise Üyeleri’ne Yönelik Kıyımlar’da Etkin Rol aldı. Hristiyanlar’ın peşine düşmek üzere Şam’a giderken Yol’da İsa’nın Görüntüsü’yle karşılaşınca Tevbe etti ve kendini Yahudi olmayanlar arasında Hristiyanlığı yaymaya adadı.

Pavlus bundan sonra bir süre Arabistan’da Tek başına yaşadı. Şam’a yerleşti. Bir ihtimalle İsa’nın Öğretisi’yle ilgili Geniş bir Bilgi edindi. 3 Yıl Sonra İnançları yüzünden buradan kaçmak Zorunda kaldı. Kudüs’e geldi. Orada Petrus’la ve İsa’nın Kardeşi olarak anılan Yakup’la tanıştı, böylece Havariler arasına girdi. Ferisiler’in kendisinden Öc almasından çekindiği için 2 Hafta sonra Kilikya’ya doğru Yol’a çıktı. Barnabas’a Yardımcı olmak için Antiokheia’ya gittiğinde Pavlus’un Yahudi Kökenli Hristiyanlar Karşısında Yahudi Kökenli olmayanlar’dan yana Tutum alması, onun Hristiyan Öğretisi’nin Gelişmesine Katkısının Başlangıcını oluşturdu. Bundan sonra Antiokheia Pavlus’un Hristiyanlığı Yayma Etkinlikleri’nin Merkezi oldu.

Pavlus, Yeni Kiliseler kurmak Amacıyla Antiokheia’dan yola çıkarak başladığı İlk Gezisi’nde Barnabas’la birlikte Kıbrıs (Salamis ve Paphos (Baf)), Perge, Pisidia, Pamphylia, İkonion (Konya), Lystra (Hatunsaray), Derbe ve Attaleia’da (Antalya) konakladı. Denizyolu’yla Antiokheia’ya döndükten sonra, Yahudi Kökenli olmayan Hristiyanlar’ın Hitan olmaya zorlandığı Yönündeki Haberler üzerine Barnabas ve Titus’la birlikte Kudüs’e gitti.

Yine Antiokheia’dan başlayan II.Gezisi’ndeyse Roma Yurttaşı Silas’la birlikte Galatia’ya doğru Yola çıktı. Lystra’da yanına Timotheos’u da aldı. Ardından Troas’a, oradan da Makedonya’ya gitti ; Thessalonike, Philippi (Filippoi) ve Beroia’da (Veroia) Kiliseler kurdu. Philippi’de Silas’la birlikte bir süre Tutuklu kaldı. Thessalonike ve Beroia’da Yahudiler’in düşmanca Davranışları Karşısı’nda Atina’ya kaçmak Zorunda kaldılar. Rasuller’in İşleri’nde (17/19-34) Yer alan, Pavlus’un Atina’da Areopagos Meclisi’nde yaptığı Konuşma, Filosofi Geleneği ile yetişmiş bir Topluluğa Hıristiyanlığı Sunma Çabasını yansıtıyordu.

Pavlus Kilise kurmaksızın Atina’dan ayrılarak Korinthos’a gitti. Orada Prokonsül Gallio’nun Huzuruna çıktı. Ardından Ephesos, Caesarea ve Kudüs’e gittikten sonra Antiokheia’ya döndü. Bundan sonra kurduğu Kiliseleri güçlendirmeye çalıştı.

Önce bir kez daha Ephesos’a giderek 3 Yıl orada kaldı. Muhtemelen Kolossai, Hierapolis ve Laodikeia’da Yeni Kiliseler kurdu. En Önemli Mektuplar’ını bu Dönem’de Kaleme aldı. Korinthos’da ortaya çıkan Ciddi Sorunlar’ı Çözme Umudu’yla oraya gittiyse de bu İlk Girişim’de Başarılı olamadı. Ephesos’a döndü.

Sonra II.kez Makedonya’ya, oradan da yine Korinthos’a gitti. Bu kez Amacına ulaştı. Orada kaldığı 3 Ay içinde, Hristiyan İlahiyatı’na en Önemli Katkılarını içeren Ünlü Romalılar’a Mektup’u yazdı.

Pavlus’un Romalılar’a Mektup’unun Görünüşteki amacı Kudüs’teki Yoksul Kilise için toplanan yardımları oraya götürdükten sonra İspanya’ya giderek bu Ülkeyi Hristiyanlaştırma Tasarısında onların Yardımını istemekti. Bu nedenle, Yahudi olmayanlar’ın da Hristiyanlığa kazanılması gerektiği tezini uzun uzadıya açıklıyordu. Pavlus’a göre Tanrı bütün İnsanlar’ın Kurtuluşunu amaçlamıştı. Tanrı’nın bu Bağışı ancak İsa Mesih’in Çarmıh’ta can vererek sunduğu Kurban’a iman ederek elde edilebilirdi. Tek başına Tanrı Yasaları’nın Kurtuluşu getirmesi imkansızdı. Şeriat Günahkarlı’ğın Doğası’nı sergileyebilirdi, ama İnsanlar’ı Doğruluğa eriştiremezdi.

Toplanan Yardım’ı Kudüs’e getiren Pavlus orada, Yahudi Kökenli olmayan Yandaşlar’ından birini Yahudiler’in Ünlü Kudüs Mabedi’nin onlara yasaklanmış Bölmeler’inden birine soktuğu Suçlamasıyla tutuklandı. Tutuklanması gerçekte Pavlus’u Yahudiler’in Galeyanı’ndan Koruma’yı da amaçlıyordu. Roma Yurttaşı olduğu için Kötü Davranış’la da karşılaşmadı. Ama bir Suikast Girişimi ortaya çıkarılınca, Roma Garnizonu’nun bulunduğu Caesarea’ya götürüldü. 2 Yıl Tutuklu kaldıktan sonra Festus adlı Vali’nin onu yargılamak üzere Kudüs’e göndermek istemesine karşın Pavlus bunu reddederek Neron’a başvurdu. Sonbahar Sonları’nda başlayan Roma Yolculuğu Sırası’nda, onu da taşıyan Gemi’nin Kaza’ya uğraması Nedeniyle 3 Ay Malta’da kaldı. Sonunda MS 60 İlkbaharı’nda Roma’ya ulaştı. 2 Yıl Süre’yle yargılanmayı bekleyerek Ev Hapsi’nde tutuldu. Yeni Ahid’teki Mektupları’nın bir Bölümü’nü de bu Dönem’de yazdı.

Pavlus’un Rasuller’in İşleri’nde Yer alan Öyküsü bu Aşama’da Sona erer. İmp.Neron Dönemi’nde (MS 54-6 Ölüm Cezası’na çarptırıldığı Yönünde Tezler vardır. Buna karşılık, Pavlus’un ilk kez aklandıktan sonra Yunanistan, Anadolu ve Girit’te Hristiyanlığı Yaymayı sürdürdüğü, ama 2.Kez yakalanarak Roma’ya getirildikten sonra İdam edildiği Tezini desdekleyen bazı Metinler’in doğruluğu Kuşkulu’dur.
Pavlus’un Mektup Yeni Ahid’de, Yazar olarak Pavlus’un Adını taşıyan Metinler.. Bu Grupta Yer alan 7 Mektub’un (Romalılar’a, Korinthoslular’a I,II, Galatialılar’a, Philippililer’e, Thessalonikeliler’e I, Philemon’a ) Yazarının Pavlus olduğu konusunda Tartışma yoktur.
Kolossaililer’e ve Ephesoslular’a seslenen 2 Mektup ile Thessalonikeliler’e II.Mektup’un Pavlus’un Müridlerince daha sonraki Tarihler’de yazıldığı sanılmaktadır.Geleneksel olarak Pavlus’a dayandırılan 3 Metnin (Thimotheos’a I,II ile Titus’a Mektup) Pavlus Takma Adıyla başka Yazarlarca Kaleme alınmış olabileceği Tartışmalı’dır. Doğu Kiliseleri’nin Pavlus’un Mektupları arasında saydığı İbraniler’e Mektup Başlıklı Metin ise Batı Kiliseleri’nce bu Grup dışında tutulur.
Pavlus’un kurduğu Kiliseler’in Sorunları’nı aydınlatmaya çalışan Mektuplar muhtemelen 7.Saat’in Sonları’nda ya da daha sonra Bütün Kiliseler’de kullanılmak üzere bir araya getirilmiş ve o Tarih’ten bu yana Yeni Ahit’in Ayrılmaz bir Parçası olmuştur.
Galatialılar’a (y.53-54) ve Romalılar’a (y.57) Mektuplar Hristiyanlığın Yahudilik’le İlişkisini dolayısıyla Yahudi Kökenli olan ve olmayan Hristiyanlar arasındaki İlişkileri işler. Bu Metinler’de Eski Ahid’in getirdiği Yasalar ve Aklanma Sorunu Yoğun Biçim’de tartışılır. Korinthoslular’a I. (y.50-51) ve II (y.55) Mektuplar’da ise Yahudilik’ten hiç Söz edilmez. Bu Metinler Pavlus’un Yahudi olmayan Topluluklar içindeki Etkinlikler’ine dolaysız Tanıklık eder. Yeni Ahid’in en Eski Metni olan Thessalonikeliler’e I.Mektup (y.50) Eskatologya Sorunları’nı Konu alır. Thessalonikeliler’e seslenen II.Mektup ise I.sine hem Uslup Bakımından öykünür, hem de onun İçeriğini yeniden işler. Philemon’a Mektup (y.61), bağışlanacağı ve Pavlus’a Yardım etmek üzere Geri gönderileceği Umuduyla Efendisine İade edilen bir Köle’yle İlgili’dir. Philippiler’e Mektup (y.62), Pavlus’un Öğretisi’nin Çeşitli Yönleri’ni bir Tür Vasiyet Biçimi’nde bir araya getirir.
Bu Metinler’de Pavlus önce Mektub’un kimlere yazıldığını belirtir. Bundan sonra genellikle, Mektub’un Amacına Uygun bir Şükran ve Şefaat Bölümü gelir. Öğreti’nin açıklandığı Bölüm’den sonra Yazar’ın Öğütleri ve Yüreklendirici Sözleri sıralanır. Mektuplar’ın Sonu’nda ise Kişisel bazı Bilgiler ve Kutsayıcı Sözler yer alır.
Pavlus’un Timetheos’a Mektupları ile Titus’a Mektup’u herhangi bir Kilise’ye değil, Kiliseler’inde Önder Konumunda bulunan 2 Ayrı Kişi’ye seslenir. 100ler’de Kaleme alındığı sanılan Mektuplar’ın 3 ünde de İmanı Koruma, Kilise Görevleri’ne Ehil Kişileri Atama, İbadet, Kişisel Hayat’ta ve Kilise’de Disiplini sürdürme gibi Konular işlenir. İbraniler’e Mektup’ta ise ne Yazar’ın Adı, ne de Kimlere yazıldığı belirtilir. Bu Metin Gerçekte bir Mektup’tan çok bir İlahiyat Özetidir. İçerdiği Düşünceler ve Eğretilemeler Yeni Ahid’in Bütün Metinler’inden Farklılık gösterir. Yahudi Kökenli bir Hristiyan’ın Kalemi’nden çıktığı Sanılan Metin’de İsa’da gerçekleşen Vahyin Üstünlüğü ve Öteki Vahiyleri Geçersiz kılması vurgulanır. Kolossiler’e Mektup’un Özgün olduğunu savunan Araştırmacılar Yaklaşık 62 de Roma’da yazıldığını Öne sürerler. Ephesoslular’a Mektup’un ise Yaklaşık 90’da Pavlus’un bir Müridince yazıldığı üzerinde Görüş Birliği vardır.
Pavlus’un İşleri :
Pavlus’un Yolculukları’nı ve Öğretileri’ni aktaran Metin. Kanonik sayılmadığı için Yeni Ahid’in hiçbir Derlemesinde yer almayan Metinler’den.. MS 160-180 arasında yazıldığı sanılıyor.

1904’de yayınlanan 500ler’den kalma bir El Yazması, Metnin Değişik Yazarlar’ca Kaleme alınmış 3 Ayrı Metin’den oluştuğu Varsayım’ını güçlendirmiştir. Bu Metinler’in Başlangıç’ta Tek bir Kitap oluşturduğu Görüşü de zayıflamaktadır.
  #31845  
Alt 10.02.2007, 09:23
Benutzerbild von xbaburx
xbaburx xbaburx ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard İstiklal Marşı manifestosu.

şair yazar düşünür ismet özel İstiklal Marşı Derneği kurmuş.Kurduğu derneği de bu yazıyla belirtmiş.aktarmak istedim.


DOĞACAKTIR SANA VA’DETTİĞİ GÜNLER HAKK’IN

Türk milleti sıhhatini İstiklâl Harbi ile ikmal etti. Rus Çarı I. Nikola, Türkiye’yi kast ederek ve Türkiye’ye kast ederek “kollarımızda çok ağır bir hasta var” sözlerini sarf ettikten tam bir asır sonra, 1953’te, Türklüğüyle övünen bizler, dosta düşmana karşı, İstanbul’un Türkler tarafından fethinin 500 üncü yılını kutladık.

Türk vatanı dünyada eşi benzeri olmayan bir toprak parçasıdır. Çünkü orası, oradan başka bütün yerküreyi zapt eden kuvvetin emrini hiçe sayan milletin vatanıdır. Türkiye İslâm karşıtı güçlere teslim olmayı ret edenlerin vatanıdır. Eğer “Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar” karşısında bir İstiklâl Harbi vermeseydik bu vatandan, yani Türk bayrağının hür dalgalandığı topraktan, mahrum kalacaktık. Hafızamızı kaybetmeyelim: Vatandan mahrum kalmadık; ama hep mahrumiyet hissi içinde kalmaya icbar edildik. Kendimize hor bakmak asrileşmek oldu. İstiklâl Harbi’nin adını değiştirip, Kurtuluş Savaşı, Bağımsızlık Savaşı ifadelerine başvuranlar, millet hayatının anlamını çarpıttı. Millet hayatının anlamı Türk topraklarının yağmalanmasına meydan vermemekti. Bunun için savaşı göze almak suretiyle, canımızın sağ olduğunu ispat ettik. 1919-1923 yıllarında canımızı dişimize taktıysak, ter ve kan döktüysek, bütün yapılanlar istiklâl içindi. Bir boyunduruğun ağırlığından kurtulalım diye değildi. İstiklâl Harbi verdik, neyi vermediğimizi dosta düşmana gösterdik. İstiklâlimiz mensup olduğumuz kavmin diğer kavimlerden bağımsızlaşması anlamına gelmiyordu. İstiklâlden anladığımız, şafaklar gibi dalgalanan bir bayrağın istiklâlinden başka bir şey değildi. Biz Türkler bu anlamı bugün de geçerli sayıyoruz. İstiklâl Harbi vermeseydik, dünyaya Türk bayrağı gölgesinde yaşanan hayatın üstünlüğünü kabul ettiremezdik. Türk milleti sıhhatini ancak ve ancak, kendi bayrağının gölgesinde bulabilirdi. Öyle de oldu.

Türk’ün sıhhatinden rahatsız olanlar İstiklâl Harbimizi gözden düşürme hevesindedir. Dikkat gösterdiğimiz birinci husus şudur: Kim Türkiye’yi haritadan silmek için kollarını sıvadıysa, kim Türk milletini tarih sahnesinden silip süpürmek istiyorsa işini, Türkiye’nin kuruluşunda İslâmlaşmanın ilk sırada bulunduğu gerçeğini inkâr ederek yürütmektedir. 1071’de başlayan süreç Türkiye’yi, XIII. yüzyılda Türklerin vatanı haline getirdi. Türkler Anadolu’yu istilâ etmedi. Anadolu Türkler sayesinde vatan oldu, Türk vatanı oldu, Türkiye oldu.

Türkler o güne kadar Halep-Şam-Bağdat hattı olarak bilinen İslâm’ın iftihar alanını İstanbul’a taşıdı. Buna rağmen, biz Türkler XX. yüzyılın ilk çeyreğinde vatansız kalma tehlikesiyle burun buruna geldik. Bu tehlikeyi bir kez daha İslâmlaşarak, XIII. yüzyılda ne yaptığımızı hatırlayarak atlattık. Hatırladık, milletçe zikrettik, hafızamızı İstiklâl Marşı tazeledi.

Milletin kendi kaderine gönüllüce dahil oluşundaki bu dönüm noktasının kıymetini bilmeyenlerin tamamı Türk düşmanları tarafından kurulan tuzağa düşürülmüştür. İstiklâl Marşı Derneği tuzağın fark edilmesi sonucunda ortaya çıktı. İstiklâl Marşı, İstiklâl Harbi’ni açıklıyor. İstiklâl Marşı’na odaklanmak İstiklâl Harbi’ne odaklanmayı gerektiriyor. Odak İstiklâl Harbi olmadığı zaman nereye Türk vatanı dendiğine, Türk milletine kimlerin dahil edileceğine dair karar Türk düşmanlarının eline bırakılmış oluyor. Günümüzde Türk milletinin gözünü gerek istiklâl harbimizin öncesine ve gerekse sonrasına kaydırmak isteyenler İstiklâl Harbi vermemiz neyi kazanç haline getirdi ise, hepsini kaybetmemize yol açan faaliyetin içindedir. İsraf edilebilecek ne varsa, şimdiye kadar israf edildi. Türkler uğrayabileceği bütün aldatmacalara uğradı. Son ocaktayız. Artık her Türk tüttürülmesi gereken son ocakta bulunduğu bilincine ermelidir.

Hangi millet tarihe damga vurduysa, bu damgayı vurmasıyla bir dönüm noktası idrak etmiştir. Türk milleti tarihe damgasını İstiklâl Harbi ile vurdu. İstiklâl Harbi İstiklâl Marşı’nın temin ettiği mantık ve iradeyle kazanıldı. Millet hayatının sukut etmesi bu mantığın terk edilmesi, bu iradeye yabancı kalınmasından başka bir şey değildir. Kim millet hayatının yükselmesini istiyorsa, o kişi üzerine, şimdiye kadar ihmal edilmiş bir görev almış olur. Görevimiz şudur: İstiklâl Marşı ile kazandığımız mantığın işlenmiş hale getirilmesi ve İstiklâl Marşı’nda beyan edilen iradenin ileri götürülmesi. Bu görev, millet hayatının kokuşmasından ve milletin sefalete düşmesinden menfaat umanlarla savaşmayı da içine alır.

İstiklâl Marşı’nın hitap ettiği kişi olalım; olduysak kişiliğimizi savunmaktan geri durmayalım.
  #31846  
Alt 10.02.2007, 23:03
Benutzerbild von oezsu
oezsu oezsu ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Ne kadar aci bi kopyalama ;)

Sevgili Roman galiba Senin Peygamber ilan ettigin (yada su anki Hristiyan aleminin ilan ettigi) Paulus ´un hic bi zaman Hazreti Isa ile karsilasmadigini unutmandir!

Paulus Hazreti Isa´nin gercek ögretilerini degil, kendine göre uyarladigi ögretileri misyon olarak üstlenmistir

Hazrtei Isa Hanif Din den olup hic bir Din adami araya sokmamistir , Allah adina konusacak...

Kiliseleri Paulus kurmustur, Hazreti Isa degil!

Hazreti Isa yeni bi din getirmemistir!!! Bugün dünyada yasanan Hristiyanlik diye adlandirilan Tapinma Teolojisi Hazreti Isanin eseri degil Paulusun eseridir...!!!

Simdi su an ve bugün kendini Hazreti Isa´ya inaniyorum diyenler, gercekten Hazreti Isanin ögretisinemi kulak veriyorlar, yoksa Hazreti Isa´nin ögretisi ile alakasi olmayan ve bugünkü Kiliselerin yüce Isanin ögretisinden siyrilip Tapinma ögretisinemi kulak veriyorlar??!?

Ben Hazreti Isa´ya inaniyorum !!!! Yani Hanif Din ögretisine!
  #31847  
Alt 10.02.2007, 23:31
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Cok güzel o.T.

ohne Text
  #31848  
Alt 11.02.2007, 14:56
eniskaya
 
Beiträge: n/a
Standard bir sey anladimsa Arap olayim.. o.T.

ohne Text
  #31849  
Alt 11.02.2007, 15:00
eniskaya
 
Beiträge: n/a
Standard DIN degil HIKAYE FORUMU haline geldi

burasi....

Son zamanda amacini kayip etti diyebilirim ve yazilardanda belli oluyorki yeterli interese ve katilimda azaldi...

Lütfen HIKAYEVI icerikli fasa fisolu yazilardan uzak kalalim....

Amac DINLERI tartismak düsünmek ve anlatmakti, tabiki herkes kendi sahsi kapasitesine göre....

Bu yolda devam edersek, belki eskisi gibi katilimlar artar ve daha cagdas bir ortamda sohbet etme imkanina yeniden kavusuruz...
Üstelik son eklenen yazilarin icerigi tuhaf...
Artik TEK BIR KISININ görüsyle yola cikilmaz ve hele hele YASANMAZ oldugunu anlmak gerek...
  #31850  
Alt 11.02.2007, 16:18
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard bazen..baska bir dünyadamiyim diye

düsünmüyor degilim. Ask-Sevgi-bir insana isinabilme, kadinin duygulari,cocuklarin hali falan filan, hepsi demek fasa fiso.Sanki kot ceket degistiriyorlarmis gibisine..insan degis tokusu yapiliyor.Daha kimbilir ne örf ve adetler var demek ki.
Antwort


Themen-Optionen Thema durchsuchen
Thema durchsuchen:

Erweiterte Suche

Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu