Çoğumuz hiçbir ciddi oluşumun içinde yer almadığımız halde, oturduğumuz yerden dünyaya nizam vermeye kalkışıyoruz.
Özlemlerimizin de sonu hiç yok...
Sırtımızı sıcak radyatörlere (yaz ise klimalı salon) dayayıp ahkam kesmekle zaman öldürüyoruz.
Kötü bir de alışkanlığımız var: Ya oturduğumuz yerden dünyayı kurtarır, ya da oturup kurtarıcı bekleriz...
Kendi gayretimizle, kendi çalışmamızla bir şeyleri düzeltmek dururken, görev ve sorumluluğu başkasının sırtına yıkar, arkasından da tenkit ederiz...
Bazen iki paragraf yazıyla, yahut iki satır lafla tüm görevlerimizi eksiksiz yaparız!
Yavuz Bahadıroğlu
|