Einzelnen Beitrag anzeigen
  #4  
Alt 21.02.2017, 00:03
Benutzerbild von Lara__
Lara__ Lara__ ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 28.12.2015
Beiträge: 902
Standard Hastir öylemi olurdu?

Zitat:
Zitat von YigitAdam Beitrag anzeigen
AÇIKLAMA...Bu makale Tarihi belgelere dayanan abartması iftirası olmayan tarihi gerçekleri anlatan bir yazıdır.Salyalı sümüklü putperestler, taptıkları ayaklarımın altında olan yoşmalar, pintoslar bu yazıya yazmasın.saygı değer forumdaşlardan özür dileyerek,hakareti argüman sayan cıbiliyetsizlere ettikleri edecekleri küfürleri şimdiden misliyle iade ediyorum!!!
--------------------------------------------------------------
Nasıl mı?

Bağrından 45 devlet çıkan Hilafet makamı bizde olacaktı
Siyonistler devlet olamıyacaktı
Batılılar islam beldelerini sömüremiyecekti,
Kimse bize sevri gösterip lozana razı edemiyecekti
Dünyada sömürü bu denli hat safada olmayacaktı
................
Dahası var
Türkiye sınırları içinde kimse ibnelik orospilik edemiyecekti
Kimse kimseyi sömüremiyecek terör olayları faizcilik tefecilik haksız kazanç olmayacaktı
İtalyanların frenklerin kanunlarınla değil Alemleri yaratanın ŞERİAT yasalarıyla idar edilip köle olmayacktik
Çıplaklar köyleri açıp çoluk çocuk tepinemiyecekti
1000 lirası olan akşamda 10 kadın satın alamayacaktı
İbne olan atası belli olmayan bir sapığa Türkün atası denilemiyecekti (*)


sana Pa$anin selami var ..

bütün bunlar ya$anirken pa$alarin nerdeydi??? Yobaz takimi :Atatürkün S....bekciligini yapacaginiza pa$alariniz bu halk böyle can ceki$irken onlar nasil bir hayat sürmü$ onu ara$tirin

1923’te…



nüfus 13 milyon civarıydı, 11 milyon kişi köyde yaşıyordu. 40 bin köy vardı, 38 bininde okul yoktu. traktör sıfırdı, karasaban’dı. beş bin köyde sığır vebası vardı. hayvanlar kırılıyor, insanlar kırılıyordu. iki milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiydi, verem, tifüs, tifo salgını vardı, üç milyon kişi trahomluydu, bebek ölüm oranı binde 480’di, her doğan iki bebekten biri ölüyordu. memlekette sadece 337 doktor vardı. sadece 60 eczacı vardı, sadece 8’i türk’tü. diş hekimi, sıfırdı. dört hemşire vardı. 40 bin köy, sadece 136 ebe vardı. ortalama ömür 40’tı.


yanmış bina sayısı 115 bin, hasarlı bina sayısı 12 bindi. ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu, kiremit bile ithaldi. limanlar, madenler, demiryolları yabancıya aitti. toplam sermayenin sadece yüzde 15’i türk’tü. osmanlı’dan cumhuriyet’e miras kalan sadece dört fabrika vardı, hereke ipek, feshane yün, bakırköy bez, beykoz deri… elektrik sadece istanbul, izmir ve tarsus’ta vardı. otomobil sayısı bin 490’dı. sadece dört şehirde özel otomobil vardı.



kadın, insan değildi.



(veremle boğuşan halk, ahırda yatarken… bademlerin yere göğe sığdıramadığı abdülhamid’in 16 tane eşi vardı. nazikeda, safinaz, dilpesent, peyveste, nazlıyar, bidar, mezide, emsalinur hanım filan, 16 tane… yaş itibariyle, tamamı çocuktu. tayyip erdoğan’ın dedemiz dediği abdülmecid’in 22 eşi vardı. ahali ineğine verecek saman bulamazken, herif sarayında iki futbol takımı kadar kadınla yatıyordu.)



tiyatro yok, müzik yok, resim yok, heykel yok, spor yoktu. arkeolojik eserler, öyle gizli saklı değil, padişahların hediyesi olarak, trenlerle çalınmıştı.



kimisi alaturka saat’i kullanıyor, güneşin battığı anı 12.00 kabul ediyordu, kimisi zevali saat’i kullanıyor, güneşin en tepede olduğu anı 12.00 kabul ediyordu. kimisi güneş batarken grubi saat’i esas alıyordu, kimisi güneşin tamamen battığı ezani saat’i esas alıyordu. “saat kaç birader?” diye sorduğunda, her kafadan bi ses çıkıyordu.



kimisi hicri takvim kullanıyordu, kimisi rumi takvim kullanıyordu. kimisinin şubat’ı kimisinin aralık’ına denk geliyordu. herkes aynı zaman dilimindeydi ama, farklı aylarda yaşıyordu!



dirhem, okka, çeki vardı. arşın, kulaç, fersah vardı. ne ağırlığımız dünyaya ayak uydurabiliyordu, ne uzunluğumuz… ölçülerimiz ortaçağ’dı.


erkeklerin sadece yüzde yedisi, kadınların sadece binde dördü okuma yazma biliyordu. okur-yazar erkeklerin çoğunluğu, subay veya gayrimüslimdi. okul yaşı gelen her dört çocuktan üçü okula gitmiyordu. toplam, 4894 ilkokul, sadece 72 ortaokul, sadece 23 lise vardı. türkiye’nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlıydı. öğretmenlerin üçte birinin, öğretmenlik eğitimi yoktu. tek üniversite vardı, darülfünun, medreseden halliceydi. ülke bilim’den çoook uzaktı.



600 sene boyunca türkçe’nin ırzına geçilmiş, osmanlıca denilmişti. arapça, farsça, fransızca, italyanca kelimeler, levanten terimler dilimizi istila etmişti. karşılıklı sesli-sessiz harfleri olmayan arapça’yla türkçe yazmaya çalışıyorlardı.



harf devrimi yapıldı, bir gecede cahilleştirildik, köpekleştirildik” falan deniyor ya… ibrahim müteferrika’dan itibaren 150 sene boyunca basılan kitap sayısı kaçtı biliyor musunuz? sadece 417’ydi. bunların da çoğu gayrimüslimlerin matbaasından çıkmıştı. ki zaten, müteteferrika da devşirmeydi, macar’dı.




bu topraklara kitap gelene kadar, avrupa’da 2.5 milyon farklı kitap basılmış, beş milyar adet satılmıştı. voltaire, bir kitabında şu ağır tespiti yapmıştı: “istanbul’da bir yılda yazılanlar, paris’te bir günde yazılanlardan azdır!”

Atatürk olmasaydi öve öve bitiremedigin Osmanlida Sümbül aga bile olamazdiniz

Gelene agamci gidene pa$amci iki yüzlü A$alik yobazlar

Geändert von Lara__ (21.02.2017 um 00:13 Uhr).