TARİHÇİLER NE DİYOR?
İbn Hişâm, Vâkıdî, İbn Sa‘d ve Ebü’l-Fida gibi siyercilere; Buhârî, Müslim ve Ahmed b. Hanbel gibi muhaddislere; İbn Haldun, Heysemi, İbn Kayyim, İbn Hacer, Beğavî, İbn Esir ve Aynî gibi müdekkik alimlere göre, Peygamberimiz s.a.v. mübarek saçlarını, biri Umretü’l-Kaza’da, diğeri Veda Haccı’nda tıraş ettirip, isimleri kayıtlı bazı sahabilere ve orada bulunan herkese bizzat hediye edip bölüştürmüşlerdir. Hatta kaynaklar, Peygamber s.a.v. Efendimiz’in mübarek eşleri olan annelerimizin payına da ancak herkesinki kadar bir miktarın düştüğünü vurgulamaktadır.
Tarihçi İbn Sirin’in şu sözleri, bu mübarek emanetlerin nasıl titizlikle korunup nesilden nesile intikal ettirildiğinin belgesi niteliğindedir: “Âbide’ye (ö. 190/805), ‘bizde Peygamber’in saçı var. Enes b. Malik -veya Enes b. Malik’in ev halkı- vasıtasıyla elde ettik.’ dedim. Âbide de ‘Peygamber’in saçından bir tek telin benim yanımda bulunması, bana dünyadan ve dünyadakilerden daha sevimlidir.’ dedi.”
Peygamber s.a.v. Efendimiz, 627 yılındaki Hudeybiye umresinde saçını Hıraş b. Ümeyye b. Fadl el-Huzai r.a.’a tıraş ettirdi.Hıraş, Peygamberimiz’in saçlarını oradaki bir Semüre ağacının üzerine bırakıyordu.
Ümmü Ümare’nin bildirdiğine göre, halk saçları ağaçtan alarak bölüştü. Ümmü Ümare de bir tutam saç alıp onları vefatına kadar yanından ayırmamış ve hastalar şifa umarak o mübarek saçın ıslatıldığı su ile banyo yapmıştır.
Bu mübarek hatıranın uzun zaman -mesela h.190/m.805 yılına kadar- muhafaza edildiğine ve ıslatılan saçın suyunun hastaların şifa bulması amacıyla banyo sularına karıştırıldığına dair rivayetler göz önüne alınırsa, Peygamberimiz’in saçlarının günümüze kadar titizlikle korunup saklanmış olması gerektiğini söyleyebiliriz. Aslında müminler açısından bundan daha tabii bir şey de olamaz. Hangi müslüman -tıpkı bizlerin yapacağı gibi- böyle bir hatırayı gelecek nesillere aktarmak istemez ki?
|