Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
  #21  
Alt 05.03.2017, 21:17
Benutzerbild von Lara__
Lara__ Lara__ ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 28.12.2015
Beiträge: 902
Standard sana aciyordum simdi sadece senin icin üzülüyorum bu nasil bir kafa

Zitat:
Zitat von YigitAdam Beitrag anzeigen
Demek tapanağının kitabını hıfz etmişsin:-))
Çok anlaşıyli tapanak şövalyesi :-)))))) o.çocuğu olduğunuda ordanmı hıfz ettin.Onun dininde küfür hakaret etmek ibne olmak orospu olmak yatıp kalkıp putlara tapmak,marifet olduğunu hifz ettinde, ingiliz sefirini Konsolosunu) çağırıp gebermeden önce idareyi ona teklif etmek istediğini görmedin mi? vay zavalı vay:-)) ben sana belge gönderdim..bana müteşekkir olman gerekmezmi? Hakaret küfür edeceksen belgeyi yayınlayan merci bellidir 50 yıldır ortada dolaşıyor..kimseden yalanlama aksini isbat etme gibi bir belge ortaya konulmadığına göre,(VARSA BUYUR GÖSTER) bunun gerçekliği aksini isbat edene kadar devam edecektir...aksini isbat etme mahkeme kararıyla olur bunuda yapmaktan korkan kemalistlerdir...ben zaten senin tapanağının ingiliz ve siyonistlerin oyuncağı olduğunu biliyorum...
.................................................. ...............
neyse burayi iyi oku olurki anlarsin....dikkat et zoka moka girmeyesin............
Piers Dixon’un dökümanları arasında Sir Percy Loraine tarafından zamanın İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Halifax’a gönderilmiş bir telgraf da vardı. Telgraf İngiliz tarihinin en mühim senetlerinden birisi idi. Loraine, vefat döşeğinde olan diktatörle yaptığı bu mülakâtı çok enteresan olarak nitelendiriyordu.

Bu vesikada Loraine, Lord Halifax’a şunları yazıyordu:

“… Huzuruna vardığımda ekselanslarını yastıklara yaslanmış vaziyette, iki tabib ile, hemşirenin tedavisi altında gördüm. Ben girdiğimde, Reis (Mustafa Kemal), hizmetinde bulunanların ve hemşirelerin dışarı çıkmalarını istedi ve ihtiyaç anında kendilerini çağırabileceğini ifade etdi.

Ondan sonra, ekselansları benimle yavaş yavaş, fakat dikkatlice konuşmaya ibtida etdi. Beni hiç bir zaman bana layık olmayan makamda görmek istemediğini, “Beni daima en layık makamlarda görmek istediğini” ve beni buraya onun için çağırdığını söyledi. Hakkımda arzuladıklarını gerçekleştirmem için çok ricada bulundu. Kendisine müsbet bir cevab vermemi taleb ediyordu.

Şüphesiz ben geçmişte onunla bir arada çok bulundum ve çok mulâkatlar yaptım. Fakat bu, son mulâkatım olabilirdi. O, uzun ve mâcerâlı hayatı boyunca beraber çalıştığı arkadaşlarından bir çoğunu (kendisinden uzaklaştırarak) kaybetmiş ve yapılan tavsiyelerin bir çoğunu da reddetmişti. Sadece benim dostluğuma ve nasihatlarıma güveniyor ve bu dostluğun pekişmesine ehemmiyet veriyordu.

Ben sanki Türkiye’nin başbakanıymışım gibi, benimle çok sade ve serbest bir vaziyetde meşveret ediyordu.

Onun bir reis olarak vefatından evvel, kendi makamı için birisini takdim etme selahiyeti vardı. Onun en büyük arzusu kendisinden sonra “Türkiye’nin Reisi” olarak onun vazifesini üzerime almam idi. Teklifi karşısında benim nasıl bir cevab vereceğimi bir an evvel bilmek istiyordu.

Mütefekkirane bir sessizlikle geçen bir anlık bekleyişden sonra ekselanslarına (Mustafa Kemal’e) “Bütün taleb ve duygularımı kelimelerle izah etmeye yetkili değilim!” şeklinde cevab verdim. Hakikaten o anda çok şaşırmış bir vaziyetde tefekkür ediyordum; hatırladığım kadarı ile yapmış olduğum mulâkatların hiç birisinde bu kadar derin tefekkür edecek derecede bir mülâkatla karşılaşmamıştım.

Ekselansları (Mustafa Kemal) yaptığı bu teklif ile sadece benzeri görülmemiş bir ikramda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda majestelerinin (İngiliz kralının) hükümetine olan bağlılığını da izhar ediyordu.

Ekselansları benim ömrümün büyük bir kısmını majestenin hükümetinin hizmetinde geçirmiş olduğumu biliyordu. Ben halihazırdaki işimde bir kaç sene daha çalışmayı ümit ediyordum. Ekselansları ise, şimdi benden kesin bir cevab taleb etmekteydi. Kendilerine şu cevabı verdim: “İdarî işleri iyi yapıp yapamıyacağımdan şüphe ediyorum. Türkiye’nin Reisicumhurluğu’nu yüklenmek mesuliyeti ile İngiltere Sefirliği arasında çok büyük fark vardır.




Ampul kafa kisa ve öz
Atatürk Ingiz ...olmak istiyordu onu anlatmaya calisiyorsun?
Osmanliy atatürkmü devirdi demek istiyorsun?

sana kopie yap yükle demedik
  #22  
Alt 06.03.2017, 00:31
Benutzerbild von YigitAdam
YigitAdam YigitAdam ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 13.03.2016
Beiträge: 266
Standard

Anlamazliktan gelme be tapanakci...Anlayanlar anladi özelden tebrikler bile geliyor....ILLADA TÜRKCEN KIT DIYORSAN AL SANA BELGENIN ASLI...


Freemason Mustafa Kemal was a British Agent - Exhibit 2

A newspaper article about Freemason Jewish Dictator Mustafa Kemal which verifies that he was working for the British..

Source: The Sunday Times (London), February 11, 1968,
page: 8


DIPLOMATIC HISTORY

Martin Gilbert

HOW OUR MAN DECLINED TO RULE TURKEY

In November 1938 Kemal Ataturk, President of Turkey, lay dying. During the 15 years of his stern dictatorship, he had dragged a reluctant Turkey forcibly into the 20th century. He had outlawed the fez and the veil. He had broken the powers of Islam. He had introduced the Latin alphabet.

Now, on his deathbed, Ataturk feared it would be impossible to find a successor able to continue his work. He summoned Sir Percy Loraine, the British Ambassador, to the presidential palace in Istanbul. What passed between them has remained secret for nearly 30 years. It is revealed for the first time by Piers Dixon, in his life of his father, Sir Pierson Dixon ("Double Diploma," to be published by Hutchinson this week). Among Pierson Dixon's papers was a telegram from Percy Loraine to the Foreign Secretary, Lord Halifax. In what is surely one of the strangest of all documents of recent British history, Loraine recounts his bizarre interview with the dying dictator:

" On my arrival . . . I found His Excellency propped up by pillows with two doctors and two nurses in attendance. . . . On my entry the President dismissed the doctors and the nurses, telling them curtly that he would ring if he required anything . . .

His Excellency then spoke to me slowly but carefully. He said that he had sent for me because, while he wished in no way to place me in an unfair position, he had an urgent request to make of me to which he hoped I would return a straight reply.

I would, no doubt recall the many interviews that I had had with him in the past. This might well be the last. In the course of a long and adventurous career, he had made and lost many friends and had taken and discarded much advice. My friendship and my advice was the one which he valued most because it had been the most consistent. It was for this reason that on various occasions . . . he had consulted me as freely as though I had been a Turkish Cabinet Minister myself.

It was his prerogative as President of the Republic to nominate a successor before his demise. His most earnest wish was that I should succeed him as President, and for this reason he wished to know what my reactions would be to this proposal.

After some minutes of silent reaction I told His Excellency in reply that I was quite unable to formulate any words which adequately expressed my feelings. Indeed, I was at that moment more deeply moved than I could ever remember being at any other time in my career.

By his proposal His Excellency had paid a unique compliment not only to me personally but also to the foreign policy of His Majesty's Government. . . . His Excellency would realize that I had spent the greater part of my life in the service of H M (His Majesty's, HD). . . . I hoped that I might have many years of such service still in front of me. His Excellency had asked for a straight answer and I would give him that answer. I gravely doubted whether my best qualities lay in the administrative sphere. The responsibilities of a President of the Turkish Republic were vastly different from those of a British Ambassador and I felt that my abilities and experience were best employed by continuing in the latter capacity. . . . I must therefore regretfully but firmly decline.

When I had finished speaking the President showed signs of great emotion. He sank back on the pillows and rang for his nurses, who administered a restorative.

When he was able to speak again His Excellency informed me he fully understood the reasons which had influenced my decision; he was good enough to say that, though bitterly disappointed, it was in a sense the reply he would have expected from me. He would therefore nominate Ismet Inonu in my place.

Ataturk then raised himself on his elbows and grasped my hand. He thanked me for what I had done for the furtherance of Anglo-Turkish friendship and then sank back in an unconscious state. I accordingly deemed it best to withdraw.

I shall be most grateful if I can receive from your Lordship a message of approval of the action which I have taken.

Please inform the King. "



What happened 1 day before Jewish Dictator Mustafa Kemal's death?


Zitat:
Zitat von Lara__ Beitrag anzeigen
Ampul kafa kisa ve öz
Atatürk Ingiz ...olmak istiyordu onu anlatmaya calisiyorsun?
Osmanliy atatürkmü devirdi demek istiyorsun?

sana kopie yap yükle demedik
  #23  
Alt 06.03.2017, 23:41
Benutzerbild von Lara__
Lara__ Lara__ ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 28.12.2015
Beiträge: 902
Reden birazcik mantik bilen size sadece kahkalarla güler

Zitat:
Zitat von YigitAdam Beitrag anzeigen
Anlamazliktan gelme be tapanakci...Anlayanlar anladi özelden tebrikler bile geliyor....ILLADA TÜRKCEN KIT DIYORSAN AL SANA BELGENIN ASLI...


Freemason Mustafa Kemal was a British Agent - Exhibit 2

A newspaper article about Freemason Jewish Dictator Mustafa Kemal which verifies that he was working for the British..

Source: The Sunday Times (London), February 11, 1968,
page: 8


DIPLOMATIC HISTORY

Martin Gilbert

HOW OUR MAN DECLINED TO RULE TURKEY

In November 1938 Kemal Ataturk, President of Turkey, lay dying. During the 15 years of his stern dictatorship, he had dragged a reluctant Turkey forcibly into the 20th century. He had outlawed the fez and the veil. He had broken the powers of Islam. He had introduced the Latin alphabet.

Now, on his deathbed, Ataturk feared it would be impossible to find a successor able to continue his work. He summoned Sir Percy Loraine, the British Ambassador, to the presidential palace in Istanbul. What passed between them has remained secret for nearly 30 years. It is revealed for the first time by Piers Dixon, in his life of his father, Sir Pierson Dixon ("Double Diploma," to be published by Hutchinson this week). Among Pierson Dixon's papers was a telegram from Percy Loraine to the Foreign Secretary, Lord Halifax. In what is surely one of the strangest of all documents of recent British history, Loraine recounts his bizarre interview with the dying dictator:

" On my arrival . . . I found His Excellency propped up by pillows with two doctors and two nurses in attendance. . . . On my entry the President dismissed the doctors and the nurses, telling them curtly that he would ring if he required anything . . .

His Excellency then spoke to me slowly but carefully. He said that he had sent for me because, while he wished in no way to place me in an unfair position, he had an urgent request to make of me to which he hoped I would return a straight reply.

I would, no doubt recall the many interviews that I had had with him in the past. This might well be the last. In the course of a long and adventurous career, he had made and lost many friends and had taken and discarded much advice. My friendship and my advice was the one which he valued most because it had been the most consistent. It was for this reason that on various occasions . . . he had consulted me as freely as though I had been a Turkish Cabinet Minister myself.

It was his prerogative as President of the Republic to nominate a successor before his demise. His most earnest wish was that I should succeed him as President, and for this reason he wished to know what my reactions would be to this proposal.

After some minutes of silent reaction I told His Excellency in reply that I was quite unable to formulate any words which adequately expressed my feelings. Indeed, I was at that moment more deeply moved than I could ever remember being at any other time in my career.

By his proposal His Excellency had paid a unique compliment not only to me personally but also to the foreign policy of His Majesty's Government. . . . His Excellency would realize that I had spent the greater part of my life in the service of H M (His Majesty's, HD). . . . I hoped that I might have many years of such service still in front of me. His Excellency had asked for a straight answer and I would give him that answer. I gravely doubted whether my best qualities lay in the administrative sphere. The responsibilities of a President of the Turkish Republic were vastly different from those of a British Ambassador and I felt that my abilities and experience were best employed by continuing in the latter capacity. . . . I must therefore regretfully but firmly decline.

When I had finished speaking the President showed signs of great emotion. He sank back on the pillows and rang for his nurses, who administered a restorative.

When he was able to speak again His Excellency informed me he fully understood the reasons which had influenced my decision; he was good enough to say that, though bitterly disappointed, it was in a sense the reply he would have expected from me. He would therefore nominate Ismet Inonu in my place.

Ataturk then raised himself on his elbows and grasped my hand. He thanked me for what I had done for the furtherance of Anglo-Turkish friendship and then sank back in an unconscious state. I accordingly deemed it best to withdraw.

I shall be most grateful if I can receive from your Lordship a message of approval of the action which I have taken.

Please inform the King. "



What happened 1 day before Jewish Dictator Mustafa Kemal's death?

Yaticak yeriniz yok Yobaz..ayip deyilmi yaptiginiz,genc nesilleri zehirleme calidiginiz ayip deyil mi? utanmadan birde bunu islam adina yaptiginiz ayip deyilmi? üstelik zere kadar bilginiz olmadan yapiyorsunuz bunu



sayin YObaz anladigini anlatmakta zorluk cektigin icin ayni kopie'yi yükleyip duruyorsun.Nemdeniz Size yardimci olayim ...

anlatmak istedigi MUSTAGA KEMAL Atatürk casusdu ve Ingiliz Valisi olmak istiyordu demek istiyor ....Yobaz tayfasi Atatürke duyduklari kin ve nefretin belegsi olarak kopie yapip yapip yükler...ampul kalilarda apul catlak ,catak olmasi bu belgenin carpitilmi$ olabilecigini yada ne kadar gercek icerdigini ara$tirilar , bu osmanli artigi yobazlarin daha ho$una gidyor..


okuma yazmasi olan biraz tarih okumu$ birisi bilirki..MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Canakkale savasiyla bu carptirilmis yalan haberin cevabini vermistir.Canakkalede ingiliz emperalizimin kar$isina cikan km askerini yürüterk canakkalede düsmani durduran mustafa kemal deyilmidi osmanli askeriyle birlikte?
..Yobaz anlamaz o ayri konu..cünkü yobaz okumas okusada anlamaz ampul kafalilar,ampul catlak






sizlere bu belgenin gercek icerigini yüklüyorum Yobaz da sende bu memleketin icadisin ögreneceksin.

Yobaz bak burda hakkikat yaziyor oku Ampulkafa

http://sinanmeydan.com.tr/index.php?...lar&Itemid=228
...

Geändert von Lara__ (07.03.2017 um 00:12 Uhr).
  #24  
Alt 07.03.2017, 01:02
Benutzerbild von YigitAdam
YigitAdam YigitAdam ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 13.03.2016
Beiträge: 266
Standard Yuh sana be bumu senin anlayişin...

..;.)) iki kere türkçesini yapıştırdım anlamadın özetledim anlamadın, orginalini ingilizcesi astim halen vali deyip duruyor....-.Yuh sana be bende senin gibi cehalet bataklığına boğulan zavalıya belge sunuyorum....
aslında kemalistlerin nekadar cahil ahmak bağnaz ve zavalı olduklarınızın belgesidir yazdıkların...Derler ya" konuştur cahili, sergilesin rezil halini..Değerli forumdaşlar bu vesileyle senin anlayışı kit , argümanı küfür bir bağnaz olduğunu anlamış oldu...okadar ahmak sin ki sanki bu belgeyi ben yazmışım gibi davranıp bana iftira atacak kadar alçalmışsın...ya bu belge 50 yıldır ortalıklarda dolaşıyor ingiliz devlet arşivlerinde mevcut..sahte olduğunu bugüne kadar neden isbat edemediniz...gitin mahkemeye verin sahteyse tescillensin..bizde özür dilemesini biliriz..aslında kendiniz bile inanıyorsunuzda tapanağınız helvadanda olsa pohtanda olsa o size lazım , o olmasa kimi kullanacaksınız..Ama korkunun ecele faydası yok..kemalist zihniyeti selangın çöplüğuna atıp bu asıl milleti tapanak şövalyelerinin tahakkümünden kurtaracağız..

........AŞAĞIDAKİ.........BELGEDE: M. KEMAL ÖLÜM YATAĞINDAYKEN İNGİLİZ SEFİRİNİ ÇAĞIRIP , KENDİSİNDEN SONRA CUMHUR REİZİ OLMASINI TEKLİF EDİYOR...YANİ İNGİLİZ SEFİRİNE SEN TÜRK VATANDAŞLIĞINA GEÇİP BENDEN SONRA TÜRKİYENİN CUMHUR REİZİ OL DEMEK İSTİYOR!!SEFİR ŞAŞIRIP KABUL ETMEYİNCEDE ÇOK ÜZÜLÜYOR!KAPİTO GERZEK LARA..ADAMIMIZ TÜRKİYENİN İDARESİNİ ALMAYI NASIL RET ETTİ DİYE İNGİLİZ GAZETELERİNDE GÜLÜNÇ BAŞLIKLAR YAYINLANDIĞI AYRI BİR REZİLİK ATANIZ ADINA...

Zitat:
Zitat von Lara__ Beitrag anzeigen
Yaticak yeriniz yok Yobaz..ayip deyilmi yaptiginiz,genc nesilleri zehirleme calidiginiz ayip deyil mi? utanmadan birde bunu islam adina yaptiginiz ayip deyilmi? üstelik zere kadar bilginiz olmadan yapiyorsunuz bunu



sayin YObaz anladigini anlatmakta zorluk cektigin icin ayni kopie'yi yükleyip duruyorsun.Nemdeniz Size yardimci olayim ...

anlatmak istedigi MUSTAGA KEMAL Atatürk casusdu ve Ingiliz Valisi olmak istiyordu demek istiyor ....Yobaz tayfasi Atatürke duyduklari kin ve nefretin belegsi olarak kopie yapip yapip yükler...ampul kalilarda apul catlak ,catak olmasi bu belgenin carpitilmi$ olabilecigini yada ne kadar gercek icerdigini ara$tirilar , bu osmanli artigi yobazlarin daha ho$una gidyor..


okuma yazmasi olan biraz tarih okumu$ birisi bilirki..MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Canakkale savasiyla bu carptirilmis yalan haberin cevabini vermistir.Canakkalede ingiliz emperalizimin kar$isina cikan km askerini yürüterk canakkalede düsmani durduran mustafa kemal deyilmidi osmanli askeriyle birlikte?
..Yobaz anlamaz o ayri konu..cünkü yobaz okumas okusada anlamaz ampul kafalilar,ampul catlak






sizlere bu belgenin gercek icerigini yüklüyorum Yobaz da sende bu memleketin icadisin ögreneceksin.

Yobaz bak burda hakkikat yaziyor oku Ampulkafa

http://sinanmeydan.com.tr/index.php?...lar&Itemid=228
...

Geändert von YigitAdam (07.03.2017 um 01:40 Uhr).
  #25  
Alt 07.03.2017, 21:19
Benutzerbild von Lara__
Lara__ Lara__ ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 28.12.2015
Beiträge: 902
Standard Yobaza höt dersin g.öt anlar kepaze

Zitat:
Zitat von YigitAdam Beitrag anzeigen
M.Kemal ingiliz casusumuydu?

M. Kemal Atatürk’ün Ingiliz Istihbaratı ile gizli ilişkisi deşifre oldu

Bilindiği gibi M. Kemal, Filistin Cephesi’nde Ingiliz Ordusu Kumandanı General Allenby’e karşı savaşmak yerine kaçmayı tercih etmiş ve ardında 75 bin Mehmetçik esir bırakmıştı. Gariptir, Filistin Cephesi’ndeki bu hezimetten takriben 4 yıl evvel yani 1913 yılının sonuna doğru General Allenby ile Pixton Park’ta bir öğle yemeği yemişti… Daha da garibi, M. Kemal’i yemeğe davet eden kişi, meşhur Tapınakçı Aubrey Herbert idi. M. Kemal bu Ingiliz ajanı Aubrey Herbert ile de, çok değil takriben 2 sene sonra, Çanakkale’de gizlice görüşecektir.[1] Hatırlatalım, Mondros Mütarekenamesi’ni, M. Kemal’in Filistin Cephesi’nden kaçması ve cephenin çökmesi üzerine imzalamak mecburiyetinde kalmıştık. Mütarekenameyi imzalayan Rauf Orbay ise M. Kemal’in dostuydu.

Meselenin daha iyi anlaşılabilmesi için bir ara Italya Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunmuş olan Kont Sforça’nın Mondros Mütarekenamesi hakkında söylediklerine yer vermemiz gerekiyor. Az evvel de ifade ettiğimiz gibi, Mondors Mütarekenamesi’ni Osmanlı Devleti adına imzalayan Rauf Orbay’dır. Rauf Orbay’ın daha sonra M. Kemal Atatürk tarafından Başbakan yapıldığını aklınızın bir köşesine yazınız, az sonra bu noktaya tekrar temas edeceğiz.

Kont Sforça, Mondros Mütarekenamesi’nden bahsederken Ingilizlerin kara ordusuna karşı mutedil davrandıklarını söylüyor. Donanma’nın hemen teslimi istendiği halde kara ordusunun ilgasından veya hemen terk-i silah etmesinden bahsedilmiyormuş. Bilakis sadece seferberliğin ilgası talep olunurken, dahilde asayişin temini ve hududların muhafazası ve bunun için lazım gelen ordu miktarı terhisten istisna ediliyormuş!.. Kont Sforça, bunda bir gizli maksad görüyor ve diyor ki:

Ingiltere Hükümeti, Osmanlı Devleti’nin mirascıları arasında şimdiden bir ihtilaf görüyor ve mutad olan ikiyüzlü siyasetiyle şunu istiyor:
Eğer müttefiklerin talebleri Ingilizleri sıkacak bir şekil alırsa, henüz mukavemet kabiliyeti olan Türkler’i kendi menfaatleri için kullanabilir bir mevkiye koyabilsinler.”[2]
Bu durumdan anlaşılıyor ki, daha mütarekenin (Ateşkesin) imzası günü yani Padişah’ın Anadolu’da bir kuvvet teşkilini hayalinden bile geçirmediği zamanda Ingilizler, (Kont Sforça’nın fikrine göre) bu kuvvetin teşkilini düşünmeye başlamışlar, hatta bunun için M. Kemal’i, Sultan Vahidüddin’den evvel bulmuşlardır. Sultan Vahidüddin ve Sadrazam Ferid Paşa, M. Kemal’i, “Memlekette büyük şöhreti vardır. Itimad edilecek namuslu bir adamdır!..” diye Ingilizlere karşı müdafaa edip Anadolu’ya göndermeye çalışırken M. Kemal de Istanbul’da Itilaf Hükümetleri ileri gelenleri ile münasebette bulunuyor ve onlardan talimat alıyordu.[3]

Bundan başka, Ingilizlerin Istanbul’da hafiye teşkilatını yapan, “Ingiliz Muhibler Cemiyeti”ni kuran hülasa Şark’ta Ingilizlerin siyasi emellerini temine çalışan Rahip Frew, daha evvel M. Kemal ile temasa geçmişti. Hatta M. Kemal, Pera Palas Oteli’nin müdürü, Fransız fakat Ingiliz ajanı Mösyö Martin vasıtasıyla müteaddid defalar vaki olan mülakatlarında Rahip Frew’yu, “insaniyete hadim adalete hizmetkar bir zât-ı faziletkâr telakki etmiş olduğunu” bizzat ifade etmektedir.[4]

M. Kemal in entelijans servis elemanı olan Rahip Frew ile daha Anadolu’ya gitmeden önce görüştüğünü Rauf Orbay da ifade etmektedir:

M. Kemal Paşa’nın Istanbul’da asker arkadaşlarından başka sivillerden ve bilhassa yabancılardan pek tanıdığı yoktu. Yalnız Ismail Canbulat Bey’i vaktiyle hapishaneden kaçırmış olan Italyan uyruklu müteahhid Dinari vasıtasıyla Istanbul’daki Italyan fevkalade murahhası -sonraları Dışişleri Bakanı olan- Kont Sforça ile birkaç defa temas etti.

Dahiliye Nazırı Ahmet Reşid (Rey) Bey diyor ki; “Türkiye’nin harbe girmekteki acelesi düşmanlığını kamçılamış olan (Ingiliz Başvekili) Lloyd George, harpten sonra Hind Müslümanlarının, hilafete sahip olan Türkiye saltanatı lehindeki ısrarlı teşebbüslerinden korkarak hilafetin Osmanlı soyundan alınmasını ve Osmanlı saltanatının imhasını iyice kurmuştu. Fakat müttefiklerinin bu amaca katılmamalarından endişe ediyordu. Bunun için gayrimeşru yollara müracaatta tereddüt etmiyordu. Bu yollardan biri Venizelos, diğeri de Frew isminde Hint hizmetinden Istanbul hizmetine aldığı casus bir papazdı. Böylece Yunanlıları Anadolu’ya saldırttı. Rahip Frew vasıtasıyla, birbirlerinden haberdar olmayarak hem Damad Ferid Paşa’yı kontrol altında tuttu, hem de M. Kemal’i yönlendirdi.

M. Kemal’in Anadolu’ya gönderilmesi işini Damad Ferid’e yaptırttı. Sonra ikisini birbirine düşman ederek, saltanatı yıpratmaya çalıştı. Damad Ferid Paşa, bu oyundan habersiz olduğu için, zaman zaman işleri karıştırırdı. Lloyd George, Frew ile bu işin bitmeyeceğini anlayıp, Istanbul’u işgal ederek, Sevr’i tasdik etmeyeceği kat’i olan meclisi dağıtarak bunun Anadolu’da (M. Kemal’in emri altında) toplanmasını sağladı. Bir yandan da Istanbul hükumetinden, Anadolu hareketini kınamasını istedi. Kınasa, ‘öyleyse bastırın’ diyecek; kınamasa, mesul tutacak ve Yunanlıları içeri sürecekti. O sırada kuva-yı milliye, buna cevap verebilecek seviyede değildi. Bu sebeple Istanbul hükumeti Ingilizleri oyalamak maksadıyla, Kuva-yı Inzibatiye’yi kurarak göstermelik bir tavır aldıysa da, Lloyd George’u ikna edemedi. Zira Ingilizler, bir yandan Ankara ile de temas halindeydi.”[6]

M. Kemal’i her fırsatta göklere çıkaran yaveri Cevat Abbas da hatıralarında şunları yazmaktadır:
Atatürk, Istanbul’da bulunduğu ayların sonlarına doğru Italya mümessili Kont Sforzia ve Papaz Mister Frew ile de ayrı ayrı ve fasılalı tarihlerde görüşmüştü.”[7]

M. Kemal’in henüz Istanbul’dan ayrılmadan, Ingiliz istihbaratına mensup bazı kimselerle gizlice görüştüğünü Von Mikusch da doğrulamaktadır.[8]

Nitekim Stanford Shaw’un Türk Tarih Kurumu tarafından Ingilizce basılan 6 ciltlik eserinin birinci cildinde, M. Kemal’in, Osmanlı Savaş Bakanlığı’nda Ingiliz Kontrol Subayı olarak görev yapan ve aynı zamanda Ingiliz Istihbaratının (M.İ.G) Istanbul’daki başı olan J. G. Bennett’e, -sıkı durun- şu çarpıcı planı önerdiği yazmaktadır:

Ingiliz kontrolü altında bir Türk ordusu kurmak.”[9]

Evet, yanlış okumadınız… M. Kemal Atatürk, “Ingiliz kontrolü altında bir Türk ordusu kurmak” istiyor.

Ingilizcesi aynen şöyle:
to whom he suggested the idea to organize a Turkish army under British officers…”

Bu hakikatleri yaklaşık bir asırdır Milletimizden gizlediler. Fakat hakikatin er ya da geç ortaya çıkmak gibi bir huyu olduğu unutulmamalıdır.

Ingiliz kontrolünde bir Türk ordusu… Bildiğiniz gibi, Kurtuluş Savaşı’nın hedefi Misak-ı Milli’yi gerçekleştirmekti[10], ancak bu hedefe ulaşılmadan M. Kemal’in orduya “dur” demesiyle duruldu. Peki ona orduyu “durdur” emrini kim verdi? Lozan’a kim çağırdıysa onlar vermiş olsa gerek.[11]

Bir bilgi daha…

M. Kemal Atatürk 14 Kasım 1918 günü, Ingilizlerin Daily Mail Gazetesi’nin muhabiri G. Ward Price’ı aracı yaparak General Harrington’la da görüşmek istemişti.

Price, M. Kemal’le Pera Palas’ta yaptığı görüşmeyi hatıralarında şöyle aktarıyor:

“M. Kemal, yapmak istediği bir teklif için Britanya resmi makamlarıyla nasıl temas edeceğini” bildirmemi rica etti.

“Bu harpte yanlış cephede savaştık, dedi, eski dostumuz Britanyalılarla asla kavga etmek istemezdik… Biliyoruz, partiyi kaybettik… Anadolu’nun Müttefik Devletler tarafından işgal edileceğini tamamen biliyordum… Bu topraklar üzerindeki bir Britanya idaresinden o kadar hoşnutsuzluk gösterilmemesi gerektir.”

Anadolu’da Ingiliz idaresinden o kadar da rahatsızlık duyulmaması gerektiğini söyledikten sonra M. Kemal, bu topraklar üzerindeki Ingiliz idaresinde bir vali olarak çalışmaya hazır olduğunu gazeteci aracılığıyla işgalci yetkililere şöyle iletecektir:

“Eğer Ingilizler Anadolu için sorumluluk kabul edecek olurlarsa Britanya idaresinde bulunan tecrübeli Türk valileri ile işbirliği halinde çalışmak ihtiyacını duyacaklardır. Böyle bir selahiyet dâhilinde hizmetlerimi arzedebileceğim münasip bir yerin mevcut olup olmayacağını bilmek isterim…”[12]

Dikkat ettiyseniz, G. Ward Price ile yaptığı görüşmede Vali olmak istediğini söylüyor, yani Ingilizlerden “siyasi/idari” makam istemektedir. J. G. Bennett’e yaptığı teklifte ise “askeri” makam talep ediyor.

Şimdi, M. Kemal’in Ingilizlerden talep ettiği siyasi ve askeri makamları alıp alamadığına bakalım…
Orginal belge genis bilgi:
http://belgelerlegercektarih.com/201...-desifre-oldu/

Yobaz kafa almiyor dimi??? burda Annana mü$teri toplamaya benzemez bu i$ler ciddi konular..

Yaticak yeriniz yok Yobaz..ayip deyilmi yaptiginiz,genc nesilleri zehirleme calidiginiz ayip deyil mi? utanmadan birde bunu islam adina yaptiginiz ayip deyilmi? üstelik zere kadar bilginiz olmadan yapiyorsunuz bunu

anlatmak istedigi MUSTAGA KEMAL Atatürk casusdu ve Ingiliz Valisi olmak istiyordu demek istiyor Yobaz tayfasi Atatürke duyduklari kin ve nefretin belegsi olarak kopie yapip yapip yükler...ampul kalilarda apul catlak ,catak olmasi bu belgenin carpitilmi$ olabilecigini yada ne kadar gercek icerdigini ara$tirilar ,osmanli artiklarininho$una gidyor..

okuma yazmasi olan biraz tarih okumu$ birisi bilirki..MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Canakkale savasiyla bu carptirilmis yalan haberin cevabini vermistir.Canakkalede ingiliz emperalizimin kar$isina cikan km askerini yürüterk canakkalede düsmani durduran mustafa kemal deyilmidi osmanli askeriyle birlikte?
..Yobaz anlamaz o ayri konu..cünkü yobaz okumas okusada anlamaz ampul kafalilar,ampul catlak

Yobaz iftiraya dünden mail'li $unun yazdigini okuyun ?Atatürkün ölüm yataginda Ingiliz $erifine Cumhuriyet $erifi olmasini teklif ediyor yazmi$.PÜh senin o meymenetsiz sifatina

http://sinanmeydan.com.tr/index.php?...lar&Itemid=228

ampul kafa Atatürk teklif etmiyor onu bu haber yapan Gazete dergisi idia ediyor .yaziyi devam okursan i$in gercegini yapilan haberin carpiltigini anlarsan yobaz

Geändert von Lara__ (09.03.2017 um 23:58 Uhr).
  #26  
Alt 07.03.2017, 22:07
Benutzerbild von YigitAdam
YigitAdam YigitAdam ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 13.03.2016
Beiträge: 266
Standard

Ne kadar alçak çukur rezil bir yaratıksın...İnsan diyemiyeceğim..insanın bir şerefi olur..Hayvanda diyemiyeceğim, hayvanın da bir duruşu var ...Ya 50 yıldır dünyada dolaşan artı ingiliz devletinin arşivlerinde mükim bir belgeyi açıklıyorum(*) ,senise ölmuş anneme küfür ederek bu belgenin üzerini örteceğini sanıyorsun:- The Host boynuzlu D.İste bağnazlığın alçaklığın o.b.c, olmanın rezil iğrenç hali..DÜNYA DÖNÜYOR BE O ...DÜNYA DÖNÜYOR!!!::...Sen nekadarda zırvalasan atanın kirli çamaşırları bitpazarında bile alıcı bulmuyor..başka tapanak ara kendine...Böyle küfürlerle hakaretlerle rezil icraatlarini bize yamamaya uğraşmakla gercekleri örtemezsin
(*) http://www.atajew.com/2000/05/sunday-times.html

Zitat:
Zitat von Lara__ Beitrag anzeigen
Yobaz kafa almiyor dimi??? burda Annana mü$

http://sinanmeydan.com.tr/index.php?...lar&Itemid=228

Geändert von YigitAdam (07.03.2017 um 22:18 Uhr).
  #27  
Alt 07.03.2017, 22:36
Benutzerbild von YigitAdam
YigitAdam YigitAdam ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 13.03.2016
Beiträge: 266
Standard M. Kemal´in İngilizler´in elinde oyuncak oluşu

a) M. Kemal, İngilizler´in emri ile Anadolu´ya geçerken İngilizler uğurlamıştı. Rafet Paşa ölmeden evvel Cumhuriyet Gazetesi´ne verdiği beyanatta, „M. Kemal İngilizler´in emri ile Anadolu´ya geçmiştir. M. Kemal Paşa İstanbul´dan ayrılırken, kendisini üç kişiden meydana gelen bir İngiliz askeri heyeti uğurlamıştı!“ demekte. (Recul´us-Sanem, 475-476)

b) Filistin cephesinde orduyu kolayca teslim etmesi: Filistin cephesinde İngiliz süvarileri M. Kemal´in kumanda ettiği cepheyi yararak dört ordunun arasına düşmüşler ve bu ordular kıtalarıyla, efradıyla, malzemesiyle ve bütün silahlarıyla düşman eline geçmiştir.“
Dördüncü ordu kumandanı Küçük Cemal Paşa bu bozgundan dolayı M. Kemal´i devamlı suçlu görürlerdi… Çünkü ordu cephesi süvari birlikleriyle yarılamaz!c) Devletin idaresini İngilizler´e teslim etmesi: Yukarıda anlatıldığı gibi yönetimi teslim etmek için İngiliz elçisini çağırarak devletin yönetimini eline almasını istemiştir.
d) M. Kemal´e İngilizler, en büyük nişanları olan „Dizbağı“ nişanını vermişlerdir.
-------------------------------------------------------------------------------------------Hangi Devlet onu yenen bir lidere en büyük devlet nişan verir?:-)))))))))
Bu konu üzerine M. Kemal konuşmak istemiyor ve „İngilizler beni sever!“ diyor. M. Kemal, hani İngilizler´e karşı kurtuluş savaşı vermişti?!.

Türk milletinin din ve namusu ile oynamış, Kudüs´te akd edilen bir toplantıya Türkiye de davet edilmişti. M. Kemal, böyle bir toplantıya katılmayı kabul etmemiş, bununla da kalmamış, toplantı binasına asılan İslam ülkeleri bayrakları arasından Türk bayrağının indirilmesini, Türk konsoloslu-ğuna emretmişti. Keza bir ara Delhi´de yapılacak bir Asya devletleri toplantısına Türkiye de çağrılmıştı. Bu toplantıya da M. Kemal katılmamıştı. Çünkü M. Kemal, Türk devletini bir İslam devleti veya bir Asya devleti kabul etmiyordu! O, Tür-kiye´yi bir Avrupa devleti olarak addediyordu… İşte Türkiye´de bazı müslümanların bir İslam kahramanı kabul ettikleri M. Kemal´in gerçek yüzü!..
  #28  
Alt 07.03.2017, 22:42
___OZAN___
 
Beiträge: n/a
Daumen hoch Hababam sınıfından yobazlara KAPAK !

https://www.youtube.com/watch?v=6x5NSGyGyf4
  #29  
Alt 08.03.2017, 00:58
Benutzerbild von YigitAdam
YigitAdam YigitAdam ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 13.03.2016
Beiträge: 266
Standard

M. Kemal´in İngilizler´in elinde oyuncak oluşu
a) M. Kemal, İngilizler´in emri ile Anadolu´ya geçerken İngilizler uğurlamıştı. Rafet Paşa ölmeden evvel Cumhuriyet Gazetesi´ne verdiği beyanatta, „M. Kemal İngilizler´in emri ile Anadolu´ya geçmiştir. M. Kemal Paşa İstanbul´dan ayrılırken, kendisini üç kişiden meydana gelen bir İngiliz askeri heyeti uğurlamıştı!“ demekte. (Recul´us-Sanem, 475-476)

b) Filistin cephesinde orduyu kolayca teslim etmesi: Filistin cephesinde İngiliz süvarileri M. Kemal´in kumanda ettiği cepheyi yararak dört ordunun arasına düşmüşler ve bu ordular kıtalarıyla, efradıyla, malzemesiyle ve bütün silahlarıyla düşman eline geçmiştir.“
Dördüncü ordu kumandanı Küçük Cemal Paşa bu bozgundan dolayı M. Kemal´i devamlı suçlu görürlerdi… Çünkü ordu cephesi süvari birlikleriyle yarılamaz!c) Devletin idaresini İngilizler´e teslim etmesi: Yukarıda anlatıldığı gibi yönetimi teslim etmek için İngiliz elçisini çağırarak devletin yönetimini eline almasını istemiştir.
d) M. Kemal´e İngilizler, en büyük nişanları olan „Dizbağı“ nişanını vermişlerdir.
-------------------------------------------------------------------------------------------Hangi Devlet onu yenen bir lidere en büyük devlet nişan verir?:-)))))))))
Bu konu üzerine M. Kemal konuşmak istemiyor ve „İngilizler beni sever!“ diyor. M. Kemal, hani İngilizler´e karşı kurtuluş savaşı vermişti?!.

Türk milletinin din ve namusu ile oynamış, Kudüs´te akd edilen bir toplantıya Türkiye de davet edilmişti. M. Kemal, böyle bir toplantıya katılmayı kabul etmemiş, bununla da kalmamış, toplantı binasına asılan İslam ülkeleri bayrakları arasından Türk bayrağının indirilmesini, Türk konsoloslu-ğuna emretmişti. Keza bir ara Delhi´de yapılacak bir Asya devletleri toplantısına Türkiye de çağrılmıştı. Bu toplantıya da M. Kemal katılmamıştı. Çünkü M. Kemal, Türk devletini bir İslam devleti veya bir Asya devleti kabul etmiyordu! O, Tür-kiye´yi bir Avrupa devleti olarak addediyordu… İşte Türkiye´de bazı müslümanların bir İslam kahramanı kabul ettikleri M. Kemal´in gerçek yüzü!..
  #30  
Alt 10.03.2017, 00:05
Benutzerbild von Lara__
Lara__ Lara__ ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 28.12.2015
Beiträge: 902
Standard

Zitat:
Zitat von YigitAdam Beitrag anzeigen
M. Kemal´in İngilizler´in elinde oyuncak oluşu
a) M. Kemal, İngilizler´in emri ile Anadolu´ya geçerken İngilizler uğurlamıştı. Rafet Paşa ölmeden evvel Cumhuriyet Gazetesi´ne verdiği beyanatta, „M. Kemal İngilizler´in emri ile Anadolu´ya geçmiştir. M. Kemal Paşa İstanbul´dan ayrılırken, kendisini üç kişiden meydana gelen bir İngiliz askeri heyeti uğurlamıştı!“ demekte. (Recul´us-Sanem, 475-476)

b) Filistin cephesinde orduyu kolayca teslim etmesi: Filistin cephesinde İngiliz süvarileri M. Kemal´in kumanda ettiği cepheyi yararak dört ordunun arasına düşmüşler ve bu ordular kıtalarıyla, efradıyla, malzemesiyle ve bütün silahlarıyla düşman eline geçmiştir.“
Dördüncü ordu kumandanı Küçük Cemal Paşa bu bozgundan dolayı M. Kemal´i devamlı suçlu görürlerdi… Çünkü ordu cephesi süvari birlikleriyle yarılamaz!c) Devletin idaresini İngilizler´e teslim etmesi: Yukarıda anlatıldığı gibi yönetimi teslim etmek için İngiliz elçisini çağırarak devletin yönetimini eline almasını istemiştir.
d) M. Kemal´e İngilizler, en büyük nişanları olan „Dizbağı“ nişanını vermişlerdir.
-------------------------------------------------------------------------------------------Hangi Devlet onu yenen bir lidere en büyük devlet nişan verir?:-)))))))))
Bu konu üzerine M. Kemal konuşmak istemiyor ve „İngilizler beni sever!“ diyor. M. Kemal, hani İngilizler´e karşı kurtuluş savaşı vermişti?!.

Türk milletinin din ve namusu ile oynamış, Kudüs´te akd edilen bir toplantıya Türkiye de davet edilmişti. M. Kemal, böyle bir toplantıya katılmayı kabul etmemiş, bununla da kalmamış, toplantı binasına asılan İslam ülkeleri bayrakları arasından Türk bayrağının indirilmesini, Türk konsoloslu-ğuna emretmişti. Keza bir ara Delhi´de yapılacak bir Asya devletleri toplantısına Türkiye de çağrılmıştı. Bu toplantıya da M. Kemal katılmamıştı. Çünkü M. Kemal, Türk devletini bir İslam devleti veya bir Asya devleti kabul etmiyordu! O, Tür-kiye´yi bir Avrupa devleti olarak addediyordu… İşte Türkiye´de bazı müslümanların bir İslam kahramanı kabul ettikleri M. Kemal´in gerçek yüzü!..

Bu yobaz bütün gün orta parmagi g.ötünde ne yapsamda bugün Atatürkü kara cehaletimle camur atsam düsüncesi icerisinde...biz anlata anlata usandik bu hamam artigi anlamadi....yok okusada anlamiyor ,Atatürk Ingiliz ajaniymi$ diyor kendi itiraf ediyor diyor $aka gibi bu davar...o yazi o haberi yapan gazetenin iddasi devam okursaniz olayin carpiltigini kanitlarla belgelendi...YOBAZ ANLAMIYOR

bak asarida yükledigim nik göstermiyor tekrar yüklüyorum Ampul kafa iyi oku

http://sinanmeydan.com.tr/index.php?...lar&Itemid=228

Geändert von Lara__ (10.03.2017 um 00:10 Uhr).
Antwort


Themen-Optionen Thema durchsuchen
Thema durchsuchen:

Erweiterte Suche

Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu