Thema: cola
Einzelnen Beitrag anzeigen
  #5  
Alt 11.04.2010, 19:06
Benutzerbild von NadirKacan
NadirKacan NadirKacan ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 10.07.2009
Beiträge: 215
Standard schlaflos in frankfurt

Allah kahretmesin, saat 4:30. yanımdaki hıçkırıp duruyor. bu arada hıçkırıkları 2 günden beri devam ediyor. resrvoir dogs'ları izliyorum internetten. Mr. Orange kan revan içinde, Mr White’in kucağında, ölecek. sabahın olmasını bekliyorum. 7’de kanı sulandıran iğneyi vuruyorlar bacağıma, 7’yi 5 gece kahvaltı servisi başlıyor. mr orange öldü bu arada. İyi ki internet var, o zamanların birde baska hoşuma giden filmi vardı... True Romance. Killing Zoe da olabilirdi ama watch-movies‘den True Romance tıklıyorum, yanımdaki halen hıçkırıyor.

Alabama: I had to come all the way from the highway and byways of Tallahassee, Florida to MotorCity, Detroit to find my true love. If you gave me a million years to ponder, I would never have guessed that true romance and Detroit would ever go together. And til this day, the events that followed all still seems like a distant dream. But the dream was real and was to change our lives forever. I kept asking Clarence why our world seemed to be collapsing and things seemed to be getting so shitty. And he'd say, "that's the way it goes, but don't forget, it goes the other way too." That's the way romance is... Usually, that's the way it goes, but every once in awhile, it goes the other way too.

Arada bir uyanıyorum...Christofer Walken Dennis Hopper’ın yüzüne ateş ediyor...
7’ye az kaldı, dışarıda sesler duymaya başladım. Kapı açılıyor, Adile Naşit‘in alman versyonu bacağıma tromboz iğnesini vuruyor. Kulağıma tabanca gibi birşey dayıyor ve 35,9 derece diyor.

Bugün pazar, hastanelerde en yavaş günlerden biri.
Yanımdaki gözlerini açmis tavana bakıyor, halen hıçkırıyor, ama farkında değil galiba.. alışmış sanki.
Yakınsa ne diyeceğimi biliyor çünkü... “içme bu cola meretini... salak“ , belki de bilmiyor... bilmiyor.

Odamızda bir de misafir masamız var ve iki sandalye. Yanımdaki çocuk yemeğini hep masada yiyor. Ben yatağımın kenarına oturuyorum ve komidinimin masasını kullanıyorum. Hem daha yüksek hem de daha rahat, üstelik çocukla aynı masada oturup yiyemem.
Ekmeğime yağ sürmeye calışıyorum, minik porsyon yağlardan iki tane vermişler bugün, ama deep freeze‘den çıkmış, süremiyorum. „şu ise bak“ diyorum „taş gibi yağ“.
„biraz beklemeni istiyorlar“ demez mi çocuk! Cevap vereceğini tahmin etmemiştim, öyle kendi kendime konuşuyorum son günlerde. Pek yanıtlamadı hiç, ben de beklemiyorum zaten.
Oturduğu masa sol arkamda kalıyor, yani tabağıma bakarsam onu göremiyorum. Ama böyle sol gözümün en en ucundan var olduğunun farkındayım. Birden hışırtı sesleri gelmeye başlıyor, bir poşet toz şekerin sesi. sallıyor. sonra çıt çıt çıt sesleri ve gene hışırıtı. Arkamı dönüyorum, sol elinin parmaklarıyla tutmus şeker poşetini halen sallıyor. Son şeker tanesinin düşmesini istiyor. Saate bakıyorum... 3 dakika geçmiş, halen sallıyor. bu resmen kafayı yemiş.

Alabama ağlıyor. Honey you have a bullet in your eye..

Amid the chaos of that day, when all I could hear was the thunder of gunshots, and all I could smell was the violence in the air, I look back and am amazed that my thoughts were so clear and true, that three words went through my mind endlessly, repeating themselves like a broken record: you're so cool, you're so cool, you're so cool. And sometimes Clarence asks me what I would have done if he had died, if that bullet had been two inches more to the left. To this, I always smile, as if I'm not going to satisfy him with a response. But I always do. I tell him of how I would want to die, but that the anguish and the want of death would fade like the stars at dawn, and that things would be much as they are now. Perhaps. Except maybe I wouldn't have named our son Elvis

filim bitiyor, benim filim henüz başlamadı...

Geändert von NadirKacan (11.04.2010 um 20:58 Uhr).