Yine IKRA :o)
olayda akla gelen sorular:
aişe çişi ya da öbür türlü işi için ayrılıp giderken kimseye neden haber vermemişti? eğer bunun nedeni, çocuk yaşta oluşu idiyse; bu yaşta oluşu biri tarafından kandırılmaya da elverişli değil miydi? aişe ayrılıp giderken o denli insan içinde nasıl olmuştu da kimse görmemişti? gören olmuştuysa, dönüşü neden izlenmemişti? döndüğü görülmedikçe, "dönmüş; mahmiline girmiştir!" yargısı nasıl oluşmuştu? hadiste belirtildiğine göre, aişe"nin deve üzerindeki "hevdec"ini (mahmil) indiren, sonra yine yükleyenler ve aişe" ye "hizmet edenler" vardı. (hadis"e aynı kaynaklarda bkz.) o "hevdec", dinlenme yerinde deveden indirildiğine göre, sonra deveye yüklenirken içinde
aişe var mı, yok mu diye niçin bakılmamıştı? hizmet edenler bakabi- lirlerdi. yine hadiste belirtildiğine göre, "hicab" yani erkeklere karşı "örtünme, perde ardına geçip saklanma" gerektiren bir ayet hükmü bulunmadığı zamanlarda, safvan, aişe" yi görmüştü. (hadise, aynı kaynaklarda bkz.) yani safvan" la aişe birbirlerini tanıyorlardı. bu "tanışma", ileri ölçülerde bir "anlaşma" ya varmış olamaz mıydı?
aişe "zina" ile suçlanıyor:
aişe" nin safvan" la yolda "neler yapmış olabileceği" üzerinde duruluyordu. yoğunlaşan kuşku. dedikodular alıp yürümüştü. son derece yaygın bir duruma gelmişti giderek. muhammed" in bile aişe" ye karşı olan her zamanki tutum ve davranışında bir değişme olmuştu: aişe diyor ki: "medine"ye gelince ben bir ay hastalandım. meğer o sırada, iftiracıların dedikoduları dolaşıyormuş. hastalığımda beni işkillendiren bir şey oldu: peygamber"den de, her hastalığımda gördüğüm ilgiyi inceliği artık göremiyordum. yalnızca gelip selam veriyor ve "nasılsınız?" diyordu, o kadar." (hadis"e aynı kaynaklarda bkz.)
aişe dedikoduları duyup öğrenince üzülmüştür. hastalığı daha da artmıştır bunun üzerine. muhammed"den izin alır ve babasının evine gider. orada da, durumuna ilişkin "tanrısal bir açıklama" bekler. (aynı hadise bkz.)
beklenen "vahiy" bir türlü gelmiyor:
hadiste, bu olaya ilişkin "vahy"in "gecikmesi"nden sözediliyor. ve muhammed, "karı"sından, yani "aişe"den ayrı kalışından doğan soruna çözüm için yakın çevresini topluyor. bunların içinde ali de vardır. ali, görüşünü şöyle dile getiriyor:
- "ey tann elçisil tanrı dünyayı sana dar etmedi ya! aişe"den başka da kadın var, kadın çokl" (bkz: aynı hadis.)
ali, gerçeği öğrenmek için aişe"nin cariyesi berire"nin tanıklığına da başvurulabileceğini söylüyor muhammed"e. muhammed bu tanıklığa başvurdugunda, cariye, "hanımı için iyilikten başka bir şey bilmediğini" söylüyor. muhammed sorup soruşlurduğuna göre, belli ki adamakıllı "kuşkulu". bu "kuşku", onun aişe"ye söyledigi yine aynı hadiste açıklanan şu sözlerden de çok açık biçimde anlaşılıyor:
muhammed: "aişe! böyle bir suçun varsa tevbe et!"
- "aişe! senin hakkında bana şöyle şöyle dedikodular geldi (safvan"la ilişki kurduğundan sözediliyor). eğer bu suçu işlemedinse tanrı seni aklayacaktır. ama eğer işledinse bu suçundan dolayı tanrı"ya yönel, tevbe et! çünkü bir kul, suçunu boynuna alır ve tevbe ederse, tanrı da onun tevbesini kabul eder." aişe, muhammed"in bu sözlerine, babasının ve anasının karşılık vermelerini ister. onlar karşılık vermeyince de, muhammed"e kendisi karşılık verip sonucu sabırla bekleyeceğini söyler.
ve sonunda "vahiy" geliyor:
konuşmadan sonra aişe, yatağına dönmüştür. "bekleme"de... aişe, kendisinin söylediğine göre, hakkında "kur" an ayeti" ineceğini filan beklemiyordu. "ben kim oluyorum ki tanrı, kuran"da benim sorunuma ilişkin ayet indirsin!" türünden açıklaması var aişe" nin. yine açıklamasına göre, beklediği yalnızca, "muhammed" in rüya görmesi" ve onun "rüyasında aklanması". ama beklediğinin ötesinde olur gelişme: muhammed her vahiyde olduğu gibi özel bir duruma girmiştir. daha sonra da konuya ilişkin "vahyin geldiğini" açıklar. aişe" ye anası, kalkıp muhammed" e "teşekkür" etmesini söyler. ama aişe bunu yapmaz; vahyi gönderen "tanrı" olduğuna göre, muhammed" e değil; o" na teşekkür etmesi gerektiğini belirtir. (bkz: aynı hadis.)
aişe"nin "zina" etmediğine ilişkin "18 ayet" birden iniyor:
onca (hadise göre bir ay) gecikmeden sonra "vahy" gelmiştir. hem de kimine göre "10 ayet", kimine göreyse "18 ayet" birden... (bkz. nûr, ayet: 11-20. buna göre toplam: 10 ayet. ama tefsirlerde toplam: 18 ayet olduğu belirtilir. bkz. nesefi, tefsir, 3/134; f.râzî, e"t-tefsiru"l-kebîr, 23/173.) bu ayetler, birinci ve ikinci orijinalleri yakıldığı için muhammed dönemindeki biçimini tam olarak bilemediğimiz (bunun için daha sonraki yazılara bkz.) kur"an" ın bugünkünde, nur suresinde yer alıyor. bu ayetlerde, "zinayı" kanıtlamak için "dört tanık göstermek gerektiği", bu gösterilmediği zaman iftira olacağı açıklandıktan (bkz. nur, ayet: 13) sonra, ad vermeden "iftira edenler" çok ağır biçimde kınanıyor.
işte âyetlerden bir kesim (diyanet"in resmi çevirisiyle):
- "muhammed" in eşine o yalanı uyduranlar, içinizden bir gürûhtur. bunu kendiniz için kötü sanmayın. o, sizin için hayırlı olmuştur. o kimselerden her birine, kazandığı günâh karşılığı, cezâ vardır. içlerinden elebaşılık yapana ise, büyük azâb vardır. onu işittiğiniz zaman; erkek, kadın mü"minlerin, kendiliklerinden hüsn-ü zanda bulu- nup da: "bu apaçık bir iftiradır!" demeleri gerekmez miydi? dört şahid getirmeleri gerekmez miydi? işte bunlar, şâhid getirmedikçe allah katında yalancı olanlardır. allah"ın dünyâ ve âhirette size lutuf ve merhameti olmasaydı o kötü sözü yaymanızdan ötürü, büyük bir azaba uğrardınız. onu dilinize dolamıştınız. bilmediğiniz şeyleri ağzınıza alıyordunuz. onu önemsiz bir şey sanıyordunuz. oysa allah katında önemi büyüktü. onu işittiğinizde: "bu konuda konuşmamız yakışık almaz. hâşâ, bu, büyük bir iftiradır." demeniz gerekmez miydi?" (nûr, ayet: 11-16.) .
yine sorular:
1- 12. ve 13. ayetlerde, aişe konusunda söylentiler çıktığında bu söylentileri duyanlar, "bu, apaçık bir iftiradır. bu, büyük bir
iftiradır." demedikleri için kınanıyorlar. ayetlerin bu kınaması, muhammed" in yakın çevresini, hatta kendisini de içine almıyor
mu? çünkü onlar da "açık bir iftira, büyük bir iftira" olduğu kanısını taşımıyorlardı:
- ali"yi ele alalım. böyle bir kanıyı taşımadığı için, muhammed"e aişe"yi boşamayı önerdiği anlamına gelen sözler bile söylemişti.
- muhammed"in kendisini ele alalım: böyle bir kanıyı (iftira olduğu kanısını) taşımadığı içindir ki, aişe"ye, eğer ileri sürüldüğü gibi
bir suç işlediyse, bundan dolayı "tevbe" etmesini önermişti.
2- ayrıca, kimsenin elinde herhangi bir kanıt bulunmadan, "iftira" olduğu konusunda kesin bir yargıya varması nasıl beklenebilir?
kuşkusuz "kanıt" bulunmadığı için "zina" suçunun işlendiğine de yar- gıda bulunulamaz. ama tersine bir kanıya varmadılar ve
"iftiradır" hem de "apaçık bir iftiradır, büyük bir iftiradır" demediler diye insanlar nasıl kınanabiliyor?
3- ayetlerden ve kimi "rivayetlerden" anlaşıldığına göre: aişe konusunda dedikoduları yayanlar, yalnızca "münâfıklar" da değildi:
- 14. ayeti ele alalım: "allah"ın dünya ve âhirette size lutuf ve merhameti olmasaydı, o kötü sözü yaymanızdan ötürü, büyük bir
azaba ugrardınız." deniyor. demek ki, "o kötü sözü yayanlar" için tanrı" nın "dünyada ve âhirette lutuf ve merhameti" olmuştur.
bu durumda olanlarsa, "tanrı katında kâfir" sayılan "münâfıklar" olamazlar. yani bunlar, "münâfıkların" dışındaki müslümanlardır.
.
- 11. ayette sözü edilen "elebaşi"nın kim olabileceği üzerinde durulurken, kimi rivayette bu kimsenin "münâfıkların başı abdullah
ibn übey" olduğunu ileri sürerken, kimileri de buradaki anlatımın kapsamı içine, muhammed"in ünlü şairi hassan ibn sâbit gibi
önemli kişilerin de girdiğinden söz ediyor. (bkz. taberî, camiu"l-beyan, 18/69-70; f.râzî, 23/174; tefsiru"n-nesefî, 3/134.)
bunlara ne demeli?
4- tanrı "vahiyle" açıklama yapacaktı da, bu açıklamayı daha önce, yani dedikodular oluşup yayılmadan niçin yapmadı? neden
"bir ay" bekledi de, başta "peygamber"i ve sevgili karısı olmak üzere herkesi üzdü? gelişmeler neden böyle olmuştur?
5- bir "zinanın" kanıtlanması için "dört tanık" istemek, gerçekçi bir yaklaşım mıdır?
hadiste belirtildiğine göre: aclanoğulları"nın ileri gelenlerinden medineli asım ibn adyy in ve aynı kabileden uveymir"in
"peygamber"den bir sorulan olur:
- bir adam, karısını bir adamla zina ederken bulsa ne yapmalı? karısının tam karnı üzerinde bulsa? eğer gidip dört erkek tanık
bul- maya yönelirse, zina eden adam işini bitirip gidecektir!!! dört tanık mı aramalı, yoksa..? (hadisi ve soruyu çeşitli biçimiyle
görmek için bkz. f.râzî, 23/164; buhâri, e"s-sahih, kitabu tefsiri"l-kur"an/24/1; tecrîd, hadis no: 1716; ebu dâvüd, sünen,
kitabu"t-talâk/27, hadis no: 1716; ebu dâvûd, sünen, kitabu"t-talâk/27, no: 2245.)
bu soru, "zina" için "dört tanık" isteniyor olmasından kaynaklan mıyor mu?
yüzlerce idamlığa güzel cüveyriyye için beraat:
abdullah ibn ömer anlatıyor
- "peygamber, benû mustalık üzerine gece baskını yaptı. onlar ansızın yakalanmışlardı. hayvanları da su başında sulanıyordu.
peygamber, savaşabilir durumda olanlarını öldürttü; çocuklarını da tutsak olarak aldı. o sırada cüveyriye"yi kendine seçti."
(bkz. buhari, kita- bu"l-itk/13; tecıid, hadis no: 1117 müslim, kitabu"l-cihâd/1, hadis no: 1730; ebu dâvûd,
sünen,kitabu"l-cihâd 100, hadis no: 2633.)
"cüveyriyye", "cariyecik" demek. çok küçük yaştaydı o sırada. 13 yaşında. asıl adı "berre" iken, muhammed"in el
koymasından sonra bu adı almıştı.
yıl: 627. muhammed, mekke"yle medine arasında el mureysi denen su kaynağı kesiminde oturan mustalıkoğulları (benû
mustalık) kabilesine bir gece baskını düzenliyor. istediği sonucu da elde ediyor. yukarıdaki hadiste, muhammed"in "savaşır
durumda olanlarını" öl- dürttüğü anlatılıyorsa da, öldürülen yalnızca on kadar savaşçı. (birçok kaynağı bir arada görmek için
bkz. leoni caetani, çev. hüseyin cahit, istanbul, 1925, s.145-146.)
"ganimetler" , "tutsaklar"...
ve tutsaklar arasında güzel cüveyriyye. mustalıkoğulları"nın başkanı haris"in kızı. şimdi "cariye" durumunda. yani alınıp
satılabilir nitelikte. tecrîd"in "mütercim"i kamil miras"ın anlattığı gibi, "tutsaklar bölüştürülürken o da, sâbit ibn kays"ın payına
düşmüştür." (bkz. sahih-i buhari muhtasarı tecrîd-i sarih tercemesi, 1117 numaralı hadisin "izah"ı.)
ne var ki kız çok güzel. üstelik de soylu.
kız, bu durumundan yararlanmış mıdır? yeterli bir kanıt yok. ancak birden, hadiste de belirtildiği gibi, muhammet"in onu
kendine aldığını görüyoruz. muhammed, kurtulmalığını vererek kızı, alıp kendi karıları arasına katmıştı. ve ardından "zifaf"..
arkasından, "idamlık" durumunda olan herkese "beraat". muhammed hamidullah şöyle diyor:
"... birkaç saat sonra biz, düşmanın, muhammed"in (a.s.s.) en yakın dostlarından biri haline geldigini görmekteyiz. (...)
sonunda herkes, ganimetten eline geçen hisseyi red ve iade etmekte tereddüd geçirmedi. iki yüz ailenin birden, hiç
beklenmedik bir şekilde hürriyetlerine kavuşturulmaları üzerine, mustalık"lılar, kaybettikleri on savaşçıyı pek çabuk unuttular. ve
sonunda islam"ı kabul ettiler." (bkz. prof. dr. muhammed hamidullah, islâm peygamberi, çev. prof.dr. salih tug, istanbul,
1980, 1/264)
bu durum karşısında: "ey güzel ve aşk, sen nelere kâdirsin!" demek yerinde olmaz mı? "
muhammed 56 yaşındaydı o sırada. güzel körpecik cüveyriyye"yi, koynuna almak için hiç zaman yitirmemişti. suyun yanında
hemen kurulan meşin çadırında işini görmüştü. karılarından aişe de oradayken... cüveyriyye ve aişe aynı yaştalardı. medine"ye
dönüşte de aişe"nin kolyesi ve safvan olayı meydana gelecektir. acaba, aişe muhammed"den bir öç almak istemiş miydi?
cüveyriyye"yi kıskanmış olarak?..
"kurtulmalık" lar ödenmeden ve tutsaklar daha özgürlüklerine kavuşturulmadan bir şey olmuştu. anılmaya, üzerinde durulmaya
değer bir şey:
muhammed, tutsak kadınların ırzlarına geçilmesine izin veriyor:
ebu said el hudfı"nin anlatmasıyla "tutsaklar arasında arab"ın en
nefis kadınları" bulunuyordu. (bkz. müslim, e"s-sahih, kitabu"n- nikâh/125, hadis no: 1438.) ve o baskını gerçekleştirmiş olan
müslümanların ağızlarının suyu akıyordu güzel kadınları görürken. hemen yatmak istiyorlardı. yatmak istedikleri kadınlar, birer
"cariye" durumuna gelmiş değiller miydi? öyleyse müslümanlara "helâl"diler. gerçi muhammed"in: "tanrı"ya ve âhiret gününe
inanan bir kimse için, kendi suyuyla (menisiyle) başkasının tarlasını (başkasının cinsel ilişki kurdugu kadını) sulaması helâl olmaz."
dediği de aktarılıyor. ve bu arada: "tanrıya ve âhiret gününe inanan bir kimseye, başkasının menisinden temizledikçe (istibrâ,
fıkıhçılara göre bir ay içinde olur) hiçbir tutsak kadınla cinsel ilişki kurmak helâl olmaz." diye de eklediği belirtiliyor. (bkz. ebu
dâvûd, kitabu"n-nikâh/45, hadis no: 2158.) ama çelişki yalnızca bu konuda degil ki...
|