Einzelnen Beitrag anzeigen
  #25056  
Alt 26.09.2005, 09:46
Benutzerbild von oezsu
oezsu oezsu ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 0
Standard HZ.MUHAMMEDE IMAN!

Ahmed Hulûsi
4.Mart.2005
USA

Kesin olarak bilelim ki, Hazreti Muhammed aleyhisselâma iman etmemiş olanın, “ALLAH”a imanı yoktur!. Tanrısı olabilir!

Niçin bu böyledir?

Çünkü “Tanrı” yoktur!. Tanrı, hiç varolmamıştır!.

İnsanların kendi hayâl dünyalarında tasavvur ettikleri bir tanrıları olabilir elbette.. Hatta dünya üzerinde yaşayan ve çeşitli dinlere mensup olan çok büyük bir çoğunluğun böyle bir tanrısı da vardır zaten!. Ama bu varsayım asla doğru değildir ve gerçekle alakası yoktur.

Hazreti Muhammed aleyhisselâm insanların inandıkları tanrı kavramına dayalı yaşam biçimiyle hayatlarını boşa harcamamaları için görev yapmış; ve “LA ilahe... “ sözcüğüyle bu konuda kendisine inananları uyarmaya çalışmıştır.

“Hazreti MUHAMMED’İN AÇIKLADIĞI ALLAH” isimli kitabımda “ALLAH” adıyla işaret edilenin asla bir gök tanrısı olmadığını açıklamaya çalıştım.

<a href="redirect.jsp?url=http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/allah/

İnsanlar" target="_blank">http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/allah/

İnsanlar</a> geçmiş çağlarda ve hatta günümüzde gökteki bir tanrıya inanırken; ve bunun sonucu olarak da o gökteki tanrı yanından gelen OĞUL’dan veya kanatlı meleklerden söz ederken; Rasulümüz bunun böyle olmadığını en öz ve özet şekilde “İHLAS” sûresiyle vurgulamıştır.

Tanrı’ya inanmak insanı sonuçta hüsrana götürür!. Çünkü ötedeki bir varlıktan bir şeyler bekleme düşüncesi oluşur böyle bir inanç sonunda!. Bu da ataleti, uyuşukluğu ve tembelliği oluşturur! Oysa her şey, insanın özündeki sırda mevcuttur. Dışarıda değil!. İnsan özündeki bu sırla her an pek çok şeyler yapabilme istidat ve kabiliyetine sahiptir.

Tanrıya inananlar, onun hiçbir zaman varolmadığını anladıkları anda korkunç bir sükutu hayal yaşayarak hüsrana uğrayacaklardır!.

Yukarıda, uzayda veya başka bir galakside yaşamakta olan ve buraya elçi yollayan, OĞUL yollayan bir tanrı asla varolmamıştır!.

Bu yüzden de kesin olarak, Hz. Muhammed aleyhisselama iman edenler; dolayısıyla da onun açıkladığı “ALLAH” ismi ile işaret edilene iman edenler, gökte, ötede bir tanrı tahayyül edenlerden farklı ve onlarınkiyle uyuşmaz bir inanç içindedirler.

Hz. Muhammed aleyhisselama iman etmeyen, onun Allah Rasülü ve Nebisi olduğunu kabul ve tasdik etmeyenler, doğal olarak O’nun açıkladığı “Allah” kavramını da kabul etmemiş olurlar.

Bu da, Muhammed aleyhisselâmın Rasûllüğünü kabul ve tasdik etmemiş olanların, evrende kendi kafalarına göre hayal ettikleri bir tanrı ve bu varsayıma dayalı yaşam biçimi oluşturmalarını getirir!.

Hazreti Muhammed “men kale la ilahe illallah fekad dehale cenneh!” demiştir. “Kim la ilahe illa Allah derse cennete girer!”

Ama bu demek değildir ki, tanrıya inananlar cennete girer!

Burada dikkat edilmesi gereken bir incelik vardır:

Hazreti Muhammed kişinin tanrı kavramından kurtulmuş olmasına dikkat çekmektedir bu açıklamasıyla. Yani şirkten arınmış olmasına...

“İhlas” sûresinin anlamını kavramış olanlar, ötede veya ötelerinde bir tanrı olmadığını fark ederler!.

Kuran-ı Kerîm baştan sona, tanrı kavramının şirke yol açtığını; şirk koşanın da ebediyen cehennemi yaşayacağını vurgulayan âyetlerle doludur. Şirk koşanın ebediyyen cehennemde kalacak olmasının nedeni nedir acaba?

Tanrı olmadığına göre, şirk koşanın ebediyyen cehennem denilen boyutta kalmasının, yanmasının nedeni nedir?

Bunları çok iyi düşünüp anlamak gerekir!.

Hazreti Muhammed aleyhisselâma inanmayan, O’nun Allah Rasulü ve Nebisi olduğuna inanmayan ve dahi buna ŞAHADET etmeyen, İslâm Din’ini, yani Allah Rasûlünün açıkladığı sünnetullahı (sistem ve düzeni) kabul etmemiş demektir!. O sistem ve düzeni kabul etmeyen de kendi inancına göre yaşar ve sonuçlarına katlanır!

Biz kimseyi ne cennete sokabiliriz ne de cehenneme atabiliriz!.

Herkes kendi idrak kapasitesi ve bunun sonucu kendine çizdiği yaşam biçimiyle cehennemini şekillendirir veya cennetini bezer!.

Hazreti Muhammed aleyhisselâma imanı olmayan, onun Allah Rasûlü ve Nebisi olduğuna şahadet etmeyen ise, O’nun açıkladığı “ALLAH” ismiyle işaret edileni fark ve idrak edemeyeceği için; otomatikman hayâlinde yaratıp bezediği bir tanrıya inanmak durumunda kalacaktır!. Sonra da hayalinde yarattığı bu tanrıyı beğenmeyip, yanlışlarını bulacak ve eleştirmeye başlayacaktır!.

İçinde yaşadığımız, kimini algılayıp, çoğunluğunu algılayamadığımız tüm kanun ve prensipler, sistemler Kurân’da “sünnetullah” diye isimlendirilen “sistem ve düzendir” ki bize “DİN” adıyla tanıtılmıştır.

“ALLAH” ismi ile bize bildirilen, eskilerin “evren içre evrenler”, yenilerin “paralel evrenler” dediği tüm yapıları, zamansızlık “AN” boyutunda ilmiyle, ilminden ve ilminde yaratmıştır!.

Tüm evrenler holografik gerçeklik doğrultusunda her bir zerrede mevcuttur!

Rasûlullah aleyhisselâm 1400 küsur yıl önce bu gerçeğe “Zerre küllün aynasıdır!” diyerek işaret etmiştir.. Bu konuda detaylı bilgi için aşağıdaki linkten “TEKİN SEYRİ” isimli kitabımızı okuyabilirsiniz:

<a href="redirect.jsp?url=http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/tek/

Bir" target="_blank">http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/tek/

Bir</a> “NOKTA”dan var edilen tüm evrenler yaratılış amacına göre “sünnetullah” kanunlarına göre işlevlerini oluşturmaktadır.

“ K “ misâlinde olduğu üzere, adına "çizgi" dediğimiz "noktalar dizilimin"deki bir noktadan oluşması benzeri, tüm evrenler yalnızca bir açı içindekilerdir. Uzun çizgide ise bunun gibi sayısız “nokta”lar vardır!. Ötesi ise tefekkür dışıdır!. “Allah” isminin işareti en azında böyle bir yapı veya varlığadır!.

İşte “Allah” ismiyle işaret edilen böylesine muhteşemdir ki; bir tanrı olarak düşünülmekten elbette münezzehtir!.

İnsan veya tüm birimler ise birer koni gibidir!. Oysa, kimi kendini yalnızca, koni değil koninin iki boyutlu düzlemi gibi, yani et-kemik beden gibi düşünür. Kimi ise koni olduğunu fark etmiştir. Koni boyutsallığı içindeki “esmâ alemini” ta “nokta”ya kadar seyreder!.

Bize düşen, Allah Rasûlü Hazreti Muhammed’e ve o’nun açıkladığı “ALLAH” ismiyle işaret ettiğine iman ederek, bu bildirilen gerçekler doğrultusunda yaşamımıza yön vermektir!.

Allah Rasulü Hz. Muhammed aleyhisselama ve O’nun açıkladığı “Tanrı yoktur yalnızca ALLAH” gerçekliğine iman edenler, birlikte namaz eda ettiklerinde, imam Fâtiha’yı okurken asla Besmeleyi sesli okumaz!. Fatiha’yı “El hamdu....”den başlatır imam...

Niçin?

Çünkü, besmele’de “ B “ sırrı vardır ve herkesin bizatihi kendi özünde varolan sırra dayalı olarak “B”esmeleyi kendisinin “OKU”ması ve yaşaması gerekmektedir!.

Namaz ancak Fâtiha “oku”nmakla yaşanır ve bu yüzden de Allah Rasulü “Fâtiha"sız namaz olmaz!” buyurmuştur!.

“ALLAH”a giden yol dışardan öteye değil, insanın şuurundan özüne doğrudur!.

Tanrıya inananlar için ise yöneliş uzayda bir yerlere doğrudur!.

Konunun Türk’lük Arap’lık veya başka ırklıkla bir alakası yoktur!. “Allah” ismi ÖZEL İSİMDİR!. Özel isimler hiçbir lisanda değişmez, tercüme edilmez; aynen kullanılır!.

"ALLAH" ÖZEL isminin işaret ettiği anlam ile, genel "TANRI" kavramı arasındaki farkı hâlâ anlatamadıklarıma ise şimdilik diyecek başka sözüm yok!"

(Tanrı(!) da çok uzak olmayan bir zamanda dünyaya gelecektir zannediyorum... Bu ise gelecekteki ayrı bir yazı konusu...)