Einzelnen Beitrag anzeigen
  #31278  
Alt 02.01.2007, 03:09
Benutzerbild von roman
roman roman ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard Bilmiyorum halen buralarda mısın Alpi!

Bak dostum dürüstlük denen bir kaide var değil mi???

Ben de bu kaide bir prensip olarak durur.

Umarım sende de vardır.

Yazıyı neden bölüpte işine gelen bölümü aktarıp yazının kalbi olan bölümünü atlıyırorsun, sana yakışmıyor dost.!!!

Atladığın bölümü tekrar genelinden alıntı olarak bırakmaktayım.

Hiç te senin anladığını anlatmıyor yazı.

Yakışık almıyor bu tür kurnazlıklar Alpi.

Tekrar iyi geceler.






Kur’an böylece içinde bulunulan duruma ve karşılaşılan şartlara göre bu üç seçenekten birinin kullanılmasını istemektedir. Ve dikkat edilirse ilk iki seçenek, düzenlenen konuda sonuç almak bakımından hem insan psikolojisine hem de hukuk mantığına daha uygundur.
Emri dövmek anlamında almamız durumunda ise şunları söylememiz gerekiyor:
Ayet aile düzenini, toplum ahengini bozucu davranışlar içine giren kadınları düzeltmek için üç aşamalı bir çare getirmiştir. Bunların ilk ikisi (öğüt,yatakta yanlız bırakma) bireysel ve psikolojik, üçüncüsü (dövme) ise maddi yaptırımdır. Burada dikkat edilecek nokta “dövün” emrinin muhatabını iyi belirlemektir. Kadına zulmetmeyi bir tür meziyet gibi gören anlayış, bu emri her kocanın karısını dayağa çekmek serbestisi gibi yorumlamıştır. Bu asla doğru değildir.
Çünkü burada darb (dövme) gibi bir maddi yaptırım vardır. Yani bir had söz konusudur.
Hadlerin uygulanması ise kamu otoritesinin işi ve hakkıdır. Buradaki beyanı kocanın karısını dövmesi anlamında almak bir saptırmadır. Kur’an, bozuk düzen giden kadını hizaya getirmek için önce kocayı seferber etmiştir. Koca, kadına öğüt verecek, sonrada onu yatağında yanlız bırakarak dikkatli olmaya zorlayacaktır. Bu iki aşama bireyseldir. Bu aşamalarda başarı sağlanamamışsa, kamu otoritesi devreye girecek ve insan için en ağır ve aşağılayıcı cezalardan biri olan dövme uygulanacaktır.
Bunun nasıl ve hangi ölçüler içinde, hangi şartlarda uygulanacağına kamu otoritesi karar verecektir. Kur’an’ın genel ruhu ve hukuk mantığı bunu başka türlü anlamamıza müsade etmez.

Yaşar Nuri Öztürk’ün yukarıdaki açıklamasına göre, kadın kocası tarafından değil, kamu otoritesi olarak adlandırdığı, önceden belirlenmiş bir devlet kuruluşu tarafından dövülecektir..
Laik bir ülkede hangi kuruluş bunu yapacaktır..? Kimdir kamu otoritesi..? Cami hocaları mı, Adli makamlarmı, kadılar mı, bunların arasından hangisi kadını dövme hükmünü yerine getirecektir..?
Her kimse bu kamu otoritesi olarak vasıflandırılan kurum, kadının bu şekilde dövülmesi daha da aşağılatıcı bir durum değilmidir..?
Ayrıca, bu tür kamu otoritelerinin sadece şeriatla yönetilen İslami devletlerde olduğu göz önünde bulundurulacak olursa, laik bir düzende hangi kamu otoritesi kadını dövmekle yükümlü olacaktır ? Yaşar Nuri Öztürk burada farkında olmadan, kadını kocanın dayağından kurtarmak isterken, kadına meydan dayağı attırırcasına şeriat düzenine uygun bir yorum getirmektedir.

TABERİ TEFSİRİ ( Cilt 2, Syf- 515, 516)

Erkekler, kadınları terbiye etme, idare etme gibi hususlarda onlar üzerinde hakimdirler. Erkeklerin bu hakimiyeti, Allah’ın, erkekleri vücutça kadınlardan daha güçlü olarak yaratması ve evin geçimini erkeğe yüklemesindendir. Saliha kadınlar kocalarına itaat ederler. Kocaları evlerinde bulunmadığı zamanlarda da namuslarını korurlar. Onların böyle yapması, Allah’ın onları bu şekilde yaratarak korumasındandır. Onlar, kocalarının mallarını boş yere harcamazlar. Size karşı gelmelerinden korktuğunuz kadınlara Allah’ı hatırlatarak, ondan korkmasını söyleyerek nasihatta bulunun. Yataklarından ayrılın. Bunlarda fayda vermezse onları ağır bir şekilde olmamak üzere dövün. Şayet bundan sonra size itaat ederlerse artık onlara eziyet vermek için başka bir yola başvurmayın. Şüphesiz ki Allah yücedir, büyüktür. Kadınlara haksızlık ettiğiniz taktirde onların haklarını sizden alır.

Hasan Basri, Katabe ve İbn-i Cüreyc bu ayetin, karısını döven bir kişi hakkında nazil olduğunu söylemişlerdir. Bu hususta Hasan Basri diyor ki: “Bir adam karısını dövdü. Kadın Resulullah’a gelip kocasını şikayet etti. Resulullah da kocasına kısas uygulamak istedi. Bunun üzerine Allah teala “Erkekler kadınlar üzerine hakimdirler.” ayetini indirdi. Resulullah adamı çağırıp ayeti ona okudu ve buyurdu ki: “Ben bir şey yapmak istemiştim ama Allah daha başkasını diledi.”
Aynı şekilde bu ayet için Menar VI, 74 de, Hz. Peygamber’in, “Ben bir şey istedim ama Allah başka bir şey irade etti. Allah’ın irade ettiği şey en hayırlısıdır” dediği rivayet edilmiştir.. Der..
Buradan da, Peygamber istemediği halde, Allah’ın Kuran’da kadının dövülmesi konusunda irade kullandığı anlaşılıyor..
Zühri bu ayeti gözönünde bulundurarak “Koca ile karı arasında cana kıyma söz konusu olmadıkça kısas yoktur.” demiştir. Yani koca karısını öldürmedikçe, karısını dövmesinden dolayı kendisine kısas yapılmaz.” Demiştir..