Vaybee! Forum

Vaybee! Forum (http://localhost/forum/index.php)
-   Entertainment - Musik - Kino (http://localhost/forum/forumdisplay.php?f=392)
-   -   Bild des Tages (http://localhost/forum/showthread.php?t=7907)

13.08.2012 16:06

Zitat:

Zitat von Der_Levantiner (Beitrag 2043773)
Ispatlanani ispatlamakta gereksizdir! Azzi biliyorum balik bastan kokoar, basbalikta hep ispatlamayan serefsizdir dedi ve ne namusu kaldi ne de serefi! Ama ben ona sirf doldurdugu makamdan dolayi serefsiz demeyi icime sigdiremiyorum. Birakin artik bu sereflilik yapan ayaklari. Kimin serefli ve kimin serefsiz oldugunu milletimiz görüyor!

Bizim orda bir söz var:"Yanilan Bagdat'tan da dönermis! Büyük Istiklal Marsi sairimiz Mehmet Akif Ersoy'da yanildi Kahire'den döndü! Ve hatasini kabullenerek büyüklügünü gösterdi.

Recep bey de bu gidisle Sam'dan dönecek! :D

Ve Mehmet Akif Ersoy' ömrünün sonunda da basinda da oldugu gibi Mustafa Kemal Atatürk'ün fikirlerini sahiplenmis olmasi sizi deli zebralar gibi tepindirtmesin öfkenizden!
Catma kurban olayim, cehreni ey nazli hilal, kahraman irkima bir gül, NE BU SIDDET BU CELAL? ;)

Ispatlasan serefin kurtulcak. Ispatlasan ben bir daha birsey diyemiycem. Ama yalan oldugunu kendin bildigin icin ispatlayamiyacagini bildigin icin dansözlük yapiyorsun yine.

Levosum birak bu kivirmalari. Erkek ol ve yalan yanlis yazdim de.

Billy73 14.08.2012 12:14

lev der camel war dinsiz, deswegen hat er die lateinischen buschstaben eingeführt und die anderen million dinge.

trotzdem hat recht gehabt. er hätte den esan verbieten sollen.

Der_Levantiner 15.08.2012 10:54

Zitat:

Zitat von Billy73 (Beitrag 2043808)
lev der camel war dinsiz, deswegen hat er die lateinischen buschstaben eingeführt und die anderen million dinge.

trotzdem hat recht gehabt. er hätte den esan verbieten sollen.


Nein Billy, als jemand der sich damit wirklich profund auseinandergesetzt hat, kann ich sagen, dass Atatürk alles bekämpft hat, was den Fortschritt der Türken aufgehalten hat. Nicht nur aber auch die Religionsierung der Traditionen im Islam. Wenn man so einen Schwachsinn liest, wie Kamelpisse sei gesund oder sowas und stell dir mal vor dieses Jahr sind mehrere Türken wieder daran erkrankt gewesen, dann musste er agieren und die Spreu vom Weizen trennen! Er war zwar religiös aber er war kein sektiererischer Treiber....
Und genau da liegt die Lösung des Problems!


15.08.2012 10:59

Zitat:

Zitat von Der_Levantiner (Beitrag 2043825)
Nein Billy, als jemand der sich damit wirklich profund auseinandergesetzt hat, kann ich sagen, dass Atatürk alles bekämpft hat, was den Fortschritt der Türken aufgehalten hat. Nicht nur aber auch die Religionsierung der Traditionen im Islam. Wenn man so einen Schwachsinn liest, wie Kamelpisse sei gesund oder sowas und stell dir mal vor dieses Jahr sind mehrere Türken wieder daran erkrankt gewesen, dann musste er agieren und die Spreu vom Weizen trennen! Er war zwar religiös aber er war kein sektiererischer Treiber....
Und genau da liegt die Lösung des Problems!


“…Arapoğlunun yaverlerini Türk oğullarına öğretmek için, Kuranı, Türkçe’ye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım, ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler…”

Kurandan ve ayetlerden, gökten indiği sanılan kitap ve dogmalar olarak bahsediyordu.
Kaynak: Son Meclis Konusması

Der_Levantiner 15.08.2012 11:35

II
 
HALKI İÇİN KİŞİSEL İNANÇLARINDAN VE ZEVKLERİNDEN BİLE VAZGEÇEN BİR DEVRİMCİ

Adeta toplumu için yaşayan Atatürk, zaman zaman "kişisel inançlarını" ve "zevklerini" bile toplumsal ilerleme adına bir kenara bırakabilmiştir. Örneğin, Alaturka müziği çok seven Atatürk, kulakları Alafranga müziğe alıştırmak için bir dönem (6 ay) Alaturka müziği yasaklamıştır. Ama o yasak günlerinde sarayda gizli gizli Alaturka müzik dinlemiştir... Bunun gibi 1930'da yazılan 1931'de basılan Medeni Bilgiler kitabında "İslamı eleştiren" Atatürk, yine 1930'lu yıllarda geceleri gizlice sarayında manevi kızı Nebile'ye ezan, özel hafızı Hafız Yaşar Okur'a ise Kuran okutup "göz yaşları içinde" dinlemiş, dinde Türkçeleştirme çalışmalarını başlatmış, Hafızlara güzel Kuran okuma yarışmaları yaptırmış, Çanakkale'de Mehmet Çavuş Abidesi'nde ve annesinin mezarı başında mevlüt okutmuş, Hz. Muhammed'ten övgüyle söz etmiş, hatta Hz. Muhammed'in mezarını yıkmak isteyen Arapları tehdit etmiştir... Yani toplumsal amaçlar için kişisel inanaçlarını ve zevklerini gizli yaşayabilecek kadar kendini topluma adamış bir liderdir Atatürk....Atatürk'ün, akıl ve bilimin önünü açmak için vahiy kaynaklı "dine yönelik" bu "dokundurmaları", onun "dinsizliğinin" değil, onun "taktisyenliğinin" bir göstergesidir.



GERÇEK DİN ANLAYIŞININ ADRESİ

Atatürk'ün gerçek din anlayışını "özel notlarında", "hatıralarında", "not defterlerinde" ve "mektuplarında" bulabiliriz... Ben bütün bu kaynakları taradım ve gerçeği gördüm... (bkz. ATATÜRK İLE ALLAH ARASINDA...) Atatürk'ün kendine özgü bir din anlayışı vardır... O, Hurafelerden arındırılmış İslama inanıyordu... İslama girmiş Emevi adetlerini ve bazı uygulamaları eleştiriyordu....Yobaza, din bezirganına, dinciye, dinin siyasete alet edilmesine karşıydı... Akıl ve bilimin önünü tıkamayan saf ve samimi bir din anlayışına asla karşı değildi; buna DOĞAL DİN adını veriyordu. ELMALILI HAMDİ YAZIR TEFSİRİNİ cebinden para vererek hazırlatması, BUHARİ HADİSLERİNİ TÜRKÇEYE ÇEVİRTMESİ, 50 HUTBE KİTABINI HAZIRLATMASI VE 100.000 TAKIM DİN KİTABINI BASTIRIP TÜRKİYE'YE ÜCRETSİZ DAĞITMASININ anlamı, "Şuura muahlif, ilerlemeye engel hiçbir şey içermiyor" dediği İslam dininin anlaşılmasıydı.

Din hakkındaki gerçeklerin bir gün yine bilim tarafından aydınlatılacağına, bu aydınlanma sağlanıncaya kadar heryerde dini kullanan DİN OYUNU AKTÖRLERİNE rastlanacağına inanıyordu....



ÖZGÜN BİR DİNDAR

Ayrıca, tabi ki Atatürk sıradan bir Müslüman değildi, İslam da da eleştirdiği, sorguladığı noktalar vardı. ibadetlerini eksiksiz yerine getiren biri de değildi, ama tek Tanrı'ya, İslamın "öz itibariyle" ilerlemeye engel olmadığına inancı tamdı....Gizli dünyasında kendine özgü biçimde ibadet eder, hatta Kuran okur ve dinlerdi, dini anlamaya çalışırdı...Toplumsal anlamda hiçbir zaman dine karşı bir savaş başlatmadı, o yobazlığa düşmandı, "dindarla" değil "dinciyle" kavgalıydı...

Atatürk de bir Müslümandı, ama onun Müslümanlığı "dahilere" özgü sorgulayan, düşünen, anlamaya çalışan ve çok daha önemlisi "aklı ve bilimi" asla devre dışı bırakmayan bir Müslümanlıktı. O İslam'ın "İlim Çin'de bile olsa al" emrini "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" biçiminde ifade etmişti.



SAKIN ATATÜRK'Ü KENDİ İDEOLOJİNİZE HAPSETMEYİN

Bir insan, hem akla ve bilime vurgu yapar, hem materyalizm ve pozitivizm üzerine düşünür hem de nasıl dinle ilgilenir ve inanır? diye düşünüyorsanız, işte bu durum, çağını aşan deha, Atatürk'ün farkıdır.... İşte bu nedenle Atatürk, hiçbir ideolojinin kalıpları içine hapsedilememektedir, bütün kalıpları parçalayarak kendi ideolojisini, KEMALİZMİ yaratmaktadır. Sakın Atatürk'ü kendi ideolojinizin dar kalıplarına hapsetmeye kalkmayın, yoksa üzülürsünüz. Çünkü Atatürk, birşekilde sizin ideolojinizi parçalayacaktır. Atatürk'ü sevin ama sakın onu kendi ideolojinizin ideologu olarak göstermeyin, çünkü o yalnızca bir tek ideolojinin ideologudur, o da kendisinin 1935 ve 37'de bizzat el yazısıya yazdığı gibi KAMALİZİM' (Kemalizm)dir.

Ha gerçek bir Kemalist'seniz başka....
Not:Size bir gün birileri, Atatürk'ün Medeni Bilgiler kitabındaki "din eleştirilerini" gösterip, "Bakın işte Atatürk dinsizdi!" derse ona bu yazımı okutun....
NUR İÇİNDE YATSIN!..


SAKIN ATATÜRK'Ü KENDİ İDEOLOJİNİZE HAPSETMEYİN

Bir insan, hem akla ve bilime vurgu yapar, hem materyalizm ve pozitivizm üzerine düşünür hem de nasıl dinle ilgilenir ve inanır? diye düşünüyorsanız, işte bu durum, çağını aşan deha, Atatürk'ün farkıdır.... İşte bu nedenle Atatürk, hiçbir ideolojinin kalıpları içine hapsedilememektedir, bütün kalıpları parçalayarak kendi ideolojisini, KEMALİZMİ yaratmaktadır. Sakın Atatürk'ü kendi ideolojinizin dar kalıplarına hapsetmeye kalkmayın, yoksa üzülürsünüz. Çünkü Atatürk, birşekilde sizin ideolojinizi parçalayacaktır. Atatürk'ü sevin ama sakın onu kendi ideolojinizin ideologu olarak göstermeyin, çünkü o yalnızca bir tek ideolojinin ideologudur, o da kendisinin 1935 ve 37'de bizzat el yazısıya yazdığı gibi KAMALİZİM' (Kemalizm)dir.

Ha gerçek bir Kemalist'seniz başka....
Not:Size bir gün birileri, Atatürk'ün Medeni Bilgiler kitabındaki "din eleştirilerini" gösterip, "Bakın işte Atatürk dinsizdi!" derse ona bu yazımı okutun....
NUR İÇİNDE YATSIN!..



Sinan Meydan

Odatv.com

Der_Levantiner 15.08.2012 11:36

I
 
ATATÜRK DİNSİZ MİYDİ

--------------------------------------------------------------------------------


Atatürk, çağını aşmış bir "savaş ustası", gelmiş geçmiş en büyük "örgütçü"lerden biri ve Asya'nın en büyük "devrimcisi"dir.

O tartışmasız bir "dahidir". Bu kadar "üstün yeteneklere" sahip bir insanı, bir "dahiyi" anlamak doğrusu çok da kolay değildir. Hele hele "okumanın" sadece "boş zaman" etkinliği olarak kabul edildiği, "felsefe" dersinin "önemsiz" görülerek okullardan kaldırıldığı, kitabi ve akıl süzgecinden geçirilmiş bilgininin yerine "kulaktan dolma" nakilciliğin egemen olduğu bir toplumda, Atatürk gibi çağını aşmış bir "dehayı" anlamak, özellikle de onun "felsefi derinliğini" çozmek çok zordur. Buna, bir de değişik kaygılarla bu dehanın "çarpıtılması" da eklenince, Atatürk'ün "insana," "evrene", "doğaya" ve "Tanrı"ya bakışını tam olarak ortaya koyabilmek neredeyse imkansızlaşmıştır.



SÜREKLİ GELİŞEN VE OLGUNLAŞAN BİR BEYİN

Atatürk üzerine yaklaşık olarak 15 yıldır kafa yoran ve Atatürk'ü doğumundan ölümüne kadar inceleyen biri olarak şunu söyleyebilirim ki: Atatürk sürekli gelişen ve olgunlaşan bir düşünce dünyasına sahiptir. Bir taraftan ömrünü adadığı toplumunu kurtarmaya çabalarken, diğer taraftan içinde yaşadığı "evreni" anlamaya çalışmıştır. Felsefeden, tarihe, dinden, kuramsal fiziğe kadar pek çok farklı alanda 5000 civarında kitap okumasının altında yatan bir "bilimsel zeka" ve "bilim insanlarına has bir "merak" ve "sorgulama dürtüsü" vardır. Atatürk'ün "göz kamaştıran başarılarının" anahtarını da burada aramak gerekir....



DAHİNİN FELSEFİ KODLARI VE BİLİMSEL KAFA YAPISI

Yarı bağımlı, az gelişmiş bir imparatorluğun "sürekli değişimi arzulayan bir bireyi" olarak yetişen Atatürk, aile kucağında ve çevrede aldığı geleneksel dinsel eğitimden sonra (Zübeyde Hanım etkisiyle), eğitim hayatında, özellikle İstanbul Harp Okulu ve Harp Akademisi yıllarında dünyayı etkilemeye başlayan Pozitivizm, Materyalizm, Darvinzim, Sosyalizm üzerine kafa yormaya başlamış ve nitekim 1905'de not defterlerinden birine "Evvela Sosyalist olmalı maddeyi anlamalı" diye bir not düşmüştür...Atatürk'ün sonraki yıllarda karşımıza çıkacak olan "Akıl ve bilim" vurgusunun kökleri bu dönemlere gider. J. Jack Rousseau'dan, Montesquieu'ya, Namık Kemal'den Abdullah Cevdet'e birçok yerli ve yabancı aydının görüşleriyle bu dönemde tanışmıştır.



DİNE KAFA YORAN BİR DEVRİMCİ

Atatürk bir taraftan pozitivizm ve materyalizm üzerine kafa yorarken diğer taraftan da "din üzerine" okumaya ve düşünmeye devam etmiştir. Okuduğu kitaplar arasında bütün tek tanrılı dinlerin kutsal kitaplarıyla birlikte özellikle İslam dini konusunda "yüzlerce kitap" vardır... Onun sıradan insanlardan farkı; atadan, deden gelen her bilgiyi çağının gelişmelerine paralel yeniden değerlendirmesi ve sorgulamasıdır... Dolayısıyla mensup olduğu İslam dini de dahil, din ve Tanrı kavramlarını bile yaşamı boyunca ciddi biçimde sorgulamıştır. Atatürk'ün, din ve inanç konusundaki görüşlerini anlamak için bu "sorgulamalara" da göz atmak gerekir.

Atatürk'ün, Lenin, Stalin, Napolyon, İskender gibi liderlerden ve devrimcilerden en temel farkı "din üzerine" ciddi bir biçimde, entelektüel düzeyde kafa yormuş olması ve dini yok etmek için değil, dinin anlaşılması için uğraşmasıdır.



ÇANAKKALE ETKİSİ

Atatürk, özellikle Çanakkale Savaşı yıllarında, savaş meydanlarında karşılaştığı manzaralardan dolayı olsa gerek, din ve Tanrı kavramı üzerinde düşünmekle kalmamış, inancın gücünü de bizzat gözlemlemiştir. Atatürk'ün Çanakkale savaşlarından yakın dostlarına yazdığı mektupların satır aralarındaki "Allah büyüktür", "Allah dilerse olur", "Allahın inayetine sağınarak çalışıyorum" gibi dinsel ifadeler ve Çanakkale anıları arasında bize aktardığı Bombasırtı Vakası, onun 1915 yılında Çanakkale'de din ve Tanrı kavramını "içselleştirdiğini" kanıtlamaktadır. O günlerde askerlerinin inancıyla gurur duyan Atatürk, herşeye rağmen o dönemde bile "akılcı düşünceyi" bir kenara bırakmamıştır. Sonraları,"Hangi şey ki akla mantığa uygundur, biliniz ki o şey dinidir" diyen Atatürk, "gerçek dinin" "akılla" bir probleminin olmadığına inanmaktadır. O "akıl dışılığı" aynı zamanda "din dışılık" olarak görmektedir. Atatürk'ün bu yaklaşımı Fransız düşünürü Voltaire'nin "Akılla inanma" kuramını akla getirmektedir.Bilindiği gibi "akıldışı" unsurlardan dolayı Hırisitiyanlığı eleştiren Voltaire, "aklının kendisini bir Tanrı'ya inanmaya zorladığını" belirtmiştir.



İSLAMİ MEŞRUİYET POLİTİKASI

Türk insanının "inancını" çok iyi bilen Atatürk, Kurtuluş Savaşı yıllarında bilerek ve inanarak bir "dinsel meşruiyet politikasına" başvurmuştur... Müslüman Anadolu insanını, Hıristiyan işgalciye karşı en iyi birleştirecek şeyin İslam dini olduğunu görerek, Kurtuluş Savaşı'nın başından sonuna kadar İslam dininden övgüyle söz etmiştir. Bu sırada Meclisi dualarla açtırmış, bazen camiye, bazen cem evine gitmiş, bütün yazışmalarında dinsel bir uslüp kullanmıştır. Atatürk, bunu yaparken aslında Kuran'daki "cihat" kavramından yararlanmıştır.... O günlere ait "Hafıza kuran okuttum", "Hafız Kuran okudu", "TANRI BİRDİR VE BÜYÜKTÜR" biçimindeki kendi el yazısıyla tuttuğu özel notlarından kendisinin de o dönemde samimi olarak Tanrı'ya yöneldiği anlaşılmaktadır....



DEVRİM STRATEJİSİ VE DİNSEL SÖYLEMİN TERKEDİLİŞİ

Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrasında, devrimler sürecinde "dinsel söylemlerden" zamanla neredeyse tamamen vageçmiştir. Büyük bir "taktisyen" olan Atatürk'ün 1923 sonrasında dinsel söylemlerini önce azaltmasının, sonra din eleştirileri yapmasının ve son olarak da dinsel söylemlerden tamamen vazgeçmesinin nedeni yine "stratejiktir": Şöyle ki: Nasıl ki Kurtuluş Savaşı yıllarında dinin, Müslüman toplumu bir araya getireceğine inanarak "dinsel söylem" kulandıysa, dinden "övgüyle" söz ettiyse, devrimler sürecinde de "akıl ve bilimi" esas alan "laik" bir devleti yerleştirme sürecinde dinsel söylemlerden o kadar uzak durmuş, hatta zaman zaman "din eleştirileri" yapmıştır...

Tanrısal kaynaklı monarşik Osmanlı'nın yerine kurduğu laik Türkiye cumhuriyetinin lideri olarak "dinsel söylem" kullanmaya devam etmesi kuşkusuz ki büyük bir tutarsızlık olurdu.



MEDENİ BİLGİLER KİTABI'NIN SIRRI

Atatürk, 1930 yılında Afet İnan'a Medeni Bilgiler adlı bir kitap "dikte ettirmiştir". Bu kitabın yazılış amacı, adı üstünde topluma "medeni bilgiler" vermektir. Tarihi, sosyal, toplumsal ve dinsel konularda yoğunlaşan Medeni Bilgiler kitabında Atatürk, "devrimci bir yaklaşımla" yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını "evrensel bilgilerle" tanıştırmak istemiştir. Bu kitabın temel amacı, akıl ve bilime vurgu yaparak, çağdaş ve demokratik bir devletin yurttaşlarını bilinçlendirmektir. Radikal bir devrimci olan Atatürk, Osmanlı toplumunda "akıl ve bilimin" önünü kapatan şeyin "din", daha doğrusu "dinin çarpıtılmış yorumları", olduğunu bilmektedir.Bu durumda en çabuk biçimde akıl ve bilimin önünü açmak için, "kendisine dinsiz denilmesini bile göze alarak", genelde dinleri özelde de İslam dinini ağır biçimde eleştirmiştir. Dünya tarihinde hiçbir Müslüman liderin cesaret edemeyeciği bu "din eleştirileri", Atatürk'ün kendisini toplumuna feda ettiğinin en açık kanıtlarından biridir.





İSLAM ELEŞTİRİLERİNİN NEDENİ

Medeni Bilgiler kitabındaki ATATÜRKÜN İSLAM DİNİNE YÖNELİK ELEŞTİRİLERİNİ okurken, Atatürk'ün neyi ne zaman nerede ve neden söylediğini ve yazdığını bilerek okumak gerekir. Bunun için de ATATÜRK'Ü ANLAMIŞ OLMAK gerekir!.. Nasıl ki Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı yıllarında "İslam ve din" konusundaki "övgü dolu" yaklaşımlarını onun "dindarlığına" kanıt olarak gösteremezsek (çünkü, bunlar o günün koşullarında müslüman halkı milli mücadele etrafında toplamak için söylenmiştir), Atatürk'ün 1930'da Medeni Bilgiler kitabında yazdığı "İslam ve din eleştirilerini" de onun "dinsizliğine" kanıt olarak gösteremeyiz. Çünkü Atatürk 1930'larda Türk devriminin temel taşı olan "akıl ve bilime "vurgu yaparak onları öne çıkarmak ve "irticanın önünü kesmek" istiyordu, bunu yaparken de "devrimci bir mantıkla" dini eleştiriyordu. Atatürk'ün benzer "din eleştirileri" Tarih II Orta Zamanlar adlı kitapta da vardır... Özetle Atatürk'ün, hem 1920'lerdeki din hakkındaki "övgü dolu söylemleri" hem de 1930'da din hakkında "eleştirel yazdıkları" Atatürk'ün din anlayışını gerçek anlamda ortaya koymaz. bunlar tamamen "stratejik" ve "devrimci" açıklamalardır.

Bu kadar basit bir gerçeğe rağmen, bugün yobazı, liboşu, hatta "sözüm ona Atatürkçüsü", Medeni Bilgiler Kitabı'ndaki "din eleştirilerine" dayanarak Atatürk'ün "dinsiz" olduğunu iddia etmektedir...

15.08.2012 11:38

Yorumsuz
 
“…Arapoğlunun yaverlerini Türk oğullarına öğretmek için, Kuranı, Türkçe’ye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım, ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler…”

Kurandan ve ayetlerden, gökten indiği sanılan kitap ve dogmalar olarak bahsediyordu.
Kaynak: Son Meclis Konusması



ps. yorumu okuyanlar yapsin.
1925 önceki atatürk dindar ve 1925 sonraki atatürk islam düsmani.

Der_Levantiner 15.08.2012 11:57

Be$er $a$ar
 
Zitat:

Zitat von AzziToni (Beitrag 2043831)
“…Arapoğlunun yaverlerini Türk oğullarına öğretmek için, Kuranı, Türkçe’ye tercüme ettireceğim ve böylece de okutturacağım, ta ki budalalık edip de aldanmakta devam etmesinler…”

Kurandan ve ayetlerden, gökten indiği sanılan kitap ve dogmalar olarak bahsediyordu.
Kaynak: Son Meclis Konusması



ps. yorumu okuyanlar yapsin.
1925 önceki atatürk dindar ve 1925 sonraki atatürk islam düsmani.

Bak okumussun ama dogru dürüst anlayamamissin. Atatürk ve Mehmet Akif Ersoy Islam düsmanlari degil HURAFENIN DÜSMANLARI IDILER! Hurafeler de milleti geri koydu ve Islam alemini bes paralik etmisti!

Mehmet Akif Ersoy zorla Türkiye'ye getirilmedi hele ki o dönemde Atatürk'ün Atatürk oldugu dönemde adim bile atamizdi Türk topraklarina bir birilerine karsi olmus olsalardi. Ama bazen gezip görmekte fayda var. Misir gezdikten sonra Sünniler icin en önemli bilim yeri olan El-Ezheri'de gördükten sonra bakti ki bunlardan bir cacik olmayacigini. Ve orda Atatürk'ün ne denlice dogru kararlar alip ne denlice büyük oldugunug görmüstür ve aralarindaki görüs farkliligi bitmistir!

15.08.2012 12:01

Zitat:

Zitat von Der_Levantiner (Beitrag 2043833)
Bak okumussun ama dogru dürüst anlayamamissin. Atatürk ve Mehmet Akif Ersoy Islam düsmanlari degil HURAFENIN DÜSMANLARI IDILER! Hurafeler de milleti geri koydu ve Islam alemini bes paralik etmisti!

Mehmet Akif Ersoy zorla Türkiye'ye getirilmedi hele ki o dönemde Atatürk'ün Atatürk oldugu dönemde adim bile atamizdi Türk topraklarina bir birilerine karsi olmus olsalardi. Ama bazen gezip görmekte fayda var. Misir gezdikten sonra Sünniler icin en önemli bilim yeri olan El-Ezheri'de gördükten sonra bakti ki bunlardan bir cacik olmayacigini. Ve orda Atatürk'ün ne denlice dogru kararlar alip ne denlice büyük oldugunug görmüstür ve aralarindaki görüs farkliligi bitmistir!

Mehmet Akif baska konu. Onu simdi atatürkün dindar olmasinin kaniti olarak kullanma. Istersen ona bir yeni konu ac ve yine sinifta kal :D

Ben sadece atatürkün 1925 öncesi söylediklerinle 1925 sonrasi söylediklerinin zit oldugunu söylüyorum ve kaynaklarla belgeliyorum.

YORUMU OKUYANLAR YAPSIN

Der_Levantiner 15.08.2012 18:17

Zitat:

Zitat von AzziToni (Beitrag 2043836)
Mehmet Akif baska konu. Onu simdi atatürkün dindar olmasinin kaniti olarak kullanma. Istersen ona bir yeni konu ac ve yine sinifta kal :D

Ben sadece atatürkün 1925 öncesi söylediklerinle 1925 sonrasi söylediklerinin zit oldugunu söylüyorum ve kaynaklarla belgeliyorum.

YORUMU OKUYANLAR YAPSIN

Bak Azzi sartlar ve kosullar insanlari degistirebilir! Ben yirmi yasima kadar tam bir solcuydum ama bir takim seylerden sonra o fikrimden vazgecmistim! Hic bir zaman MHP'li ya da ülkücü olmadim ama Türk devletlerinin bir birileriyle birlesmesini herkesten cok ben arzuladim, arzuluyorum.

Hatasiz kul olmaz ama yanlisini görüpte düzelmeyen, örnegin basbakan Recep Tayyip Erdogan gibi, ondan da iyi bir lider olmaz! Kim buna akil veriyorsa her yapilan is tersine tepiyor! Aradaki farki görüyormusun? ;)


Alle Zeitangaben in WEZ +2. Es ist jetzt 20:42 Uhr.