Einzelnen Beitrag anzeigen
  #3286  
Alt 30.05.2004, 22:16
Benutzerbild von coach01
coach01 coach01 ist offline
Neuer Benutzer
 
Registriert seit: 06.05.2008
Beiträge: 3
Standard Resûlullahı sevmek

Muhammed aleyhiselâmı sevmek herkese farzdır. Zaten, Cenâb-ı Hakkı sevmek de buna bağlıdır. Allahü teâlânın sevgili Peygamberini sevmedikçe, O"na uymadıkça, Allahü teâlâyı sevmek saâdeti ele geçmez. Kur"ân-ı kerîmde meâlen, (Allahü tealâyı seviyorsanız, bana tâbi" olunuz! Bana uyanları Allah sever!) buyuruldu. Allahü teâlâ, Habîbine böyle demesini emir buyurmaktadır.

Saâdete kavuşmak istiyen kimse, bütün âdetlerini, ibâdetlerini ve alış verişlerini onun gibi yapmaya çalışır! Bu dünyada, bir kimsenin sevdiğine benzemeye çalışanlar, bu kimseye sevimli ve güzel görünürler. Bu kimse, onları da çok sever, beğenir. Bunun gibi, sevgiliyi sevenler, her zaman sevilir. Sevgilinin düşmanları, sevenin de düşmanları olur.

Bundan dolayı, görünen ve görünmiyen bütün iyilikler, bütün üstünlükler, ancak o yüce Peygamberi sevmekle ele geçer. Yükselebilmenin, ilerlemenin ölçüsü, bu sevgidir.

Allahü teâlâ, sevgili Peygamberini, insanların en güzeli, en iyisi, en sevimlisi olarak yarattı. Her iyiliği, her güzelliği, her üstünlüğü onda topladı. Eshâb-ı kirâmın hepsi, ona âşık idiler. Hepsinin kalbi, onun sevgisi ile yanıyordu. Onun ay yüzünü, nûr saçan cemâlini görmeleri, lezzetlerin en tatlısı idi. Onun sevgisi uğruna canlarını, mallarını fedâ ettiler.

Allahı seviyorum diyenlerin, Eshâb-ı kirâm gibi olmaları lâzımdır. Seven bir kimse, sevdiğinin sevdiklerini de sever. Sevdiğinin düşmanlarına düşman olur. Bu sevmek ve düşmanlık, bu kimsenin elinde değildir. Kendiliğinden hâsıl olur. Bu kimse, sevmesinde ve düşmanlığında deli gibidir.

Muhammed aleyhisselâma tam ve kusûrsuz tâbi" olabilmek için, Onu tam ve kusûrsuz sevmek lâzımdır. Tam ve olgun sevginin alâmeti de, onun düşmanlarını düşman bilmektir. Onu beğenmeyenleri sevmemektir. Sevgiye müdâhene, ya"nî gevşeklik sığmaz. Âşıklar, sevgililerinin divânesi olup, onlara aykırı birşey yapamaz. Aykırı gidenlerle uyuşamaz. İki zıt şeyin sevgisi bir kalbde, bir arada yerleşemez. Cem"i zıddeyn muhâldir. İki zıddan birini sevmek, diğerine düşmanlığı îcâb eder.

İki cihân saâdetine ya"nî hem dünyada hem de âhırette saâdete, rahata kavuşmak, ancak ve yalnız, dünya ve âhıretin efendisi olan, Muhammed aleyhisselâma tâbi olmağa bağlıdır. Ona tâbi olmak için, îmân etmek ve ahkâm-ı islâmiyyeyi öğrenmek ve yapmak lâzımdır. Kalbde doğru îmânın bulunmasına alâmet, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsûs olan ve kâfirlik, dinsizlik alâmeti olan şeyleri yapmamaktır. Çünkü islâm ile küfür, birbirinin aksidir, zıddıdır. Birinin bulunduğu yerde, diğeri bulunamaz, gider. Bunlardan birisine kıymet vermek, diğerine hakâret ve kötülemek olur.

Kâfirlere kıymet veren, hürmet eden, müslümanları tahkîr etmiş, alçaltmış olur. Hak teâlâ, İmrân sûresinde kâfirlere kıymet verenlerin ve küfre tâbi olanların aldandıklarını ve pişmân olacaklarını beyân buyurdu. Âyet-i kerîmede meâlen, (Ey benim sevgili Peygamberime "sallallahü aleyhi ve sellem" inananlar! Eğer, kâfirlerin sözlerine aldanıp da, Resûlümün yolundan ayrılırsanız, kendilerine müslüman süsü veren din düşmanlarının uydurma ve yaldızlı sözlerine kapılarak, îmânınızı çaldırırsanız, dünyada ve âhırette ziyân edersiniz) buyuruldu.

Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi düşmanı ve Peygamberinin düşmanı olduklarını bildiriyor. Allahü teâlânın düşmanlarını sevmek ve onlarla kaynaşmak, insanı Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine düşman olmaya sürükler.