[peren]

Evet türban siyasal bir simgedir...

Türban, siyasal bir simge olarak 1960"lı yıllarda tasarlanmıştır.
Toplumları Amerika ve batı icazetli bir dini inanç sistemi içinde reorganize etmeyi amaçlayan Yeşil Kuşak Projesi"nin örgütleme amaçlı manipülasyon araçlarından birisidir.
Bu sadece müslüman toplumlarıyla da ilgili değildir.
Türkiyede 1960"lı yıllarda örnek bir müslüman kadın"ın nasıl giyineceğini resimlerle anlatan el kitapları dağıtılmaya başlandı.
Bu kitaplardaki örnek müslüman kadın da, şimdi ağır makyajlarıyla sokakları arşınlayan türbanlı kadınların kıyafetiydi.
Bu kitapların finansörü ise Amerikan menşeyliydi.
O yıllardan önce ne şimdikilere benzeyen bir türbanlı kadın profili vardı, ne de o şekil bir giyiniş tarzı biliniyordu.

Amerikan eksenli islam, Türkiyede Amerikancı-muhafazakar siyasetçi kuşağının yoğun himayesiyle palazlandırıldı.

Amerikancı Menderes, Said-i Kürdi, nam-ı diğer, Said-i Nursi ile el eleydi.
Amerikancı Demirel, Türkiyenin en çok İmam Hatip Lisesi açmakla övünen lideriydi. O Yıllarda Fethullah Gülen adlı yeni yetme bir cemaat şefi de Morrison Süleyman lakaplı ve mason olduğu herkesçe bilinen Demirel"i destekliyordu.
Demirel-Erbakan ve Türkeş"in koalisyon artağı olduğu ünlü MC(Milliyetçi Cephe) iktidarında tarikat ve cemaatler, sağ ve sol birbiriyle çarpışırken el altından sessizce semirtiliyordu.
12 Eylül"ün sözde Atatürkçü, özde Amerikancı Kenan Paşa"sı; bir yandan mitinglerde Kur"andan ayetler okurken, diğer yandan dernekleri, partileri, sendikaları, Halkevlerini kapatıyor, toplumu siyasetten ödü kopar hale getiriyor; öte yandan, herkesin sindirildiği, korkutulduğu bir ortamda mahalle aralarında, sokak başlarında, orada-burada tarikat-cemaat örgütlenmelerine müsaade ediyor hatta yurt dışında görevli olan resmi imamlara, Suudi merkezli şeriat amaçlı olduğunu gizlemeyen Rabıta"t-ül Alem-ül İslam adlı uluslararası örgütün maaş ödemesine resmi bir yazıyla izin verebiliyordu.
Sağdan ve soldan yüzbinlerce insan tutuklanıp işkence laboratuvarlarından geçirilip, düzmece mahkemelerde, işkenceyle imzalatılmış itiraf(!)namelerle zindanlara tıkılırken, Fethullah Gülen adlı Amerikancı cemaat şefi Kenan Paşa"ya övgüler dolu yazılar düzüyordu.

Bu arada Fethullah Gülen Özal"ı destekliyordu
Türban gittikçe yaygınlaştırılan bir aidiyet sembolü olmaktaydı.

Amerikancı Özal"dan sonra, Amerikancı Demirel geri döndü ve neeede gaalmışsa ordan devam etti... Tabi Fethullah Gülen de Süleyman Bey"e tekrar yakın durmaya başladı.

Amerikancı Demirel Cumbaba olunca, onun yerine yine onun elinden tutup yükselttiği Amerikancı Tansu Chiller iktidar oldu.
Din, iman, ezan, bayrak nutukları ve bitip tükenmeyen hırsızlıklar, yolsuzluklar, karanlık olaylarla dolu bir döneme girilmişti. Haaaa Bu arada Fethullah Gülen bu dönemde Tansu Bacı ile kol kolaydı. Koca başbakan"ın hemen yanında oturup tribünlerden maç seyrettiğini, toplantılarda boy gösterdiğini televizyonlardan izliyorduk. Amerikancı Tansu Chiller yoğun yolsuzluk, hırsızlık, sahtekarlık vakaları yüzünden iyice gözden düşüp oylarını yitirince, seçimlerde birinci parti olan Muhterem Erbakan Hoca"nın Refah Partisi iktidarının küçük ortağı oldu.

Sonrası malüm...
Erbakan Hoca kurduğu hayalleri gerçek sanıp uygulamaya dökmek istedi.
İslam dinarı çıkardı, olmadı.
Kaddafi ile islam birliği turlarına çıktı.
Kaddafi onu çöl çadırında rezil kepaze edip, teselli armağanı olarak da kendisinin başkomutanı olacağı islam ordularının başçavuşluk makamini Erbakan"a teklif etti.
Yörüngeyi kaybeden Erbakan," kanlı mı olacak, kansız mı?" "Rektörler başörtülü kızların karşısında hazırolda duracak." "İmam Hatipler Bizim Arka Bahçemizdir." diye sayıklamaya başladı.
O sayıklar da cemaati susar mı? Biri ; "Kan dökülecek fıstık gibi olacak" der.
Diğeri Atatürk için:"Veled-i zina"der.
Bir başkası İran elçisini de yanına alıp Kudüs gecesi düzenler, derken tanklar Sincan"dan geçiverir.

Erbakan İktidarı düşer...
Seçim olur ve Ecevit, Bahçeli ve Mesut Yılmaz iktidarı gelir.
Tabi Fethullah Hoca 28 Şubat"ın o civcivli günlerinde kendine kapılanacak en güvenli yeri bulmuştur.
Ecevit"in kanatlarının altına kendini atmıştır.
Fakat ortaya çıkan kasetleri ve askerlerin diretmesi sonucunda aniden hastalanarak(!) kapağı pencilvania"daki geniş ve ferah çiftliğe atıverir.

Kısaca hikayemiz bu...


Türbana gelince...
Siyasal hareketler örgütlenirken birbirlerini tanımak ve sokaklarda varlıklarını her kese hissettirmek için kendilerine has kıyafet veya imajlar kullanırlar.

Solcular, asker postalı, yeşil parka ve kırmızı kaşkol kullanmayı tercih eder; bıyıkları da gür posbıyık olarak uzatırdı.
Ülkücüler, trençkot veya uzun palto veya ceket giyer; bıyıkları da aşağı sarkıtır. Onları görünce ne olduklarını hemen anlarsınız.
Alman Nazileri ve İtalyan Faşistleri; kahverengi gömlekler giyerdi.
Siyasal İslamcılar ise, gruplarına, fraksiyonlarına, kadın veya erkek olmalarına göre türlü türlü kıyafetler giyerler.
Bu sembol kıyafetlerden biridir.

Oysa tüm islam tarihinde, şimdiki türbanlılara benzer bir islami kıyafet görülmemiştir.
Yukarıda anlattığım gibi bu kıyafet 1950-60"larda tasarlanıp yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır.
Türnalı kıyafet, islami bir kıyafetten çok aslında hristiyan rahibelerin giydiği giysilerle aynı formatı taşımaktadır.

Tamamen siyasal sebeplerle tasarlanmış bir manüplasyon aracıdır.
Daha oyun çağında bu kıyafete alıştırılmaya çalışılan ve giymezse cehennemde yanacağına şartlandırılan kızcağızlar bunu çoğunlukla samimi inançlarından dolayı takıyor görünseler de, boya küpüne batmış gibi duran abartılı makyajları ve rengarenk giysileriyle, tavuz kuşu misali; -ben buradayım diyen dikkat çekicilikleriyle sokakları arşınlayıp, her deliğe girip çıkmaları inandırıcılıklarına gölge düşürse de biz onların iyi niyetlerine inanıyoruz.
Kizlar arastirmadan, sormadan, iyice ögrenmeden, kritik okumadan asla cahilce kapanmayin. Beyninize bir parca kumasla sahip olunmasina izin vermeyin. Kurani okuyun, tarihi okuyun, gercegi bulacaksinizdir. Örtü siyasetine alet olmayin!
Saygilar
Peren