Einzelnen Beitrag anzeigen
  #1  
Alt 02.12.2014, 09:41
CakaBeyy
 
Beiträge: n/a
Standard Roman kahramanlarım hep iyi olsun istiyorum

Yazar Ahmet Günbay Yıldız, kitaplarına 'hidayet romanı' denmesinin kahramanlarının doğruyu bulmasını istediğinden kaynaklanabileceğini söylüyor. Yıldız, “Düzgün bir insanın bozulmasına içim tahammül etmiyor. Yolu doğru olmayan birisinin, doğru yola gelmesini istiyorum” diyor. Bugüne kadar 47 roman yazan Ahmet Günbay Yıldız'ın bütün kitapları yılda 2-3 baskı yapıyor. Bir kesim tarafından pek dikkate alınmayan, bir kesimin ise hayranı olduğu Yıldız'ın yeni kitabı 'Babamdan Sonra' Mart'ta çıkıyor. Kitap Atatürk devrinde yaşayan bir emniyet müdürü ve oğlunun hayatını anlatan bir dönem romanı.

Edebiyat inanç ve ahlak demek midir sizce?

Edebiyat ahlak ve edep demektir. Bütün toplumların farklı bir ahlak yapısı olduğu gibi 'Sonsuzluğun Sahibi' yürüyen ve türeyen bütün canlıların beyinlerine hayata nasıl durmaları gerektiğini ilahi nakışlarla işlemiş. Buna göre İslam inancının ahlakı Kur'an' dır... Ahlak o kadar önem taşımakta ki, dinden bile önce gelir. Çünkü ahlaksız bir toplumun dini olmaz. İnsanların elinden ahlak ve inancı alırsanız sokaklarda caddelerde ruhsuz insanlar dolaşır ve kan gölüne döner dünyamız. İşte bunun içindir ki, edebiyatta inanç ve ahlak malzemesi, su hava ve toprak kadar önemlidir. Düşünen, fikri olan, inanç ve ahlaki yükümlülüğü olan bir varlıksa insan, edebiyatı da ona göre olmalı. Edebiyatın görevi hayatın boşluklarını yakalamak ve bataklıkların, uçurumların can alan kavşakların tuzaklarına nesillerin düşmemesi için uyarı işaretleri bırakmak...

Toplumumuzda ahlak ve namus gibi kavramlar daha çok kadın üzerinden tanımlanıyor. Sizin kitaplarınız da bu kavramlara yaslanıyor. Siz nasıl ele alıyorsunuz?

Erkekler işledikleri günahları bir mahzuru yok gibi görüyorlar ve namusu kadının üzerine yüklüyorlar. Oysa Kur'an “Ey iman edenler” diyor. “Ey kadınlar” demiyor. Kadın günah işlediğinde ne kadar günahsa, erkek aynı suçu işlediğinde o da aynı derecede günahtır. Ben bunu anlatıyorum. Erkekler de kadınlardan beklediğimiz namus kadar namuslu olmalı. Erkeğe “çapkın”, “Don Juan” deyip bir şeref madalyası takıyorlar, kadına ise aşağılayacak kadar bir suç isnad ediyorlar. Bir kızdan gelin olurken iffet meselesi isteniyorsa erkekten de aynısı beklenir. Kur'an kadın ve erkeği eşit tutuyor. İkisi de namus ve ahlak yapısında eşittir.

Kadınların yanındasınız yani?

Evet, kadınlar haksızlığa uğruyorlar. Erkek gücünü kullanarak kadına hor davranıp, eziyor. Kadına yapılan bu hakareti ve güç saldırısını hazmedemiyorum. Hanımları destekliyorum. Hanımlar çoğu zaman masum ve güvence altında değil.

YAZAR OBJEKTİF OLMALI

Romanlarınıza neden hidayet romanları deniyor?

Hidayet Allah'tandır. Yahudilerin, Hıristiyanların dini anlatan yazarlarına, Yahudi, Hıristiyan romancı denmiyor. Nedense bizde böyle bir damga var. İslamcı yazar deniyor. Bu çok güzel bir şey ama İslam'ı bir fert omuzlarında taşıyamaz ki! Sadece doğru bildiğini anlatır. Kabul eden eder. Şuna inanıyorum ki bu toplum bu eserleri daha çok tercih ediyor.

Hidayet romanı denme sebebi, kadın karakterlerinizin imana erip tesettüre girmesi, erkek karakterlerin doğru yolu bulması olabilir mi?

Hepsinde öyle mi?

Genel olarak böyle bir yaklaşımınız var gibi...

Bu dayatmacı bir şey olur. “Benim fikrimi kabul et” der gibi. Objektif bakması gerek yazarın. Ben her fikre objektif bakıyorum ve doğru olanların arkasında duruyorum. Düzgünü bozmayışımdan ileri geliyor sanırım hidayet romanı denmesi. Düzgün bir insanın bozulmasına benim içim tahammül etmiyor. Yolu doğru olmayan birisinin doğru yola gelmesini istiyorum.

47 romanınız var. Hiç birbirine benzemeleri endişesi duydunuz mu?

Birbirine benzeyen eserim yok. Konular birbirine yakın olabilir ama farklı yaşanmışlıklar vardır. 47 tane roman yazdım. Böyle bir durumda ilk romanıyla son romanı arasında neler geçtiğini fazla ölçemez insan. Yazarken ben bu konuyu işledim mi diye araştırıyorum. İşlemediğimi gördüysem o konuyu detaylı düşünerek yazmaya çalışıyorum.

Nelerden besleniyorsunuz?

Toplumda yaşananları baz alarak, romanlaşmaya elverişli konuları seçiyorum. Tabii topluma nasıl bir mesaj vereceğini de göz önünde bulundurarak kurguyu yapıyorum.

Dediğiniz gibi bir mesaj kaygınız var. Romanlarınızın edebi değeri açısından bir endişeniz oldu mu?

Edebi endişe edebiyat yapmayı bilmeyenlerin işidir. O kurgunun işi değildir. Gizemleriyle, merakın peşine düşürmekle ve zihne yazılan cümlelerle yapılır edebiyat. Kurguda şunu yaparsam edebiyat olmaz diye bir şey yok. Bir yazar mesaj vermiyorsa boş karalamayla eser çıkarmıştır. Mutlaka bir hedefi vardır yazarın, o da mesajdır. Mesajı olmayan mektup bile olmaz. Her söz bir mesajdır.

Kitaplarınız geniş bir kesim tarafından okunuyor. Bunun sebebi ne sizce?

Toplumu ilgilendiren meseleleri yazarsanız toplum alaka gösteriyor. Bu toplum edep kökünden gelen edebiyatın edepli olmasını istiyor. Kitapları çocukları ve etrafıyla okurken, bir başkasına okudum derken ve okuması için verirken içinde utanılacak bir şey olmasını istemiyor.

BÜTÜN ESERLERİM PİYASADA

Sizi artık 5. kuşak okuyor. Bu kuşaklar arasında nasıl farklılaşma oldu?

Dünkü kuşaklar nasıl bir özlemle alıp okuyorsa bugünkü kuşaklar da aynı özlemle alıp okuyor. Çünkü ben dünün değişenlerini bugüne aktarıyorum. Şu an yaşayan neslin ne istediğini araştırarak yazdığım için bir fark olmuyor yazdıklarımda. 47 yıldır hiçbir eserim yolunu noktalamamış. Hiçbir yazara nasip olmamıştır bu. Türkiye'de bütün yazarlara bakın. Bütün eserleri piyasada mı, değil mi diye. Bütün eserlerim 47 yıldır, senede 2- 3 baskı yaparak devam etmekte. Bu beni ve kitaplarımı, toplumun ve gelen kuşakların kabul edişinin ifadesidir.

SANATIN TAM ORTASINDAYIM

Buna rağmen edebi anlamda sizden bahsedilmiyor. Kategori dışı mı tutuluyorsunuz?

Ben medyatik değilim. Sevmiyorum da medyatik olmayı. Bir eser yazıp onun peşine sözle düşen yazarların velüd yazar olamayacağı düşüncesindeyim. Ben hayata iz bırakmak için geldim. Güzellikleri, nesillerin hangi noktalarda hayata karşı nasıl durmaları gerektiğini yazarım. Gök kubbede hoş bir seda bırakmak için geldim. Ne medyatik olmak, ne de şöhret için. Fakat ben yaptığımın sanat olduğunu ve edebiyatın da tam ortasında durduğunu biliyorum. Her kademeden insanlar, profesörler, devlet adamları her mevki ve makamdan insandan aldığım tepkilerle doğru yolda olduğumu biliyorum.

Hayatını kitapla kazanıyor

Roman dışında başka iş yapmıyorsunuz. Yazarak geçinen nadir kişilerden misiniz?

Arada dizi işleri oldu. Yeşeren Düşler ve Doğruluk Ekseni dizilerinin senaryosunu yazdım. Tek Türkiye'nin kurgusunu yaptım. Başladığım günden beri hayatımı kitapla kazandım. Hiç sıkıntı çekmedim. Para kazanmak için de roman yazmadım. Bunu açıkça söyleyeyim. Ben bir boşluğu doldurmak için yazmaya başladım. Sonra Cenab-ı Allah maddi yönünü de nasip etti. Para için roman yazmıyorum ama Cenab-ı Allah bana oradan rızık veriyor.

Dönem romanları da yazdınız. Araştırmalarını nasıl yapıyorsunuz?

Türkiyede hiç değinilmemiş meseleleri yazıyorum. Ermeni meselesinde yazılmış ilk ve tek romandır Figan. Bundan 35 yıl önce yazdım. O zaman 'Ermeni Soykırımı' diye bir şey yoktu. Objektif bir araştırmayla Ermeni meselesinin zuhur ettiği yerleri gezerek ve yaşayanlardan dinleyerek yazdım. Ermeniler bir de bizi yaz diye 80 -100 sayfalık dokümanlar gönderdiler. Onlar da kendilerini haklı görüyorlar dolduruşlarla. Halbuki Türkiye'de Ermeni Soykırımı değil Ermeni- Rus mezalimi vardır. Erkekler asker olarak Ruslarla harbe katıldığında hem Ruslara destek verip, geride kalan yaşlılara, çocuklara ve kadınlara zulmetmişlerdir. Sonra bunu soykırım olarak adlandırıp dünya gündemine oturdular.

ANKARA'DA İÇİME DÖNÜYORUM

Ankara'da yaşıyorsunuz. Sizin şehriniz Ankara mı?

İstanbul'a gittiğimde zaman yetmiyor. Ankara daha derli toplu bir şehir. Burada kendi dünyama daha rahat çekiliyorum. Ben Türdav ve Timaş'ın kurucusuyum. Sadece yönetim kurulu toplantıları için İstanbul'a gidiyorum. Yazmak için yer mefhumu mesele değil. Bir yazar manzara karşısında oturup o manzarayı yazamaz. Perdeleri çekik, küçük bir odada resimlerle tasvirleri yapar, ilham o daracık yerde daha koyulaşır.

Bilgisayar kullanıyor musunuz?

Bundan 3-4 sene öncesine kadar önce müsveddeye yazıyordum sonra daktiloya geçiriyordum. Çalışması zor bir sistem. Sonra bilgisayara geçtim. Kafamda kurguyu oluşturup sonra direkt yazıyorum. Kurguyu yaparsınız sonra yazacağınız kişilerin arasında yaşıyormuş gibi hissetmeye başlayınca yazmaya başlarsınız.

Çalışma saatleriniz?

Farketmiyor. Yaz beni dediği zaman oturuyorum. Çalışma isteğiniz olmazsa güzel bir sonuç çıkmaz. Yaz beni dediği zaman oturur ve yazarsınız.

Şiirlerimi Hekimoğlu'nun önünde yırttım

Yazmaya şiirle başladınız ama romanla devam ettiniz. Şiir içinizde kalmadı mı?

Liseyi bitirip Hekimoğlu İsmail'le karşılaştığımda 300 şiirim vardı. Minyeli Abdullah kitabı çıkmıştı o yıl. Bana “Romanda büyük boşluk var. Tek yönlü gitmezsen başarıya ulaşamazsın. Şiirlerini gözümün önünde yırtarsan bu yola birlikte devam ederiz” dedi. Yırttım. Ama şiir bırakılacak gibi değildir. Yayınlamasanız da duygularınızın tezahürüdür. Anlık bir meseledir.

Sonra yeniden şiir yazdınız. Küsmemiş miydi şiir?

Evet, aradan 15 yıl geçtikten sonra, 15-20 tane de eserim vardı, tekrar şiir yazmaya başladım. Bana biraz küsmüştü ama barıştık. Şu anda 5 tane şiir kitabım var. Sonuncusu da bu ay içinde çıkacak.