Küresel güçlerin (AB, ABD, İsrail, Rusya, Çin...) neden "İslâm karşıtlığı" çizgisinde birleştikleri ve İslâm"ı neden Batı merkezli seküler "küresel değerler"e tam anlamıyla bir "başkaldırı" olarak gördükleri üzerinde hiç düşündünüz mü? Birlikte düşünelim:
Çünkü İslâm, en iyi ve doğru tanıdığı insanı bir bütün olarak ele alıyor ve insan fıtratına uygun, onu gerçek huzura ve mutluluğa götürecek bir hayat tarzı öneriyor.
Çünkü İslâm, ferdi, bir taraftan birey olarak ele alıp onun özel hayatını tanzim ederken; diğer taraftan onun toplumsal yönüne hitap edip cemaat olarak yaşamasını öğütlüyor. Böylelikle insanı, hem bireysel bir varlık hem de toplumsal bir varlık olarak ele alıp inşa ediyor. Akrabalık hukuku ve komşuluk hukuku ihdas ederek insanın yalnızlaşmasına, yalnızlaştığı için de müstağnileşmesine, benmerkezci yaşamasına mani oluyor. Cemaat içinde onu hem denetliyor hem de güven içerisinde olmasını sağlıyor.
Çünkü İslâm, paylaşmayı öngörüyor. Sermayenin tek elde toplanmasına karşı çıkıyor. Dolayısıyla bugünkü anlamdaki tekelleşmeyi reddediyor. Zenginlerin malında fakirin hakkı olduğu ilkesiyle, o hakkı alıp asıl sahiplerine veriyor. Zenginlerin mallarını istedikleri gibi tasarruf etme hakları olmadığını, halkın zararına mal biriktiremeyeceğini haykırıyor.
Çünkü İslâm, faize, tefeciliğe karşı çıkıyor. Faizi en büyük günah kabul ederek "Allah"a açılmış bir savaş" olarak değerlendiriyor. Tüketim ekonomisine karşı çıkarak israfı değil tutumluluğu öğütlüyor. Çağdaş şirk dini "Serbest Pazar Tektanrıcılığı"nın ana gelir kaynakları olan tüketim, faiz, uyuşturucu-alkol, fuhuş ve rüşveti gayrı meşrû ilan ediyor.
Çünkü İslâm, nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin zulme karşı çıkıyor. Zulmü en ağır suç sayıyor. Dünyanın neresinde bir zulüm varsa onun def edilmesini emrediyor.
Çünkü İslâm, aile hayatını, dede-nine, anne-baba ve çocuk(torun) üçlüsü ekseninde ele alarak nesiller arası bağı, sağlam bir zemine oturtuyor. Onlar arasında sağlam bir hukuk oluşturuyor. Çocukların öldürülmesine engel oluyor, neslin devamını teşvik ediyor.
Çünkü İslâm, kadının tüketim, reklam, pazarlama ve fuhuş sektörünün elinde oyuncak olmasına karşı çıkıyor. Onu, bir nesne; cinsel bir meta, bir haz aracı olmaktan çıkarıp, bir özne; ayaklarının altında cennet olan kutsal bir varlık, anne olarak konumlandırıyor.
Çünkü "tevhîd" dini İslâm, kamusal alan, özel alan ayırımı yapmadan tüm hayatı bir bütün olarak ele alıyor, parçalamıyor; bu bütünlük içerisinde hayatı tanzim ediyor. Böylece insanları, evde başka, sokakta başka, okulda başka, kurumda başka davranış sergilemek zorunda bırakmıyor. İnsanın kişiliğini parçalamadığı için; şizofren olmayan, kendisi ile, ailesi ile, akrabası ile, komşusu ile, milleti ile, devleti ile barışık, dengeli bir şahsiyet inşa ediyor.
Çünkü "vahdet" dini İslâm, iki dünyayı birleştiriyor; dünyayı ahiretin tarlası yaparak insana ektiklerini biçeceği hesap gününü, ödül ve cezayı hatırlatarak aşırılıklardan kaçınmasını sağlıyor; onu dengeli olmaya çağırıyor. Ona mutluluğa giden yolu gösteriyor.
Çünkü İslâm, insanın Allah"la ilişkisini düzenleyerek, onu yalnızca Allah"la korkutup başka korkuları kalbinden söküp atarak emin kılıyor, gerçek özgürlüğüne kavuşturuyor.
Özetle İslâm, insanlığın yegâne kurtuluş umudu olarak "bunalım çağı"na başkaldırıyor; bu yüzden de insanlığın bunalımından servet ve iktidar üretenlerce tehdit olarak algılanıyor.
(Konuya dair derinlikli bir yazı tavsiyesi: Yıldırım Canoğlu, Umran Dergisi, 2004/124.)
TAZİYE: Dini eğip bükmeden çağa haykıran İslâm"a adanmış bir ömür daha rahmet-i Rahmân"a kavuştu. Üstad Molla Sadreddin Yüksel"e Allah"tan rahmet diliyoruz.
NOT: 30 Aralık Perşembe akşamı, saat 19.30"da Malatya Belediye Konferans salonundaki "Kur"ân ve Namaz"la Dirilmek" konulu konferansımıza bütün okuyucularımız davetlidir.
<a href="redirect.jsp?url=http://www.vakit.com.tr/detail.aspx?id=11720" target="_blank">http://www.vakit.com.tr/detail.aspx?id=11720</a>