o.T.
OSMANLI DA HAREM GERÇEĞİ
OSMANLI MAHREMİYETİ KABUL EDİLEN "HAREM"LERİN GİZEMLİ DÜNYASINDA
KADINLARIN YERİ NEYDİ? ANLATILDIĞI GİBİ EĞİTİM HİZMETİ Mİ YOKSA CİNSELLİK HİZMETİ Mİ ÖN PLANDAYDI? PEKİ, OSMANLI"DA HAREM GEREKLİ MİYDİ? KADININ OSMANLI"DAKİ VARLIK NEDENİ NEYDİ?
Osmanlı gerçeği haremin sır perdeleri aralansa bile hala gizemini koruyan, önemli bir konu olarak keşfedilmeyi bekleyen bir yaşanmışlık. Osmanlı tarihinde yazılı kayıtlara yeterli ölçütte alınmayan bilgilerle harem gerçeği yine de gizemini korurken; düşünceleri şimdiden tartışılmaya başlandı.
Haremin sır dolu dünyasının penceresinden bakanların iddiaları için bazı İslamcı çevreleri ısrarla; "Çarpıtma ve gerçeği yansıtmama" şeklinde yorumlanarak, "Haremler bir eğitim yeriydi ve kadınlar orada korunuyordu" denilse de; bu bakışla aynı düşüncede değilim.
Mademki Osmanlı"da harem gerçeği böyle; o halde kadınların buradaki varlık nedenini neye dayandırarak nasıl açıklayabiliriz ki? Bunun için kuşkusuz sayısız yorum yapılabilir. Ancak, her şeye rağmen yaşanmış bir dönemin kapı aralığından baktığımızda ve oradakileri bugünün kadın gerçeğiyle kıyasladığımızda bazı şeylerin hala geçerliliğini koruduğunu görmemek neredeyse imkansız.
Bu mantalitede değerlendirmek istediğimiz "Harem", günümüze ışık tutacak çarpık anlayışların kaynağına da adres olacak kanısındayım.
O halde, "Osmanlı"da hareme ne gerek vardı?" sorusunun cevaplanması gereken en önemli soru olduğunu düşünüyorum. Az sayıda tutulmuş kayıtlardan öğrendiğimiz üzere, Haremde kadının yalnızca vücudunun ve işvesinin prim yaptığı doğru değil mi?
Haremdeki kadınlara hiçbir zaman düşünceleri sorulmaz, öneriler beklenmez hatta beklenmeden verilen önerileri olanlar da önemsenmezdi. Çünkü, haremde kadınların düşünmeleri değil, imparatorluğu yöneten padişahların hizmetini kusursuz yerine getirmeleri isteniyordu. Çünkü, haremler Osmanlı Padişahlarının mahrem yerleriydi. Kadınca Dergisi olarak Türkiye"de harem gerçeğine farklı bir bakış açısı getirerek yeni bir tartışma açıyoruz. Osmanlı"yı çok idealize etmeden, bilinmezlerde kalan "Harem" gerçeğini bulmaya çalıştık. Anlatılanlar gibi havuz içinde süt banyoları yapan yüzlerce çıplak kadının padişahlarını memnun etme yarışı içinde geçen gizli dünyalarını ve kadın olma gerçeğini sizler için araştırdık.
OSMANLI SARAYLARINDA MAHREMİYET YERLERİ
Dünyanın en uzun ömürlü devleti Osmanlı, insanlığın ve İslamiyet"in en önemli tarihini oluşturur. Altı asır boyunca varlığını devam ettiren tarihi içinde pek çok devlet kurup, geniş coğrafyalara yayıldı. Kültürel zenginlikleri ve içinde taşıdığı kısır döngüleriyle birlikte adını dünyaya duyurdu. Kelle kesen padişahlarından tutun da, ne kadar zengin bir imparatorluğa sahip olduğuna, fetihlerine, ordusuna, zevkine sefasına vs... Ünlü tarihçilerimiz ve yazarlarımız ideolojik bakış açılarıyla imparatorluğu yorumladı, tahlil etti ve yazdı.
Fakat öyle bir konu vardı ki, Osmanlı deyince akla gelen "harem" konusu. Osmanlı saraylarının en güzel en mahrem yerlerinde her zaman yeri hazır olan haremler.
Osmanlı Devletini yöneten tüm padişahlar, hükümdarlıklarına yakışır, muhteşem bir zevkle inşa edilmiş ve döşenmiş saraylarda oturmuşlardır.
Çünkü koskoca imparatorluğu ve bünyesindeki devletleri yöneten Osmanlı Padişahları, fetihler dışında geçen tüm zamanlarını bu saraylarda geçiriyorlardı.
Haremlik ve Selamlık olarak ayrılan saraylar Padişahın devlet ve özel yaşamlarını ayıran iki bölüm olarak karşı-mıza çıkıyor.
PADİŞAH DIŞINDAKİLERE HARAM
Selamlık kısmında devlet işleri yürütülürken, Haremlik denilen yerde ise hem padişah, saray soylusu hem de padişah yakınlarının günlük zamanlarını geçirdikleri özel bir mekan. Osmanlı"da Harem herkesin giremediği özel bir ortamdı. Sözlük anlamıyla baktığımızda "kutsal", "dokunulmaz" anlamına geliyor. Cinselliğin ön planda tutulduğu kadın odaları olarak ayrılan bu bölüm daha çok padişahların beğendiği kadınları seçip beraber olduğu yerler olarak lanse edildi.
Aslında Osmanlı hakkında bilinenler bir hayli fazla olmasına rağmen Harem hakkında bilinenler biraz sınırlı. Çünkü özel görülen bu mekanlar padişah ve saray şahsına ait olduğu için hatta biraz da mahrem görülen bu yerler için yeterli bir bilgiye ulaşmak çok mümkün değil. Harem, Osmanlı tarihi içinde dışarıdan her ne kadar "çıplak lık", "zevk", "cariye" mekanları olarak yansıtılmış olsa da ya-zılanlara bakıldığında hala gizemliliğini koruduğunu görüyoruz.
HAREMDE SAKINCALI SEBZELER
Harem kadınları ve hadımlarına yönelik saray içinde alınan bazı tedbirler de var. Örneğin kabak, salatalık ve patlıcan gibi bazı sebzeler bütün olarak değil, dilimlenerek hareme verilirmiş.
Ayrıca hadımların da tıpkı harem kadınları gibi saray dışıyla tüm ilişkileri yasakmış. Harem kadınlarının kontrolü yatakhanede de sağlanırmış. Kızların yatakları teras yönünde dizilir ve 10 yataktan sonra nöbetçi kadının yatağı yer alırmış.
HAREM KADINLARININ GİYSİ SEÇİMİ
Giysilerinin neredeyse tamamı yine harem içindeki kadınlar tarafından dikilen harem kadınları, çok nadir olarak harem dışına çıktıklarında kapalı olmaya özen gösteriyorlardı.
Uzun ve dökümlü kollar, tırnaklarının dahi görülmemesi için dikilmiş, bilek kısımları dar olan, dökümlü kumaşlardan elbiseler, boyun ve baş çevresine sarılan dışarıdan gözlerinin görünmeyeceği bir tül takıyorlardı. Asıl baş örtüsünü de başın üst kısmında bir yere tutturuyorlardı.
Harem içindeki yaşamda ise kadınlar, günlük giysileri gayet rahat, başlarında altın işlemeli, sadece tepelerini kapatan küçük başlıklar. Bol aksesuar ve iç çamaşırı (uzun donlar ve üst giysileri), ve pelerinler. İç çamaşırları genellikle ipekten ve işlemeli. Tercih edilen pembe ve leylak rengi ipekler. Topkapı Sarayı"nda sergilenenlere baktığımızda görülüyor ki, günümüze kadar çok azı korunabilmiş olan dikimler, göz kamaştırıcı mücevherler, bu kıyafetlerin içine giyilen iç kıyafetler ve ayaklara giyilen çizmeler olabildiğince özenle hazırlanmış.
CARİYE KADIN GERÇEĞİ
Sarayda kadın olarak çalışan cariyeler vardır. Bunlar; acemiler, cariyeler, kalfalar (şakirdler) ve ustalar (gedikli cariyeler) dır. Sultanların en hoşuna giden cariyelere "ikbal" denir ve zaman zaman onları yataklarına alarak onurlandırır ve servete boğardı. Doğum yapan kadın sultan nezdinde biraz daha ayrıcalıklı olur ve evli olmasa da eşit haklara sahip olma hakkı kazanırdı.
HER KADINA ÖZEL EĞİTİM
Sarayda görev alan tüm kadınlar özel eğitime tabi tutulup, görgü ve hizmet konularında en iyi şekilde yetiştiriliyordu. Din hocaları ve öğretmenler bizzat hareme gelip harem kadınlarına dersler verirdi. Zira Haremdeki kadınlara baktığımızda onların da ne kadar disiplin içinde yaşamlarını sürdürdüklerini görebiliyoruz.
Hareme giren kadınların hepsi sıkı disiplinli bir yaşamı kabullenmek zorundadır. Padişah istediğinde bu iyi eğitimli, bilgili ve zeki kadınları yine devletin en iyi kademelerinde görevlendirdiği devlet adamlarıyla da evlendirirdi. Ancak burada bir şey var ki her şey Padişahın denetiminde ve izniyle gerçekleşiyordu.
Kadınların bu mahrem kısımda kendi istek ve arzularından ziyade; Padişahın koşulsuz isteklerini yerine getirme zorunluluğu vardı. Padişah bu bakireleri, kendisine ilk kez takdim edildikleri ya da müzik ve öteki eğlencelerle vakit geçirmek istediği zamanlar dışında göremez.
Yeni bir kadın istendiğinde ise; kahya kadına haber salınır o da içlerinde en güzel ve işveli olduğunu düşündüğü bakireleri bir odada sıraya sokar. Padişah kızların arasında dolaşıp kararını verir ve bu kız da lala (öğretmen) tarafından hazırlanır ve gece olunca da haremde, bu iş için ayrılan o-dasında padişahı beklermiş. Ancak; yine de bazı padişahların çok kızla beraberliği ve türlü cinsel fantezilerinin olduğu da bilinmektedir. Kadınların Osmanlı tarihinde kendilerini ifade etme arayışları içinde yaşadıkları küçük rekabetler dışında özel hiçbir ihtiyaçlarını talep etme hakları olmadığı gibi kendilerine verilenle yetinmek zorunda kalmışlardır.
Çünkü Padişah, himayesinde başarılı olmuş devlet adamlarını ödüllendirmek için harem kadınlarını sunmuş ya da evlendirmiş, hizmetine vermiştir.
SÖZ VE KARAR HAKKI YOKTU
Yüzyılların değişmeyen gerçeği kadının bir meta olarak pazarlandığı gerçeği tarihin içinde nasıl da köklü bir şekilde vuku bulmuş. Söz ve karar hakkı olmayan kadın ancak Valide Sultan olursa saray içinde hükmü caiz olabiliyor. Yoksa her zaman olduğu kadın yine himayeye ve korunmaya muhtaç konumda bırakılmış.
Padişahlar öldüğünde ailesi yani kadınları yine haremde yaşama hakkında sahip olmuşlar. Böylece yaşamların doğdukları gibi çok dış dünyaya açılmadan öz görevleri olan kadınlık görevlerinin dışında hiçbir işe yaramayan bir varlık olarak yaşamını tamamlayacaktır.
HAREMDE HUZURSUZLUĞA İZİN VERİLMEZDİ
Haremlerin devlet yönetiminde de etkisi olduğu yine yazılı kaynaklarda belirtiliyor.
Haremde yaşanan huzursuzluklar, devlet işlerinin de bozulacağına yorumlanır ve huzursuzluk bir an önce giderilmeye çalışılır. Kabul edilen bu ilişki dolayısıyla devlet ilişkilerinde de önemli bir rol oynuyor.
|