http://www.ortakhaber.com/v2/haberle...16&zoneid=9&y=
Taner Yıldız'ın sözleri her kesim için geçerli değil mi?
AKP'li Enerji Bakanı Taner Yıldız “Eğitim seviyesi arttıkça hitap ettiğimiz alan daralıyor” dedi bir televizyon kanalında. Bu söz hakkında bir yargıda bulunmak yerine hacmini tüm ülke için genişletmek gerektiğine inanıyorum. Eğitim düzeyi arttığında AKP’nin hitap ettiği alanın daralması Türkiye’deki bir büyük sorunken eğitim düzeyi azaldıkça diğer partilerin hitap alanı da daralmıyor mu diye bakmak gerekiyor.
AKP yaptığı ettiğiyle eğitimlileri ikna etmekte zorlanırken diğerleri de yapmayıp etmedikleriyle eğitimsizleri ikna edemiyor. Türkiye’nin sorunlarını böyle okuyarak belki olası çözümlere daha yaklaşmış oluruz.
Niye birbirimizi anlamıyoruz?
Başbakanın yalana dolana, iftiraya başvurarak AKP seçmeni olmayan herkesi provoke etme tavrını bu tartışmanın dışında tutuyorum. Onun yaptığının Yıldız’ın söyledikleriyle hiç ilgisi yok tabii ki. Bakan Yıldız madem ki akıllı bir söz söylemiş üzerinde durmaya değer. Demek ki o cenahta da olaylar üzerine düşünen ve çıkarsamalar yapmaya çalışan insanlar varmış.
AKP eğitim seviyesi yükseldikçe neden topluma seslenme yeteneğini yitiriyor? Bu soruyu parti kendisine sormalı aynı sayın bakan gibi. Ama hemen söylenebilecek bazı ipuçları var tabii.
Taner Yıldız’ın söz ettiği bu kitle AKP’li eğitimsiz kitlenin aksine duygularıyla değil mantığıyla hareket ediyor öncelikle bunun bilinmesi gerekiyor. Söylenen her şeyi denetimden geçiriyor ve kimin söylediğine bakmaksızın bu işlemi yapıyor. Yani kişiye tapınma kültüne sahip değil. Erdoğan bu noktada bu kitleyi toptan CHP’li sanarak Kemalist ideolojinin kodlarıyla bakıyor olaylara. Böyle yapınca da yanlış sonuçlara varıyor ve CHP’ye gösterdiği tavrı göstererek onları da “alt edeceğini” sanınca doğal olarak hüsrana uğruyor.
Türkiye’nin eğitimli kitlesi çok katmanlı. Bunu en iyi biçimde Gezi Parkı dolayısıyla sokaklara çıkan milyonlarca insan gösterdi. Ellerinde salladıkları bayrak ve flamalara bakarak bile bunu anlamak çok kolaydı ama Tayyip Erdoğan buna bakmak yerine işin kolayına kaçtı ve ezberini tekrarladı. Tabii ki bu tavrı olayların fitilini daha da ateşledi.
Sokaktaki vatandaşların eğitim düzeyi ortalaması üniversiteydi ama bunu söyleyerek ne onlara üstünlük sağlamak mümkün ne de tümünü aynı kefeye koymak. Üniversite mezunu olmak insanlara haklılık kazandırmaz hem de hiç. Tüm üniversite mezunlarının aynı düşünceyi paylaştığını sanmak da bu düzeyde bir “aptallık”tır.
Genelleme yapma konusunda Türkiyelilerin üstüne yoktur herhalde. Çünkü genellemeler olayları anlamayı kolaylaştırır ve insanları kafa yormak gibi belalı bir işten kurtarır. Ama çoğunlukla da yanlış sonuç verir. Sokaktakilerin tümünün ulusalcı/Kemalist/İP çizgisinde olduğunu sanan ve yirmi gündür bunda ısrar eden Erdoğan bu tutumunu değiştirmezse başarısız olmayı sürdürecektir. Biraz kafa yormayı göze alırsa olayların gerçek nedenlerini görmek üniversite mezunu başbakana hiç de zor gelmeyecektir aslında ama o nedense hangi siyasi veya ekonomik çıkarlara dayandığını henüz bilmediğimiz bir biçimde kafa yormaktan kaçınıyor.
Bu anlayıştan kendisine artı oy gelmez halbuki. Kendi seçmen kitlesini birbirine kenetlemeye çalışıyorsa, orada bir sorun olduğunu düşünerek bunu yapıyorsa eh bunun da ülkeyi ne hale getirdiğini görerek vazgeçmesi gerekiyor artık. Ne kadar kenetlendiyse kenetlendi bundan sonrası sokaklara salınan eli sopalı AKP’lilere kalacak ve bundan en büyük zararı da iktidar görecek. Sokaktakilerin bu konuda kaybedecek bir şeyleri yok, başbakan ise iktidarı kaybedebilir.
Ben tam bu noktada 180 derece dönerek olayın diğer yüzüne bakmayı deneyeceğim. bakan Yıldız’ın sözleri üzerinden.
AKP eğitim düzeyi yükseldikçe hitap gücünü kaybediyorsa eğitimli kesimler AKP seçmen kitlesine seslenirken aynı durum yaşanmıyor mu?
Tabii ki yaşanıyor. Eğitim düzeyi düştükçe hitap ettikleri alan yok oluyor bu kesimin. Buna bir çare yok mu? Bu konuda düşünecek kimse yok mu bu cenahta yoksa? Tabii ki var. Ama aynı “aptal”lık bu kesimde de mevcut.
İşin kolayına kaçmak, Türkiyeli olmanın verdiği kafa yormaktan kaçınma güdüsüyle bu kesime de çok rahat geliyor. AKP’li seçmen örneğin CHP’li/ulusalcı/İP’li seçmene göre “gerici, zeka seviyesi düşük, yeniliklere açık olmayan, son derece tutucu, cahil” kişilerden oluşan bir kesim. Bu tanımlamalar içinde tek doğruya yakın olanı sondaki tanımlama yani cahil olma durumu. Ancak bu durum da yalnız AKP’li seçmen kitlesi için geçerli değil Türkiye’de. MHP’lilerin, CHP’lilerin, BDP’lilerin içinde de cahil bir kitle var.
Cehalet insanların seçtiği, olmak istediği bir konum değildir. Şu ya da bu nedenle eğitim alamamış olmanın suçunu insanlara yıkarsak hiçbir toplumsal sorunumuzu çözemeyiz. Üstelik cehaletin niteliği de önemli. Eğitim düzeyi son derece “yüksek” olan bu eğitimli kesim içinde kendisi gibi olmayanları hakir gören, aşağılayan, onlara hiçbir hak tanımayan, ırkçı, kendini vatansever diye tanımlayan yüz binlerce insan var. CHP’nin ulusalcı kesimine bakılırsa ne dediğim daha kolay anlaşılır. İP’lilerden söz etmiyorum bile.
Demek ki eğitim düzeyinin yüksek olması sorunu çözmüyor. Eğitimli diye bir kitlenin eğitimsiz kitleyi şıp diye anlaması da mümkün olmuyor. Unutmayalım ki eğitim yalnızca beynin tozunu alıyor, baki kalan şeyleri ise saymayayım daha iyi.
Peki eğitimsiz kitleyi anlamak için nelerin yapılması gerekiyor. Aslında Gezi direnişindeki “Mustafa Keser’in askerleri” bize ne yapılması gerektiğini gösterdi. Kimseyi dışlamadan, herkese aralarında yer vererek her şeyi başarabileceklerini, topluma önyargılarla bakmadan, hiç ama hiçbir ayrıma tâbi tutmadan davranarak toplumun tüm kesimlerine seslenebileceklerini gösterdiler. Hepimiz bundan bir ders çıkarmalıyız, hem de hızlıca. Empati, vicdan, şefkat, yardımlaşma, imece, adalet duygusu vb. bize gereken “teçhizat”.
Başka bir şeye ihtiyacımız olduğunu sanmıyorum.
Metin Gülbay
18.6.2013