Einzelnen Beitrag anzeigen
  #1  
Alt 14.12.2014, 22:49
CakaBeyy
 
Beiträge: n/a
Standard Her kışın sonu bahardır…

Kış denilince, soğuk, kar, fırtına, ısınma, barınma, beslenme meseleleri aklıma gelir.

Hayalen dolaşırım; bacası tütenler, tütmeyenler, zenginler, fakirler, hastalar, sağlıklı olanlar… Hayal yetişmiyor. Kâinat bir âlem, insan başka bir âlem. Dikkat edilirse görülür ki, kâinatın yapısıyla insanın yapısı aynıdır; halden hale dönüşür. Mevsimler de böyledir. Mesela kış, ölümü ve kıyâmeti; bahar, yeniden dirilişi; yaz da ebedî hasadı anlatıyor. Allah, atom harfleriyle, molekül heceleriyle, element kelimeleriyle kâinat kitabını yazmış; toprak gibi bir şeyden, her şeyi yeniden yaratmış, yaratmaya devam ediyor.

Kış geldi; bitkilerin kıyameti koptu. Havalar soğuyunca İsrafil’in suru öttü, her şey haşroldu. Ağaçlar yapraklarını döktü. Şu tabloyu seyreden insan biliyor ki, ilkbaharda neşrolacak. Ağaçların dalları kuru kemiklere benzer. Bahar gelince yaprak yaprak, çiçek çiçek dirilirler. Her çekirdek, her tohum bir bitkinin amel defteri gibidir; çamur içinde filiz veriyor, atası gibi aynen büyüyor. Çekirdekte ağacı saklayan Allah, amellerimizi de amel defterimizde öyle muhafaza ediyor. Allah, karı, buzu, bitkileri, kış uykusuna yatan hayvanları, haşre örnek gösteriyor; bize “Böyle öleceksiniz!” diyor.

Kış geldi; kâinat kitabı suya düştü. Yeryüzü öldü ve kefenini giydi. Yapraklar, çiçekler toprağa karışıyor, çürüyor. Kuru dalları dirilten Allah, kuru kemikleri de diriltecek. Bu dünya kış mevsimi gibidir. İslam milletinin baharı ahirettir. Kışın şiddetinden şikâyet edenler kıştan sonra gelecek bahara hazırlık yapmayı düşünmezlerse, felakettir.

Bediüzzaman şöyle der: “Çiçekler baharda gelir. Öyle kudsî çiçeklere zemin hazır etmek lâzım gelir.”

Müslümanlar İslamiyet’ten uzaklaştıkları için, konferanslar veriyoruz, kitaplar yazıyoruz. Çünkü manevî hayatımızın kışı da ibadetlerden uzak kalmaktır. Haramlardan uzaklaşmak, sünnet-i seniyyeye ittiba etmek, Hazreti Nuh’un gemisine binmek gibidir. İnsan ahiret sarayına namzettir. O sarayda peygamberler, evliyalar, âlimler var; liyâkat kesbetmek lazım. Yani cennete layık olmak lazım.

Her gecenin sonu sabah, her kışın sonu da bahardır amma baharın hazırlığı kıştan yapılır.

Sonbaharda ekilen tohumlar, karların, buzların altında kök salar, filiz verir; yaz gelince her başakta yirmi tane buğday. Ahiret tarlasının tohumları da ibadetlerdir. İbadet deyince Allah’ın emirlerine uymak aklımıza gelir. Bu hal buğday tanesinin toprakta yatması gibidir. Çürüyeceği zaman filiz verir. Tohumların, çekirdeklerin toprakta çektiği çilelerin sonunda mahsul hasat edilir. Müslüman’a gayret yaraşır, merhamet Allah’ındır.

Öyleyse insan kendi varlığında kâinatı, kâinatta Rabb’ini okumalı, dünyada ne yaşıyorsa ahirete onu götüreceğini unutmamalı. Bütün hazırlıklar o tarafa olmalı!

Gitmek istediği yer cennet sarayları ise oranın âdâbını öğrenmeli, oraya kabul edilecek olgunluğa erişmeli. Ömür sermayesi pek azdır, lüzumlu işler pek çoktur. Kışın zahmeti, baharda rahmet olur.

Hekimoğlu İsmail