Vaybee!
  |   Mitglied werden   |   Hilfe   |   Login
 
Sie sind hier: Startseite > Vaybee! Forum > Gesellschaft & Soziales


Hilfe Kalender Heutige Beiträge

Antwort
 
Themen-Optionen Thema durchsuchen
  #2551  
Alt 31.03.2007, 14:07
hipermetrop
 
Beiträge: n/a
Standard lesen ... vestehen ..denken ..

mal wieder was ganz neues ....
wirklich beschämend welch ein sondermüll hier
abgelassen wird. Die Basis aller Parlamentarischen Entscheidungen von heute sind die Fundamentalen Errungenschaften der Generation Atatürk von Gestern. Also damit wäre denn auch in der BRD oder Italien von Dikatoren zu sprechen. Die nachdem 2.Weltkrieg alles aufgebaut haben *lolol*
  #2552  
Alt 31.03.2007, 14:16
hipermetrop
 
Beiträge: n/a
Standard gut nicht :)

der Weg ist das Ziel
nein sorry das Ziel ist der Weg ..
jedenfalls sind seine Absichten dadurch klar und bedeuten letztendlich einen Mullah Staat.
Ist natürlich für einige die sich nicht mal Türken nennen können (T.E) eine Freude.
  #2553  
Alt 31.03.2007, 15:06
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard ARIADNE"NIN YAKINMASI /Nietzsche

Kim ısıtır, kim sever beni daha ?
Sıcak eller uzatın bana !
Yürek mangalları uzatın bana !
Vurulup düşürülmüş çırpına çırpına,
can çekişenler gibi, ayakları ovuşturulan,
sarsılmışım, ah ! Bilinmeyen ateşlerle yana yana,
sen peşimdesin, ey Düşünce !
Adlandırılamaz ! Açıklanamaz ! İğrenç !
Sen, ey bulutların ardındaki avcı !
Yerle bir olmuşum senin şimşeklerinle,
sen alaycı göz, dikmişin gözünü bana karanlıklardan !
Yatıyorum öyle,
kıvrılarak, çırpınarak, işkencesiyle
bütün sonsuz ezaların,
vurdun beni
sen ey zalim avcı,
sen ey tanınmaz - T a n r ı ...

Vur, daha derine vur !
Bir kez daha, haydi vur !
Kopar, parçala bu yüreği !
Niye bu işkence
körelmiş oklarla ?
Neye göz koydun böyle,
usanmadın mı bu insan işkencesinden,
acı vermekten haz duyan Tanrı şimşeği gözlerle ?
Öldürmek değil istediğin,
yalnızca eziyet, eziyet etmek mi ?
Bana - niye eziyet ediyorsun,
sen, ey acı vermekten haz duyan tanınmaz Tanrı ?

Ha ha !
Usul usul sokuluyorsun
böylesi gece yarısında ?...
Ne istiyorsun ?
Konuş !
Üstüme geliyorsun, sıkıştırıyorsun beni,
Ha ! Çok yaklaştın yanıma !
Soluğumu duyuyorsun,
yüreğimi dinliyorsun,
kıskanç seni !
- neden kıskanıyorsun beni ?
Git ! Defol !
O merdiven de niye ?
İçeri mi girmek istiyorsun,
yüreğime tırmanmak,
en mahrem
düşüncelerime tırmanmak ?
Utanmaz ! Tanınmaz ! Hırsız !
Ne çalmak istiyorsun ?
Ne gözetlemek istiyorsun ?
Ne işkencesi etmek istiyorsun ?
Sen ey işkenceci !
sen - Cellat - Tanrı !
Yoksa köpek gibi,
taklalar mı ataydım karşında ?
teslim mi olaydım, kendimden geçerek
sevginle - sırnaşarak ?

Boşuna !
Sürdür batırmanı !
Zalim diken !
köpek değilim - avınım yalnızca senin,
zalim avcı !
en gururlu esirinim,
en ey bulutların ardındaki haydut...
Konuş artık !
Ey şimşeklerin ardına gizlenen ! Tanınmaz ! konuş !
Ne istiyorsun, ey Eşkiya ... b e n d e n ?

Nasıl ?
Fidye mi ?
Ne istiyorsun fidye diye ?
Çok iste - böylesi yaraşır gururuma !
ve az konuş - böylesi yaraşır öteki gururuma !

Ha ha !
Beni - istiyorsun ha ? beni ?
herşeyimle beni ? ...
Ha ha !
Ve işkence ediyorsun bana, delisin ya işte,
gururumu kırıyorsun işkencenle ?
S e v g i ver bana - kim ısıtır ki beni daha ?
kim sever ki beni daha ?
sıcak eller uzat bana,
yürek mangalları uzat bana,
bana, yalnızların en yalnızına,
buzunu ver ah ! yedi kat donmuş buz,
düşmanları bile
düşmanları özlemeyi öğreten,
ver, evet, teslim et,
ey zalim düşman
bana - k e n d i n i !

Kaçıyor !
Bu kez o kaçıyor,
tek yoldaşım,
en büyük düşmanım, tanınmazım benim,
Cellat-Tanrım benim !...

Hayır !
gel geri !
bütün işkencelerinle birlikte geri gel !
Bütün gözyaşlarım
sana akıyor,
yüreğimin son alevi
seni aydınlatıyor.
Gel, geri gel,
tanınmaz Tanrım ! A c ı m benim !

son mutluluğum benim ! ...


_____________________________


Modern dönemde ateizmin yayılmasında ve taraftar bulmasında rol oynayan iki önemli düşünür daha
vardır. Bunlar Nietzche ve Sartre’dır. Kendi kültürlerine karşı isyankâr bir ruh yapısına sahip olan
bu düşünürler birtakım duygusal, moral ve varoluşsal gerekçelerle Tanrı’yı reddetmiş, geleneksel
(dinî ve ahlâkî) bütün değerleri yıkarak insanın özgürlüğüne dikkat çekmeye çalışmışlardır.
Söz konusu düşünürler özellikle hıristiyanlığın Tanrı anlayışına ve bu anlayış üzerine kurulan
ahlâkî yapıya karşı amansız bir mücadele vermiş ve inançsız yaşamayı ilke edinmişlerdir. Bu
düşünürlere göre hıristiyan ahlâkı da insanı küçültmüş ve özgürlüğünü kaybettirmiştir. Her iki
düşünürü de bunalımlı bir dünyanın ortaya çıkardığı bunalımlı insanlar olarak nitelemek mümkündür.

“Tanrı öldü O‘nu biz öldürdük” diyen Nietzsche bu ifadesiyle Tanrısız bir yaşam istediğini açığa
vurmuştur. Tanrı’nın ölmesi de ona göre insan zihnindeki Tanrı kavramının yok edilmesi ve çıkarılıp
atılması anlamına gelmektedir. Bu durumda insan, Nietzsche"ye göre, özgürlüğünü ve onurunu yeniden
kazanacak ve kendi özünü yine kendisi belirlemiş olacaktır.

Nietzche’den büyük çapta etkilenen Sartre da insanın özgürlüğü için Tanrı’nın yok olması gerektiğini
öne sürmüştür. Ona göre Tanrı varsa özgürlük yok demektir. Bu durumda insan kendi özünü oluşturma
imkân ve gücünden yoksun kalacaktır. Ona göre Tanrı var olmadığı için herhangi bir mutlak değerden
de bahsedilemez. Dolayısıyla insan kendi değerlerini ve kendi dünya görüşünü yine kendisi yaratmak
durumundadır. Dolayısıyla O dünyada kendi başına olup, yalnız kalmıştır. Bu nedenle o özgürlüğe
mahkûmdur. Özgürlük içerisinde de kendi özünü oluşturmak ve belirlemek zorundadır.

Gerek Nietzsche ve gerekse Sartre"ın fikirleri sadece Batı’da değil dünyanın değişik yerlerinde
büyük bir heyecan uyandırmıştır. Pek çok düşünüre cazip gelmiş ümitsizliğe, karamsarlığa ve bunalıma
düşmüş insanların tesellisi olmuştur. Ancak her iki düşünürün iddiaları Tanrı"nın varlığını
çürütmekten ziyade onun ahlâkî açıdan var olmaması gerektiği gibi bir ön kabulle yola çıkılarak
ileri sürülmüş haykırma ya da şikâyet türü şeylerdir. Muhatapları da hıristiyanlığın baskısından
bunalmış, sıkıntıya düşmüş ve arayış içerisindeki insanlar olmuştur. Ortaya koydukları şeyler de
sıradan insanların benimseyebileceği düşünceler olmaktan ziyade, uçlarda gezen ve aykırı davranan
kişilerin hoşuna gidecek olan düşüncelerdir.

Ayrıca Nietzsche ve Sartre"ın düşüncelerini doğrudan İslâmiyet’e yöneltilmiş bir eleştiri olarak da
düşünmemek gerekir. Çünkü her iki düşünürün de reddettiği Tanrı İslâmiyet"in Tanrı’sı değildir.
Görünen o ki bu düşünürler daha ziyade hıristiyanlık’la hesaplaşmaktadırlar.Bu kişiler Tanrı"nın
(İsa) trajik bir biçimde çarmıha gerildiği, insanların günahkâr doğduğu ve kiliseye gidip vaftiz
olmadıkça aklanamadığı, insanların günah işlediğinde (Ortaçağ"da görüldüğü gibi) acımasızca ateşe
atıldığı, ölümden sonra da cehennemle korkutulduğu bir kültürde yetişmişlerdir. Yıllar süren din
savaşlarının ve kilise baskısının altında ezilen bir toplumun fikrî özgürlüğünü seslendirmişlerdir.
Dolayısıyla böyle düşünürleri kendi şartları içerisinde anlamak ve değerlendirmek gerekmektedir.
Projelerini ve ideallerini de evrensel bir norm olarak düşünmemek gerekmektedir.

Söz konusu düşünürlerin fikirleri önemli olmakla birlikte onları dine (İslâmiyet) karşı
geliştirilmiş teorik itirazlar olarak görmek mümkün değildir. Bu kişilerin gözünde Tanrı, Tanrı
olmaktan çıkmış başka bir hüviyete bürünmüştür. Dolayısıyla ne bu kişileri ikna etmek ne de
zihinlerindeki kavramları kabullenmek mümkündür. Yapılabilecek en iyi şey onları kendi hallerine
bırakmak ve zaman içerisinde yanılmış olduklarını görmeyi beklemek olacaktır. Bu kişiler ahlâk
(özgürlük) ve erdemlilik adına Tanrı’yı inkâr etmişlerdir. Halbuki İslâmiyet’e göre Tanrı inancıyla
birlikte ahlâklı ve erdemli olmanın yolları sonuna kadar açılmıştır.

Gerek Kur’ân’a ve gerekse Peygamber"in yaşamına bakıldığında insanlara daima ahlâklı, rasyonel ve
kişilikli bir şahsiyete sahip olmalarının tavsiye edildiği görülecektir. Nitekim Tanrı insanı böyle
bir yetenekte yaratmış ve ahlâklı olma imkânlarını önümüze sunmuştur. Hangi şartta olursa olsun
erdemli yaşamanın ön koşulu bulunmamaktadır. Yani dini, dili, ırkı, sosyal statüsü, maddî durumu,
sağlığı, huzuru, ne olursa olsun herkesin uyması gereken birtakım insanî ve ahlâkî normlar
bulunmaktadır. İnsan olumsuz şartlarda dahi bu özelliğini korumalıdır. Dinin istediği budur.
Dolayısıyla ateistlerin iddiasının aksine dinin (İslâmiyet) ahlâk konusunda olumsuz bir rolü
bulunmamaktadır. Dini bu durumla itham etmekte dinî bilgisizliğin ve ideolojik bir tavrın sonucudur.


İster Batı’da olsun ister Doğu’da Tanrı"ya inandığı halde bazı insanların ahlâka aykırı tavır
sergilemeleri o kişilerin eksikliğidir. Bu durumdan Tanrı’yı sorumlu tutmak mümkün değildir.
Ahlâksızlığın kol gezdiği bir toplum yaşamına veya insanların zararına olan şeylere Tanrı"nın onay
vermesi mümkün değildir. Dolayısıyla bazı ekonomik ve sosyal sıkıntılardan dolayı insanların
ahlâksız olmaları veya içine düştükleri sıkıntıdan kurtulmak için Tanrı’yı reddetmeleri anlaşılır
değildir. Bu noktada ateistlerin ileri sürdüğü özgürlük ideali de sorumsuzluk, kuralsızlık,
dağınıklık ve kaos istemiyle eş anlamlı olacaktır.

İnsanın çoğu zaman duygusal bir varlık olduğu âşikârdır. Bu duygusallığın inanç, ahlâk ve bilim
konularına da yansıdığı ve dolayısıyla yanıltıcı olabileceği gözden kaçırılmamalıdır. Bu yüzden
birtakım hissi gerekçeler üzerine inançsızlığı inşa etmek, kişilerden ve bazı kurumlardan dolayı
Tanrı inancına karşı çıkmak doğru olmayacaktır. Kaldı ki böyle bir tavır insana mutluluk
kazandırmayacak, mevcut problemlerini de çözmeyecektir. Nitekim inançsızlığın yaygın olduğu yerlerde
insanların gerek ruhen ve gerekse sosyal açıdan mutlu olduklarını söylemek zordur. Kaldı ki o
insanların pek çoğu da artık inançsızlıkla ilgili hayal kırıklığını ve ümitsizliğini
gizlememektedir. Nitekim kendilerini inkârcı ideolojinin etkisinden kurtaranların pek çoğu Tanrı
sevgisinin ön plana çıktığı yeni bir yaşam biçimine yönelmiş ve dünyaya daha değişik bakmaya
başlamışlardır.

İslâm peygamberi görevinin birinci derecede ahlâkı kemale erdirmek olduğunu belirtmiştir. İnsanları
Tanrı inancına çağırırken onlara ön koşul olarak moral değerlere bağlılığı, iyi bir insan olmayı ve
kötü alışkanlıkların bırakılmasını telkin etmiştir. Bütün bunlara rağmen bazı insanların din adı
altında uygunsuz davranışlarına, ikiyüzlü, menfaatperest, ya da çıkar dolu eylemlerine
rastlanmaktadır. Elbetteki bunlar o insanların kişisel zaaflarıyla ilgilidir. Dolayısıyla insan
unsurundan kaynaklanan olumsuzlukların Tanrı’dan kaynaklandığını düşünmek ve dini eleştirmek büyük
bir haksızlıktır.


Yani Tanri Ölmedi

Ölen sadece Nietzsche :O)

Kimbilir belki TEIZM dersleri aliyordur Huzur-u KÜBRA da

)
  #2554  
Alt 31.03.2007, 15:39
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard T-E-T-I-K-C-I !...

Ilkokul 4. sinifa yeni baslamisti. Memur cocuklarinin kaderi oldugu üzere, babasinin tayini nedeni ile Dogubeyazit"tan kente gelmisti. Sicakkanli ve sempatik bir cocuktu. Üflesen ucacak bir vücudu, sinirli bir babasi ve baskente gelmenin heyacani vardi. Cabucak arkadaslar buldu, Jules Verne"in "Aya Yolculuk" kitabi karsiliginda, "Denizler Altinda Yirmibin Fersah"i aldi. Okudu.
Hayal dünyasi alabildigine sinirsiz, tabusuz ve korkusuzdu.

Siyasi anlamda ilk saf tutmasi "GÜVEN PARTISI" ile basladi. Annesi, "oglum, neden Güven Partisi?" diye sordugunda, "Annecigim, güven diyor ya, ben de güvendim" olmustu. Ilkokul dörtte, üst katta ki Hülya ablasina asik ve "Uzay Yolu" seyrediyordu. "Fazer"i olsun istiyor ve kötüleri acimadan yok edebilecegini düsünüyordu/saniyordu.

Kitap degistigi arkadasi Engin, bir gün ona bir kolye armagan etti. O güne kadar aldigi ilk armagandi bu kolye.
"Bir hilal icinde uluyan Kurt"
Bu kolyede ki simgeyi bir yerlerde görmüstü. Armagan aldigina ne kadar sevinse de, kolyede ki sembol ile bir yerlerde gördügü sembolun aynisiydi ya da, arkadasinin bu kolyeyi armagan etmesinde; ilginctir, kötü seyler duyumsadigini hala animsiyor, onu rahatsiz eden seyin ne oldugunu anlamaya calisiyordu. (Yenimahalle 6.durakta ki "ÜOD"nin tabelasinda gördügünde, kolye coktan cöpe atilmisti)

Bir amcasi vardi, cok sevdigi, cok sevdigini bildigi, kiz kesmeye gittigi; haftasonlari "evci" cikiyor ve hafta sonlarini abisinin yaninda geciriyordu.

Bir hafta sonu sabahi kalktiginda, yastiginin altinda, her zaman ki gibi cukulata buldu. Amcasi, yegenlerine her hafta sonu, o pahali cukulatalardan alir ve 3 kardesi; cikar icerse de 3 kardes acisindan, mutlu ederdi. Cocuklar, cukulata severler.

Iste o amca, ilk kez aldigi armagani amcasina gösterme telasinda ki cocugun heyecanini; ilk kez armagan almanin sevincini, coskusunu; kolyeyi iki parmagi arasinda ezerek yok etti ve bagirdi, "amcam, kim verdi sana bu kolyeyi, bu Türk fasistlerinin simgesidir, biz fasist degiliz, bir daha böyle bir armagan kabul etmeyeceksin!"

Amcasinin ses tonu ve gözlerinde duyumsadigi nefret korkuttu cocugu, o anda amcasinin, yillar sonra animsadiginda ise insanlarin öfkelendiklerin de tüm sevecenliklerini kayip ettiklerini, degistiklerini, yasayarak anladi. Bu duygulari anladiktan sonra; örnegin kizdigi zamanlar kosup, aynaya bakti.
Ayna da gördügü yüz, diger öfkeli yüzlerden farkli degildi. Cirkindi. Her cirkinlestiginde utandi, utandikca, aynaya daha az bakti.

Bunlar, istemeden de yüreginden klavye"ye, oradan E-mail"e ve sonra kardesine akti.

Bunlar, istemeden ve elinde olmadan, birden icine düstügü dipsiz düsünceler dünyasinda, yasami sevmenin, hakki sevmenin ama parayi sevmemenin bedeli olarak bir kelime de yüzüne carpildi. TETIKCI?!

Bunlari yazdiktan sonra "artik bir Doluca hakk"ettim" diye düsündü.

...

Ilk kadehimi yudumlarken bu yaziya basliyorum!
Sevgilim, canim kardesim. Halimi hal eyledim. Saklamadim. Halinizi hal etmediniz, anladim.

Biliyormusun canim, benim tetikcilikle suclandigimi söyledin.

Yanitini veremedin mi?

Biliyorum, yasam zor ve zaman gecip, devran döndügünde iyilikler, fedakarlik haline dönüsüyor.
Biliyorum, yasam zor, hele de benim gibi, cocuklarina, yasayabilecekleri bir dünya birakmak savasi veren bir insana katlanmak daha da zor.

Depresyon hastalari, cevrelerine aci verirler, sevdiklerini üzerler.

Seni üzmek icin yazmadim. Bunlari düsündüm. Saklamadim.

Ama çocuk, beni duman ettin.

Hak ettim mi?

Agliyorum. Ilk defa, "keske" ile baslayan düsünceler icinde bogulmaya basladim.

Duman olsam da yasayacagim. Sirtimin ortasina yedigim "tetikci" bile beni öldüremeyecek.

Canim kardesim, gözlerinden, gözlerinden öperim.

Imza: Tetikci abin.





--------------------------------------------------------------------------------
Cellat uyandı yatağında bir gece,
"Tanrım" dedi. "Bu ne zor bilmece:
Öldükçe çoğalıyor adamlar
Ben tükenmekteyim öldürdükçe..."
  #2555  
Alt 31.03.2007, 16:03
Benutzerbild von benekalice
benekalice benekalice ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 1.595
Standard Siz sadece rahatsizsiniz.

... ve siz bu dünyada mutlu olabilecek bir karizma cizmiyorsunuz. Ama yanliz degilsiniz, merak etmeyin. Sizin gibilere tedavi yöntemleri var, cok üstün bilgili, uzman piskolojik doktorlar, hem de bu sizin gözünüzde yasadiginiz "gavurlarin" memleketinde, hemde TR"de bu doktorlar mevcut, onlara bir görünebilirsiniz yani... belki yardimci olabilirler...

Böyle burada, yani vaybede forumlara bol bol copy ve paste islemleri ile iyilesceginizi saniyorsaniz, yaniliyorsunuz.
  #2556  
Alt 31.03.2007, 16:50
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard der erdogan

ist mehr türke als du..glaubs mir du möchtegern kemalist
  #2557  
Alt 31.03.2007, 16:53
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard korku salma havarileri

sizin bu fantazinizle iyi senarist olursunuz..harcaniyorsunuz burda ya..hollywooda gidin..sibel kekiliyide götürün..nasil olsa sizin cagdas anlayisiniz onunkisine benziyor
  #2558  
Alt 31.03.2007, 17:21
hipermetrop
 
Beiträge: n/a
Standard hollywood ticket"ler nerde ???

günaydin ...
bu bir korku olsa allaha sükür
  #2559  
Alt 31.03.2007, 17:26
hipermetrop
 
Beiträge: n/a
Standard Beleidigung achso

wenn einem die worte fehlen und tatsachen aus bleiben werden wir asozial und fangen an unser
wahres gesicht zu zeigen
Respekt sana karsi

wander doch in den iran aus
da kannst du unter deiner sharia leben ...
  #2560  
Alt 31.03.2007, 17:49
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Birakin da Mutlu olup olmamaya

Biz karar verelim..

Benim Kanaatime Göre ;Baskalarinin Mutlulugu üzerine Tartisma icine giren Insanlar Komplexli ve Tedaviye muhtactir.

O halde size de Bizden " Mutlu Hayatiniza " Türklerden Nefret ederek Daha bir mutlu olarak Devam etmenizi dilemek düsüyor.

)
Antwort



Forumregeln
Es ist Ihnen nicht erlaubt, neue Themen zu verfassen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, auf Beiträge zu antworten.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Anhänge anzufügen.
Es ist Ihnen nicht erlaubt, Ihre Beiträge zu bearbeiten.

vB Code ist An.
Smileys sind An.
[IMG] Code ist An.
HTML-Code ist Aus.
Gehe zu