| | Mitglied werden | | | Hilfe | | | Login | ||||||||
|
|||
Siz sagolun..
Okumak Zahmetine Katlandiginiz ve Önem Verdiginiz icin..
|
|
|||
o.T.
NE diyorsunuz?..
Bu gece "Latin ırkı" diye vurmalı mıyım sevdiğim kadını?.. Evin içinde deli danalar gibi böğüre böğüre "Titre ve kendine dön..." diye bağırmalı mıyım?.. Çanak-çömlekleri kırmalı mıyım?.. "Tekbir" getirmeli miyim, avazım çıktığı kadar... Ki komşular "Hoca yine vakitsiz okudu ezanı" diye namaza dursunlar... Ne yapmalıyım?.. "Besmele" getirip boğazını kesmeli miyim "Katolik"imin?.. * Faşistliğe, ırkçılığa, kafatasçılığa karşı çıktığım için dün bilgisayarıma yağan ve ailemi dahi içine alan "Sen Türk değilsin, Müslüman değilsin" bombardımanı karşısında, yazarken dahi beni utandıran bu yazıyı yazmalı mıyım, yoksa yazmamalı mıyım? Peki ben nasıl anlatmalıyım onlara "Türk ve Müslüman" olmayan birisini sevdiğimi, sevdamı nasıl anlatmalıyım?.. "Sevgi" olan yerde (bir vatan ya da yuva fark etmez) dostluğun, huzurun, bereketin, ortak sevdaların oluştuğunu... Tüm "iyi insanların" sevilmeye değer olduğunu... "İnançlarımızı ve kimliğimizi" çöpe atmadan "insanlıkta" el ele verebileceğimizi... Nasıl anlatmalıyım?.. * Gelen mesajları "Türk ve Müslüman olmayan" kadınımdan saklıyorum. O insan olmayan canlıları dahi korumaya çalışırken, bir kuş yavrusuna, bir kedinin bebeğine, evimize girmiş bir kertenkeleye, perdemize konmuş bir çekirgeye dahi kıyamazken, ona insanlar arasındaki bu nefreti nasıl anlatmalıyım?.. Nasıl?.. Yüreğinde yer etmek istediğim günlerde, ona Hazreti Mevláná"nın "Kim olursan ol gel" beytini okumuştum. Yüreklerimizde tüm insanlara sevgi olduğuna Mevláná"yı tanık göstermiştim. Şimdi "Sadece biz üstünüz" nasıl diyebilirim? O beyti okuduğum gün sevdalımın ıslanan gözlerine nasıl bakabilirim? Nasıl?.. Nasıl?.. Bir "ötekini" sevmiş birisi olarak yanıt vermek istiyorum... "Önce insan" demeye çalışıyorum... Ama kan isteyen çığlıklar arasında boğuluyor sesim. Ne diyorsunuz?.. Bu gece gidip kendimi yüreğimden vurmalı mıyım?.. Bekir Coskun |
|
|||
o.T.
BUGÜNLERDE bir araya gelince "Ne münasebet Ermeni"yiz"i konuşuyoruz, hep bir ağızdan.
Hepimiz tek tek "dedelerimizin Yemen"de şehit olduğunu" anlatıyoruz birbirimize ve soruyoruz: "Ne münasebet Ermeni"yiz?.." Kimi milliyetçi kardeşlerimiz, boyunlarını ortaya doğru uzatıp kafalarının şeklini gösteriyorlar ve soruyorlar: "Bu kafa ne?.." "Kel kafa..." "Hayır, milliyetçilik şekli olarak ne kafa?.." "Türk kafa..." "Eeee... Ne münasebet Ermeni"yiz?.." Gemiyi kaçıran milliyetçi kardeşimiz, kafanın dışını değil içini de gösteriyor; bir vapur dolusu insanı süründürerek ve korkutarak "ne münasebet Ermeni"yiz?"i kanıtlamaya kalkıyor. (Milliyetçi, ama ordudan atılmış bu...) Ve futbol karşılaşmalarında açılan büyük büyük "Biz Ermeni değil Türk"üz" pankartları, güzelim kafalarımızın bir araya gelince daha çok çalıştığını kanıtlıyor. Amigolar şöyle bağırdılar: "Oturan Ermeni olsun..." Herkes ayağa kalktı ve "Ermeni" olmaktan kurtuldular. * Sonuçta milliyetçi kızdı. Bence dünyaya verilmek istenen barış, sevgi, hoşgörü mesajı işine gelmiyordur. Belki de o sanıyor ki, "Hepimiz Ermeni"yiz" diyen yüz bin kişi bir anda "Ermeni" oldu. Peki nasıl anlatmalı?.. Diyelim ki "Kafam kazan gibi oldu" dediğinizde kafanız kazan, "Kuş gibi uçtum" dediğinizde kuş, "Eşek gibi çalıştım" dediğinizde eşek mi oluyorsunuz? Ya da; adam başı milyon kez "...doğruyum, çalışkanım" demekle "doğru, çalışkan" olunmadı da, bir kez "Ermeni"yiz" deyince mi "Ermeni" olundu? Nasıl anlatmalı, nasıl?.. Bu sadece bir ifade biçimidir; acıdaki içtenliği, insani duyguları paylaşmaktaki samimiyeti anlatır... Irkçılığa, kafatasçılığa tepkiyi... "Önce insan" olmanın yüceliğini... Yoksa... Ne münasebet Ermeni"yiz?.. Bekir Coskun Belki Faydasi olur.. |
|
||||
Ilme delil olmazsada(ibretli)
_alinti_
Aşağıdaki yazı,Trabzon temsilcimiz Niyazi Yıldırım Bey tarafından gönderilmiştir ve ölümden dönen birçok kişi tarafından yaşanmış hâdiselerin değişik bir örneğini teşkil etmesi bakımından dikkat çekicidir. Yazısını, kendisine teşekkür ederek yayınlıyoruz. 1989 yılında geçirdiğim bir trafik kazası sonucunda koma halinde hastaneye kaldırılmıştım. Yanımda bulunan eşim vefat etmiş, beni kontrol eden doktor, kan deryası içinde kalan vücudumda bir hayat emaresi göremediğinden, bana da ölü raporu vermişti. O akşamki TRT haber bülteninde, kazada ölen kişilerin arasında benim de ismim bulunuyordu. Daha sonraları ölmediğim anlaşılmış ve üç gün devam eden koma halinden sonra kendime gelmiştim. Fakat duyma ve düşünme duygularımın dışındaki bütün fonksiyonlarımı kaybettiğimi hissediyordum. Ölmekten çok Cenâb-ı Hakk’a hesap verememekten korkuyor ve boğazım sıkılmış gibi sık sık nefes alıyordum. Ruhumu teslim etmekte olduğumu zannederken, nereden geldiğini anlayamadığım bir ses, benimle konuşmaya başladı. Ve ne için bu kadar korktuğumu sordu. Sebebini söylediğimde, aynı ses: -Korkacak hiçbir şey yok, dedi. Tamamen asılsız ve hurafe şeylere inandırıldığın için böyle sıkıntı çekiyorsun. Allah ve âhiret günü diye bir şey yok ki sıkıntısı olsun. Sana bunların boş şeyler olduğunu ispat edeceğim. Eğer beni tasdik edersen, hiçbir sıkıntı ve endişen kalmadığını göreceksin. -Peki hemen anlat ve beni bu sıkıntıdan kurtar, dedim. O ses: Biliyorsun ki bitkiler ve hayvanlar ömürlerini tamamladığında toprak olurlar. Sen o ağaçların veya hayvanların senin gibi endişe duyup korktuklarını gördün mü? Elbette hayır. Çünkü yeniden dirilme veya hesaba çekilme diye bir şey olmayacağı için, onların da bu tür şeylerden endişesi yoktur. Sen de o boş şeyleri kafandan atarsan gör bak nasıl rahat edeceksin!... Bu sözleri işittikten sonra sıkıntım daha da arttı. “Acaba dediği gibi inkâra sapsam rahatlar mıyım?” diye düşünüyor, fakat kalp ve ruh gibi latifelerimin bu inkârı kabule yanaşmadıklarını hissediyordum. Birden, daha evvel okuduğum veya dinlediğim imânî bahisler bir film şeridi gibi gözümün önünden geçmeye başladı. O ses’e hitaben: -Beni yalan ve cerbeze ile aldatmak istiyorsun, dedim. Ama ben, o dediğin bitki ve hayvanlardan farklı olarak akıl sahibiyim ve bu yüzden yaptıklarımdan mesûlüm. Sen beni onlarla nasıl bir tutabilirsin? Hem bir iğne ustasız, bir resim ressamsız, bir köy muhtarsız olamazken, bu kusursuz kâinatın bir sahibi ve yaratıcısı olmaz mı? Ve bütün kâinatla birlikte beni de mükemmel şekilde yaratan Rabbim, beni hesaba çekmeyerek başıboş bırakır mı?” Evet Risale-i Nur sohbetlerinde dinlediğim ve okuduğum her şey, içinde bulunduğum karanlık dünyamı aydınlatmaya başlamıştı. Biraz sonra o ses tamamen susmuş ve bana cevap veremez hâle gelmişti. Daha sonra kendime gelmiş ve arkadaşlarımın anlattıklarına göre dışarıdaki ezan sesini duyup namaz kılmak istemişim. Başımdan geçen bu hâdiseyi sizlere anlatmamın sebebi, iman hakikatlerine ne kadar muhtaç olduğumuzu ifade etmek içindir. Çünkü son nefeste iman ile kabre girmek ve onu cennet bahçelerinden bir bahçeye çevirerek inşaallah ebedî saadeti kazanmak, tamamen bu hakikatlerin elde edilmesine bağlıdır. Şeytanın, ölüm anındaki insanlara musallat olduğunu, onları inkâra saptırmak için akıllarına vesvese verdiğini ve bu yüzden kuvvetli bir imana sahip olunması gerektiğini bütün kardeşlerim biliyordur. Fakat ben bizzat yaşadığım bu hadiseyi Zafer Dergisi kanalıyla bütün inananlara duyurmayı bir vazife bildim. İnşaallah bir alâmet-i gurur olmamıştır. |
|
|||
Benim de basima geldi
agir bir trafik kazasi gecirmistim;
Kendim de olmadigim ani hatirliyorum.. Ben Kimse ile Konusmadim ama Kendimi Boslukta ve karanlikta buldum. Hayatim da Hic rahat olmadigim kadar bir rahatlik ve huzur vardi.. Daha sonra araba da kendime geldim. Fakat O huzur ve rahatligi Hep özlüyorum.. Hatta Psikolojik bir bunalima da girdim kendi capimda.. Kendi kendime dedim ki: Ölüm böyleyse Bu kadar güzelse Yasamin hic bir anlami yok... Evet Bu düsüncelere düstüm,bir hayli Mücadele ettim kendim ile.. Sonun da yasamin Bir anlamin oldugunu ve yasamak gerektigini kendime kabul ettirdim. Enteresan seyler bunlar 1insan dostum.. |
|
||||
*sich meld*
Danke erstmal für den Beitrag, denn mich würd auch interessieren wie die leute hier so drauf sind.
Atheismus- Gottlosigkeit Deismus- Gottesglaube aus Vernumpftsgründen Heide- Ungläubiger Nihlismus- Verneinung von Normen und Wertvorstellungen so das ertmal zum Verständnis, hab ich mir nicht ausgedacht sondern aus dem Deutschen Duden abgetippt XD und ich bin überzeugter Atheist, d.h. ich glaube nicht an eine "höhere Macht" |