Einzelnen Beitrag anzeigen
  #1  
Alt 30.05.2014, 00:32
Benutzerbild von turkogluturkiye
turkogluturkiye turkogluturkiye ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 246
Standard Yeryüzünden fitnenin kaldırılması (1)

Yeryüzünden fitnenin kaldırılması (1)

İslâm, kendi mensuplarına yalnız bir ülkede değil, bir bütün olarak yeryüzünde fitnenin önlenmesini, haksız yere insanların kanlarının akıtılmasının durdurulmasını emreder. Kur'an-ı Kerim'in İslâm ümmetinin önüne koyduğu değişmez ve değiştirilemez sorumluluklardan birisi de, "Allah'ın dinini bir bütün olarak hayata hâkim kılmak şartıyla yeryüzünden fitneyi kaldırmak" sorumluluğudur. Allahû Teâla buyuruyor:
"Ortalıkta fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki, Allah yaptıklarını görür." (Enfal Sûresi/ 39)
Yeryüzünü fitne ve fesaddan temizlemek, İslâmî mücadelenin amacıdır. Allah'ın dinini yeryüzüne hâkim kılmak, fitne ve zulmü ortadan kaldırmak için ortaya çıkan her türlü engel ve düşmana karşı meşru olan her yol ve vasıtayla elinden gelen mücadeleyi yapmaktır. Bu mücadelenin yollarından birisi tebliğ, diğeri de savaş (kıtal)dır. "Fitneden eser kalmayıncaya, din de yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Vazgeçerlerse artık zalimlerden başkasına husumet yoktur." (Bakara Sûresi/193)
Fitne, insanın hem kendi insanlığına ve hem de başkalarının insanlığına ihanet etme eylemidir. Müfessirlerin ekserisi, fitneyi şirk olarak tefsir etmişlerdir. İnsanları, meclisleri, kurultayları hüküm ve hakimiyet konusunda Allah ve Rasûlü'nün yerine koymak, insanların haksız yere kanlarını akıtmak, insanları Allah yolundan alıkoymaya çalışmak ve bu hususta infakta bulunmak, insanların kabiliyetlerine, düşüncelerine, fikirlerine ipotek koymak ve bu hususta kanunlar, yasalar icad etmek, fitnedir. Bu nedenle, insanî özelliklerini kaybetmemiş, insanlığın mutluluğunu, saadetini isteyen, adaleti ikame etmeye çalışan, barıştan yana olan kimseler, fitneye ve ehl-i fitneye karşı tavır almayı yaşamlarının temel gayesi olarak kabul etmelidirler. Kur'an'a teslim olan mü'minler için en güzel örnek olarak gösterilen risalet önderlerinin tümü de kendi dönemlerinde varolan fitne ve fitneyi yayan despotlarla ve onların insanlara uyguladıkları zulümle uğraşmış, fitnenin kaldırılması ve fitnecilerin fitnelerinden vazgeçip iman etmeleri için çalışmış, bu uğurda zorluklarla karşılaşmış, acı çekmiş, sıkıntı görmüşlerdir. Yani ehl-i fitnenin hışmına uğramışlardır.
Fitne aynı zamanda hem zulüm ve hem de tuğyandır. Allah'ın arzında Allah'ın verdiği nimetlerle hayatlarını devam ettirdikleri halde kendi nefislerini tercih edenler, kul kaynaklı sistemlerle insanları idare edenler, fitne çıkaranlardır. Yeryüzünden fitneyi önlemek, zulmü kaldırmak, mü'minler için en öncelikli bir sorumluluktur. Mü'minler, bu görev ve sorumluluklarını her zaman ve mekânda hiç aksatmadan ve savsaklamadan yerine getirmekle mükelleftirler. Bu, İslâm imanından kaynaklanan bir mükellefiyettir! Ancak mü'minler, bu mükellefiyet bilinciyle hareket edip sorumluluklarının gereğince görevlerini yerine getirirlerken, mutlak manada tabi oldukları Kur'an doğrultusunda ve nebevi örnekliğe uygun hareket etmelidirler. M. Hamdi Yazır (Rh.a.) der ki: "Allah yolunda olma kaydı, her harbin esasıdır. Bu, düşünülmedikçe harp ve çarpışmaya asla cevaz yoktur. Bundan dolayıdır ki Avrupalıların düşündükleri mânâ ile, 'Saldırgan harbin, İslâm dininde yeri yoktur' demek caiz olabilir. Din fikrine ters düşecek harp de ne müdafaa, ne taarruzdur. Allah yolunda ve hak bir iş uğrunda olmayan, tağut fikri ve sırf saldırma maksadiyle olandır. Hâlbuki İslâm'da harp halinde bile, harbi güzel gösterebilecek gayeye aykırı olarak saldırma haramdır. Bunun için taarruz harbinde de riayet edilmesi gereken harp hukuku vardır. Bunu, insanlık tarihinde ilk önce İslâm dini ortaya koymuştur. 'Haksız yere taarruz etmeyiniz. Çünkü Allah, haksız taarruz edenleri sevmez.' (Bakara Sûresi/190). Bu bakımdan, 'İslâm dini sırf silah kuvvetiyle yayılmış bir saldırı dinidir' demek, sırf iftira olduğu gibi, 'İslâm'ın yayılmasında silahın hiç hizmeti yoktur' demek de Kitap ve Sünnete aykırı bir yalan olur." (Hak Dini Kur'an Dili, C: 2, Sh: 691?692, İst/1971)
Asrımızda harbi müstevliler önce İslâm topraklarını istilâ edip Müslümanların mallarını talan, canlarını telef ettiler, sonra da canlarını, mallarını ve namuslarını muhafaza ve müdafaa için cihad eden mü'minleri terörist ilan etmeye kalkıştılar. İşte fitne ve fitnecilik buna derler.

Mustafa Çelik