[beyazoglan]

AK Parti, kurulduğu günden beri başörtüsü konusunda mesafeli bir politika izledi. Önceleri başörtüsü sorunu bu ülkede yaşanmıyormuşçasına, başını kuma gömmeyi tercih ederek konu ile ilgili soruları yok sayan hükümet, daha sonra türban yasağının Türkiye insanının "öncelikli" meselesi olmadığını, bu nedenle de halkın isteği doğrultusunda bu meselenin halledilmesi gereken işler arasında sekizinci veya dokuzuncu sırada olduğunu her fırsatta dile getirdi. AKP"nin "geren" taraf olmayacağı konusunda sık sık mesajlar verildi; bunlar başörtüsü mağdurlarının AKP"li bir meclis komisyon başkanı tarafından azarlanmasına kadar götürülerek, güç odaklarını rahatlatma amaçlı kullanıldı. Burada amaç, "biz hiçbir surette tahrik olmayacak, içimizi kanatan bu yasağı hiçbir durumda gündeme getirmeyeceğiz" mesajını verebilmekti.

Ama olmadı. Ne olduysa oldu, türban geldi, hükümetin başına dolandı. Her ne kadar hükümetin öncelikli sorunu olmasa da, belli ki Demirel"in ve CHP"nin öncelikli sorunu haline geldi. Bakın bugün neredeyiz? Demirel çıkıyor; "Devrim Kanunları"na bir ek getirin, cumhurbaşkanının eşine başörtüsünü yasaklayın!.. Referanduma giderseniz, halk % 70 başörtüsü der" diyor. Şaşırıyorum. Eskiden, "sinsice" yapılmak istenenler, artık açıktan reçetelerle kamuya yansıyacak kadar cüretkâr bir tavırla sunulabiliyor. Halkı açıktan açığa "karşısına" almayı göze alan bir zihniyetin yeni yüzü olmalı bu. Baykal, Demirel"in bıraktığı yerden alıyor tartışmayı ve "Hemen erken seçim!" diyor. Onda da Demirel"i aratmayan bir açık sözlülük hakim: "Bu meclis, cumhurbaşkanını seçerse Erdoğan"ı Köşk"e yollar!" Eee... Yani? "Seçime gidelim de yeni meclis cumhurbaşkanını seçsin". Ülke istikrara doğru giderken Allah aşkına söyleyiverin, neden gideceğiz seçime? Sayın Baykal"ın "paşa" gönlü öyle istiyor diye mi?.. Oh ne ala!