CAKALDAN Cumhurbaskani olmaz !!!!!
Eski Bakan Söylemez, Dışişleri Bakanı Gül’ün kriz yaratan kimliğini ve icraatlarını analiz etti
“Gül, Ordu’ya meydan okuyor”
Financial Times / 14.08.07
YUKARIDAKİ başlık ünlü Financial Times gazetesinde çıkan Türkiye’deki Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik bir yazıdan alınmış olup, birçok Türk gazetesinde de bu şekliyle geçen hafta yayınlandı. Sadece Financial Times değil, dünya çapında satan The Economist dergisi de, İngilizler’in ünlü The Guardian gazetesi ve bunlara benzeyen çok sayıda yabancı yayın, AKP’nin Sayın Abdullah Gül’ü inat ve ısrarla Cumhurbaşkanı adayı olarak göstermesinin cumhuriyetçilere ve laik rejime karşı açık bir meydan okuma olduğunu ve Türkiye’de Atatürk Cumhuriyeti’nin geri adım atarak yenilgiyi kabul etmek mecburiyetinde kalacağını öne süren çok sayıda yazı ve yorum yayınladılar.
‘Biz değiştik’ yalanı
MEĞER dünyada Sayın Abdullah Gül’ün adaylığını AKP’den bile çok isteyen ne kadar çok kaynak ve odak varmış da haberimiz yokmuş. Türkiye’ye karşı yıllardan beri sistematik biçimde yürütülen psikolojik harekatın görünür unsurları olan Barzanici, Sorosçu, İkinci Cumhuriyetçi çevrelerin sözcülüğünü yapan medyada da benzer yazı ve yorumlar yayınlanıyor. Tüm bu çevrelerin desteği bile Sayın Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı adayı olmaktan kendiliğinden vazgeçmesi için yeterli bir sebep olmalıdır. Bugüne kadar tüm Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylara karşı çeşitli eleştiri ve çekinceler öne sürülmüştür... Ama Sayın Abdullah Gül’ün adaylığının ortaya çıkardığı toplumsal reaksiyon bugüne değin hiçbir adaya yönelik olarak gerçekleşmemiştir... Sayın Abdullah Gül bile niyeti ve samimiyetinden kuşku duyanları ikna edebilmek için “inanın rol yapmıyorum” demek zorunda kalmaktadır. Sayın Abdullah Gül, Sayın Tayyip Erdoğan ile birlikte geçmişin radikal, siyasal İslamcı, Anayasa’ya aykırı faaliyetleri nedeniyle kapatılan partilerin önde gelen isimlerinden birisidir. 28 Şubat’tan sonra taktik ve söylem değiştirerek “biz değiştik” demeleri de ne geçmişlerini, ne de kendilerinden duyulan kaygıları ve kuşkuları gidermeye yetememektedir.
Türban meselesi
SAYIN Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı dönemi Türkiye’nin uluslararası platformda Kıbrıs meselesinden Ermeni iddialarına kadar hemen her alanda taviz vermeye zorlandığı, irtifa ve mevzi kaybettiği başarısızlıklarla doludur. Annan Planı’na destek vererek milli kahraman Sayın Rauf Denktaş’ı hiçe sayan politikaların mimarı Sayın Abdullah Gül’dür. Eşinin siyasal İslamcıların sembolü haline getirilen türban meselesini hem üniversite önlerinde, hem de AİHM’ye taşıyarak militanca yaptığı mücadele henüz çok yenidir. AKP’nin 22 Temmuz seçimlerinde uluslararası güç odaklarının ve sıcak paracılar ile birtakım medyanın desteğini arkasına alarak oylarını artırmış olması, onlara böyle bir ismi Cumhurbaşkanlığına dayatma hakkı vermemektedir.
Toplumun kaygıları
SAYIN Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduğunda tek parti iktidarının devleti tamamen ele geçirerek partizanca davranacağına dair toplumun geniş kaygıları vardır. Büyükelçileri, valileri, rektörleri, yüksek yargı yöneticilerini ve Genelkurmay Başkanı’nı atama yetkisini haiz Cumhurbaşkanlığı makamına, geçmişin partizan ve siyasal İslamcı bir isminin oturtulmak istenmesi, toplumda derin gerilimler ve kaotik bir sürecin tetiklenmesine neden olabilir. Bu nedenle AKP yanlısı iç ve dış güçlerce adeta cumhuriyet ile hesaplaşma ve rövanşa dönüştürülmek istenen Cumhurbaşkanlığı seçimi, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği bakımından hayati öneme sahiptir. AKP ve Sayın Abdullah Gül, yol yakınken bu sevdadan kendiliğinden vazgeçmelidirler. Atatürk Cumhuriyeti’ne bağlı tüm kişi ve kurumlar da onlara bu gerçeği hatırlatacak laik demokratik Atatürk Cumhuriyeti’ne sahip çıkacak gerekli adımları atmalı ve tavırları gecikmeksizin ortaya koymalıdırlar. Demokratik uzlaşma ve olgunluk içinde, özüyle ve sözüyle Atatürk ve cumhuriyet değerlerine gönülden bağlı, tutum ve davranışlarıyla bunu kanıtlamış milli duruş ve ulusal çıkarları hassasiyetle koruyacak ve gururla “Ne Mutlu Türküm Diyene!” diyebilecek, nitelikli, tarafsız ve çağdaş bir cumhurbaşkanı ismi üzerinde bir milli mutabakat mutlaka sağlanmalıdır. Buna hâlâ vaktimiz vardır...
Ufuk Söylemez
20.08.2007
|