Einzelnen Beitrag anzeigen
  #29  
Alt 15.07.2013, 15:10
the_last_time
 
Beiträge: n/a
Standard

Sürmelibey ile Telli Senem'nin hikayelerini cok severdim cocuklugumda hala da seviyorum..
Acikli da olsa gercek oldugu icin güzel bir hikaye... Sanki bize tanimadigimiz yasamadagimiz anilarimizi anlatiyormus gibi.....
Benim okudugum kitapta Sürmelibey'in nerde oldugu belli olmuyordu, yani mechule karisiyordu ama bu da güzel bir hikaye..

Malesef okudugum kitabin internette alintisini bulamadim. Ama bu da güzel....

ALDI SÜRMELİBEY:



Yücesinde yavru şahan beslenir,

Engininde arap atlar seslenir,

Sen ağlama sülüflerin ıslanır,

Gel dola boynuma kolun, düş ile.



ALDI TELLİ SENEM:


Nasıl ağlamayım ağam sözüne,

Doğrulup da bakmadın bir yüzüme;

Ben de gidem düşürürsen izine,

Bir işim yok yaren ile, eş ile.



ALDI SÜRMELİBEY:



Yârden ayrılanın hiç sönmez nârı,

Göklere erişir ah ile zarı,

Küstüm, gidiyorum, hiç gelmem gayrı,

Gözle selamımı uçan kuş ile.



ALDI TELLİ SENEM:



Solsun al yeşilim, sandıkta basmam,

Sen bana küssen de ben sana küsmem,

Yolunu gözlerim, umudum kesmem,

Tez gel ağam tez gel, yazla, kış ile.



ALDI SÜRMELİBEY:



Giderim sevdiğim, gözleme yolum,

İstedim Mevla'dan vermiyor ölüm,

Kırıldı kanadım, tutmuyor kolum,

Gayrı gecelerim dolar düş ile.



Sürmelibey, böyle deyip kesti. O böyle deyip kesti ya, Telli Senem,
Sürmeli'nin atının yularından tutmuştu. Sürmeli, atını sürmek istedi, ama
Telli Senem, koyvermiyordu atın başını.

Bunun üzerine, aldı Sürmelibey, bakalım ne dedi:



Koyver zalım koyver atın gemini,

Bana sürdürmedin dünya demini,

Gelmem gayrı sana, ettim yemini,

Eğlen artık yaren ile, eş ile.



Sürmelibey, böyle deyip, bu kez, atını kamçıladı. At bir şahlandı, bir
kişnedi, o vakit, Telli Senem'in elinden kurtardı başını.

Telli Senem, bağrı başlı gözü yaşlı, oracıkta kalakaldı.

"Kalakaldı..." demem sözün gelişi... Sürmelibey, gözden yiter yitmez, Telli
Senem, bayılıp olduğu yere düştü.

Aldılar, konağa getirdiler.

Getirdiler ya, taşta soluk var, Senem'de soluk yok. Öldü sandılar. Aman
yaman... Sonuda, güç hal ile kendine getirdiler.

Telli Senem kendine geldi ya, artık bu Senem, o Telli Senem değildi. Bir
anda çökmüştü. Göz yaşları da pınar olmuş, akar dururdu.

O böyle ağlayıp sızlayadursun, biz gelelim Sürmelibey'e:



Sürmelibey, Toroslardan, Menemenci'den atını sürünce, durup dinlenmeden,
soluğu Çukurova'da aldı.

Çukurova, nice gurbetçileri bağrına basmıştı. Sürmelibey'i de bastı.
Sürmelibey, Çukurova denizinde yitip gitti, imi timi belirsiz oldu. Uzun,
çok uzun bir süre, nerdedir, ne yapar, bilen eden olmadı. Ben diyeyim beş
yıl, siz deyin on beş yıl... Böyle uzun bir süre.

Bu arada Telli Senem'in anasıyla babası öldü. Kimi kimsesi kalmayınca,
Senem, kalktı Sıvas'a, ablası Akbilek'in yanına gitti. Hızır Ağa, Telli
Senem'in de babası sayılırdı bir bakıma. Onun kanadının altına sığındı
Senem.

Hızır Ağa, Sürmelibey gitti gideli, uykuyu düneği yitirmişti. Dört bir
yanda, Sürmeli'yi aratıyordu. Aratmadığı yer yoktu. Ama, Sürmelibey'i
koydunsa bul!

Ama, günün birinde, Sıvas'a uğrayan bir kervandan, Sürmelibey'in Çukurova'da
olduğu haberi alınınca, dünyalar Hızır Ağa'nın oldu. Hızır Ağa'nın evi bir
anda dirildi, Telli Senem'in de yüzüne kan geldi.

Hızır Ağa, haberi alır almaz, oğlu Arif Bey'i yola çıkardı. Arif Bey,
günlerce at sürdükten sonra, Çukurova'ya geldi. Geldi ya, nerde bulacaktı
Sürmelibey'i? Mersin'in, Tarsus'un hanlarını gezdi, sormadık kimse
bırakmadı. Ama, bir bilen çıkmadı Sürmelibey'i. Arif Bey, Adana'ya at sürdü.
Adana, o zamanlarda da kocaman bir kentti. Adam yiten sokakları, sayısı
bilinmeyen hanları vardı. Arif Bey, günlerce, o han senin, bu han benim,
gezdi durdu. Sürmeli'ye benzeyen birini gördü mü, yüreği cızz.. ediyordu.
Acep kardeşini nasıl bulacaktı?

Adana'da Kâhyaoğlu Hanı'nda rastladığı bir adam, sonunda, Arif Bey'e bir
umut ışığı yaktı. Anavarza'ya yakın bir köy vardı, Hacılar köyü derlerdi.
Orada, Sürmeli adında birine rastlamıştı bu adam. Ama bu Sürmeli, sayrı
düşmüş, ölümsek biriydi.

Arif Bey, bu kez de Hacılar köyüne doğru at sürdü. Yine günlerce gitti. Sora
sora Hacılar köyünü buldu. Sürmeyi'nin yattığı evi hemen gösterdiler ona.
Arif Bey, Sürmeli'nin evine geldi ki, ne göre? Sürmeli mi, değil mi, bir
adam yatmakta, sararıp solmuş, bir deri bir kemik kalmış. Onu, sesinden
tanıdı ancak. Sürmeli, Arif Bey'i tanımıştı. Kalkıp boynuna sarılmak istedi
ya, kendinde güç bulamadı. Arif Bey kardeşinin halini görünce, başladı
gözlerinden siyim siyim yaş akıtmaya. Ve de aldı Arif Bey, bakalım
Sürmelibey'e ne dedi, o ne yanıt verdi, oradakiler ne dinlediler, biz ne
okuyalım:



ALDI ARİF BEY:



Kardaş ne yatarsın Çukurova'da?

Kalk kardaş gidelim sılaya doğru,

Anan baban seni bekler sılada,

Kalk kardaş gidelim sılaya doğru.



ALDI SÜRMELİBEY:



Gitmem kardaş gitmem sıla şen olsun,

Bastığım topraklar teberik kalsın,

Öyle memlekete düşmanım varsın,

Sıla da bir, gurbet il de bir bana.



ALDI ARİF BEY:



Kalk kardaş gidelim dağlar başından,

Av edelim kekliğinden kuşundan,

Zamantı Irmağı’ndan, Pınarbaşı'ndan,

Kalk kardaş gidelim sılaya doğru.



ALDI SÜRMELİBEY



Kardaş o dağlarda dağlarım mı var?

Al yeşil çubuklu bağlarım mı var?

Ah çekip ardımdan ağlarım mı var?

Sıla da bir, gurbet il de bir bana.



ALDI ARİF BEY:



Dertli babam dövünürken, sızlarken,

Oğlum nerde diye anan ağlarken,

Telli Senem evde seni beklerken,

Kalk kardaş gidelim sılaya doğru.



ALDI SÜRMELİBEY:



Gitmem kardaş gitmem sıla düzüne,

Huri kızı olsa bakmam yüzüne,

Benden selam söyle zalım kızına,

Sıla da bir, gurbet il de bir bana.



ALDI ARİF BEY:



Çukurova yana yana örd'olur,

Her sineği bir alıcı kurt olur,

Sen gitmezsen yüreğime dert olur,

Kalk kardaş gidelim sılaya doğru.



ALDI SÜRMELİBEY:



Kimse sormaz imiş garip halini,

Saramadım ak duvaklı gelini,

Varınca öp anam babam elini,

Sıla da bir, gurbet il de bir bana.



Sürmelibey, bu sözleri de söyledikten sonra, artık konuşacak güç bulamaz
oldu kendinde. Soluğu hırıldamaya başladı. Çok geçmeden de, bir daha açmamak
üzere, gözlerini yumdu.

Sürmelibey'in öldüğünü gören Arif Bey'in ağıdı figanı gökleri tuttu ya,
gitmişten gelmiş mi olur?

Ne demişler? "Az yaşa çok yaşa, sonunda gelecek bu başa" demişler. Eninde
sonunda ölüm var ya, şu yeryüzünde sağlıklı, mutlu yaşamak da var. Ama,
Sürmelibey ile Telli Senem, bir karayürekli yüzünden mutlu olmadılar.
Karayürekliler utansın!

Her ne hal ise...

Arif Bey, Sürmeli'yi o köyde toprağa verdi. Eli boş, gözü yaş olarak da
Sıvas'a döndü. Döndü ya, artık ondan sonrasını ne ben deyim, ne siz
dinleyin... Yol tozar, söz uzar derler. Sözü uzatmak neye yarar? N'olsa ki
hey n'olsa, şu yeryüzünde herkes mutlu olsa ne var? Olsun demekle olmuyor
yazık ki!

Ama yine de biz, bunu dileyelim, sevgili okurlar.

Geändert von the_last_time (15.07.2013 um 15:19 Uhr).