Wärme macht sympathisch
 

Die Frage, wie man beim ersten Date möglichst sympathisch erscheint, ist so alt wie die Menschheit selbst. Zwar scheinen unsere Vorfahren das Problem noch immer irgendwie gelöst zu haben – sonst wären wir nicht hier – aber das ist nur ein schwacher Trost, wenn man selbst gerade mit dieser Schwierigkeit konfrontiert ist....
Zwei Forscher von der Universität Boulder/Colorado singen haben herausgefunden, dass Heißgetränke zur Kontaktanbahnung sehr nützlich sind. In Experimenten mit Studenten stellten sie nämlich fest: Wer eine schöne heiße Tasse in der Hand hält, der findet andere Menschen spontan sympathischer, vertrauenswürdiger, netter als jemand, der sich mit Eiskaffee herumschlagen muss.

Diese Neigung ist keineswegs zufällig, sondern ist im Gehirn fest verdrahtet. Neuronen im Insularen Cortex reagieren mit erhöhter Aktivität auf Wärme und Berührung. die gleiche Hirnstruktur ist allerdings auch dann involviert,....

Für mich zwar nicht mehr brauchbar, aber ist trotzdem interessant.
Danke für den Beitrag.

Gut zu wissen aber für mich auch schon zu spät. Hätte das mal jemand früher zu mir gesagt......

Ich habs gewußt : das mit dem Milchkaffee in der XXL Tasse war eine gute idee :)

Jungs es wirkt!

Was einen Menschen sympathisch macht, kann man sich nicht aneignen und auch nicht erlernen. Es ist die Seele, die ihre gewohnten Bahnen verlässt und sich in aufrichtiger Echtheit zeigt.

Merhaba Adana Kozanli Fos dostum, nasilsin iyimisin?

Böyle midir sizin elin töresi
Hele bir yol safa geldin desene
Geçer bu güzellik sana da kalmaz
Hele bir yol safa geldin desene

Öl dediğin yerde ölürüm derdin
Kal dediğin yerde kalırım derdin
Her derdine derman olurum derdin
Hele bir yol safa geldin desene

Sarardı gül benzim ayvaya döndü
Hakkı söyledikçe müşkülüm kandı
Ayrılık ateşi sinemi deldi
Hele bir yol safa geldin desene

Yatarım Muhammed kalkarım Ali
Gittiğimiz On Iki İmamın yolu
Pirim Hünkar Hacı Bektaş Veli
Hele bir yol safa geldin desene

Kırmızı güller solmaz mı sandın
Pir Sultan Abdalı gelmez mi sandın
Bir safa geldin de demez mi sandın
Hele bir yol safa geldin desene

Fos gardaş, muhabbetimiz yarım kalmasın diye sana bir cevap yazayım dedim. Bu arada pizza da çok güzeldi, sohbetin de… Senin o cana yakın muhabbetin her şeye değerdi.

Gelelim işin özüne:

Ben Atatürk Milliyetçisiyim! Ülkücülük, Siyasal İslamcılığın ve Mafya Düzeninin Maskesidir!

Benim yolum, aklın ve bilimin yoludur. Benim davam, halkın onuru, bireyin özgürlüğü, adaletin egemenliğidir.

Bugün ülkücülük adı altında dolaşan yapıların büyük bölümü, siyasal İslamcılığın arka kapısı, ABD’nin Yeşil Kuşak Projesi'nin taşeronudur. Atatürk'e düşmanlıkları, laikliğe kinleri, kadınlara, farklı kimliklere tahammülsüzlükleri hep aynı karanlığın ürünüdür.

Ama mesele sadece ideolojik değil.
Bu güruhun eli, kirli mafya düzeninin tam ortasındadır.

Sedat Peker’i, Alaattin Çakıcı’yı, Kürşat Yılmaz’ı “reis” ilan eden bir hareketin, milliyetçilikle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Bu adamların hepsi ya hüküm giymiş, ya da suç örgütü bağlantıları açıkça ortada olan, hukuku tanımayan kanun kaçaklarıdır. Ve ne yazık ki bu kişiler, “ülkücü” diye pazarlanıp siyaset koridorlarında, devlet salonlarında el üstünde tutulmuştur.

Ülkücülük hiç bir zaman milliyetçilik değildi, organize suçun, siyasallaşmış tarikatların ve yozlaşmış bürokrasinin ortak platformudur hep.
Mafya düzeniyle iç içe geçmiş bir yapıdan vatanseverlik çıkmaz.
Bu yapı, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet'e karşı işlenen bir organize ihanettir.

Benim milliyetçiliğim; ne Arap seviciliğiyle ne mafya romantizmiyle kirlenmiştir.
Benim milliyetçiliğim, çağdaş hukuk devletine, laikliğe, insan haklarına ve özgürlüklere bağlı bir Türkiye Cumhuriyeti idealidir.

O yüzden buradan net söylüyorum:

Ülkücüler, yani SIYASAL ISLAMCILARIN öbür adı, benden uzak dursun!

Ben bu kirli yapının parçası olmadım, olmayacağım.
Benim yolum Mustafa Kemal’in yoludur, benim yolum halktır, hukuk devletidir.

Mafyayla kol kola yürüyen, camiden siyaset yapan, halkı korkuyla bastırmak isteyenler bu milletin geleceğinde olmayacak!

Gerçek milliyetçilik, halka hizmettir.
Gerçek milliyetçilik, adalettir, üretimdir, laikliktir.
Gerisi çetecilik, gerisi haramilik, gerisi ihanettir.



Atatürk Milliyetçiliği Nedir?

Atatürk milliyetçiliği, ırk ve din temelli ayrımları reddeden, kapsayıcı, çağdaş ve birleştirici bir millet anlayışıdır. Temelinde; ortak bir vatan, ortak bir dil, ortak bir tarih bilinci, kültürel miras ve ülkü birliği yatar. Yani Atatürk’e göre "millet", sadece etnik kökenle tanımlanmaz; Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kader birliği yapmış insanların oluşturduğu bir bütündür.

Bu anlayış, ırkçılığı kesin bir dille reddeder. Atatürk'ün "Ne mutlu Türküm diyene!" sözü, bir etnik kökene övgü değil; ortak vatandaşlık bilincine ve ortak değerlerde birleşmeye çağrıdır.

Atatürk milliyetçiliği:

Irk temelli değil, vatandaşlık temellidir.

Laiktir; yani dini, devlet ve millet tanımının dışında tutar.

Halkçıdır; tüm vatandaşları eşit kabul eder.

Barışçıdır; yayılmacı ya da saldırgan bir milliyetçilik değil, "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesiyle uyumludur.

Aklı ve bilimi esas alır; dogmatik değil, ilericidir.

Bu yüzden Atatürk milliyetçiliği; ne etnik milliyetçiliktir ne ümmetçilikle karışık bir ideolojik savrulmadır. Tam aksine, çağdaş bir ulus-devletin temel taşıdır.

Bu arada dosta düsmana ve dünyaya ilan ediyorum:

Ben Sünni değilim.

Ben kendimi yalnızca Kur’an’daki İslam’a bağlı, Hz. Ali’nin adaletini, Ehlibeyt’in temizliğini ve onurlu direnişini rehber edinmiş bir Müslüman olarak görüyorum.

https://www.kurandakidin.com/


Benim inancım; mezheplerin, tarikatların, şeyhlerin ya da saray ulemalarının değil!
Doğrudan Allah’ın kelamının ve Peygamber’in Ehlibeyt’ine olan sadakatin üzerinedir.

Ben Sünniliği bir başka din olarak görüyorum;
Benim dinim İslam’dır ! Kur’an’dır.
Ve ben, siyasi emellerle şekillendirilmiş, Emevi zihniyetinin ürünü olan her yapının karşısındayım.

Sünnilik benim dinim değil; karşı çıktığım bir ideolojidir.
İslam’ı susturmak, Ehlibeyt’i dışlamak ve halkları hizaya sokmak için oluşturulmuş yapay bir otoritedir.[[

Hz. Ali’nin "Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" sözüyle büyüdüm,
Yezid’in sarayına biat etmeyen Zeynep’in direnişiyle nefes alıyorum.
Benim yolum ne fıkıh kitaplarında, ne hadis uydurucularında, ne de saray meczuplariyla aranır.

Ben Ehlibeyt yolundayım. Ve bu yolun karşısında kim varsa, isterse milyarlarca olsun; ben orada değilim.


Kerbela olayı nedir? Muaviye ve Yezid kimdir? Hz. Hüseyin nasıl katledildi? İhsan Eliaçık anlattı izelemek icin linki ---> tiklayin