Einzelnen Beitrag anzeigen
  #2  
Alt 08.04.2014, 04:36
Benutzerbild von Milliirade
Milliirade Milliirade ist offline
Erfahrener Benutzer
 
Registriert seit: 17.01.2014
Beiträge: 185
Daumen runter

Milletimde ihtilaf u tefrika endişesi

Kûşe-i kabrimde hatta bî-karar eyler beni

İttihad oldu hücum-ı hasmı def’e çâremiz

İttihad olmazsa daim dağdar eyler beni



Büyük devlet adamı

Devlet işlerinde kati bir programla hareket eden Yavuz Sultan Selim, herhangi bir devlet işini kesin olarak ortaya koymadan önce, muhtelif yollarla onun hakkında vezirlerin ve diğer ilgililerin fikirlerinden istifade ederdi. Uzun süre düşündükten sonra son kararını verir ve ondan asla dönmezdi. Hatta bu kararın aleyhinde bulunanları ve vazgeçmek isteyenleri şiddetle cezalandırırdı.

Bundan dolayı hususi meclislerindeki güler yüzlülüğü ve müsamahasına veyahut yaptığı hizmet dolayısıyla teveccühüne mağrur olup padişahın kararı haricinde mütâlaa beyan edenlerin ne suretle idam edildikleri Safevi ve Memlük seferlerinde görülmüştür.

İrade ve azim kudreti, derin görüşü ve yüksek dehasıyla babasının devrinde durgunlaşan idareyi kısa zamanda hareketli ve cevval bir hale getirdi. Buna mâni olmak isteyenleri tepelemiştir.

Muazzam bir casus teşkilatı vardı. Bu sayede gerek memleket dışında ve gerek içeriden anında mâlumat alırdı. Pek mühim işlerde bizzat takibat yapardı. Hudutlardan uygunsuz haberler aldığı vakit; “Siz işlere bakmıyorsunuz!” diyerek vezirleri hem tazir eder hem de hapsettirirdi. Hersek zâde Ahmed Paşa, Dukakinoğlu, Sinan Paşa ve Pîrî Mehmed Paşa bu vartaya uğramışlardandır.

Selim Han celal sahibi bir padişahtı. Şahidi olduğu olaylarda derhal cezalandırma yoluna giderdi. Buna rağmen şikayet durumlarında iyice araştırmadan ve soruşturmadan hüküm vermezdi. Fikrini açık söyleyenin mütâlaasını kendi fikrine aykırı olsa bile kızıp söylenerek dinler ve hak sözü kabul ederdi.

Bir gün Yavuz Sultan Selim’e bazı kimseler gelerek Amasya’da Gümüşlüoğlu Şeyh Mehmed’in “Sultan Korkud sağdır” diyerek propaganda yaptığını ve başına adamlar topladığını bildirdiler. Bunun üzerine padişah, şeyhi getirtip İstanbul’da hapsettirdi.

Şeyh Mehmed Efendi doğru sözlü ihlaslı ve muhterem bir zâttı. Bunu bilen veziriazam Pîrî Paşa derhal padişahın yanına gelerek Şeyh Mehmed hakkındaki sözlerin asılsız olduğunu ve bunu tahkik için mutemet birisinin memur edilmesini arzetti. Sultan Selim Han da o zaman ‘ehl-i vukuftan birisini bana gönder’ diyerek tembihledi.

Celalzâde Mustafa Çelebi’yi gören Pîrî Paşa:

“Divanda meseleler görüşüldükten sonra padişahın yanına gideceksin, bir yere ayrılma” diye bildirdi. Padişahın huzuruna çıkacağını duyan Celalzâde büyük bir heyecan kapıldı ve divan müzakerelerinden sonra arz odasına girdi.

Sultan Selim Han bu esnada bir kitap mütalaası ile meşguldü. Celalzâde’yi görünce:

“Celal oğlu Mustafa sen misin?” diye sordu.

“Ben kulun, Padişahım” demesi üzerine:

“Gümüşlüoğlu’nu nasıl bilirsin? Cevher veya meder (toprak) midir? Nice idrak kılursun, bilirsin?” dedi.Mustafa Çelebi de:

“Evliyalık menbaının, kaynağının cevheri ve nefisle mücadele meydanının hâlis eri, bir ulu kişi bilirim” diye cevap verince;

“Ulu mu! Ulu mu! Ulu mu!” diyerek üç kere tekrar edip hiddet göstermiş ve sormuştu.

Fakat Mustafa Çelebi’nin her defasında:

“Evet padişahım ulu kişidir” diye sükunetle cevap vermesiyle hiddeti geçmiş ve kendisiyle sonra yumuşak bir şekilde konuşmuştur.

Bu arada Celalzâde’ye yevmiyesini de soran Selim Han on akçe olduğunu duyunca miktarı çok az bulmuş ve artırılmasını emretmiştir. Sonra da: