Einzelnen Beitrag anzeigen
  #32496  
Alt 12.04.2007, 08:49
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard Varliga anlam veren ruh tur

Ruhe ile varligin bagiminin önemini aciklamak isterim:


Ruh,
çoğu felsefi ve dini düşünceye göre maddesel olmayan, elle tutulamayan, gözle görülemeyen fakat varlığına inanılan; ayrıca yaşayan her varlığın içinde ve temelinde olduğuna inanılan olgudur.

Ruh genel olarak sonsuz ve ölümsüz kabul edilir. Ruh düşüncesi veya inancı ölüm sonrası hayat veya ahiret inancıyla yakından ilgilidir. Fakat bu konuda düşünceler çok geniş olarak değişir hatta aynı dinde bile ölümden sonra ruha ne olacağı tartışma konusu olabilir. Dinlerin çoğunluğu ruhu madde dışı görür ancak bir bölüm de ruhun madde olduğunu savunur. Ruhun ağırlığını ölçmeye kalkan bilim adamları da vardır. Müslümanlar arasında "ruh" kavramı, tasavvuf ekollerinin etkisiyle, "nefs"in karşılığı bir olgu olarak algılanır olmuştur. Buna göre, "nefs/nefis" insanın şeytana açık olumsuz yanıdır ve onu kötülüklere/günahlara sürükler. Ruhu bu etkiler altında bulunan insanın kurtuluşa erebilmesi mümkün değildir, çünkü beden hapsine tutuklanmıştr. Bu tutuklanmadan kurtulup kurtuluşa ermesi, teknik deyimiyle "fenafillah/tanrıda yok olmak" ve böylece "bekabillah/tanrıyla kalıcılaşmak" için kesinlikle ruhun arındırılması gerekir. Bunun için de adına seyrüsluk denilen ve bir mürşidin yönlendirmesiyle/denetiminde gerçekleştirilen süreçte zikir ve riyazet yöntemlerine baş vurulur. Buysa, insan ruhunun küllî/tanrısal ruhtan ayrıldığı ve tekrar ona kavuşmakla huzur bulabileceği savı üzerine kurgulanmış "gelenek" diye anılan ve ucu ta animizme dek varan bir inanıştan kaynaklanan bir anlayıştır. Kızılderili, kelt ve benzeri topluluklar da dahil olmak üzere hemen tüm eski dinlerde görülen bu inanç, günümüzde belirgin bir biçimde Hinduizm"de olmak üzere gerek yahudi, gerek hıristiyan ve gerek islâm tasavvuf kolları arasında halen yaşamaktadır. İslâm"ın temel inançlarını belirlemiş olan Kur"an-ı Kerim"e göre ise, böyle bir ruh telakkisi yoktur. Nitekim, orada "sana "ruh"tan soruyorlar; de ki: o, Allah"ın emrindendir; onun hakkında size çok az şey bildirimiştir" denilerek, "ruh"un bir "şey/fenomen" değil, bir "iş", "yetki", "buyruk" olduğu vurgulanmıştır. Gerçekten de Kur"an-ı Kerim"de "ruh"un "isim" formunda kullanıldığı tek kavram "ruh-ul-kudus"tur. Bu da Cebrail adlı meleğe ait bir isim olarak anılmaktadır. "Ruh"un geçtiği bütün ayetlerde kelime/kavram hep "vahy/vahiy", emr/buyruk, söz ve bir yere kadar da yetki anlamlarını taşımaktadır.


Varlık,
felsefenin temel kavramlarından birisidir. Varolan, ya da varolduğu söylenen şey, varlık kavramının içeriğini oluşturur. İlk olarak Elea okulu"nun öncüsü Parmanides tarafından kullanıldığı sanılmatadır. Farklı felsefe okullarında ya da akımlarında farklı anlam katmanların ele alınmakta ve tanımlanmaktadır. Öznel ve nesnel varlık tanımları sözkonusudur ve bu varlık kavramı özellikle varlık teorisinde (ontoloji de) temel bir rol oynar. Varolanın varoluşu durumu, ancak varolan şeylerle varlık arasında bir ayrım sözkonusudur. Varlık varolanların her birinde mevcut olan niteliktir bir anlamda. Aristotales varlığı varolanların içerisindeki özdeş olan nitelikler olarak belirtir. Bütün olanların genel kavramı. Gerçek varlık ve düşünsel varlık olarak iki ayrı şekilde belirtilir. Gerçek varlık varoluş olarak belirtilirken, düşünsel varlık öz olarak belirtilir.