Einzelnen Beitrag anzeigen
  #6934  
Alt 01.09.2004, 20:18
Benutzerbild von aliconda
aliconda aliconda ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Mustafa Kemal Atatürk ve Islam

KURAN"IN TÜRKÇELEŞTİRİLMESİ VE ANLATILMASI

Atatürk Kuran-ı Kerim"e de büyük bir saygı ve itaatle bağlı bir insandı. Kuran"dan söz ederken pek çok kez "kitabı ekmel" yani "en mükemmel kitap" ifadesini kullanmıştır. Atatürk"e göre Kuran"ın anlaşılarak okunması, yalnızca duvarlarda süs olarak saklanılan bir kitap olmaması gerekiyordu. Mustafa Kemal hurafeleri silmek, akla, fenne, mantığa uygun dediği gerçek İslam"ın anlatılmasını sağlamak istiyordu. Bu sebeple Kuran"ın anlaşılması için Türkçeleştirilmesine karar verdi. Atatürk bu isteğini şu şekilde dile getirmiştir:

"Türkler dinlerinin ne olduğunu bilmiyorlar. Bunun için Kuran Türkçe olmalıdır."

"Türk Kuran"ın arkasından koşuyor fakat onun ne dediğini bilmiyor. Ve bilmeden tapınıyor, benim maksadım, kitapta neler var Türk anlasın."35


Bu maksatla Kuran Türkçeleştirilmiş, Atamızın direktifleriyle Cumhuriyetimiz"in ilk on beş yılında Kuran-ı Kerim"in meali ve tefsiri niteliğinde 9 eser yayınlanmıştı. Atatürk Dolmabahçe Sarayı"nda da Kuran okutturmuş, ayetleri okuyup izah ettirerek manası üzerinde incelemeler yapmıştır.


ATATÜRK"ÜN LAİKLİK ANLAYIŞI

Atatürk, laikliği, din ve vicdan hürriyetinin temeli olarak görmüştür. Fakat tarihte ve günümüzde laiklik yanlış anlaşılmış, yanlış uygulanmış, bilinçli olarak bazı çevrelerce çarpıtılmaya çalışılarak "dinsizlik" gibi lanse edilmek istenmiştir. Oysa gerçekte laiklik devletin, dinler karşısında tarafsız kalarak insanlara din hürriyetini sağlamasıdır.

Laiklik ilkesinin amacı, gerçekte inancı özgürleştirmektir. Devlet, hangi din veya mezhepte olursa olsunlar vatandaşına vicdan, ibadet ve dini yaşama hürriyeti sağlar. Atatürk"ün laiklik ilkesinin özü, devletin halkını, bir dini kabul etme, o dinin gereklerini uygulama ya da uygulamama konusunda kendi vicdanları ile baş başa bırakması ve onlara özgür bir seçim yapma şansı vermesidir.

Dikkat edilirse sözkonusu laiklik anlayışı İslam"ın özüne de son derece uygundur. İslam Dininde de hiç kimse bir başkasını iman etmeye veya ibadetlerini yapmaya zorlayamaz. Nitekim Allah rızası gözetilmeden (örneğin baskı altında) yapılan ibadetin de Allah katında bir karşılığı yoktur. Bu nedenle Atatürk Türkiye Cumhuriyeti için laikliği seçmiş, kişilerin din ve ibadet özgürlüğünü vererek devletin dine karışmamasını sağlamıştır. İslam ahlakında da kişi, hiçbir baskı olmadan ancak özgür iradesi ile dini yaşar. Şahıslara dışarıdan müdahale ancak, teşvik etme, anlatma, öğüt verme şeklinde olur. Fakat bu konuda da bir zorlama yapılamaz.

Atatürk"ün laiklik ve laik toplum anlayışını en güzel anlatan sözlerinden biri şu şekildedir:

"Din ve vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünce ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve tutucu hareketlerden sakınıyoruz." 36

Din konusunda oluşturulan yapay gerilimler ise, ancak Atatürk"ün uyguladığı formülle çözümlenebilir. Atatürk, İslam"a inanan samimi bir dindar olarak, laikliği din ve vicdan özgürlüğünün temeli olarak kabul etmiştir. Gerçek dindarlara ve vatanperverlere düşen görev, Atatürk"ün de yaptığı gibi, hurafalere ve batıl inanışlara karşı gerçek İslam"ı savunarak ve öğreterek ilmi olarak mücadele etmek, öte yandan da Atatürk"ün mirasını "din aleyhtarlığı" gibi göstermek isteyen materyalist-Marksist odaklara karşı tavır almaktır.

<a href="redirect.jsp?url=http://www.harunyahya.org/kitap/anlamak/anlamak2.html#31" target="_blank">http://www.harunyahya.org/kitap/anlamak/anlamak2.html#31</a>