Einzelnen Beitrag anzeigen
  #33386  
Alt 04.08.2007, 03:07
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Aktarmaya devam edeyim!

Kuran Nasıl Yazıldı?-2-





--------------------------------------------------------------------------------


Muhammed, Allah"ın sözü olduğunu iddia ettiği Kuran"ı nasıl ve kimlerle yazdı. Hıristiyanlık, Musevilik, tarih ve efsanelerden alıntılar yaparak çelişkilerle dolu Kuran"ı nasıl yarattı



Kuran Nasıl Yazıldı?

Bel"am, Yaiş, Addas, Yessar, Cebr, Iranlı Selman Muhammed"in Öğretmenleri mi?

Konuya ilişkin Kur"an ne diyor?


Kuran şöyle bir açıklama yapıyor


"And olsun ki biz, onların:"O"na (Muhammed"e) bir insan öğretiyor kesinlikle." Dediklerini biliyoruz. Savlarını dayandırdıkları kimsenin dili yabancıdır. Buysa (Kur"an), apaçık bir Arapça"dır."(Nahl, ayet:103)


Bundan sonraki ayetlerde, "inanmayanlar" korkutuluyor, "yalancı, iftiracı" olarak nitelendiriliyor ve "işkenceli bir ceza"yla cezalandırılacakları bildiriliyor.
Yukarıdaki ayette, Muhammed"e öğreticilik ettiği söylenen kimsenin, "Arap olmadığı, yabancı olduğu" belirtiliyor.


Yunanlı Bel"am, Yaiş..
Kimilerine göre, Muhammed"in öğretmeni, bir Yunanlı köleydi. Bel"am adında bir köle.
Ibn Abbas anlatıyor:


"Peygamber, Mekke"de köle olan birine öğretimde bulunuyordu. Yabancıydı. Puta tapardı. Adı da Bel"am"dı. Peygamberin yanına girişinde ve çıkışında puta taparlar görüyorlardı. "Muhammed"e her şeyi öğreten Bel"am"dır.." diye konuştular." (Bkz. Taberi, Cami"ul-Beyan, 14/119)
Yada Yaiş"ti üzerinde durulan köle. Bel"am için söylenen, Yaiş için de söyleniyordu. "Yaiş, Muhammed"e öğretmenlik yapıyor" deniyordu. (Bkz. Aynı yer)
Yada, Muhammed"e öğreticilik eden köle, Cebr"di. (Bkz. Aynı yer)
Yada, Yemenli CEBR, YESSAR, ADDAS.


"Hadrami"lerin iki genç köleleri vardı. Yemen halkından olan bu iki köleden birinin adı Yessar, öbürünün adı Cebr"di" diye aktarılır. Bu iki kölelerin sahiplerinin tanıklığı şöyle:


"Bizim iki genç kölemiz vardı. Kendi dilleriyle kitaplarını okurlardı. Peygamber de bunlara uğrar, durup bunları dinlerdi. İşte bunun için, putataparlar, "Muhammed, bunlardan öğreniyor.." dediler." (Taberi, 14/119)


Fahruddin Razi"nin yer verdiği aktarmada, bunların yanında bir üçüncü köle daha var: Huvaytıb"ın kölesi Addas. (Bkz. F.Razi, tefsir, 24/50)


Görülüyor ki, ister Yunanlı, ister yemenli olsunlar, kölelerin Muhammed"le ilişkilerine bakışlar değişik açılardan:
Müslümanların bakışları ve savları başka, "putatapar" dedikleri inanmazların bakışları ve savları başka.


Müslümanlardan kimine göre: Muhammed"le köleler arasında bir "öğretme ve öğrenme" ilişkisi vardı, ama öğreten Muhammed"di, öğrenenlerse köleler. İnanmayanlara göreyse bunun tam tersi gerçekti. Yani, öğreten kölelerdi. Muhammed"se öğreniyordu onlardan.


Müslümanlardan kimine göre de, aradaki ilişki, "okuma ve dinlenme" ilişkisini geçmiyordu. Köleler, kutsal kitaplarını kendi dillerinde okuyorlar, "peygamber" de "dinliyordu" yalnızca.
Müslümanların bu savları karşısında şu soru yanıtsız kalıyor:
"Dillerini bilmiyordu"ysa, Muhammed"in bu köleler arasındaki sürekli işi neydi? Ve kendi dilleriyle okuduklarını Muhammed"in dinlemesinin ne yararı oluyordu?
Kısacası, Müslüman"ların savları, akla sığacak türden değil.
İman nereli?


Muhammed"in kendisinden bir açıklaması bu konuda oldukça ışık tutucu:


"Iman, Yemen"lidir."


Bu hadis, Buhari"nin "e"s-Sahih"inin de içinde bulunduğu en sağlam kabul edilen hadis kitaplarında yer almıştır. Hadis"e göre, "hikmet (bilgi, bilgelik) de Yemen"lidir." Dahası: "Fıkıh da Yemen"lidir," hadise göre. (Bkz.Buhari, e"s-Sahih, Kitabu"l-Meğazi/74; Tecrid, hadis no:1362; Müslim, e"s-Sahih, Kitabu"l-Iman/81-91, hadis no:51-52, ve öteki hadis kitapları.)


Bu hadis, incelemecilere göre, sağlamlığın en yüksek basamağında olan "mutevatır hadis"ler arasındadır, ve peygamberin arkadaşlarından onbir kişi tarafından aktarılmıştır. (Bkz.Ebu"l-Feyz Muhammed, Lukatu"l-Lai"l-Mütenasire Fi Ahadisi"l-Mutevatıre, Beyrut,1985, s.42-43,hadis no:10)


Kimi yorumcu, buradaki "Yemen"i, birtakım zorlamalı yorumlarla, "Mekke ve Medine" olarak göstermeye çabalar. (Bkz.Tecrid,1362 no.lu hadis,Kamil Miras"ın izahı.) Ne var ki, hadisin kimi aktarılışında "Yemenliler"den de açıkça sözedilir. Yani, buradaki Yemen, coğrafyada herkesin bildiği Yemen"dir.
Demek ki, bu hadise göre, "imanı"yla, "hikmet"iyle ve "fıkh"ıyla (buradaki "fıkh", sözlük anlamında olmalı) Islam, yabancı kökenlidir, "Yemen"lidir.


"Muhammed"e öğreten, Iranlı Selman"dır ya da.." (Selman Farisi).


Kimileri de, Nahl Suresi"nin 103.ayetinde sözü edilen yabancının, Iranlı Selman olduğu görüşünde.(Bkz. Taberi,aynı yer.)


Sonradan Müslüman kimliğiyle ortaya çıkan ve müslümanlar arasında büyük ün kazanan Selman"ın, Muhammed"le son derece sıkı bir ilişki ve işbirliği içinde bulunduğu, herkesçe biliniyor. "Müslüman" olması, Selman"a çok şey sağlamıştır. En başta, özgürlüğü, yani, "kölelikten kurtulma"yı. Sonra da ünü, saygınlığı ve maddi, manevi çıkarları..


Ya da, sözü edilen "yabancı", önc Müslüman olup sonra Islam"ı bırakan bir "vahiy katibi"dir.
Bunu ileri sürenler de var. (Bkz. Taberi, aynı yer)