Sayın Hulusi,..
yukarıdaki sözleri söylerken hiç okumadınız farz edelim, hiç düşünmediniz mi ? Bu evreni kim yarattı ? Şeytan kime karşı geldi? Cenneti cehennemi kimler için yarattı? “ O” nun dışında, ikinci bir varlığın vücudundan söz eden ise, tümüyle derin düşünce yetersizliğinden doğan yanılgı içerisindedir!... ki bu durumun dindeki adı da “ şirk”tir!. Diyorsunuz. Öyleyse tüm insanlar ve canlılar hayal mi görüyoruz? Cehennemde kimler yanacak? Haşa Allah’tan başka bir şey yoksa ; diyelim biz hayal görüyoruz,yoksa Allah da haşa hayal mi görüyor ? Kur’an ve diğer peygamberlerin kitapları da, hep hayalden mi bahsediyorlar ? Haşa ; kafirlerle yapılan mücadeleler de hayal miydi ? Nemrutlar, Firavunlar hayal miydi. ? Allah’tan başka hiçbir varlık yoktur, sözünüz küfür olmuyor mu? Siz kainatı, evreni nasıl inkar edebilirsiniz!
İşte Ayetler:
“Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş"a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah"tır. Bilesiniz ki, yaratmak da emretmek de O"na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir! ( Araf suresi ayet: 54)
“Göklerin ve yerin mülkü Allah"ındır. Dilediğini yaratır; dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder.”
“Yahut onları, hem erkek hem de kız çocukları olmak üzere çift verir. Dilediğini de kısır kılar. O, her şeyi bilendir, her şeye gücü yetendir” ( Şura suresi ayet: 49-50)
“Allah, O"ndan başka ilah yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O"nundur. İzni olmadan O"nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O"na hiçbir şey gizli kalmaz.) O"nun bildirdiklerinin dışında insanlar O"nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O"nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.”( Bakara sûresi âyet: 255)
“Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş üzerine istivâ eden, güneşi ve ayı emrine boyun eğdiren Allah"tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabbinize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır.” ( Ra’d Sûresi âyet: 2 )
“O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için, Arş"ı su üzerinde iken, gökleri ve yeri altı günde yaratandır. Yemin ederim ki,
(Resûlüm!): "Ölümden sonra muhakkak diriltileceksiniz" desen, kâfir olanlar derhal "Bu, açık bir büyüden başka bir şey değildir" derler.” (Hud Sûresi âyet:7)
“Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak Rahmân"a gelecektir. O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tesbit etmiştir. Bunların hepsi de kıyamet gününde O"nun huzuruna tek başına (yapayalnız) gelecektir.” (Meryem Suresi âyet: 93-95)
“Göklerde ve yerde kimler varsa O"na aittir. O"nun huzurunda bulunanlar, O"na ibadet hususunda kibirlenmezler ve yorulmazlar. Onlar, bıkıp usanmaksızın gece gündüz (Allah"ı) tesbih ederler. (Enbiya Sûresi âyet:19-20)
Bu ayetterde, görüldüğü gibi: göklerdekiler ve yerdekiler, ibadette devamlıdırlar. Ve bu sıfatlarıyla Allah tarafından övülmektedirler. Bu durumdan Allah hoşnut olmuş bulunmaktadır. İnsanların bazıları müstesna.
“Gökleri, yeri ve bunların içine yayıp ürettiği canlıları yaratması da O"nun delillerindendir. O dilediği zaman bunları bir araya toplamaya da kadirdir.” (Şura Sûresi âyet:29)
“O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından (bir lütuf olmak üzere) size boyun eğdirmiştir. Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” (Casiye Sûresi âyet:13)
Bu ayeti kerimede de görüldüğü gibi: yerdekileri ve göktekileri; halife olarak yarattığı insanlara boyun eğdirmiştir. Demek ki boyun eğenler mevcut olduğu gibi biz insanlar da, varız, mevcuduz.
Kur’an’ı Kerîm de çeşitli yerlerde “ ilahımız” , “ ilahınız” gibi ifadeler geçmekte; ancak akabinde de “ ilah” ın, “ Allah” olduğu vurgulanmaktadır...
Peki bu duruma göre, “ Allah” ın, bir “ İlah” yani “ Tanrı” olduğu ileri sürülemez mi? Sürülemez!...
Bu gibi tanımlamalar, “ İlah”a yani “ Tanrı”ya tapanlara yapılan açıklamalardır.
Yani onlara denilmektedir ki;
“ Sizin, ilah sandığınız,Tanrı dediğiniz şey mevcut değildir; gerçekte var olan sadece “ Allah” tır!... sizin ve bizim “ ilah” dediğimiz gerçekte hep aynı ve “tek”tir...ve dahi, o da “ Allah” tır...”
Kur’an, yaptığı uyarılarla “ilah” kavramının geçersiz olduğunu vurgularken, ne gariptir ki bugün “din” i meslek olarak kendilerine seçenler, “ ilahiyatçı” olarak kendilerini tanımlamaktadırlar.
“ İslâm dini” nin reddettiği bir konu ve kavram olan “ ilahiyat” ı kendilerine meslek olarak seçenlere ne denebilir bilmiyorum.
Kelime-i Tevhid de ve kelime-i şahadet de “ la ilahe...” denilerek konuya girenlerin kendilerini “ ilahiyatçı” olarak vasıflandırmaları bir ibret konusudur herhalde...belki de inançları doğrultusunda gerçekten hak ettikleri için o isimle tarif ediyorlar kendilerini!... ( Ahmet hulusi dini yanlış algılama S.68-69)
Bu gerçeği açıklayan Kur’an’ı Kerîm’e göre “ Allah”, evreni ve var olarak algılanan her şeyi, kendi ilminde, kendi kudretiyle ve kendi güzel isimlerinin özellikleriyle yaratmıştır.
Bu sebepledir ki, doğa konuları ve evrensel düzen dediğimiz şey, gerçekte “ Allah düzen ve sistemi” nden başka bir şey değildir!. Bu gerçek nedeniylede, insan, ötesinde bir Tanrıya tapınmak yerine; özündeki “ Allah” ı fark etmek; bundan sonra da ötesindekine değil, özündekine yönelmek zorundadır!. (Ahmet hulusi dini yanlış algılama S.73-74)
|