Babalar ve çocukları
Şükrü KIZILOT
Ciddi bir artış varsa ve açıklanamıyorsa, o zaman sorun vardır. Bunun hesabı her an sorulabilir.
3- Çocukların serveti:
Politikacılar; 18 yaşına, tahsilde ise 25 yaşına kadar olan çocuklarının ve eşinin servetini, kendi mal bildirimlerinde gösteriyorlar.
Çocuklar büyükse göstermiyorlar. Bu arada çocuğa ya da eşe, gayrimenkul ya da şirket hissesi bağışlamışlarsa, bu bağışı edinenler veraset ve intikal vergisi ödeyecekler. Bu vergi de zamanaşımı da yok!..
Burada ilginç bir durum var; çocuk 28 yaşında, 5-10 milyon dolarlık ya da 40-50 milyon dolarlık serveti var. Normalde, 15-20 milyon dolar ya da daha fazla kazanç sağlamalı ya da miras kalmalı ki bu serveti edinsin. Ancak, politikacıların büyük kısmının çocukları, şahıs olarak ya vergi mükellefi değiller ya da sembolik bir kazanç bildirmişler.
Böyle olmasına rağmen, kendilerine "Arkadaş, sen 30 yaşında genç bir adamsın. Milyonlarca dolar servetin var. Bu değirmenin suyu nereden geldi? Açıkla bakalım" diye sorulamıyor.
NİYE SORULAMIYOR?
Nedeni belli, bu sorgulamayı engelleyen bir yasa çıktı da onun için.
1) Kişinin her türlü harcama ve tasarruflarını, vergisi ödenmiş veya vergiye tabi olmayan kazançlardan sağlayıp sağlamadığının sorgulanması ile ilgili Vergi Usul Kanunu’nun 30/7. maddesi 1 Ocak 2003 tarihinden geçerli olmak üzere, yürürlükten kaldırıldı (Bkz. 9 Ocak 2003 tarihli R. Gazete’de yayınlanan 4783 sayılı Kanun’un 9. maddesi).
2) Vergiye tabi gelirlerle ilişkilendirilemeyen ve harcandığı veya tasarruf edildiği tespit edilen mal ve hakların, safi irat olarak kabul edileceğine dair, Gelir Vergisi Kanunu’nun 82/2. maddesi de aynı Kanunun 7. maddesi ile yürürlükten kaldırıldı.
Özetle, bu yasaya istinaden bir siyasetçinin ya da işadamının oğluna, kızına ya da karısına "Bu değirmenin suyu nereden geldi? Bu evi, arsayı, villayı, fabrikayı vs. nereden aldın, bankadaki milyon dolarların kaynağı ne?" diye sorulamıyor, vergisi de alınamıyor...
Devlet hazinesi
HAZRETİ Ömer, Halife. Bir gece makamında ziyaretçisi gelir. Selam verir. Selamı alınmamıştır. Oturur. Ömer işiyle meşgul.
Ziyaretçi bekler. Ömer çalışır. Selam alınmamış, yüzüne bile bakılmamıştır.
İş biter. Ömer mumu söndürür. Bir başka mumu yakar. O anda selamını alır. Konuşmaya başlar.
Ziyaretçi sorar; "Ya Ömer, niçin hemen selamımı almadın ve niçin bir mumu söndürüp diğer mumu yaktın ve ondan sonra benle konuşmaya başladın?"
Hazreti Ömer;
- Evvelki mum devletin hazinesinden alınmıştı. O yanarken özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Seninle devlet işi konuşmayacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım, ondan sonra seninle meşgul olmaya başladım.
Ziyaretçinin gözleri yaşarır, ellerini kaldırarak şöyle dua eder;
- Ya Rabbi! Hattab oğlu Ömer’i bizim başımızdan eksik etme!..
(Teşekkürler Vedat Baykay)
|