Einzelnen Beitrag anzeigen
  #24138  
Alt 11.09.2005, 14:28
unknown
 
Beiträge: n/a
Standard SÖYLEMLERIM YAGMALANIYOR

Yıllar yılı, bu yağmalamayı bazı ilahiyatçılarla din hocaları yaptı. Bana söverek hurafe dincilerinden puan toplarken benim söylemlerimi, fikirlerimi öne çıkararak da akılcı, çağdaş, dine saygılı aydın kesimden prim devşiriyorlardı. Tam bir hırsızlık ve aşağılık psikolojisi içinde...Büyük bir utanmazlık ve yüzsüzlükle.

Bunlar içinde, ilahiyat fakültelerinde yaptıkları tezlere benden aldıkları sayfaları olduğu gibi aktarıp adımı ve eserimi anmayan sözde ‘bilim adamları’, kürsülerde kitaplarımı dizlerinin üstüne koyup oradan pasajlar okuyarak halkı galeyana getiren, sonra da “Bu fikirler Yaşar Nuri’nin fikirlerinin aynısı” dendiğinde, “Yok canım, o mezhepsizdir, ben ona karşıyım” diyerek yobazlardan alkış dilenen ‘hocalar’ epeycedir.

Bana sataşmalarıyla ünlü bir tanesinin kürsünün altına sakladığı kitabımdan parçalar okurken cemaat tarafından yakalandığını, “Aleyhinde olduğun adamın fikirlerini aynen satmak ayıp değil mi?” dendiğinde de “Canım ben onun kıymetini bilmiyor değilim ama karşı çıkmasam başım derde girer” diyerek onursuz ve omurgasız bir savunma yaptığını bilenler az değildir.

Buna benzer olaylar da az değildir.

Şunu söylemek benim ana sütü gibi hakkımdır:

Bu dinci taifenin bugün kitleleri mutlu eden, coşturan kaç cümlelik taze ve yerinde söylemi varsa hepsinin hamuru benim teknemin malıdır. Hamuru, sayısız çile pahasına yoğuran benim. Şimdi benim hamurumdan kimi çörek, kimi börek, kimi simit, kimi ekmek, kimi pasta yapıyor.

Ama Allah da bu millet de biliyor ki hamurun sahibi benim, hamuru yoğuran benim.

Siyasete geçtiğimden beri, dinci aşırmacılığa siyasal-sosyolojik söylemlerimin aşırılması eklendi.

‘Halkın Yükselişi’ kitabım çıktığı günden beri, ilk kez o kitapta telaffuz edilen onlarca söylem, cümle, hatta paragraf gazete sütunlarına, siyasal demeçlere, parti nutuklarına, konferans salonlarına taşındı. Sözler, fikirler benimdi ama, tekrar eden ağızlar değişikti.

Bu ağızlar, fikrin mimarına asla gönderme yapmıyorlar. O düzeyi, o onuru gösteremiyorlar.

Dahası var:

Kendileri bulmuş gibi pazarlayıp pazarlayıp “Aferin, helal olsun!” methiyeleri aldıkları bu söylem ve düşüncelere bir süre önce karşı çıkanların büyük çoğunluğunu da kendileridir.

Kimi köşesinde, kimi konferansında, kimi istifa konuşmasında, kimi orasında, kimi burasında fikri ve ifadesiyle benim olan onlarca söylemi kullanıp durmaktalar.Üniversite hocalığına devam ediyor olsam, inanın, bu hırsızlıkları tez konusu yaptırır, birkaç öğrenciyi mastera, doktoraya kavuştururdum.

Ve tezlerin ortak adları şu olabilirdi:

‘Türk aydınlarıyla Türk siyasetçilerinde aşırmacılık’

Birkaç örnek vereyim:

“Sağ-sol ölçütü ve bu ölçüte bağlı siyasetler dönemi bitti. Sağ-sol söylemi, yıkılan Berlin Duvarı’nın altında kaldı. O söylemle pazara çıkanlar kalp parayla alışverişe yeltenmiş olurlar.”

Çok kullanılan söylemim.

Bu söylem yüzünden ayrıldım CHP’den. O zaman bana bu söylem yüzünden, “Solu yok sayıyor” diye sövüp sayanlar, şimdi ben bu söylemi partileştirince baktılar ibre o yana vuruyor; hemen el çabukluğu marifet, üstüne atladılar.

“Yeniden yapılanma” söylemim, 1996’da bir kitabımın adı olarak Türk literatürüne oturdu. O günden beri kullanmayan yok. Patent benim.

Yeniden Yapılanmak kitabım-ki İngilizce’ye de çevrilmiştir-korsanlarıyla birlikte yarım milyondan fazla sattı.

‘İnsan merkezli siyaset’.

Daha çok dincilerin talan ettiği söylemim. Yıllar önce dinciler benden çalmışlardı, daha sonra AKP aynı ifadeyle parti programına koydu. 90’lı yıllarda ilk kullandığımda dinciler beni insanı ilahlaştırmakla suçlamışlardı. Şimdi partilerinin programında yer alıyor.

“Din de amaç değildir, araçtır; amaç insandır, insana hizmettir, insanın mutluluğudur.”

Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen yıl kullanmaya başladığı ve sayesinde epeyce prim topladığı bu söylemim, 1990’da yayımlanan Kur’an’ı Anlamaya Doğru kitabımın temel yazılarından biridir. Bu yazı yüzünden Recep Tayyip’in dinci yoldaşlarından neler çektiğimi bu halk bilir. Dini inkâr ve insanı ilahlaştırmakla suçlandım.

Şimdi, o söylemi haraç-mezat pazarlayıp pirim devşiriyorlar.

“İslam dünyası kendine çekidüzen vermeli, kendini hesaba çekmeli; yoksa mahvolması kaçınılmazdır”

Bu söylemimi, 80’li yılların sonlarından itibaren değişik ifadelerle onlarca kez tekrarladım. Hemen her kitabımda yer aldı.

Çok ağır bir eleştiridir. Günümüz İslam dünyasında ilktir.

Bu söylem yüzünden dincilerin tehditlerine maruz kaldım. İslam dünyasını Hıristiyanlar önünde küçük düşürmekle, Batılılara yağcılıkla suçlandım. Bu suçlamaların kodamanlarından biri de, bu söylemimi şimdilerde pazarlayarak Ortadoğu kahramanı havalarına giren Abdullah Gül’dür. Yıllar önce kullandığımda tehdit ve küfür gerekçesi yapılan söylemim, Abdullah Gül başta olmak üzere, tüm siyasal İslamcılar tarafından büyük alkışlara ve methiyelere gerekçe yapılacak şekilde pazarlanıyor.

Bu söylemlerin, “Katli vaciptir”e dayanak yapıldığı o eski günlerde, siyasal İslamcıları çöplük gibi görerek korkudan benim eteklerime sarılan omurgasız sözde aydınların durumu da yürekler acısıdır. Düşüklük açısından Türkiye dışında benzeri olmayan bu tipler, söylem aşırmacılığına çok iğrenç bir biçimde şakşakçılık yapmaktalar.

Daha iğrenci, zaman zaman mikrofonu bana uzatarak soruyorlar:

“Falanca böyle söyledi, bu konuda ne diyorsunuz?”

Şunu diyorum:

“Bunu bana sorana kadar, o sözü söyleyene sorun bakalım, onu kimden öğrendi, nereden aldı?”

Söylemlerimi çalıp çırpsalar da, fikirlerimin ülkemin gündemine oturması, halkımın geleceğine yön verir noktaya gelmesi beni çok mutlu ediyor. Ülkeme ve halkıma tümü helal olsun!

Ama ne olur, şu omurgasız dinci ve inkârcı tatlı su aydınlarının kaç paralık adam olduklarını ortaya koyduğum için bana gücenmeyin. Bu konuda beni hoş görün!

Ne yapayım, hak, benim de olsa onu ortaya koymadan, öne çıkarmadan duramıyorum. Böyle garip bir huyum var.

Ne olur, bu huyumu hoş görün!
06.03.2005


Prof.Yasar Nuri ÖZTÜRK