Dengeli Olabilmek...
Denge insan yaşamında çok önemli bir faktör. Yunus Emre birbirinden güzel dizelerinden birinde bunu bakın ne kadar güzel tanımlıyor:
“ Kırk küpü üstü üste dizseler, aralarından bir tanesini çekseler, seyredin siz gümbürtüyü ! ”
Çağımız ‘uzay çağı", "iletişim çağı" . Böyle olması güzel. Ne yazık ki bu konum, dengeli bir yaşamın varlığına işaret etmiyor. Yani insanlık adına yapılan her eylemin yerini bulmadığını, arzuların, taleplerin pek mantıklı bir yönde işlemediğini görüyoruz.
Evet dengesiz bir yaşamdan kimse hoşlanmaz. Eksik olan yan, davranış bozukluğu. Bunu bir türlü yerine oturtamıyoruz.
Etrafa küçümseyerek bakan, kendini küçük görüp aşağılık duygusuyla yaşayan, ya da geçmişi fazlasıyla pembe bir nostaljiyle değerlendiren bir kimsenin dengeli bir hayatı yakalaması kolay değil. Belki herkes yaşadığından memnun, ama dengeli olamamaktan hoşnut değil veya dengesizliğinden haberi bile yok. Örneğin; en basit bir etken, insanı mutluluğa boğup keyif içinde bırakırken, tabir yerinde ise; “İncir kabuğunu doldurmayacak” bir neden de alabildiğine mutsuz edebiliyor. Anlık dengesiz bir davranış bizleri karamsarlığa itebiliyor. Bu hal süre giderken kişi kendinde yarattığı boşluğu nedense görmezlikten geliyor. Sebebini arayıp bulmak yerine, akla hayale gelmedik icatlar oluşturuyor. Bir bakıma değerlerin onu kıskıvrak içine almasına, en basit koşullarda bile insan kılığından çıkmasına izin veriyor.
Eskiden imkânlar kıttı. İnsanların aç, sefil, olması için hadi bir bahane vardı diyelim. Bir anlamda dünyada herkesi rahat rahat besleyecek, barındıracak koşullar, kısaca kaynaklar mevcut değildi. Şimdi ise belirttiğimiz üzere uzay çağındayız ve durum tamamen farklı. Tüm dünyayı rahatlıkla doyuracak, kaynak da, teknoloji de, iletişim araçları da var. Ama ortada aşırı uçların varlığı söz konusu. Bir yerde alabildiğine zenginlik diğer tarafta açlık hüküm sürmüyor mu.? Oldukça aşırıya kaçan bu fakirliğin, sefilliğin veya lüksün dengesizliğin yeri anlamı ne ? Aynı dünyayı paylaşan insanlar arasındaki dengesizliğin altında ne çıkarlar yatıyor acaba ?.
Aslında dengeli olmak ve dengeleri sağlamak da yine bizim elimizde...
Efendimizin bir hadisi de konuya ışık tutacak türden. Bakın ne diyor:
“ Komşusu açken, tok olarak yatan bizden değildir. ”
Demek ortada bir tutarsızlık/dengesizlik var ki bunları söylüyor. Ve bizleri orta yolu bulmaya davet ediyor...
Hemen hatırlatalım. Konuyu analiz ederken akla gelen bir olgu var: Kader!.. Her olayı bu sözcüğe bağlamak işin kolay yanı. Kanaatimce iyi bir bahane de değil. Her şeyi Kadere bağlarsak işin içinden çıkamayız. Biz meseleyi “Kader” konusunun dışında düşünmeliyiz. Bu açıdan bakıldığında saptanan şey şu; İnsanlar; çözemeyecekleri şeye sıkı sıkı sarılmış, çözebileceklerine ise aldırış bile etmiyor, çözüm bulmak için uğraşmıyor. Kader deyip kestirip atıyor. İşte bu da dengesizliğin bir başka işareti…
Kısacası; denge konusunda, karamsarlığa şuursuzca, sorgusuz sualsiz teslim oluyoruz,
Bizler halife unvanını almış soylu yaratıklarız!...
Yeter ki; her şeyi doğru olarak kabullenmeyelim veya reddetmeyelim; kendimizi kullanmayı bilelim. Gelin, kuru gürültüye kapılmayalım, aşırıya kaçmayıp dengeli olmaya çalışalım...
İstanbul - 23.01.2003
Ahmet YÜKSEL
|