Einzelnen Beitrag anzeigen
  #5  
Alt Gestern, 15:17
Benutzerbild von Tabula_Rasa
Tabula_Rasa Tabula_Rasa ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 18.06.2025
Beiträge: 19
Standard

Siyasal İslamcılık: İnancın İstismarı ve Din Tüccarlığı

Siyasal İslamcılık, İslam’ı toplumsal ve siyasal hayatın merkezine yerleştirmeyi amaçlayan bir düşünce olarak tanımlansa da, özellikle Türkiye’deki uygulamaları daha çok dinin siyasete alet edilmesi şeklinde görülmektedir. Bu açıdan bakıldığında siyasal İslamcılık, muhafazakârlıkla karıştırılmamalıdır. Muhafazakârlık, değerlerin korunmasına, geleneklerin sürdürülmesine ve toplumun istikrarına vurgu yaparken; siyasal İslamcılık, dini bir inanç olmaktan çıkarıp politik ve ekonomik bir araç haline getirir.

Din Tüccarlığı Olarak Siyasal İslamcılık

Siyasal İslamcı söylem, dini değerlere bağlılık iddiası üzerinden geniş halk kitlelerinin desteğini kazanmayı hedefler. Bu süreçte İslam, ahlaki ve manevi boyutundan çok, oy toplamanın ve kitleleri yönlendirmenin bir yöntemi haline gelir. Seçim meydanlarında kutsal kavramların sloganlaştırılması, dini ritüellerin siyasi propaganda aracı gibi kullanılması, bu yaklaşımın en belirgin göstergeleridir.

Böylece siyasal İslamcılar, dini “yaşam biçimi” olarak değil, “siyasi ideoloji” ve hatta “pazarlama aracı” olarak konumlandırır. Bu da inanç üzerinden çıkar devşirmenin önünü açar.

Jet Fadıl Örneği ve İslami Holdingler

Siyasal İslamcılığın ekonomik boyutu da en az siyasi boyutu kadar tartışmalıdır. Jet Fadıl (Fadıl Akgündüz) ve benzeri isimler, “faizsiz kazanç”, “İslami yatırım” gibi sloganlarla binlerce insanın dini hassasiyetlerini sömürmüş, büyük çaplı mağduriyetlere yol açmıştır. Bu örnekler, dini söylemin yalnızca oy kazanmak için değil, aynı zamanda sermaye biriktirmek için de istismar edildiğini göstermektedir.

Toplumsal Sonuçlar

Siyasal İslamcılığın en yıkıcı etkisi, toplumda yarattığı güven erozyonudur. Din, bireyleri birleştiren, ortak değerler etrafında buluşturan bir inanç sistemi olmaktan çıkar; siyasetin ve ticaretin kirli hesaplarının içine çekilir. Bunun sonucunda:

Dini kavramlara olan güven sarsılır.

Toplum içinde kutuplaşma ve ayrışma derinleşir.

İnanç, bireysel vicdan alanından koparılarak siyasetin çatışmacı doğasına teslim edilir.

Sonuç olarak siyasal İslamcılık, iddia ettiği gibi topluma ahlaki bir düzen ya da manevi bir güç katmamaktadır. Aksine, dini değerleri siyaset ve ticaretin nesnesine dönüştürerek hem siyasete hem de dine zarar vermektedir. Din üzerinden güç ve çıkar devşiren bu anlayış, özünde din tüccarlığından başka bir şey değildir.